KOD ADI YÜKSEKOVA  SUSURLUK, ANKARA, BODRUM, YÜKSEKOVA FAY HATTI

KOD ADI YÜKSEKOVA SUSURLUK, ANKARA, BODRUM, YÜKSEKOVA FAY HATTI

Fevzi BOZKURT
Politika


Türkiye'de tesadüfen degil, ülkenin ekonomik ve sosyal sartlari çete olusumunu üretiyor. Sadece günübirlik politikalarla çetelesmenin önüne geçilmeye çalisilmis fakat beklenilen verim elde edilememistir.
Türkiye'de nüfusun hizla artmasi, kent nüfusunun yogunlasmasi ve beraberinde artan sorunlar, bunun sonucunda dogan issizlik, adaletsizlik, vs. gibi sikintilar ülkenin refahi artsa bile halkin alt kesimlerine yayilmasi uzun zaman almaktadir.
Ekonomik sorunlar, adaletin geç tecelli etmesi, gelir dagilimindaki bozukluklar, egitimsizlik ve sonucunda mafya denen olusumu ortaya çikartmistir.
Mafya, basta bazi sahislarin özel mülklerini koruyarak kendine çikar saglamis ve zamanla bununla da yetinmeyip maddi durumu iyi olan kisilerden haraç toplamaya baslamistir.
Mafyanin kendine göre adaleti ve sorunlara getirdigi çözüm, halkin içinde de ragbet gördügü için mafyanin toplum içinde zemin bulmasina yol açmistir.
Mafyanin siyaset içindeki olusumuyla da, siyasi güç saglamislar ve ortaya çikan rantlari paylasmada üstünlük çabalarina girmislerdir.
Gizli servislerle yakin iliskiler içine giren mafya, ihtiyaç duyulan bazi operasyonel islerde kullanilarak, devlet-mafya iliskisinin olusumuna zemin hazirlanmistir.
Türkiye’de ekonomik buhranlarda ortaya çikan mafya, bazi yasaklarin getirdigi firsatlari degerlendirerek, alkol, sigara, döviz, akaryakit, uyusturucu gibi, yüksek getirisi olan islerde faaliyet göstermistir. Türkiye bir taraftan gelisirken, bir taraftan da yasal bosluklarin sonucunda dogan, rantlari paylasma çabasi içindeki, mafyayla mücadele etmistir. Istahlari kabartan arazi rantinin üzerine çöreklenen mafya, bir taraftan hazine arazilerini talan ederken diger taraftan da devletin vergilerine dolayli yoldan engel olmustur.
Halkimiz, çözemedigi konularda arabulucu olarak mafya unsurundan yardim talebinde bulunmus ve bunu etkili bir yol olarak görmüstür. Mafyanin çözümlere direnen insanlara uyguladigi etkili çözüm ise ayaklara kursun sikma olmustur.
Kayit disi ekonomi her ülkede oldugu gibi ülkemizinde en büyük sorunlarindan biri olmustur. Ülkemizin gelirinin yaklasik olarak yarisina denk gelen büyüklüge ulasmasi, dönemin hükümetlerinin korkak politikalarinin sonucudur.
Devlet otoritesinin eksik oldugu yerlerde, mafyalar olusmus, düzen bozulmus, halkin devlete güveni azalmistir. Mafya babalari halkin gözü önünde yardimsever, ahlakli, vatansever olarak lanse edilmis, siyah ile beyaz birbirine iyice karismistir.
Ülkemizde artan Sol görüsün karsisina, Devlet-Mafya iliskileri sonucunda gelisen ortak güç çikmistir. Askeri darbelerle bu olusum büyük ölçüde yok edilmistir. Güneydoguda PKK mafya görevini üstlenirken, mafyayla baglantili ülkücüler ise karsi taraftaki yerini almistir.
Gerçeklesen Susurluk olayindan sonra, benzer bir olayda I.H.D(Insan Haklari Dernegi) Baskani Akin BIRDALa yönelik olarak yapilan ve tesebbüste kalan suikast girisimi olmustur. Gerçeklesen bu olayda da, görüldü ki devletin bazi kurumlarinda yuvalanmis sahislar, ülkücüler ve sivil vatandaslardan olusan, mafyalarin kendilerini, devlete, var olduklarini ispatlama girisiminde bulunduklari gözlenmistir.
