Söz konusu kitabin genelinde iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili geçmisten günümüze kadar gelen yapilanmasi ve
sorusturma sürecine iliskin bilgilerin yogun olarak islendigi görülmüstür.
Ergenekon;
Osmanlinin son dönemine
baktigimizda Ittihat ve Terakki’ye kadar uzanan, darbeci-cuntaci has ve ana
damardan beslenen, sosyal yasami ve devleti kendi ideolojisine göre sekillendirmeye
çalisan, devlet içerisinde hücre tipi konuslanmis ve kümelenmis merkezi ve
derin yapilanma oldugu görülmektedir.
Cumhuriyetin
Osmanli geleneginden devraldigi ittihat gelenegi, Türkiye’nin Nato üyesi oldugu
1952’den sonra merkezilestirilerek kurumlastirilmistir. 12 Eylül öncesi bu
merkezi yapi parçalara ayrilmasina ragmen Özel Harp Dairesi, 1990’li yillarda
tasfiye edilene kadar kendi özel misyonunu korumayi basarmistir. Daha sonra yer
üstü ve yer alti kollariyla yoluna devam eden bu yapilanma, TSK içerisinde
Dogan GÜRESI’in baskanligi döneminde gerçeklestirilmistir.
1952’de
Türkiye’nin NATO’ya girmesinin akabinde karsilastigimiz bu derin yapilanmanin
adi, resmiyette Özel Harp Dairesi olarak karsimiza çikmaktadir. Bu yapilanmaya
iliskin “Gladyo, Kontrgerilla veya Rüzgar Gülü” ifadelerle anilmaya basladigi
dönemler olmustur.
Özellikle
12 Mart 1971 muhtirasinin akabinde, Kontrgerilla ifadesinin çok sikça kullanir
olmakla birlikte, Ergenekon isminin günümüzde ön plana çiktigi görülmektedir.
Ergenekon en net açiklamasi ile “günümüzdeki en aktif ve en derin yapilanmanin
adidir” denilmektedir.
Ergenekon
yapilanmasinin kurulusun ile ilgili bazi rivayetleri ele alacak olursak;
rivayetlerin birinde Ergenekon’un 51 yil önce yani 1957 yilinda ordu
içerisindeki 9 subayin basarisizlik ile sonuçlanan darbe girisimiyle kuruldugu,
sonucunda ise bu darbe girisimini ihbar eden bir subay 2 yil hapse mahkum edilmis,
fail dokuz subay ise serbest birakilmistir.
Avrupa’da
degisik isimler altinda anilan ve ülkemizde Özel Harp Dairesi’ne karsilik gelen
bu yapilanmanin kurulus asamasinda Alparslan TÜRKES ve Turgut SUNALP’in yer
almasi, Ergenekon tarihinin bu iki isimle anilmasina sebep olmustur. 1960
yilindan günümüze kadar çesitli asamalardan geçen bu yapilanma son olarak AK
Partinin kurulus tarihi olan 2001 yilindan itibaren faaliyetlerini hizlandirdi.
KITAPTA KISACA..........
12
Haziran 2007 günü Istanbul Ili Ümraniye Ilçesi Çakmak Mahallesinde bulunan bir
gecekonduya yapilan operasyonla gerçeklestirilen çalismanin sonucunda (27) adet
el bombasi ele geçirilmistir.
El
bombalarinin incelenmesi neticesinde alinan parmak izlerinin emekli Astsubay
Oktay YILDIRIM isimli sahsa ait oldugu tespit edilmistir. Aramanin yapildigi
gecekonduda Ali YIGIT ve Dayisi Mehmet DEMIRTAS isimli sahislarin alinan
ifadeleri dogrultusunda özellikle Ali YIGIT’ in verdigi ifadelerin kayda deger
oldugu ve ifadelerin incelenmesi neticesinde; Oktay YILDIRIM’in ev ve isyerinde
gerekli aramanin baslatildigi, isyeri olan Istanbul Reina’da kimi zaman budygard
kimi zaman da Mesaj TV’ de program yapimcisi olan Oktay YILDIRIM’in bilgisayari
içerisinde “LOBIERGENEKON” isimli
bir dosya ve dosya içerisinde de “Lobi
Çok Gizli Aralik 1999”
baslikli olan Ergenekon yapilanmasina ait bir semanin bulundugu, ayrica
üstdüzey askeri yetkililerce hazirlanmis gizli andiç belgeleri ile birlikte
geçmis dönemde gerçeklesmis olan ‘Danistay
saldirisi - Hablemitoglu Cinayeti - Cem ERSEVER Cinayeti - Esref BITLIS Olayi’ ile
üst düzey emekli askerlere ait özel bilgi notlarinin oldugu tespit edilmistir.
