Tanri daglari ve Taklamakan
Çölü’nün çevreledigi cografyanin orta yerinde yükselen Urumçi, Dogu Türkistan’in
baskentidir. Sehir adeta Çin Halk Cumhuriyetinin artan refahinin göz
kamastirici kanitidir. Bundan 60 yil kadar önce Müslüman nüfusun % 90’in
üzerindeydi. Simdi ise yerli halk kendi memleketinde azinlik durumundadir.
Bölgeye yönelik Çinli göçü 60 yildir araliksiz devam ediyor. Urumçi
zenginlestikçe asimile oluyor Çinlilesiyor. Dogu Türkistanli sairin tasvir
ettigi gibi; Urumçi altin kafeste tutsak bir yabani güvercin simdi.
Dogu Türkistan Halki modern
sehrin tüm canliliginin disina, varoslara itilen Uygur mahalleleri gibi
ekonomik, sosyal, siyasi, tüm mecralarin disina sürükleniyor. Ancak Dogu
Türkistanli gerçek benligini reddettigin de Çin refahindan faydalanabiliyor.
Çin Halk Cumhuriyeti 20 yili
askin süren bir iç savas sonrasinda, 1949 tarihinde milliyetçi cepheyi
yenilgiye ugratan ve zafer ilan eden Çin Komünist Partisi tarafindan kuruldu.
1976 yilinda Komünist lider Mao’nun ölümünün ardindan asiri uçlar tavsiye
edilerek Dünyaya açilma süreci böylece baslamis oldu. 21. Yüzyilin Çin gerçegi,
büyüyen ve ekonomisinin yaninda gelir adaletsizligi, düsünce ve inanç özgürlügüne
yönelik baskilar, ayrimcilik, irkçilik, asimilasyon ve siyasette Komünist Parti
tekeli gibi belirgin problemlerle degerlendirmek gerekiyor.
Urumçi, Türkistan’i Çin’e
baglayan Ipek Yolu’nun önemli duraklarindan birisidir. Tahilin ve Petrolün
merkezi ayni zamanda Asya ile Avrupa kitalari arasinda bir kara köprüsüdür. Bu
durum Çin’in gözünden kaçmiyor her yil yeni yatirimlar yapiliyor bu is alani
demek ama sadece Çinliler için, bu sebepten dolayi gün geçtikçe Urumçi’ye
Çinliler yerlesiyor ve yerli halka issizlik hem de azinlik konuma düsüyor. Bu
da refah degil asimilasyon getiriyor.
5 Temmuz olaylarinda birçok
Dogu Türkistanli iskence görmüs öldürülmüstü. Bu baskilar Türkiye de yanki
bulmus Sayin Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in olaylari soykirim olarak
degerlendirmesi ise Uygurlar arasinda memnuniyetle karsilanmisti.
Çin’in uluslar arasi terör
örgütleriyle iliskilendirerek itibarsizlastirmaya çalistigi Dogu Türkistan
davasinin hakliligi ancak bu sekilde ortaya konulabilir.
GENEL BILGILER
Resmi adi Sinjang Uygur
Özerk bölgesi, baskenti Urumçi, nüfusu 21.813.334 (2010), halkin çogunlugu
Müslüman, ayrica Budizm, Lamaizm, Taoizm, Samanizm ve Hiristiyanlik gibi
dinlerin mevcut oldugu görülmektedir. Dünyanin ikinci büyük çölü olan
Taklamakan Çölü bulunmaktadir. Çevresinde Rusya, Kazakistan, Kirgizistan,
Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Kesmir, Hindistan bulunmaktadir. Güneydeki
Tarim Havzasi Dünyanin kita havzasidir.
Geleneksel olarak önemli
geçim kaynaklari arasinda tarim ve hayvancilik bulunmaktadir. Çin’in üçte bir
pamuk üretim Dogu Türkistan’dan saglamaktadir. Önemli maden kaynaklarindan
Demir, Kömür, manganez, krom, kursun uranyum, volfram ve asbest çikartilmakta
zengin dogal gaz ve petrol rezervleri bulunmaktadir.
