DIRILIS VE ISLAH ÖNDERLERI  ----   ABDUSSELAM YASIN

DIRILIS VE ISLAH ÖNDERLERI ---- ABDUSSELAM YASIN

Fevzi BOZKURT
Politika


Abdüsselam Yasin, fitnenin olusturmus oldugu akimlarin Islam ümmetinde sikintili bir süreç baslattigina ve bu fitnelerden kurtulmak için mümin kadin, erkek farketmeksizin Meydan eri olmanin anlami nedir?
Bu erler kimlerdir?
Islah nedir?
Islahatçilar kimlerdir?
gibisinden sorulara cevap aramaktadir. Ahirette felaha ermek için kisinin, ümmetin halini düzeltecek bir yasayistan, Allah’in emirlerini insanlara teblig etmekten geçtigini anlatmaktadir. Allah’in karsisina ak bir alinla çikmak isteyen kadinlarin ve erkeklerin bu dertle yasadigindan söz ediyor.
DIRILIS VE MESRUIYETI
Birbirine benzer iki kelime olan ve Islam toplumunda karistirilan dirilis ve devrim kelimeleri birbirine yakin gibi görünse de Islam da devrimin yeri yoktur.Dirilis, insanin dürtülerini, sahsi­yetini, düsüncelerini, nefsini, aklini ve davra­nis tarzini degistirmektir. Devrim ise düzeni silah zoruyla düzeltmektir. Devrim Islam’da yeri olmayan, Islam zihniyetine aykiri bir zihniyetten ve baska topraklardan türeyen bir ifadedir. Bunun için devrim demek yerine dirilis denmesinin sebebi budur.
Zalim yöneticilere karsi âlimlerin ve fakihlerin tavir ve davranislari degilde Allah ve Resulünün sözlerine bakilmasi gerekmektedir. Önceki âlimler döneminde zalim sultanlar ser’i hükümlere riayet ettiklerini söylüyorlardi, simdikiler ise daha azili ve azgindirlar. Önceki dönemde zalim sultanlar müsriklerle savasmis ancak dostluk kurmamislardi. Simdiki zalim yöneticiler müsriklerin çikarlarina hizmetkâr olmus durumdalar.
Imam Ahmed, Buhari ve Müslim, Ubade b. Samit’in ölüm dösegindeyken idarecilere karsi çikilmamasi gerektigini ancak açik bir küfrün varligi durumunda o yöneticiye biat edilmemesi gerektigini Peygamber Efendimizin (S.A.V) bizzat söyledigini rivayet etmistir. Hafiz Ibn Hacer de bu hadisten yola çikarak, ayetlerde ve hadislerde küfür sayilan bir günahin islenmesi durumunda o yöneticiye ayaklanmanin caiz olacagini söylemektedir. Imam Nevevi de Islam’in hükümlerine aykiri bir kötülük görülmedikçe onlara itiraz edilmemesi gerektigini aksi durumda ise yöneticilere hakikatin söylenmesi gerektigini bize bildirmektedir. Ibn Hacer, Davudinin; Âlimler, zalim yöneticiler için büyük bir fitne çikmadan devrilmesinin vacip oldugunu yoksa sabretmek gerektigini söyledigini bildirmektedir. Istisna bazi silahli direnis yapan âlimler disinda çogu âlim sabretmeyi tercih etmislerdir. Kadi Ebu Ye’la; Yönetici eger küfre düsmemisse fakat zulüm, iskenceyle masum insanlari öldürüp haklari ihlal ediyorsa böyle bir yöneticinin azledilmesinin vacip olup olmadigini sormaktadir. Ebu Abdullah’ta bu durumda mezhep âlimlerimizin yöneticinin azledilmeyecegini aksine uyarilmasi gerektigini ve yöneticinin söyledigi günahlara itaat edilmemesi gerektigi yönünde görüs belirtildigini söylüyor. Imam Hazm ise daha adil birisinin baskaldirmasi durumunda ona yardim edilmesini ve onun yaninda durulmasinin vacip oldugunu bildirmektedir. Görüldügü üzere hadis ehli âlimlerimiz, yönetici ne kadar zalim olsa da yönetimi korumanin önce geldigini ancak Allaha karsi itaat edilmediginde ve açik bir küfrün varliginda karsi direnisin vacip oldugu görüsünde birlesmislerdir.