Belirtilen Kitap, birbirinden farkli gibi gözüken ancak dolayli olarak birbirileriyle baglantili olan konulari içeren, dört bölüm olarak yazilmistir;
Birinci Bölüm
12 Eylül öncesinde ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Ordusu), MIK (Malatya intikam Komandolari), CTIBO (Türkiye intikam Bozkurtlar Ordusu) gibi farkli fragsiyonlarda, ülkücü gruplar tarafindan, yasadisi kurulmus, örgütlere benzer TIT(Türk Intikam Tugayi) adi altinda yeni bir örgüt kuruldugu ve bu örgütün MITle baglantili faaliyet yürüttügü seklinde, ulusal medyada haberler çikan, Yesil (K) Mahmut YILDIRIM tarafindan verilen talimatla, Cengiz ERSEVER, Semih Tufan GÜRALTAYLAR ve Mikail SARI tarafindan kurulmustur.
Bu örgütün, kurulus amacinin ise, Insan Haklari Dernegi Baskani Akin BIRDAL ve benzer sahislara yönelik, eylem gerçeklestirmek oldugu, ancak Akin BIRDALa yönelik olarak suikast girisiminde bulunuldugu ve amacini ulasmayip basarisizlikla sonuçlandigi.
Bu basarisiz suikast girisiminin desifre olmasiyla, Türkiye de gerçeklestirilmis sansasyonel cinayetlerin arkasinda, mafya yada devlet içerisine sizmis çetelerin oldugu anlasilmaktadir.
Akin BIRDAL’a, suikast girisimi gerçeklestiren tetikçiler ve özellikle azmettirici yada suikastin perde arkasindaki planlayicilarinin benzerlikleri noktasinda, Susurluk olayiyla organik baginin oldugunu göstermektedir. En önemli yapisal benzerlik, Yesil (K) Mahmut YILDIRIM’in, iki ayri olayi gerçeklestiren sahislarla irtibatinin olmasidir. 
Bu iki olayla ilgili olarak, siyasi iradenin, olaylarin üzerine gitmemesi, kimin tarafindan ve ne amaçla azmettirildiginin tespit edilememesi ve üzerinin örtülmesi, çete ve mafyalarin daha fazla kök salmasina, yapilasmasina ve cesaretlenmesine neden olmustur.
Bu tarz olaylari gerçeklestiren sahislarin vermis oldugu mesajda; üstlerine ve siyasi otoriteye, kendi faaliyetlerine hala devam edip varliklarini sürdürdüklerini, ayrica isgüzarlik yada durumdan görev çikarip, devletten çok devletçi olduklarindan da kaynaklanmis olmasidir.
Mafya yada çetelerin faaliyetlerine devam etmesi, sadece devletin içerisindeki uzantilardan mi? Kaynakliydi. Tereddüdüz hayir çünkü, çete yada mafyalarin varliklarini devam ettirebilmek için para olmazsa olmaz sartlardandir.
Söyle ki; kayit disi kazanilmis paralarin sirkülasyonuna göz yummak veya görmezlikten gelmek, her Türkiye Cumhuriyeti iktidari için, mafya ve çetelerle mücadelenin kaybedilmesi anlamina gelebilecegi gibi ayni zamanda, organik bagi olan, farkli fraksiyonlarda mafya yada çetelerin olusmasina zemin hazirlayacagi anlamina da gelmektedir.
Örnegin, mafyanin resmi olarak yatirmis oldugu maddi imkânlarla ve sahip olmak için kan dökerek vermis oldugu mücadeleyle, turistik sahil kesiminde açilan 5 yildizli otel kumarhaneleridir. Çünkü bu tür organizasyonlar, kara para aklama yeri olarak görülen ve isletilen yerlerin basinda gelmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti iktidarlari mafya ve çetelerle mücadele noktasinda, kesinlikle kayit disi elde edilen paraya izin vermemesi gerekmektedir.      
Ikinci Bölüm  
Yukarida belirtilen mafya yada çetelerin, kayit disi parayi elde etmek için veya elindeki imkanlari kaybetmemek için, tüm gücüyle mücadele ettigine dair söyle bir olay gerçeklesmistir. Nisan 1996 kurban bayrami, Gümbet’teki Turmen otelin içerisindeki kumarhane çikisinda, Bodrum Regal Resort Oteli ve kumarhanesinin sahibi Hikmet Babatas, gerçeklestirilen silahli saldiri sonucunda yasamini yitirmistir.