751 yilinda yapilan Talas
savasi ile Islamiyet’le tanisan, Yusuf Has Hacip’in 1069 yilinda yazdigi
Kutadgu Bilig, Kasgarli Mahmut’un 1074 yilinda telif ettigi Divani Lugatit
Türk, Edip Ahmet Yükneki’nin yazdigi Atabetül Hakayik ve Ahmet Yesevi’nin
hikmetlerini içeren Divani Hikmeti bünyesinde barindiran, Dogu Türkistan;
verimli topraklari ve her geçen gün büyüyen ekonomisiyle Çin’in kalabalik dogu
bölgelerindeki issiz ve yoksul Çinliler açisindan cazip bir göç alani olarak
görülmektedir. Dogu Türkistan ekonomisinin bel kemigini yari askeri, ekonomik
ve zirai nitelikli 1954 yilin da Mao’nun talimatiyla kurulan Sinjang Üretim ve
Insa Birlikleri kisa adiyla Bingtuan olusturmaktadir. Bu yapi Dogu Türkistan
ekonomisinde devletin nasil tekellestigini anlamak açisindan büyük önem
tasimaktadir.
Bingtuan önceleri merkezi
hükümetin otoritesini korumak için kurulmus ise de, su an itibariyle diger iç
bölgelerden kaldirilmis yalniz Dogu Türkistan topraklarinda faaliyetlerini
devam ettirildigini görmekteyiz. Bu durum ise adeta Devlet içinde devletin
oldugunu otonom (iç islerinde serbest muhtariyet) bir yapi olarak otoritesinin
etkin bir sekilde devam ettirdigi görülmektedir. Bingtuan’a ait 500 okul, 200
hastane, 46 arastirma merkezi, tarim ve hayvan besiciligi yapilan 174 adet
çiftligi bünyesinde barindirmaktadir.
Bu durum Bingtuanin bölgede
ekonomik, siyasi, sosyal açindan her alanda etkin oldugunu göstermekte ve
Çinlilerin sanayinin yogunlastigi merkezlere göç ettikleri gözükmekte, Uygurlar
için ise issizlik geçim sikintisi olmasi sebebiyle yerli halkta azalma oldugu
görülmekte. 2001 yilinda yapilan resmi nüfus sayiminda nüfusun %46’sini
Uygurlar, %397unu Han Çinlileri,%7’sini Kazaklar, %4,5’ini Huiler,%0,9’unu
Kirgizlar olusturmaktadir.
GEÇMISTEN
GÜNÜMÜZE DOGU TÜRKISTAN
Çin tarihi kaynaklarinda
Asya’nin içlerinde, Dogu Türkistan’i kapsayan topraklarda yerlesik en eski Türk
halkinin Hunlar oldugu kaydedilmektedir. M.Ö. 220 yilinda kuruldugu tahmin
edilmektedir. Komsu Çinlilerle ilk mücadele de Hunlar zamaninda olmustur. Hun
Hükümdari Mete Han’in ölümünün ardindan Çin istilalari baslamis bu istilalara
dayanamayip parçalanmasindan sonra Hun Devleti’nin yerine 552 yilin da Bumin
Han tarafindan Göktürk Devleti kurulmustur. Türk boylarini biraya getirip
birligi saglayan Bumin Han döneminde ilk defa Türk ismi kullanilmistir.
Uygurlar 744 yilinda Göktürk
Devleti’nin yikilmasiyla Kutluk Bilge Kagan’in liderliginde bagimsizliklarini
ilan etmislerdir. Kirgiz, Oguz ve Tatar boylarina üstünlük saglamis ve Çin’i
vergiye baglamislardir. 9. Yüzyilin ilk yarisinda Çin entrikalari ve Kirgiz
akinlariyla zayiflamaya baslayan Uygurlar bugün Turpan, Kasgar, Urumçi Tanri
Daglari Kumul Hoten sehirlerinden olusan Dogu Türkistan olarak anilan bölgeye
yerlesmisler 10. Yüzyilin ortalarinda Islamiyet’le tanisip Karahanli Devleti’ne
katilmistir. 1219 yilin tüm Mogol boylarini etrafinda toplayan ve zamanin en
büyük imparatorlugunu kuran Cengiz Han liderligindeki Mogol ordulari tarafindan
istila edilmistir. Cengiz Han’in ölümünden sonra Çagatay Hanligi kurulmus 1370
yilinda Çagatay Hanliginin dagilmasiyla Mogol asilli hükümdar Emir Timur
kurulan imparatorluga katilmistir. Timur’un ölümünden sonra merkezi birlik
saglanamamis, otorite boslugunun olustugu bu dönem de beylikler uzun süre
birbirleriyle mücadele etmislerdir.