Daha sonraki dönemlerde Müslümanlarin arasinda çikan çatismalar ve bazi savaslarin kaybedilmesinden sonra herseyin daha da kötüye gitmesinden korkuldugundan, Imam Gazalinin zalim sultana yardim edilebileceginin fetvasini vermesi, durumun ne boyuta geldiginin göstergesidir. Çünkü böyle bir durumda dirilis kavramindan söz etmek mümkün olmayacaktir.
FITNE IPLERINI KOPARMAK
 
Ümmetin halindeki duyarsizlik, gevseklik ve önemli meseleleri birakip önemsiz meselelerle ugrasilmasi, Yahudi ve haçlilarin komplolari, hain yöneticiler ümmetin ilgilenmesi gereken baslica konulardir. Eger bu konularin üzerinde durulmaz ve hükümetin basindakilerde bu oyunlari görmezden gelip koltuk sevdasina kapililarsa Yahudilerin oyunlarina ayak uydurulmus olunacaktir. Bu da Islam aleyhinde birlesen güçlerin büyümesine yol açacaktir. Batinin usagi haline gelmis yöneticilerin foyalarinin ortaya çikarilmasi ve dönen oyunlarin ifsa edilmesi gerekmektedir. Çünkü yüksek bir Islami bilinç için Islam ümmetine düsen görev engelleri ortadan kaldirip ümmeti bilinçlendirmektir. Ümmetin yapmasi gereken sadece ibadet olmayip topyekûn cihattir. Namaz, oruç ve diger ibadetlerle birlikte zalimlerin zulmüne karsi durmaktir.
Peygamber Efendimiz(S.A.V) “Kim derdi dünya olarak sabahlarsa Allah’in maiyetinde degildir, Müslümanlarin dertleriyle ilgilenmeyen onlardan degildir. Zillete bile bile razi olan bizden degildir” demistir. Bu hadisten yola çikarak dirilis için Yahudilerin yaptigi Mescid-i Aksayi isgal etmeleri beklenmemelidir. Islam sürekli direnis ve düzenli cihat dinidir. Ümmet arasindaki bu fitne atesini bir an önce söndürmeli ve ihtilafa düstügü adil yöneticiligin bir an önce saglanmasi gerekmektedir. Adil yöneticiligin yaninda Kuranin da Islami bir dirilis için gerekliligi unutulmamalidir. Çünkü kuran dinamik ve çok yönlü bir toplumun kanunudur. Toplumu her yönüyle bir bütün olarak ele alarak ümmetin hayatina hakim olmasi saglanmalidir. Ümmet cahiliyeyle baglarini koparmalidir. Zalim sultana itaat olamaz. Islami bir direnis istiyorsak Kurani ve sünneti hayat tarzi edinmeliyiz. Ümmet emr-i bil magruf ve neyhi anil münkeri biraktigindan beri tüm zulümleri isler hale gelmistir. Bunun için yapilmasi gereken günahlardan sakinmalidir. Hak ve hakikat için tutup egik ve sapkin olani düzeltmek, canli ve aktif bir ümmet olmak için ön sarttir. Israilogullarinin kaybettigi nokta iyiligi emretmeyip kötülügü de birakmamalaridir. O yüzden Allah onlari lanetlemistir. Ümmet olarak iyiligi emretme ve kötülükten alikoyma metodumuz olmalidir. Zalim sultana karsi direnis, zulüm ve destekçilerine karsi uyanik olma Allah ve Resülüne karsi samimi ve dürüst olma yolunda ilerleyebilirsek dirilis o zaman gerçeklesecektir.