Islenen cinayetin perde arkasiyla alakali yapilan degerlendirmelerde;
Cinayet gecesinin ertesi gününde, gizli bir tanigin verdigi ifadeye göre, 34 YIK 63 plaka sayili, beyaz renkli Dogan SLX model otomobilin, hizla olay yerinden uzaklastigin,i gördügünü söylemesi üzerine, yapilan arastirmalar sonucunda, araç Emperyal Otelcilik Turizm Ticaret Anonim Sirketi adina kayitli oldugu otaya çikti. Bu sirkette, Ömer Lütfü Topal'in kumarhane zincirinin eski adiydi ve Adana Seyhan Oteli'nin kumarhanesine ayrilmisti,
Polisin islenen cinayetle ilgili olarak yaptigi arastirmalar neticesinde elde ettigi bulgular sunlardi; araç Ömer Lütfü Topal’in sahibi oldugu Emperyal Otelcilik Turizm Ticaret Anonim Sirketine ait olmasi ve Regal Resort Oteli'nin ortagi konumunda bulunmasiydi, Topal Casinoyuda 40 000 dolar ücret karsiliginda isletiyordu.
Ömer Lütfü Topal, 26. Nisan 1996’da Hikmet Babatas’in sahibi oldugu Regal Resort Otel'e gelerek, Hikmet Babatas ile görüsme yaptigi ve Hikmet’in moralinin bozuk bir sekilde otelden ayrildigi ayrica Hikmet ile Topal’in görüsmesi esnasinda, hiçbir resmi görevi olmayan, I.K.nin da katildigi ve bu sahsin, Bülent Firat’in öldürülmesi olayina karistigi seklinde süphenin bulunmasindan dolayi, polis tarafindan tüm aramalara ragmen bulunamamis olmasi gibi bilgilere ulasmistir.
Her ne kadar Hikmet Babatas cinayetini, Metin, Çetin ve Ergun isimli sahislar üstlenseler de ancak kimse bu cinayeti islediklerine dair anlattiklari senaryoya göre inanmamisti. Çünkü olay yerinde yapilan tahkikatta, sahislarin olay yerini tam çikaramamis olmasi,  Hikmet Babatas’in patronu oldugunu söyleyen sahsin, Babatas’i resimden teshis edememis olmasi ve araci Adana ilinden Muglaya kadar getirdigini söyleyen sahsin, araci terk edildigi yerden hareket ettirecek kadar soförlügünün olmamasi gibi sebeplerden dolayi bu anlatilanlara kimse inanmistir.
Hikmet’in kiracisi, Topal’di ve kira konusunda anlasamadiklarindan dolayi Topal’in cinayeti azmettirdigi süphesi üzerinde durulmaktaydi. Yapilan sorusturma neticesinde yukarida belirtilen sebepten dolayi, Ömer Lütfü Topal, kiracisi oldugu otelin sahibi Hikmet Babatas’i firari konumunda bulunan I.K.ya öldürtmüstü.
Kumarhanelerin turist çekme amaçli devlet tarafindan açilmasina izin verilmistir. Ancak neticelerine bakildiginda mafya ve çetelerin hesaplasmalarina neden olmasi ve birçok zengin is adamlarinin hayatinin kararmasina sebep teskil etmesi bakimindan dikkat çekici bir durum oldugu anlasilmaktadir. Bu çarpikligi fark eden dönemin Cumhurbaskani Turgut Özal ve Truzim Bakanligi, Kumarhanelerin önünü kapatmak için çalisma baslatmislardir. Her ne kadar kumarhanelere, Türk’lerin girmesi yasak olsa da, bu tedbir yeterli degildi ve Kumarhane açmak isteyenlerden adli sicil kâgidi bile talep edilmiyordu. Yapilan çalismalar kapsaminda resmi olarak kumarhanelerin önünün kapatilmasi saglanmistir.
Bu sefer mafya ve çeteler hukuki boslugu olan yavru vatana (KKTC) dadanmaya baslamislardir. Ülkemizde alinan tedbirler basarili olmustur.