1514 yilinda Sultan Said’in
han seçilmesiyle Türklesmis son Çagatay hanedanligi olan Seidiye Hanligi
kurulmustur. Siyasi ve askeri açidan güçsüz olmasina ragmen iktisat, edebiyat
ve sanatta oldukça ileri gitmisti. Hanligi olusturan beylikler arasinda
ihtilaflari yok etmek amaciyla hanligin dogu ve bati sehirlerine tasavvuf
âlimleri olan Hocalar davet edilmistir. Ancak hanligi dagilmaya kadar götürecek
iktidar kavgalarina sebebiyet vermislerdir. Hocalar Saltanati olarak da anilan
bu dönem Çinlilerin isine yaramis ve Çin’in kuzeydogu ve Mançurya bölgelerinde hâkim
Mançular Dogu Türkistan’i vergiye baglamistir. 1831 yilindan itibaren Dogu
Türkistan’a Çinlilerin göçü baslamistir. Beylerin mahalli idareci olmasi agir
vergilerin alinmasi Uygurlarin birtakim ayaklanmalarina sebep olmus ise de tam
olarak bir sonuç alinamamis. 1864
yilinda yapilan ayaklanma da Hokand Hanliginin da destegini alarak Mançu ordusu
geri çekilmek zorunda kalmistir. Hokand Hanligi ordu komutani Yakup Han 1865
Kasgar merkezli hükümdarligini ilan etmistir. 1873 yilinda Sultan Abdülaziz’e
halifelik beyatini sunarak Osmanlidan silah teçhizat ve askeri alanda
uzmanlasmis kisilerden heyetle birlikte birçok yardim almistir. Ancak Yakup
Han’in 1877 yilinda ani ölümüyle tekrar otorite boslugu yasanmis, bu durum
tekrar Çin istilalariyla devam etmistir.
1884 yilinda Dogu Türkistan
dogrudan dogruya imparatorluk topraklarina ilhak edilmis ve Sinjang (yeni
toprak, yeni fethedilen sinirlar) adiyla Mançu Imparatorlugunun 19. Eyaleti
olarak ilan edilmistir. 1911 Xinhai devrimi olarak bilinen isyanlarla iki bin
yillik Mançu Imparatorlugu devrilmis, yerine Çin Halk Cumhuriyeti kurulmustur.
Çin’in güneyinde milliyetçi kesim hâkim iken, kuzeyde Mao Zedong liderliginde
komünistler hâkim olmustur. Rusya ve Çin arasinda paylasilamayan Dogu
Türkistan, Rusya’nin bölgede sorumlu Çinli vali ile isbirligi neticesinde Çin ordulari
geri çekilmis bu durumu firsat bilen Mehmet Emin Bugra, Isa Yusuf Alptekin,
Mehmet Sabri Baykuzu gibi sembol isimler bagimsizlik yanlilari Kasgar, Hoten ve
Aksu gibi sehirleri Çinlilerden temizlemisler, 12 Kasim 1933 yilinda Sarki
Türkistan Islam Cumhuriyetini kurmuslardir. Cumhuriyetin sembolü olarak kabul
edilen ay yildizli gökbayrak milli mecliste oy birligi ile kabul edilmis, ilk
defa Kasgar sehrinde dalgalanmistir.
Ruslarin müdahalesi 1934
yilinda Dogu Türkistan’a asker sevk etmesiyle Sarki Dog Türkistan Islam
Cumhuriyeti üç aylik süreçte yikilmistir. 1944 yilina kadar Ruslarin etkisi
alanina girmistir. Dogu Türkistan’in tüm degerli madenleri Rusya’ya
tasinmistir. Binlerce insan çesitli sebeplerden dolayi katledilmis, medreseler,
camiler ve mescitler bosaltilarak hapishane, kisla ve ambar yapilmistir.