SILAHLI DIRENISTEN SESSIZ PROTESTOYA
Peygamber Efendimizin vefatindan sonra Islam devletinde saltanata geçilince birçok fitnelere maruz kalindi. Imam Osman’in öldürülmesi, Cemel ve Siffin savaslarindaki kirilma, Haricilerle savas, Imam Alinin öldürülmesi izledi. Sonra sefahat düskünü Yezid b Muaviye ortaya çikti. Müslümanlar arasinda isyanlar basladi ve ümmetin direnisi zayifladi. Ancak Peygamber Efendimizin her yüzyilin basinda bu ümmete dinini tecdit edecek bir kimsenin gelecegini bildirmesi ve mücedditlerin gelmeleri dirilisi ve cihadi korumustur.
Üstad Hasan en-Nedvi bu konuda söyle yazmistir: "Müs­lümanlarin güçlü ve çok yönlü davaci sahsiyetlere gereksi­nimleri vardir. Bunlar, Kur’an’i okuyacak, kitap ve hikmeti ögretecek, nefisleri tezkiye edecek sahsiyetler olmali. Pey­gamberligin sona ermesinin ardindan Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'de ümmetini bu sekilde birakmisti. Ümme­tin Allah ile bagini yenileyecek, ümmetin ve Müslümanlarin hep birlikte kelime-i sehadet ve kelime-i tevhidi telaffuz et­mesiyle iman yoluna girdigi misaki yenileyecek, zaman ve mekânin uzakligina ragmen Rasûlullah’a (sav) biat edilen konularda isitip itaat etmeye söz verecek; nefis, hevâ ve sey­tana karsi çikacak, hükmü Allah'a ve Rasûlü'ne götürecek, tagutlari inkâr edecek, Allah yolunda cihad edecek kisilere ihtiyaç duyuluyordu. "Halifeler", bu konuyu ihmal ettiler; vergi ve fetihlerle yetindiler. Kendileri ve evlatlari için biat aldilar.
Allah’in evrensel dini olan Islam peygamberlikten sonra dinde istikameti ve ümmette cihadi saglamak için mücedditler, âlimler Islam mesalesini devam ettirmislerdir. Mücedditler peygamber efendimizden bu görevi miras almislardir. Ancak daha sonralari sultan ve Kuranin ayrilarak sultanin Kurana savas açmasi bize hak ehli ve batil ehli arasindaki çatismayla devam ettigini göstermektedir. Eger Kuran devleti istiyorsak, direnisçi ve islahatçilardan olusan Allah’in taraftari olan kimselerden seçilen kisilerden olusan bir yönetim olmalidir. Zaten zalim yöneticinin en çok korktugu sey ümmetin direnisi ve islah önderlerinin etrafinda toplanilmasidir. Bunun için baski ve agir iskencelere basvurmalari olagandir. Zengin esraf tehdit edildi mi hemen yenilgiyi kabullenmeleri ümmetin içindeki dayanismanin nasil kirildigina dair bize önemli ipuçlari vermektedir.
Bizans krallarina benzemek istenmesi ve sekilcilige gidilmesi Yezid ve Velidin de lüks ve konfor düskünlügüne basladiginin göstergesi gibiydi. Yezid ve Velid kendilerine birçok toprak geçirmislerdir. Vergileri agirlastirip kendilerine ait topraklarda halki çalistirmislardir.  Tarih boyunca böyle despot ve dikta yöneticiler hep asiri lüks ve konfor düskünlügü ile yasamislardir. Halka da devamli suretle baski, zulüm yapmislardir. Böyle bir çevreye karsi Din-i Mübin’i ortadan kaldiranlara Allah için duyduklari öfkeden dolayi ve mazlumlara yardim etmek için dirilis ve islah önderleri hareket geçmistir. Muhammed Bin Ibrahim Kufe’ye giderek insanlarin durumunu ögrendi ve halkin ayaklanmasi için çalismalar yapmaya basladi. Lüks ve konfora olan düskünlük yöneticilerin halkina zulmetmesine yol açmis halk asagilanmis, sindirilmis ve zulme karsi direnisinin bu sekilde kirilmasi amaçlanmistir.