Bu bölümde devletin içerisine sizmis, çetelerin ve mafyalarin, kumarhaneleri kara para aklama yeri olarak kullanmasi ve kendileri bizzat bu isin içerisine girip faaliyet yürütememesi, onlarin farkli bir stratejiye yönelmesine sebeb olmustur. Bu stratejide, yer alti dünyasinda kendi adlarina is yapacak ve sözlerini dinleyecek birisini bulup, illegal isleri onun üzerinden koordine etmek olacakti. Bu isle ilgili seçilen isimde Ömer Lütfü Topal’di, peki bunu nereden anliyoruz, sahsin önceki yillarina baktigimizda, orta halli yasayan ve bazi adi suçlara karismis, kendi halinde bir insandi. Ancak sonraki yillarda önemli truzim merkezlerinde lüks otel ve kumarhanelere kisa zamanda sahip olmasiydi, Demek oluyor ki bu sahis, birileri tarafindan desteklenmis ve belli yerlerde durmasini isteniyordu. Zaman içerisinde, karanlik dünyada sivrilip söz sahibi olmaya baslamisti, sanki devlet içerisindeki çetelerin destegini almis ve desteklenmis gibi!  Geçmis zamanin olaylarina baktigimizda, hükümet tarafindan kumarhanelerin önünü kapatacak düzenlemeler geciktiriliyor, isleme alinmiyor olmasi tezimizi biraz daha güçlendirmektedir. Hatta hiç bir resmi kurum Topal’a dokunmuyordu. Sakin devlet içerisine sizmis çetelerin karanlik dünyadaki temsilcisi korunuyor ve destekleniyor olmasin...  
Üçüncü ve Dördüncü Bölüm
Bodrumda bulunan, turistik 5 yildizli Regal Resort Otelinin tuvaletinde, büyük patlama gerçeklesir. Yapilan tahkikat neticesinde bir genç kizin kendini patlattigi seklinde bilgiler elde edilir. Kizin geçmis hayatinda PKK baglantisi ortaya çikar. PKKnin Bodrum da ismi tanidik olan bir otelde ne isi vardi acaba?
Yillarca GAP adi altinda, Güney Dogu Anadolu Bölgesinde olusturulan proje bulunmakta ve gerçeklestiginde ciddi bir ekonomik girdi saglamasinin yani basinda ayrica bölücü örgütün yaptigi propagandanin ciddi anlamda kirilmasina da neden olacaktir. Ancak Harran ovasi yüzölçümü bakimindan ciddi alana sahip olmasina ragmen, bölücü örgüt, örgüte sempatisi olan asiretler ve mafyalasmis asiretlerin varligi, Harran ovasinin yöre halkinin istifadesini büyük ölçüde engellemekte ve çok az bir miktarinin kullanmasina neden olmaktadir. Yani asil Harran ovasinin, çevresinde yasayan köylü vatandaslarimizin istifade etmesi gerekirken, örgüt ve mafyalarin eline geçmesinden dolayi Harran ovasinin nimetlerinden ciddi anlamda istifade edemedikleri anlasilmaktadir.
GAP’a, devletin ayirmasi gereken ve bir türlü ayiramadigi kaynagin tutari 13 milyon dolarken, devletin Güney Dogu Anadolu Bölgesinde terörle mücadeleye ayirdigi tutar ise 84 milyon dolari bulmaktadir. Kaldi ki devletin yapacagi bu yatirimla sadece terörle mücadeleye katki saglamayacak ayni zamanda enerji üretiminde de ciddi anlamda yatirim yapilmis olacaktir. Ancak her nedense bu proje bir türlü hayata geçirilememektedir.
Güneydoguda, cahil, okuma yazma bilmeyen, hakkini aramaktan yoksun, baskasina muhtaç insanlar bulunmaktadir. Yine yapilan bir arastirmaya göre PKKlilarin % 48i Ilkögretim % 20si okuma yazma bilmeyen cahil insanlardan olusmaktadir. Arastirma sonucu ortaya çikan bu tablo sunu göstermektedir. Güneydogudaki okumamis cahil insanlar, bölücü örgütün eleman temini noktasinda önemli bir kaynak olusturmaktadir.