Baslangiçta
siradan bir çete operasyonu olan olayin bir anda boyut degistirdigi ve elde
edilen dokümanlara istinaden sorusturmayi yürüten savcilarca yapilan
incelemeleri sonucunda ismi Ergenekon olan gizli bir yapilanmanin ortaya
çiktigi görülmektedir. Oktay YILDIRIM’dan ele geçirilen dokümanlarda savcilar
tarafindan yapilan incelemelerde Ergenekon yapilanmasinin “Merkez, Finans ve
Ticaret, Analiz ve Degerlendirme, Arastirma ve Bilgi toplama, Iletisim ve
Propaganda, Teori ve Senaryo, Uluslararasi Iliskiler” seklinde (9) bölümden
olusan gizli bir örgüt oldugu tespit edilmistir.
Ele
geçirilen dokümanlar isiginda bu (9) departmanin; Ergenekon olusumunun en üst
komuta kademesi olarak adlandirilan Ergenekon Konseyi tarafindan olusturuldugu
ve yapilanmanin;
“En
alt kademede departman olarak adlandirilan kisimda görevli kisilerin sadece
kendi baskanlarini, departman baskanlarinin da
bagli olduklari (5) sivil
yöneticiden birini, bu (5) sivil yöneticinin de sadece üstlerindeki (2) görevli
sivil yöneticiyi, bu (2) sivilin de sadece Ergenekon konseyi üyelerini, Konsey
üyelerinin ise bahse konu Ergenekon yapilanmasinin (1) numarasini bildikleri seklinde
birbirinden bagimsiz hücre tipi olarak yapilanmis bir örgüt” olarak
tanimlanmaktadir
Ayrica
dökümanlarda Ergenekon yapilanmasinin zorunluluk olarak olusturuldugu, örgütsel
faaliyetlerine iliskin gelismelerin gereksinim olacagi belirtilmis ve bu örgütlenmenin
TSK bünyesinde faaliyet göstereceginden bahsedilmistir.
Savcilarin
ifadeler dogrultusunda hareket ettigi, ifadelerde ismi geçen ve Oktay YILDIRIM’la
baglantisi bulunan, ayrica Danistay saldirisi sonrasi süpheli olarak gözaltina
alinan ve daha sonra serbest birakilan Muzaffer TEKIN isimli sahis ile ilgili
olarak ev ve isyerinde gerekli aramalarin baslatildigi, bahse konu sahsin ev ve
isyerinde yapilan aramalar sonucunda;
Oktay
YILDIRIM’dan çikan belgelerle benzerlik gösteren belgeler elde edildigi, ayrica
Muzaffer TEKIN’den ele geçirilen CD arsivinde görüntülerin mevcut oldugu, bu
görüntülerde geçen isimlerin soruldugu polis sorgusu esnasinda sahsin çok genis
halkadaki iliskileri ve baglantilari desifre edilmistir.
Böylelikle
sorusturma kapsaminda takibe alinan sahislarda sayi artmis ve pek çok sivil
toplum kuruluslari da izlenmeye baslanmistir. Oktay YILDIRIM ve Muzaffer TEKIN
ile baglantisi tespit edilen emekli binbasi Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK’ün ev ve
isyerinde yapilan aramalarda pek çok emekli askerin geçtigi not defteri ve bu
not defterinde pek çok faili meçhul cinayetlere iliskin notlar ile bazi önemli belgeler
ele geçirilmistir. Belge sayisi arttikça sorusturmanin seyrinin degistigi, ele
geçirilen dökümanlarda ve ifadelerde ismi geçen bazi sahislara da yönelik
operasyonlar baslatilmistir.