Ikinci Dünya savasinin 1944
yilinda patlamak vermesiyle Ruslar çekilmis Çinliler hiç zorlanmadan tekrar
Dogu Türkistan topraklarini isgal etmistir. 1949 yilinda Rus tebaasi olan Kazan
Türklerinden Burhan Sehidi’nin Çin Komünist Partisine teslimiyeti ve bagliligi
ilan etmesiyle Dogu Türkistan’i kolayca ele geçirmistir. 1949 yilinda Mao
Zedong’un Tiananmen meydaninda okudugu bildiriyle Çin Halk Cumhuriyeti’ni
resmen ilan etmistir. 1954 yilinda kurulan Bingtuan bölgede “Kültür Devrimi”
adi altinda yerli halki asimile etmede önemli rol oynamistir. Uygurlarin
geleneksel basliklari doppanin yasaklanmasi ve Din adamlarina sakallarini kesme
gibi çesitli baski ve iskencelerde bulunulmustur. Birçok Dogu Türkistanli dogup
büyüdügü memleketini terk etme zorunda birakilmistir.
1976 yilinda Mao’nun
ölümüyle ilimli politikalar izleniyor gibi gözükse de birçok görsel alanda
Islam’a hakaret etme ve yerli halki köle gibi kullanarak seksenli yillarin
ortalarinda birçok ayaklanma ve protesto yürüyüsü yapilmis ve sikiyönetim ilan
edilmistir. Önemli ayaklanmalarin yasandigi 1990 Barin’da ayrimcilik, dogum
kontrolü, zengin kaynaklarin Çin’in diger bölgelerine gönderilmesi vb.
sebeplerden dolayi protesto eylemi yapilmis, 1995 Hoten’de iki cami imaminin
Kur’an ayetlerinde bahsetmesi gibi bir sebepten dolayi gözaltina alinmasi
sonucu halk sokaga dökülmüs ve 1997 Gulca’da Uygurlarin kültürel meclisi
mesreplerin kapatilmasi gibi olaylarda halka çesitli sebeplerden dolayi bir
takim cezalar verilerek, ayaklanmalar kanli bir sekilde bastirilmistir.
2008 yilinda Pekin
Olimpiyatlari nedeniyle güvenlik tedbiri adi altinda devletin güvenligini
tehlikeye atmakla iliskili 1.154 kisi hapis cezasina çarptirilmistir. 5 Temmuz
2009’da iki Uygur isçisinin Çinli bir kadina tecavüz ettigini iddia ederek Han
Çinliler tarafindan öldürülmesi yerli halki sokaga dökmüs, olayin asilsiz
olmasina ragmen halkin çogunluguna rastgele ates açilarak birçogunu da
tutuklayarak mahkûm ve idam edilmistir. Uygur isçilerini asilsiz sekilde
öldürüldügü ortaya çikan Han Çinlilerinde biri idam edilmis digeri ise ömür
boyu hapse mahkûm olmustur.
Bu olumsuzluklarin sebebi
olarak; Dogu Türkistan da tam olarak birlik beraberligin saglanamamasidir. Hatta 11 Eylül olayinda bile Çinli yetkililer
BM (Birlesmis Milletler) Asya-Pasifik Ekonomik Isbirligi Örtünün Sangay da
yapmis oldugu toplantida Çinli Disisleri bakanligi sözcüsünün Dogu Türkistanli
terör gruplarinin El Kaide ile isbirligi içinde oldugunu öne sürerek Afganistan
ve Irak gibi ülkelerin isgaline yesil isik yakmistir. Bu anlamda Pakistan ve
Afganistan da sözde terör grubunun üyesi oldugu iddia edilen 763 Uygur tutuklanmis,
22 tanesi ise Guantanamo’da alti yila askin tutulu bulunmuslar, suçsuzluklari
ispat edilince tekrar aklanmis çesitli ülkelere iltica ettirilmis yalniz 11
tanesinin hiçbir ülke tarafindan kabul edilmemesi sonucu halen tutuklu bulunmaktadir.
Uygurlarin bagimsizlik mücadelesinde Budistler gibi bagimsiz mücadelelerini uluslararasi
söhretlerden ve sürgünde kendilerini temsil edecek ve karizmatik bir liderden
yoksun olmalari sebebiyle Bati medyasinin “Islamci teröristler” yaftasindan
kurtulamamaktadir.