SAHABENIN FITNEYE DIRENISI
Hz Osman kendi aleyhinde Medine’de Kureysli gençlerin zulümlerine maruz kalanlara sürülenlerin dönecegini, haklarindan mahrum birakilanlarin haklarina erisecegini, ganimetten pay almalarinin saglanacagini, paylasimlarin adil yapilip valiliklere güvenilir insanlarin atanacaginin teminatini vermesiyle birlikte geri dönmüslerdir. Ancak yolda aralarina katilan fitneci bir köleyi fark etmisler onu sorguladiklarinda Hz Osman’in valisi oldugunu beyan etmistir. Bunun üzerine muhalifler Medine’ye dönmüsler Hz Osmani kusatip onu yaralamislardir. Hz Osman ise oynanan bu oyunun farkina varmis kendisine yardima gelen ensarlara silahla herhangi bir savunmaya ihtiyacinin olmadigini ve ellerini tutmalarini tavsiye etmistir. Halifelerini savunmayi fark kabul eden ensar savasmak istediklerini Hz Osman’a tekrardan iletiyorlar Hz Osman ise yanlarindan ayrilmalarini, silah birakmalarini ve evlerinden çikmamalarini istemistir. Hz Osman bu sekilde hem kendi eline hem de müminlerin ellerine hakim oldu. Ancak fitneciler bos durmadilar ve Hz Osman’dan sonra tekrardan kiliçlar çekilip fitne atesi alevlenmistir.
Hz Osman sehit edilince Hz Ali ye biat eden halk biat için sart olarak Hz Osman’in katillerinden hesap sormayi istediler. Ancak bu teklifleri kabul görmeyince Hz Aliye biat etmekten vazgeçtiler. Biat etmeme sebepleri de Osman’in katilleri seninle birlikte oldukça biz sana biat etmeyiz seklindeydi. Hz Ali ise önce biat edin sonra bunu talep edersiniz seklinde oluyordu. Çünkü Hz Ali biatten önce onlara diyetini ödetmek isteseydi kabileler arasinda yeni bir savas çikmis olacakti. Bu yüzden önce biat edilmesini istemis sonra hükmün adilce verilecegini söylemistir. Ancak bu fitne atesi hiçbir zaman bitmemistir. Hz Alinin istedigi insanlarin sakinlesmesini sabirla beklemek, kalplerin dinmesi, sularin durulmasi ve sonrasinda hakkin yerini bulmasi dogrultusunda olmustur. Çünkü Hz Ali kendisine savas ilan edenlere bile bütün Müslümanlardan mesul oldugu bilinciyle hareket ediyordu. Savasin kazanilmasi durumunda kaçanlarin ve yaralilarin öldürülmemesini söylüyordu. Hatta Hz Ali Cemel savasindan sonra her iki taraftan ölenlerin cenaze namazini kildirmistir. Yenilenlerin mallarindan hiçbir sey almamis olup mallarini onlara teslim etmistir. Hz Ali Basra’ya girisi esnasinda kadinlar tarafindan birçok küfürlere maruz kaldigi halde askerlerine namahreme dokunmamalari, hiçbir küfre, hakarete karsilik vermemelerini emretmistir. Isyancilara elçi gönderip kendisine biat etmeleri istemistir. Ancak isyancilar Hz Osman’in kanli gömleginin hesabinin sorulmasini ve katillerin asilmasini talep ediyorlardi. Hz Alinin korkusu ise ümmetin böyle yöneticilerin idaresi altina girmesiydi.