Operasyonlar
sonucunda pek çok mühimmat ele geçirilmis ele geçirilen mühimmatlar içerisinde
bulunan el bombalarinin farkli olaylarda kullanildigi ortaya çikarilmis, elde edilen
belgelerde Danistay Saldirisi ve Cumhuriyet gazetesine atilan el bombasi
olaylarina da rastlanilmistir. Diger bir konu ise Danistay sanigi olan
Alparslan ARSLAN isimli sahsin Muzaffer TEKIN’le Dogus Faktoring isimli
sirkette baglantilarinin bulunmasidir.
Muzaffer
TEKIN’in sirketin ortaklarindan oldugu ve Alparslan ARSLAN’in da bu sirketin
avukatligini yaptigi ortaya çikarilmis, bu sirketin uyusturucu parasi ile
kuruldugu kara para aklamaya aracilik yaptigi yönünde bilgiler elde edilmistir.
Ayrica Danistay sanigi Alparslan ARSLAN’in babasinin polise verdigi ifadede
oglunun Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKIN ile Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler
Güç Birligi Dernegi vasitasiyla tanistigindan bahsetmektedir.
Her
elde edilen belge operasyon sinyali vermistir, nitekim Muzaffer TEKIN’den çikan
belgeler sonucunda, 3 temmuz 2007 günü Istanbul, Ankara ve Izmir illeri basta
olmak üzere pek çok ilde es zamanli operasyonlar gerçeklestirilmistir.
Vatansever Kuvvetler Güç Birligi Hareketine yönelik gerçeklestirilen bu
operasyon sonucunda; ”Ergenekon, Devleti Yeniden yapilandirma raporu ve Ayrik
otu master Plani” isimli belgeler ele geçirilmis, belgelerde örgütün amacina
götürecek araçlarin belirlenmesi, Teknolojiye bakis ve tam bagimsiz milli
devletin yeniden yapilandirilmasi” seklinde plan olusturuldugu, bu amaca ulasmada
gizli ve açik yapi olmak üzere iki yolun ve olusturulacak gizli yapinin temel
esasinin “gizlilik” oldugu, yapi içerisinde yer alacak sahislarin sabit ve
ancak ölümle degisebileceginden bahsedilmistir.
Daha
sonra elde edilen bilgilere istinaden 22 Ocak - 21 Mart 2008’e kadar süren ve
(33) kisinin gözaltina alinarak (26) kisinin tutuklandigi 1.dalga operasyonu
gerçeklestirilmistir. Tutuklular arasinda Veli KÜÇÜK, Emekli Albay Fikri
KARADAG, Emekli Yüzbasi Zekeriya ÖZTÜRK, Avukat Kemal KERINÇSIZ, Susurluk
Hükümlüsü Sami HOSTAN, Doçent Doktor Emin GÜRSES ve Doçent Doktor Ümit SAYIN
gibi önemli isimler de yer almistir.
Operasyonun
ardindan Istanbul Bassavcisinin kamuoyuna 2 bin 455 sayfa ve 441 klasörden
olusan Ergenekon Iddianamesi ile ilgili olarak “Ergenekon’un silahli bir terör örgütü” oldugunu açiklamasiyla
sorusturma resmilestirilmistir. Ele geçirilen belgelerde bir takim sahislar
hakkinda ölüm listesinin hazirlandigi, devlete ait gizli damgali pek çok
bilgilerin bulundugu, ayrica Emekli Tuggeneral Veli KÜÇÜK’ ün arsivinin ele
geçirildigi, ayrica Dogu PERINÇEK ile ilgili bilgilerin mevcut oldugu tespit
edilmistir.