PKK’nin 1980 yilindan itibaren, tirmanisa geçmesi, 1943’li yillara dayanmaktadir. Molla Mustafa Barzani Sürgün yasadigi Süleymaniyeden kaçarak, Kuzey Irak bölgesine geçip Kürt isyanini baslatir. 1945 tarihinde, Irak ordusuna karsi savunma yapamayinca, Iranda Kürtlerin kontrolünde bulanan Mahamabad bölgesine 10 bin pesmergesiyle geçer. Bölgenin Sovyetler Birligi tarafindan isgal edilmesiyle, Mahamabad Kürt Cumhuriyeti ilan edilir. Ancak bölgeden Sovyetlerin çekilmesi, Kürt liderlerin Kral tarafindan asilmasina neden olmustur ve sonrasinda Barzani 500 pesmergesiyle Sovyetlere siginir. Hatta Kürtler Rus kadinlariyla evlendirilir. Iranda Kral Faysali, darbeyle deviren, Albay Kasim tarafindan Barzani ülkeye tekrar davet edilir. Böylelik Kürtler bölgede Sovyetlerin uydusu haline gelir. ABD bu yakinlasmadan rahatsiz olmustur. ABD, Ankara ve Tel-aviv, Kürtlerin özgürlük mücadelelerini sadece Irak’ta yapmalarina dair anlasma yaparlar.
Bütün bu anlatilanlardan hareketle söyle bir sonuç çikarabiliriz, Kürtler bölgede sürekli pazarlik konusu olmus ve dis mihraklar tarafindan Kürt devleti kurulmasi noktasinda telkin ve destekler almislardir. Bu Kürt devleti kurma hayalini önceki yillarda Mustafa Barzani, son zamanlarda ise oglu Mesut Barzani kurmaktadir.   
24 Mayis 1998 günü, Murat operasyonu adi altinda bölgede 24 General, 76 Tabur ve 39 500 askerin katilimiyla bir operasyon gerçeklestirilir. 
Operasyon bitiminde, dönemin Genel Kurmay Baskani Karadayi’nin yaptigi açiklamalar manidardir. Söyle ki;
“Çok büyük bir operasyon gerçeklestirdiklerini, ancak terörü tamamen bitiremediklerini, vatandaslarimizin can ve mal güvenligine zarar veren örgütün silahli kanadini kirdiklarini, Terör örgünün sadece silahli kanadiyla degil ayrica legal uzantilarinin faaliyetleriyle de, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda da mücadele edilmesi gerektigini,  terörün Ülkemizle alakali farkli emeller besleyen, dis mihraklar tarafindan sürekli desteklendigini ama bu tür desteklerin terörle mücadeleyi millete indirgeyerek, çözdüklerini ve önemli olanin terörle mücadelenin sadece silahla yapilmayip baska stratejiler gelistirilerek yapilmasi gerektigini ayrica Milli Güvenlik Kurulu toplantilarinda, sunulan tekliflerde hep silahli mücadelenin yaninda ekonomik, sosyal ve kültürel açidan da bölgeye yönelik çalismalarin baslatilmasi gerektigini” seklinde açiklamalarda bulunmustur.
Karadayi’nin yaptigi açiklamalarda, üzerinde özellikle durdugu, önemli konulardan bazilari sunlardi, Terörle mücadelenin sadece silahla yapilmadigi ve terörü besleyen, nemalanmasini saglayan etkenleri ortadan kaldirmak için, teröre destek veren ülkelerle anlasmalar yapilarak destegin kesilmesini ve yapilacak projelerle bölgenin ekonomik açidan canlanmasini saglamak, egitimin ihmal edilmeden ve süratle gelistirilmesi, kültürel açidan bölgenin zenginlestirilerek cazibe merkezi haline getirilmesi gibi, çalismalara agirlik verilmesi, Terörle mücadelenin basinda gelen konular oldugunu anlamaktayiz.
Kaldi ki, bölgede GAP projesinin hayata geçirilmesiyle ekonomik canlanmanin saglanabilecegi, egitime önem verilip bölgedeki vatandaslarimizin okumaya tesvik edilmesiyle, örgütün eleman kazaniminin azaltilabilecegi, bölgenin kendine ait turistik yerlerin, restore edilerek turizme açilmasiyla kültürün zenginlestirilebilecegi degerlendirilmektedir.