TÜRKIYE
- ÇIN ILISKILERI VE DOGU TÜRKISTAN MESELESI
Türkiye ile Dogu Türkistan
Müslümanlari arasindaki ilk resmi iliskileri Osmanli döneminde Sultan Abdülaziz
döneminde kurulmustur. Türk Hükümeti Cumhuriyetin ilk yillarinda Dogu Türkistan’a
yönelik dis politikalarinda Sovyet Rusya etkisi altinda kalmislardir.
1949 ile 1971 yillari
arasindan Çin ile Türkiye arasinda herhangi bir resmi iliski tespit
edilememistir. Daha sonra ortak bir bildiri ile Türkiye Çin’i resmen
tanimistir. Seksenli yillarda Çin ekonomisiyle dünya’ya açilmis 1990 yilindan
sonra Çin adini önemli bir aktör olarak duyurmustur. 5 Temmuz olaylarinin
yasandigi 2009 yili 2010 yillarinda Türkiye ile Çin arasinda önemli ekonomik
anlasmalara imza atilmistir. Uygurlar bunu Türkiye açisindan sus payi olarak
örmektedir.
DOGU
TÜRKISTAN’DA INSAN HAKLARI IHLALLERI
Bugün anavatanlarinda
yalnizlastirilan Dogu Türkistan halki çok az örnegi kalmis yari-otoriter
rejimlerden birisinin sömürge tebaasi konumundadir. Yerli halkin yüzlerce
yillik kültürel kimligi ve dini inançlari tehdit altindadir.
Her türlü eylem ülkenin iç
istikrarini tehdit eden faaliyetler olarak gözükmekte ve terörist eylemler olarak
kabul edilmektedir. Disaridan gelen Insan Haklari Örgütlerinin Dogu Türkistan
ve Tibet gibi bölgelere girisleri yasaktir. Asimilasyon da Iki dilde egitim
politikasiyla Uygur dilinin yok edilmeye çalisilmasi, ibadet yasaklari, seyahat
yasaklari gibi birçok yasaklar bulunmaktadir.
Çoklu dil uygulamasiyla
despot uygulamalara giden Çinli yöneticiler Uygur Egitmenlerine zorunlu Çince
seviye tespit sinavina tabi tutmus basarisiz olanlarin isine son verilmistir.
Baska bir uygulama da ise Uygur kadinlarini hamilelik için resmi izin almaya
mecbur kilmislardir. Tek çocuk uygulamasina gidilen bu yöntem de ikinci çocuk
yapana agir para cezalari, memur ise isten çikarilma cezasi verilmektedir.
Hamile kadinlara yönelik ikinci çocuk yapanlara ikna odalarinda kürtaj hatta
kisirlastirmaya kadar giden yöntemler uygulanmaktadir. Birçok Uygur sebepsiz
yere idam edilerek cesetleri ailelerine teslim edilmemis yakilarak yok edilmis
ve Organ tacirlerine satilmis. Birçok genç Uygur, Çin’in iç kisimlarina zorunlu isçi olarak
gönderilmis gitmeyenlere agir para cezalari ödettirilmistir. Hükümetin denetimi
disinda faaliyet gösteren dini gruplar, tespit edilmeleri halinde para cezasi,
özel mülklerinin müsadere edilmesi ve üyelerinin kisa süreli hapis cezalarina
çarptirilmasi sonucuyla karsi karsiya kalmaktadir. Memurlarin Dini faaliyetlere
katilmalarinin tespiti halinde para cezasi veya islerini kaybetmekle sonucuna
katlanmak zorunda birakilmaktadirlar. 18 yas altinda ki çocuklarin camilere
girmesi ve Kur’an egitimi almasi yasaktir. Ramazan ayinda ögretmen ve
ögrencilerin oruç tutmasi yasaklanmakta ve iftar vakti eve gidilmesi
engellenmektedir. Kamu kurumlarinda çalisan kadinlarin Basörtüsü takmasi ve
erkeklerin sakal birakmasi yasaklanmistir.
Ayrica birçok nükleer
denemenin yapildigi Urumçi’ye 800 km uzaklikta ki (Lop Nur) Nükleer silahlarin
test edildigi bölgede, 1964-1996 yillari arasinda 46 civarinda nükleer deneme
yapilmistir. Bu denemeler de birçok kanser ve sakat dogum vakalari
görülmektedir. Çin bu bölgede bagimsiz bir arastirma yapilmasini
engellemektedir.