21
Mart 2008 günü baslayan ve 7 Haziran 2008 gününe kadar devam eden 2. dalga
operasyonunda Dogu PERINÇEK, Cumhuriyet Basyazari Ilhan SELÇUK ve Istanbul eski
Rektörü Kemal ALEMDAROGLU isimli sahislarin bulundugu pek çok kisi gözaltina
alinmis sahislardan (10)’u tutuklanmistir. Ancak Ilhan SELÇUK ve Kemal
ALEMDAROGLU ilerleyen yaslari ve saglik durumlarindan dolayi serbest
birakilmislardir. Merkezi Isçi Partisi ve Aydinlik Dergisi olan operasyonda
elde edilen bilgi ve belgeler bir sonraki operasyonun sinyalini vermistir. 2.
dalga operasyonundan itibaren basta Aydinlik Dergisi olmak üzere pek çok medya
kanali Ergenekon sorusturmasini sulandirmaya ve yipratmaya baslamislardir.
Ayrica bazi emekli-muvazzaf askerler ile ilgili olarak andiçlar, fotograflar ve
ses kayitlari üzerinden sorusturma etkilenmeye çalisilmistir.
1 Temmuz 2008 Sali günü 3. dalga operasyonu
gerçeklestirilmis, aralarinda Emekli Jandarma Genel Komutani Sener ERUYGUR,
Emekli 1.Ordu Komutani Hursit TOLON, Emekli Tuggeneral Levent ERSÖZ, Emekli
Albay Hasan Atilla UGUR, ATO Baskani Sinan AYGÜN, Cumhuriyet Gazetesi yazari
Mustafa BALBAY ve tetikçi Osman GÜRBÜZ isimli sahislarin da aralarinda
bulundugu (13) kisi hakkinda gözalti karari alinmistir.
Gözaltina
alinan sahislardan Hursit TOLON, Sener ERUYGUR, Hasan Atilla UGUR, ATO Baskani
Sinan AYGÜN ve Tetikçi Osman GÜRBÜZ tutuklanmis, AK Parti Balikesir Eski
Milletvekili Turan ÇÖMEZ ve Levent ERSÖZ’ ün yurtdisinda olmalarindan dolayi
gözaltina alinamamistir.
Tutuklamalardan
sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Baskani Deniz BAYKAL basta olmak üzere pek
çok medya yazari tarafindan Ergenekon sorusturmasina yönelik tepkilerin devam
ettigi, ayrica sorusturma ile ilgili akademisyen, gazeteci, hukukçu çok sayida
sahislarin bir araya geldigi ve sulandirmaya yönelik eylem plani olusturuldugu,
yapilmasi muhtemel bu sulandirma eylemleri ile ilgili olarak 14 Temmuz sabahi
Ergenekon iddianamesinin açilanacagi hakkinda bilgiler, sorusturmaya cephe alan
kesimleri harekete geçirdi. Hukukçu, akademisyen, gazeteci gibi toplumca
fikirlerine önem verilen sahislar tarafindan yapilan toplantilarda 22 maddeden
olusan ”Acil senkronize reaksiyon
uyarisi” adi altinda bir eylem plani hazirlandi.
Hazirlanan
bu metindeki amaç iddianamenin açiklanmasi ile birlikte medya üzerinden hizla
sulandirma politikalarinin yürütülmesi idi. Bu planda özellikle su ifadelere
çok önem verildi;
Sorusturma
hakkinda ana haber bültenlerinde genis yer verilerek agir elestirilerle
yorumlanacagi, bu bültenlere canli yayin konuklarinin davet edilerek sorusturma
hakkinda görüsleri alinacagi ve görüslerinde iddianamenin çürütülmesi,
delillerin hafife alinarak tepki çekmemek kaydiyla asagilanmasinin planlandigi
kararlastirilmistir.
Ayrica
iddianamenin mahkemeye verilmesine müteakip çok uzun oldugu gerekçe
gösterilerek, iddianamenin özeti adi altinda zayif ve tutarsiz taraflarin ön
plana çikarilmasinin kararlastirildigi, iddianamenin ortaya çikmasi ile
birlikte “fasa fiso, her yere kon,
bombanin pimi, telefonun tapesi, mezara tahliye, tape davasi, hastaneye
tahliye” gibi topluma mal olacak adlandirmalarla dejenere edilmesinin yapilan
planlar arasinda yer aldigi,
Tüm
bunlara ek olarak emekli ve muvazzaf pasalar tarafindan tutulan defter
kayitlari, kamera kayitlari seklinde buna benzer materyallerin hukuka aykiri
deliller oldugundan bahisle hükme esas alinmamasi gerektigi ve bu konuda yargi
organlarini etkilemeye yönelik girisimlerde bulunulmasinin gerekliligine
israrla vurgu yapilmasinin planlanmasidir.