Yukarida anlatilan, Regal Resort Otelinin tuvaletinde gereklesen patlamayla ilgili, kizin PKK baglatilirina deginmistik, bu baglamda Otelin eski sahibi Hikmet Babatas’i öldürten sahsin, Topal oldugunu da söylemistik. Hikmet’in oglu olan, otelin yeni sahibi Yasar ile Topal arasinda gerginlik yasanmaya baslamistir. Topal, Yasar’in babasini nasil öldürttüyse, Yasar’i da öldürmeyi düsünmüs ve adamlarini pesine takmisti. Bundan çekinen Yasar, babasina yapilan suikastin, kendine de yapilabilecegi endisesini tasiyordu. Bundan dolayi Yasar bir is adaminin araciligiyla, Topal’i, PKK’ya öldürtmek için girisimde bulundu, ama yapilan canli bombayla suikast girisimi basarisizlikla sonuçlanmistir.
Bütün bu anlatilanlardan hareketle, Mafya veya çetelerin ve Örgütlerin, ülke içerisinde kontrol edilmedigi zamanlarda hangi hesaplasmalara sahne oldugu ortaya çikmaktadir. Dolasiyla örgüt, Yasar Babatas tarafindan ücret karsiliginda kiralanmis ve Ömer Lütfü Topal’i öldürme girisiminde bulunmustur.
Güney Dogu Anadolu Bölgesinde, devletin zafiyete ugradigi dönemlerde, Örgüt ve Örgüte müzahir asiretler, Uyusturucu madde, silah, sigara, Insan ve benzeri kaçakçiliklari gerçeklestirip maddi gelir elde ettikleri anlasilmaktadir. Hatta rant kavgasi o kadar büyüktür ki, bölgede güçlü olan, Bucak asiretinin aldigi ihaleleri ve yapmis oldugu kaçakçilik faaliyetlerini zayiflatip, pastadan daha fazla pay almak için, Sedat Bucak isimli sahsa, helikopterli ve cep telefonu düzenekli bombayla saldiri planlandigi gözlenmektedir.  
Güneydoguda sadece örgüt kaçakçilik faaliyetlerini gerçeklestirmemektedir. Devletin önemli yerlerine sizmis, çetelerin, resmi araç-gereçlerle, silah ve Uyusturucu madde kaçakçiligi yaptiklari haberlere konu olmustur.
Bu bilgilerin büyük çogunlugu, PKK itirafçilari tarafindan da ortaya çikartilmistir. Ancak çogunun can güvenlikleri olmamistir. Çünkü pasta çok büyük ve devletin içerisine sizmis bazi sahislarda bu pastadan büyük pay almaktaydi. Devletin belli yerlerine sizmis çeteler tarafindan, itirafçilar pek çok kaçakçilik faaliyetlerinde kullaniliyor, kullanilmak istemeyenler ise susturuluyordu, bu susturulan magdurlardan birisi de Mustafa Deniz’dir.
Devletin resmi helikopteriyle eroin maddesi tasinmis ve bunun organizasyonunu bizzat üst rütbeli komutanlar, icrasini da ise alt rütbeli subaylar tarafindan yapilmistir. Yüksekova sinirindan araçla uyusturucu madde gelir ve askeri konvoyla Van iline götürülüyordu. Mesele bu kadar laçkalasmis vaziyettedir.
Irandan, 33 trilyon degerinde eroin maddesi gelir ve Yüksekova belediyesine ait bir kamyona yüklenip, Istanbula götürülecekken, yapilan bir ihbar neticesinde uyusturucu maddesi, Jandarmanin düzenledigi operasyonla yakalanmis olur. Neticesinde Yüksekova Belediye Baskani ve 4 tane Devletin farkli kurumlarinda çalisan görevliler tutuklanir. Bu olay kamuoyuna da yansimistir.
Bütün bu olaylardan anlasilan su ki;  Ülkenin neresinde denetim yoksa orasi kokusmaya baslamis olur ve devlet üniter yapilariyla kendini hissettiremiyorsa, örgütler, çeteler veya mafyalar orada devlet olur ve kendi kanunlarini koyarlar. Hatta devletin yetki ve imkânlarini kullanarak yukaridaki verilen örneklerde oldugu gibi suça karisirlar. Ülkücü mafyalar olsun, terör örgütü olsun, adi ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ayni ölçüde tehdit etmektedirler.
Ülkenin kirilma noktasi Güneydogu bölgesidir. Çünkü gelen devlet memurlari bir taraftan terör belasiyla ugrasirken, diger bir taraftan da kendilerini dönen çarka kaptirip bozulmamak için mücadele veriyorlar.
Güneydogu ekonomik, Siyasal, kültürel ve Egitim açisindan 

Benzer Kitaplar