Türkiye’de özellikle “postmodern” kavraminin yeni
yeni ve yogun bir sekilde kullanildi 90’li yillarda daha sik gündeme gelen gelenek-modernlik-postmoderlik
kavramlari ve bunlar arasindaki farkliliklar hakkindaki tartismalarin günümüzde de özellikle entelektüel çevrede
devam ettigi görülmektedir.
Mustafa Armagan
1980’lerden günümüzde devam ettigi yazarlik kariyerinde özelikle bu tarz tartismali
kavramlar üzerine fikir yürüten bir yazar. Ilk kez 1992 yilinda yayinlanan Gelenek adli kitabi ile gelenek konusu üzerine fikirlerini ortaya
koyan yazar, 1982-1994 yillari arasinda çesitli mecmualarda (gazete, dergi vb.) yayinlanan
yazilarinin
bir derlemesi olan Gelenek ve Modernlik
Arasinda ile de gelenek ve onunla
iliskili diger önemli kavramlar üzerinde de derinlemesine analizlerini okuyucu ile
bulusturuyor. Yazar özelikle entelektüel çevrede kavramlar ve içerikleri hakkindaki genel
algilarin tersine olan görüslerini ortaya koyuyor.
Gelenek ve Modernlik, Bilim ve Teknik, Kritik
Yazilar basliklar
altinda
üç ana bölüme ayrilmis kitapta, ana eksen gelenek ve modernite olmak
üzere çok çesitli
konularda görüsler mevcut. Ilk bölüm -adi üzerinde- kitabin ana ekseni olan gelenek ve
modernlik kavramlari ve bunlardan ne anlasilmasi
gerektigi konulari üzerinde dururken; ikinci bölümde bilgi ve bilgi sosyolojisi,
bilimde ideolojik olmanin getirdi zararlar, tarihin tersten okunmasi ve bu
kapsamda Osmanli tarihine nasil bakilmasi gerektigi; son bölümde ise gelenek ve modernligi bir arada ele alan yazi
ve kitaplara yazarin yazdigi
elestiriler yer verilmek suretiyle konu bütünlügü
korunmaya çalisilmistir.
Kitapta kendilerinden alinti yapilan, dogu ve batiya ait çok sayida fikir adaminin bulunmasi ve birçogunun kendi sahalarinda isim yapmis kisiler olmasi, yazarin bilgi birikimini gözler önüne
seriyor. Fakat kitabin farkli farkli
yerlerde yayinlanmis
yazilarin
bir derlemesi olmasinin da, çesitli fikir dalgalanmalarina
sebebiyet verdigi
görülmüstür.
BÖLÜM:1
GELENEK VE MODERNLIK
Gelenek ve modernlik kavramlari arasindaki iliski, kitapta toplumun birçok kesimindeki genel
kaniya ters bir sekilde
ele alinmaktadir.
Yazar’a
göre
modernizmin zit anlamlisi olarak gelenegin akla gelmesi yanlistir.
Modernlik gelenegin
yikilip yeniden yapilmasi sonucunda ortaya çikmamistir. Aksine modernlik, gelenege yapilan eklemeler neticesinde ortaya çikar ve aradaki
fark sadece muhteva açisindandir. Yoksa sekil, biçim açisindan “Gelenek” ve “Modernlik” arasinda süregelen
bir süreklilik mevcuttur. Bu açidan ele alindiginda
her iki kavram arasinda sürekli bir eklemlenme ve kopus oldugu söylenebilir.
Gelenegin modernlesmenin önünde bir engel oldugu düsüncesi
ile ilgili olarak, gelenegin
göz
ardi
edildigi bir ortamda ahlak, bilim ve sanat gibi düsüncelerin
de gelisemeyecegini söyleyen yazar, gelenegin varliginin
modernlesmenin temeli oldugunu vurgulamaktadir. Ayrica
din de gelenek içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu baglamda modernlik ele alinirken gelenek ve
dolayisiyla da din de göz ardi edilemez. Modernlik, gelenegin tasfiyesi ile degil, gelenegin yeniden üretilmesi ile insa edilmektedir.
Gelenek süregelen bir sekilde yenilenmektedir. Aslinda
gelenegin özünde degisim ve ilerleme vardir. Modernlige geçiste ise degisen içeriktir. Sekil, biçim açisindan bir devamlilik söz konusudur. Degismeyen seyler ise
gelenegin temel degerleridir. Mustafa ARMAGAN’a göre gelenegin temel degerleri yikilmadan, istenen çok çesitli yeniliklerin hepsinin gerçeklestirilmesi mümkündür. Bu açidan gelenegin sinirlayiciligi
bilinenin aksine insanlari dar kaliplara hapsetmekten öte, onlara genis bir manevra alani birakmaktadir.