Diger
taraftan Türk Silahli Kuvvetleri açisindan sorusturmaya bakilacak olunursa, TSK
Ergenekon sorusturmasini basindan beri yakindan takip etti ve Agustos 2007
tarihinde Sorusturma konulu yazi ile bir anlamda Ergenekon sorusturmasina
müdahil oldu. 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de bir gecekonduda ele
geçirilen el bombalari ile baslayan operasyon kapsaminda gelinen son asamaya
kadar ne kadar mühimmat ele geçirilmisse, TSK tüm sorusturma belgeleri ile
operasyonlarda ele geçirilen mühimmatlara ait teknik raporlardan olusan bütün
dökümanlari ilgili savciliktan istemistir.
Bahse
konu dökümanlarin tamami sorusturmayi yürüten savcilar tarafindan askeri
savciliga gönderilmis ve sorusturma derinlestikçe Ergenekon ile baglantili
olduklarindan süphelenilen muvazzaf subaylar listesi de ayni savciliklar tarafindan
askeri mercilere gönderilmistir. Bu bilgi alis verisi neticesinde 1 Temmuzdaki
operasyonun sekillenmesinde sivil ve askeri savciliklar arasindaki diyalogun
çok önemli bir yer tuttugu anlasilmaktadir.
Iddianameyi
ele alacak olursak;
14
Temmuz 2008 tarihinde silahli terör örgütü olarak açiklanan Ergenekon’un dava
sürecinin basladigi ve bu sorusturmanin toplumun bütün kesimlerinde farkli
dalgalanmalara sebep oldugu da asikârdir. Bir yanda “Darbelere son” sesleri
yükselirken diger tarafta “Millet Ordu El Ele, Hainler Mecliste Yurtseverler
Hapiste” seklindeki sloganlar öne çikmaya baslamistir.
Bu
ayrilikçi tutumlar ideolojik gibi gözükse de daha çok demokrasi vurgusunun bu
sekilde yüksek bir dille ele alinmasi, demokrasi tarihi açisindan çok önemli
bir asama olarak görülmektedir. Toplumsal çogunlugun artik, Gölge Iktidar
istemedigi gerektiginde tanklarin üzerine çikabilme iradesini meydanlara ve
alanlara yansittigi görülmektedir.
Ergenekon’a
sahip çikma mitinglerine gelecek olursak, bunlarin yeni bir olay olarak
karsimiza çikmadigi, “27 Mayis, 12 Mart, 12 Eylül” süreçlerinde bu tür slogan
ve gösterileri ziyadesiyle tecrübe edilmistir. Yeni olan durum ise, mahalle
degisikligidir. O dönemde Milliyetçi unsurlar üzerinden sürdürülen psikolojik
harekatin günümüzdeki en önemli enstrümani tutucu sol kesimdir.
Ergenekon
yargi önünde olmakla beraber, davanin sonucu kadar atki alani da önemlidir.
Nasil sonuçlanir ise sonuçlansin Türkiye en basta güvenlik güçleri ile, sivil
toplum kuruluslari ile, siyasi iradeleri ile, halki ile eskisi gibi olmadigi
anlasilmaktadir. Yakin geçmis ile yüzlesme ve hesaplasma korkusu bile
anti-demokratik unsurlari frenleyecektir. Önemli olan siyasilerin ve toplumun
her kesiminin demokrasi olgusuna her yönüyle sahip çikma arzusunu sürekli canli
ve dinamik tutmasidir.
Sonuç
olarak; bu dava ile gerek güvenlik kuvvetlerinin gerekse toplumun, daha refah
ve dünya arenasinda söz sahibi bir Türkiye’yi yarinlara birakabilmek için, her
ne isim altinda olursa olsun ülkenin ve demokrasinin zararina olan bütün olusumlara
karsi asla pirim vermeyecegi görülmektedir........