Bu kitap 68 kusagi diye
hafizalarda yer edinen kusaktan bahsetmektedir. Bu kusagin diger kusaklardan
farki ise diger kusaklardan oldukça üstün farklari olusudur. Çünkü bu kusak
toplumu genel yani bütün olarak ele aliyordu. Duyarli ve kendini baskalarina
adayan bir kusak olarak tarihe geçmislerdir. Bu kusak hayatini hiçe sayan ve
hayatini ezilenlere adamis bir kusak oldugu hafizalara yer almistir. O insanlardan
çok azi kendi çikarlari ugruna ugras vermislerdir ve bu yolda bazilari canlari
dahi ortaya koymuslarda. Bu anlamda kendi hayatlarini hiçe sayarak ve
okuduklari okullari birakarak geleceklerinden vazgeçip baskalarinin gelecekleri
için kendi hayatlarini riske atmislardir.
68 kusagi Deniz Gezmis,
Mahir Çayan, Yusuf Aslan, Hüseyin Inan, Harun Karadeniz gibi devrimci
liderlerin önderliginde olusturulan Türkiye’de ki komünist hareketin adidir.
Ayrica Amerika, Fransa, Italya ve daha birçok ülkede bu kusagin etkisi oldugu
düsünülebilir. Bu kusak degisik degisik eylem ve yürüyüslerle seslerini
duyurmaya çalismislardir. 1960-1970 yillari arasinda yasayan daha çok
üniversitelerde örgütlenen devrim için silahi dahi savunan soguk savasin yitik
kusagi olarak bilinir. Üniversite denilen hareketin hem de sendikalasma
dolasiyla isçi, köylü ve toprak hareketlerinin ayrica da üreticilerin gösteri
eylemleri olmustur. Çesitli örgütlenmelere gidilmis, TIP, Dev-genç, Dev-yol
kurulmustur.
Türkiye de hiçbir sey plansiz
olmaz ve takvimsiz gerçeklestigi görülmemistir. Her zaman bir plan ve program
çerçevesinde oldugu bilinmektedir. O dönemde herkes hizlandirilmis bir tarih
yasamis olduk. 68-72 yillari arasina sigan dört yil herkesin hayatini belirledigi
söylenebilir. Sikiyönetim ve baskilar da silahli mücadeleyi daha mesru hale
getirdi. Bugün ayyuka çikan Ergenekon ve derin devlet o günlerde daha çok
fazlasi vardi ama bu kadar desifre edilmemisti. Bu zaman da yapilan eylemler
kitlesel olmayi hedeflemislerdir bazilarinda da basarali olduklari
söylenebilir.
Görüldügü gibi, 68 gençligi hakli
olarak örgütlemeden baska bir çare bulamamislardir. Yillar süren baski, zulüm
ve akitilan kanlarin bir birikimi olarak devrimci bir direnis haline, etkiye
karsi tepki olarak dogmustur. Dünyaya da baktigimizda durumun pek farkli
olmadigini, Türkiye’deki gençlerin de bu olaylardan etkilenerek hareket
ettiklerini görüyoruz. Ayrica 61 anayasasinin getirmis oldugu özgürlükçü haklar
bu olusumun sekillenmesinde önemli bir etken olmustur.
Fikirsel manada dünyada
etkilenen 68 gençliginin pratikteki ilk eylemleri ise üniversitelerdeki sinav
yönetmelikleri, ögretim elemanlarinin ve egitimin kalitesi, kantinin isleyisi,
ögrencilerin üniversite yönetiminde rol oynamamasi gibi konulara karsi olarak
ortaya çikmistir. Bu baglamda en etken kurumlar ise Fikir Kulüpleri ve Ögrenci
Dernekleri olmustur. Kendisi de 68 kusaginin taniklarindan olan Gökalp Eren’e
bir söylesi sirasinda, o dönemin gençlerinin mitingler ve afisler için gerekli
olan gelirleri nasil elde ettigini sordugumuzda bize ilk olarak bu
bahsettigimiz iki kurumdan söz etmisti. Fikir Kulüpleri ve Ögrenci
Derneklerinin avantajlarini ve gelir kaynaklarini anlattiginda hepimiz
saskinliga ugramistik. Simdi bu konuya kisaca deginelim.