DIASPORA
18. yüzyilin ikinci
yarisinda baslatilan asimilasyon çalismalarinda bir çok Dogu Türkistanli göç
etmek zorunda birakilmistir. Bugün Türkiye, Kazakistan, Kirgizistan,
Özbekistan, Suudi Arabistan, Pakistan, Hindistan, Almanya ve ABD basta olmak
üzere 24 ülkede 7.000.000 civarinda Dogu Türkistanli bulundugu tahmin
edilmektedir. 1949 yilindan sonra baslayan göç dalgasinda Türkiye, Avrupa ve
kuzey Amerika’da üçüncü sinif ülkelere yerlesen göçmenler Bati’daki Diaspora
topluluklarinin kuruculari olmustur.
Türkiye de Diasporanin
önderligini yapan Mehmet Emin Bugra ve Isa Yusuf Alptekin gibi önemli isimler öne
çikmaktadir. Dünyanin farkli bölgelerinde kurulmus Diasporalarin organize bir
sekilde örgütlenmenin aksine, Dogu Türkistanlilar için mahalli lokallerden
ileri gidememekte bulunduklari ülkenin karar alici mekanizmalarini etkileyecek
lobi faaliyetlerin sürdürme noktasinda etkin olamamaktadirlar. Dünya Uygur
Kurultayindan sonra en etkin ikinci Diaspora kurulusu ise Kurultay’in
bilesenlerinde Washington merkezli Uygur Amerikan Dernegidir. 1976 yilinda bir
çamasirhanesinde basladigi ticari yasaminda Çin’in yedinci zengin kadinlari
arasinda gösterilen 2006 yilindan bu yana Uygur Amerikan Dernegi baskanligini
yürüten ve Nobel Ödülü’ne aday gösterilen Rabia Kadir Dogu Türkistan davasinin
önemli temsilcilerinden birisi olmustur.
SON
SÖZ
“Onlarin(Oguz Türkleri)
yasadigi sehirleri, bozkirlari dolastim ve Türk, Türkmen-Oguz, Çigil, Yaqma,
Kirgiz lehçelerini ve manzumelerini ögrendim. Ayrica bu dili en iyi ve etkili
sekilde konusanlardan, en egitimlilerden, soyu en köklü kisilerden ve kargi sallamaktan
en beceriklilerden birisiyim. Türk kavimlerinden her birinin lehçesini
mükemmelen ögrendim ve güzelce siralanmis bir tertip içinde kapsamli bir
kitapta topladim.” Diyerek yazmaya basladigi Divan-ü Lugatit Türk adli eserin
yazari Kasgarli Mahmut gibi önemli sahsiyetleri bagrinda barindiran Dogu
Türkistan ne kendi dil lehçesine sahip çikabilen ne de Çinceye yeterince hakim
olabilen Uygur gençlerin sayisi hizla azalmaktadir. Büyük bir çogunlugu için
Uygur olmak günlük hayatta hem kendi toplumu içerisinde hem de Han Çinlileri
arasinda utanç kaynagina dönüsmektedir. Uygur eski Amerikan Dernegi baskani
Nuri Türkel’in ifadesiyle “Uygurlar, Uygur olmaktan utanir hale geliyor.”
Diger yandan Türk Uygur
halkalarinin kardes oldugu devamli vurgulanmasina ragmen Türkiye’deki
faaliyetlerine birtakim sinirlamalar getirildigi, durumun tamamen ABD ve Avrupa
ülkelerinin himayesine birakilarak hakli davalarinda Uygurlar bir piyon haline
getirilmistir. 5 Temmuz olaylarinin akabinde Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in
soykirim ifadesini kullanmasiyla Uygur davasi tekrar gündeme gelmis ancak bu
durum orta yollu söylemlerin disinda tutarli fazla bir mesafe kat edememistir.
Hiçbir baskici yönetim yoktur ki halkin tamaminda gelen etkili itiraza kayitsiz
kalabilsin.
Dogu Türkistan’da Asimilasyon
ve Ayrimcilik
Amine TUNA
IHH KITAP
Kasim 2012