Kitabin bu bölümünde ayrica geleneksel ve modern
sanat anlayislarinin
farkliligi üzerinde
durulmustur. Geleneksel sanatin gelisimi toplumdan beslenmemektedir. Çünkü geleneksel
sanat toplumun beklentilerinin karsilanmasi
için
degil, yaratici için yapilmaktadir. Modernizm ise
ahlak, bilim ve estetige
seküler
bir bakis açisi ile bakar ve bu sebeple sanat toplum için
yapilmaktadir.
Çesitli fikir adamlarinin tanimlarina göre ileriki bir zamanin daima geçmisten daha gelismis oldugunu varsayan
moderniteye yönelik elestirilen getiren postmodernlik, yirminci yüzyilin
son çeyreginde yasamin hertürlü alaninda etkisi gösteren bir düsünce
ve yaklasim
biçimidir.
Bu açidan o bir kopus
olarak görülmektedir.
Yazar ise gelenek-modernlik arasinda kurdugu iliskiyi, modernlik-postmodernlik arasinda da kurarak
postmodernligin bir kopus degil, modernligin
yenilenmis bir formu
oldugunu belirtir. Bu açidan postmodernligi anlamak, temelinde yatan gelenegi anlamayi gerektirmektedir.
Postmodernligin mevcut hali ile bir öncekini elestirmesi ve çogulculuk, aykirilik, farklilik gibi kavramlara sicak bakmasi,
müslüman
entelektüellerin
de ilgisini çekmistir. Mustafa ARMAGAN, Müslüman aydinlar tarafindan modernlige bir alternatif olarak görülen
postmodernlige elestirel bir tarzda yaklasmis, dinin toplumsal hayatta modernlik ile kaybettigi yeri postmodernlik ile tekrar kazanabilecegi görüsüne
karsi çikmistir.
Postmodernizmin moderniteye getirdigi elestiri, modernizim’in tikandigi
noktalara islamin getirebilecegi çözümler, postmodernligin dine dönüs gibi algilanmasi, çogulcugu desteklemesi ve çesitli ideolojilerin yikilmasi
ile ortaya çikan boslugu Islamiyetin
dolduracagi gibi düsünceler
ile postmodernligi
bir kurtulus olarak gören
Islami kesim aydinlarinin, bir yanilgi içerisinde olduklari dile getirilmistir. Çünkü yazara göre postmodernlik, moderligin bir alternatifi degil, onun eklemlenmis seklidir. Postmodernlik dagitici
bir yapida
olmasina
karsin
gelenek tutucu ve bir araya getiricidir. Fakat yazara göre
gelenegin her mekan ve zamanda kendisine uygun yasam alanlari olusturmasi, postmoderniteye ragmen de kendisine bir yer bulacagini
göstermektedir.
BÖLÜM:2
BILIM VE TARIH
Devir ve sartlar degisip, yüz yillar geçtikçe bilimin içerigi de degismistir. Batiya göre Orta Çag’da
bilimin temelinde kilise ve Aristotales’in dogru dedikleri var iken, Yeni Çag’da
bunun yerini rasyonalite ve süphecilik almistir. Günümüzde ise geçmiste dogru ve kesin
bilgi olarak kabul edilenler tartisilir
hale gelmistir. Fakat degisen ve degisimi fark edilmeyen esas nokta ise bilgi
epistemolojisidir (bilimin bilgiyi nasil gördügü,
verdigi deger).
Yazar, bilginin
güç degil hikmet oldugunu savunmaktadir. Modern bilimin amaci
dogaya hükmetmek ve bu amaçla ihtiyaç
duyulan gücü elde etmektir. Bu güç ise bilgi olarak tanimlanmistir. Halbuki bilginin güç olmasi durumunda haklinin
üstün oldugu adalet
ortami
yerine güçlünün
hakli
oldugu bir zulüm ortami olusacaktir. Bu sebeple bilimin elestirisi yapilarak, tekrardan güce degil insanliga hizmet eder hale getirilmesi yani ilim’e geri döndürülmesi gerekmektedir.
Ayni zamanda bilim dogruyla
es tutulamaz. Bilim bir dogrular manzumesi degil, dogru ve yanlislar arasindan yanlislarin mümkün oldugunca elendigi bir havuzdur.
Ikinci bölümde ele alinan konulardan bir digeri de modern tarih anlayisidir.