EHLI BEYTIN DIRENISÇILERI
Peygamber Efendimiz torunu Hasan b Ali için benim bu oglum necip ve saygindir ifadelerini kullanmistir. Hz Hasan Muaviye’yle baris yapmis ve insanlara; Muaviye’yle arasinda ihtilafin olmadigini hakli tarafin kendisi oldugunu ancak Müslümanlarin kanlarinin dökülmesini istemedigi için bu hakkindan vazgeçtigini söylemistir. Hz Hasan güçlü bir konumdayken böyle bir hakkindan vazgeçmesi onun güzel bir kalbinin oldugunun göstergesiydi. Hz Hasan zehirlenip sehit edilince Ali taraftarlari Hz Hüseyinin çevresinde toplandilar. Ancak Yezid b Muaviye zorla halife olunca Hz Hüseyin onunla direnis yapmak zorunda kalacakti. Hz Hüseyin Yezide biat etmedi ve Mekke’den Medine’ye hicret etti. Yezide karsi iyiligi emretmek ve kötülükten alikoymak için ayaklandigini anlatmaya çalisti. Ancak Iraka dogru yola çiktiklarinda Yezidin askerleri tarafindan sehit edilerek Kerbela faciasi yasanmistir. Hz Hüseyinin oglu Imam Ali Zeynelabidin de Kerbela Savasina katilmistir. Kerbela faciasindan sonra Sialar onun etrafinda toplanmistir. O yeni bir egitim ve terbiye sistemi kurup birçok âlim yetistirmistir. Zeynelabidin birçok ayaklanma görmüstür. Ve bu ayaklanmalardan dersler çikararak büyük adamlar yetistirmek için çalismistir. Imam Muhammed bin Ali el-Bâkir Zeynelabidinin ogludur. O da üç yasindayken Kerbela faciasina tanik olmustur. Ancak o babasinin kurdugu yoldan giderek takva ve ilim abidesi olmustur. Insanlarin gözünde ilmindeki derinlikten dolayi kendisine bâkir lakabi verilmistir. Imam Cafer-i Sadik Imam Muhammed Bâkir’in ogludur. Tipki babasi gibi Cafer-i Sadik’ta dini ilimlerle ugrasti. Fikhi bir mezhep kurup müçtehit oldu. Döneminde meydana gelen ayaklanmalara katilmadi. Çünkü biat ve cihad sorumlulugunun ancak nitelikli bir egitim ve terbiyeyle mümkün oldugu kanaatindeydi. Bu nedenle silahli direnisten uzak durmustur. Birçok âlim ve davetçiler yetistirmistir. Imam Zeyd Bin Ali Imam Zeynelabidinin oglu Imam Sadik’in amcasidir. Zeyd zamaninda vergi ve zorbalik çok siddetliydi. Ahlaksizlik almis basini gidiyordu. Imam Zeyd Hisam bin Abdilmelik’e karsi ayaklandi. Etrafinda on bes bin savasçi topladi. Ancak asiretler Imam Zeyd’e ihanet edince Zeyd sehit edildi. Imam Muhammed, Hasan Bin Ali’nin neslindendir. Davalari zafer kazanmadan Zeydiyye ve Abbasiler ona biat ettiler. Ancak Abbasiler saltanata kurulunca anlasmalarini bozdular. Imam Muhammed yüz bin kisiyle hicazin yolunu tutmustur. Abbasi halifesi Mansur korkup kaçmistir. Ebu Hanife Nefsuz Zekiyyeye biat etmistir. Bunu duyan Mansur Ebu Hanife’yi hapse atip orada ölmesini saglamistir. Imam Nefsuz Zekiyyenin öldürülmesinden sonra kardesi Ibrahiminde ayaklanmasi bastirilmistir. Imam Safi de arkadaslariyla halife aleyhinde propaganda yapinca Harun Residin huzuruna götürülmüs arkadaslarinin boynu vurulmus Imam Safi arkadasi olan saray kadisi sayesinde kurtulmustur.
SARAY ÂLIMLERI
Islam tarihinde âlimlerimiz zalim sultanin huzurunda cesaretleriyle hakki açiklamak gibi teblig vazifelerini yerine getirmislerdir. Bunlardan birisi olan Hasan el-Basri essiz bir âlim, takva ve tevazu sahibi bir insandir. Hasan el-Basri zalimlere harp ilan etmeden önce evet efendimci, hilaf ve ayrinti düskünlerine karsi savas açmistir. Veki b Ebu el-Esved ona elbiseye bulasan pire kaniyla namaz kilmanin caiz olup olmadigini sordugunda: Su dünya ne acaip. Adam Müslümanlarin kanini köpek gibi içerken kalkip pirenin kanindan sual ediyor diye cevaplamistir. Fuzayl b el-Iyaz hükümdarlara ragbet etmezdi. Harun Reside ben ayaklarin kayacagi o gün hususunda senin için çok korkuyorum. Senin etrafinda bulunan insanlar içinde o gün için seni uyaran var mi? gibi sözlerinden sonra Harun Resid aglayip bayilmistir. Halifeye karsi yumusak ve sefkatli ol diyenlere karsi sen ve arkadaslarin onu öldürürken, ona yumusak davranmasi gereken kisi ben mi oluyorum demistir. Ehl-i hadisin imami Ahmed b. Hanbel ayaklanmalara katilamamistir. Ancak onun direnis hakkindaki sözleri direnis ruhu tasimaktadir. Halk arasinda derin ve engin ilmiyle yer edinip ümmet tarafindan sevilen Imam Ahmed b. Hanbel krallar tarafindan sevilmemistir. Çogu kez sultanlar onu rahat birakmayip musibetlere maruz birakmislardir. Abbasi halifesi Me’mun yeni bir mezhep türetti ve muhalif olanlari tutuklatmistir. Bunun içinde Imam Ahmed b. Hanbel de vardir. Ve imam hapishaneye atilmistir. Me’mun öldükten sonra yerine geçen Mu’tasim da birçok iskence yapmistir. Ancak ne kadar iskence yapildiysa da o, bana Allahin kitabi ve Resullullahin sünnetinden sahih bir delil getirin, ben de ona göre görüs belirteyim demistir.
DIRILIS TERBIYESI VEREN ÂLIMLER
Marifetullah ehli seyhler kalpleri nurlandirmaya, insanlari yaradana yaklastirmaya, onlari dogru yola iletmeye ugrasmislardir. Sadece ilimle degil ruh terbiyesiyle de ilgilenmislerdir. Tekke ve zaviyeler islah önderlerinin egitimlerini aldiklari merkezlerdir. Sonralari meydana gelen ehl-i hadis ile sufiler arasindaki fitnede sapkin görüs ve hurafelerin etkisi olmustur. Fikih, usul ve hadis egitimi alinmasi bu tür sapkin görüsleri ortadan kaldiracaktir. Ve marifetullaha heves edip bu yolu arayanlar büyük seyhlerin yanina gideceklerdir. Bu gibi sebeplerden dolayi Müslümanlarin kavram ve terimlerle ugrasip tartismaya tutulmalarina gerek yoktur. Mazide kalan olaylari savunmak için geçmisi kazmaya gerek olmadigi asikârdir. Onun için kudreti sonsuz Allahi anlamak için kâmil insanlara ihtiyaç vardir.  O insanlar nebi sallallahu aleyhi ve selemin vasiligini yapacaklardir.