Türkiye
devleti kuruldugunda
olusturulan resmi tarih anlayisina
göre,
Osmanli döneminin hiçe sayildigi, tarihin sanki
Göktürklerden dogrudan
dogruya yeni cumhuriyete baglanmaya çalisildigi
ve bu çarpik
anlayisin
ise büyük
oranda kitlelere kabul ettirildigi belirtilmektedir. Bu yolla Osmanli tarihi ve
kültürü parazit bir kimlige
büründürülerek
dislanmis ve Islam-öncesi kültürle beslenen, en hakiki mürsid olan ilmin(yeni ismi ile bilimin) kendisine
yetecegi tarih bilinci olmayan bir toplum yetistirilmistir.
Kitapta üzerinde durulan diger önemli bir husus ise dilin düsünce
ile iliskisidir. Dil, düsüncenin
gezebilecegi alanin
sinirlarini
belirlemektedir. Dil ne ise düsünce
o, düsünce
ne ise dil de odur. Bu baglamda
bir bireyin veya ulusun tahlilinin yapilmasi, dünya görüsünün
tespit edilmesi, dilin incelenmesi ile mümkün olabilir. Bir toplumdan bilgi
edinme yollarindan biri de dile ait kodlari çözmekten geçer. Bu sekilde bir toplumdaki hakim ideoloji tespit edilebilecektir.
BÖLÜM:3
KRITIK YAZILAR
Yazar son bölümde niçin kendimiz olamadigimizin
kritigini yapmaktadir. Bugün dogu, kendi degerlerini bile batililarin
söylemlerinden
ögrenmektedir. Daha çok içe ve ruha yönelen dogunun, yüzyillardir bildigi önemli bir deger bugün bati tarafindan yeni kesfedildiginde, dogulu aydinlarin da sanki ayni deger yeni kesfedilmis gibi bir hayret tavri takinmalari,
ARMAGAN tarafindan elestirilmektedir.
Çözüm olarak getirdigi önerilerden biri ise “Bilgi”’nin Islamilestirilmesidir. Modern bilim ile geleneksel bilim
arasindaki farklardan biri modern bilimin belirli bir temelden yoksun sinirsiz
kesfetme istegine karsilik,
geleneksel bilimin itidali koruma konusunda daha dikkatli davrandigidir.
Bu noktada ise kopulmamasi gerekenden kopmama saglanacak ve eger saglam bir temel üzerinde hareket ediliyorsa, üretilen
bilim topluma fayda getirecektir. Geleneksel bilimin temel noktasini ise din (
Türkiye’de ise Islamiyet)
olusturmaktadir. Bu noktada ise ayaklari
yere basan ve sonuca götüren geleneksel bilim anlayisi,
bilgi’nin
Islamilestirilmesi ile olabilir.
Kitap, son olarak yazarin Cemil MERIÇ üzerine
olan düsünceleri
ile bitiriliyor. Cemil MERIÇ’in yazarin
hayatinda
çok
önemli
bir yere sahip oldugu
ve ölümünün
bir bosluga yol açtigi vurgulaniyor. Cemil MERIÇ’in bir “inanç adami” oldugu fakat “iman adami” olmadigi(
burada inanç ile iman arasindaki fark ele alinmis), bunun sebebinin ise okudugu kitaplarin iman üzerine yaptigi
negatif etkiler, yetistigi dönemde dinin hor görülmesi
gibi nedenlerden kaynakli oldugu belirtiliyor. MERIÇ ölümünün
de bir devri kapattigi,
kapanan o devrin de “Osmanli Aydinlarinin” devri olduguna vurgu yapilarak, Cemil MERIÇ’in son Osmanli Aydini oldugu ima ediliyor.
SONUÇ
Gelenek ve Modernlik Arasinda yazar çogunlukla kavramlar, kavramlardan ne anlasildigi
ve ne anlasilmasi gerektigi üzerinde durmustur. Bu konuda özellikle aydinlarin kavramlarin dogru kullanimi konusunda daha dikkatli davranmalari
gerektigini belirmis, modernlik ile gelenegin arasinda varoldugu kabul edilen çatismanin ise kavramlarin yanlis kullanimi veya anlasilmasindan
kaynaklandigini
belirtmistir. Gelenek ve modernlik arasinda
bir köprü
kurarak, gelenek-modernlik-postmodernlik’in birbirlerinden ayri düsünülemeyecegi, birinin anlasilmasi
için digerlerinin de dogru anlasilmasinin
gerektigi üzerinde durmustur.
Kitabin, felsefe tarihi hakkinda yüzeysel fakat
temel bilgiler edinme, modernligin getirdigi
degisiklikler ile özünden koptugunu hissedenler için ne yapilmasi
gerektigi konusunda fikir verme açilarindan yararli olacagi
düsünülmektedir.
GELENEK VE MODERNLIK ARASINDA
MUSTAFA ARMAGAN
TIMAS YAYINLARI