Sünnet taraftarlari arasinda en meshurlari Ibn Teymiyye’dir. Kendi döneminde yasayanlardan çok çekmistir. Fitneler sebebiyle uzun müddet hapiste kalmistir. Dalalet ve hurafelerle savasmistir. Sultanlara karsi hak sözü her daim söylemistir. Ancak sultanlara isyan etme cevazini vermemistir. Ibn Teymiyye tarikin esrari ile kalbi zevkleri, serif halleri yüce makamlarini kastetmektedir, istidadi olmayanlarin bu alanlara yaklasmalarinin fitne çikaracagini söylemektedir. Imam Gazzali çok genç yasta dönemin egitim kurumu olan Nizamiyye medresesinde hoca olmustur. Ilim yolu ile elde edilecek olan ne varsa hepsini elde etmisti. Halktan saygi görüyor, sultanin yaninda büyük degeri vardi. Fakat sonra bu halini düsününce Allaha istiyak duydu, bu yüzden mürsit aramistir. Gazzali bu san söhreti elinin tersiyle itip mürsid aramak için yollara düstü. Farmidi adinda bir seyh buldu. Gazzaliyi on iki yil egitti. Marifet ruhu ile aydinlanmis Gazzali yeni bir kalp ve lisanla insanlari davet etti. Gazzali Bagdat’tan döndükten sonra insanlari egitmeye devam etmistir. Gazzali Bâtinilerle amansiz bir savasa girmistir. Abbasi halifesi Müstazhiri desteklemistir. Gazzali bizlere Ihya-u Ulum ed-Din adinda essiz bir kitap birakmistir. Bu kitapta kalp hastaliklari ve tedavisine iliskin, seriatin hükümleri ve esrarindan bahsedilmektedir.  Seyh Abdulkadir Geylani kendi döneminin ilimlerinde zirvededir. Takvada, zühdde, hakki açiga vurmakta emsalsizdir. Abdulkadir Geylani; Ilk adim olan takva mertebesindeysen seriatin sana emrettigi her seye uy. Onu asma, bu ikinci adimdir. Allahin fiiline razi ol, katil, bedeliyyet, ayniyyet ve siddikiyet hallerinde fena ol. Bu sondur. Kirli yoldan uzak dur, o yoldan çekil, nefsini ve hevani reddet demistir.
Her asirda Islam davasina sadik kalan erler vardir. Bunlar irsad ve teblig vazifesini üstlenmislerdir. Onlardan biri Izzuddin b. Abdüsselamdir. O sultanlarin ufkunda korkulu bir rüya idi. Misirda Melik Necmeddine bir mecliste ismiyle hitap etmistir. Buna nasil cesaret ettigi sorulunca: Sevgili oglum, Allahin heybetini aklima getirdim ve kral bir an önümde bir kedi kadar zayif göründü. Islam davasina sadik kalan erlerden olan Abdullah b. Yasin hicri besinci asrin ortalarinda Magripte yasamistir. Islam’in kilici olarak küfrün tepesine inmistir. Bir grup gençle adaya çekilip murabitler olarak bilinen devleti kurmustur. Islam davasindaki bir diger er Nurettin Zengidir. Selahattin Eyyubiyi yetistiren Salih, halis ve takvali bir sultandir. Haçlilara karsi galip gelinmesini saglayacak birlik ve dirlik temelleri atmistir.
 
Asrimizda zuhur etmis Islam davasinin nurluluguyla parlayan seyh Hasan el-Benna döneminin oldukça güzide ve öne çikan sahsiyetlerindendir. Maneviyatina bakarsan Peygamber Efendimizin mesalesinden bir huzme gibidir. Ilmi, ufkuyla essiz bir dahidir. Cesaretiyle Allahin aslanidir. Iman ve fikri bir arada bulunduran nesiller yetistirmeye bas koymustur. Hem ibadette husuyu bilen hem de eli silah tutabilen bir nesil hedeflemistir. Hurafeye inanan kimseleri tenkit etmistir. Ve ümmete Gazzalinin nasihat ettigi gibi nasihat etmistir. "Tasavvufun bu kismi -ki ben onu terbiye ve davranis ilim­leri diye isimlendiriyorum- hiç kuskusuz ki, Islam'in özüdür. Sufiler onunla nefsi tedavi etmenin en büyük mertebelerine çikmislardir ki, bunda ayni mertebeye çikan baska egitmen­ler yoktur."
 
 
DIRILIS VE ISLAH ÖNDERLERI
ABDUSSELAM YASIN
DIVAN KITAP
2012

Benzer Kitaplar