O dönemde ögrenci derneklerinin
yönetimini kontrol altina almak veya elinde tutmak, bazi cazibelere daha kolay
ulasmak demekti. Ögrenci derneklerinin belli ücret karsiliginda ögrencilere
verdigi, sebeke, denilen kimliklerle, belediye otobüslerinde ve sinemalarda
ögrenci indiriminden yararlaniliyordu. Bazi ögrenci gezileri ve spor
yarismalari düzenlemek, korolar kurmak, geleneksel hale getirilmis bazi gün ve
gecelerde çesitli eglence programlari düzenlemek gibi çalismalar, ögrenci
derneklerinin gelir getirici ugrasi alaniydi. Ayrica fakültelerin sagladigi
fondan yoksul ögrencilere yemek çikarma organizasyonu ve kantin gelirlerinin
bir kismi da ögrenci derneklerine birakilmisti.
Harekete geçen devrimci
ögrenciler, 1965’ten sonra, ögrenim gördükleri kurumlarin ögrenci derneklerine
el attilar öncelikle. Bu olusumlari ideolojisi ve düsünsel zemini olan
birliklere dönüstürmeye basladilar. Ögrencilerin böylece kendi ögrenim
sorunlarinin yani sira, yurt ve dünya sorunlariyla da ilgilenmelerini
sagladilar. Ögrenci derneklerinin seçimlerini kazanarak, dernegin elindeki
avantajlari ellerine geçirdiler. Kantinleri, yemekhaneleri ya da üniversitedeki
degisik birimleri kolektif anlayisla tüm ögrencilerin yararlanabilecegi bir
biçimde yönetmeye basladilar. Bir bakima hayalini kurduklari düzeni kendi üniversitelerinde
baslattilar. Tabi ki bu filizlenme bazi kesimleri rahatsiz etmis, ögrenciler
çesitli sebeplerle okullarindan uzaklastirilmaya ve atilmaya baslanmisti. Bu
noktada ise boykotlar bas gösterdi. Bu denli büyük bir direnisi beklemeyenler geri
adim atmak zorunda kaldi.
Tüm bu gençlik
hareketlerinin filizlendigi bir ortamda alinan en verimli meyve kuskusuz
Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu yani Dev-Genç’tir. Bu süreç içinde Türkiye
Isçi Partisi(TIP) kurulmus, ögrenci örgütleri içinde aktif olarak çalismaya
baslamistir. Ankara Üniversitesindeki devrimci gençler kendi içindeki örgütleri
‘’Fikir Kulüpleri’’ olarak birlestirmis, daha sonra da 5 üniversitenin fikir
kulüpleri birleserek TIP çizgisine paralel olarak (daha sonra Milli Demokratik
Devrim (MDD) çizgisini benimseyecek olan gençler TIP’in Sosyalist devrim (SD)
anlayisina sahip kadrolari bu örgütlenme içinden tasfiye edecektir.) ‘’Fikir
Kulüpleri Federasyonu (FKF)’’ adi altinda toplanmistir. En son olarak adini
Dev-Genç olarak belirleyen örgüt artik Türkiye tahinine damga vurmaya hazirdir.
Herkese esit hak ve adaletin
dagitildigi bir Türkiye için yola çikan bu gençlik birçok eyleme, ses getiren
gösterilere imza atti. Bunlardan bazilarina kisaca bakacak olursak;68 kusagi
artik üniversitelere sigmiyor dünya ve Türkiye konularina egiliyor, politik
önermelerde ve isteklerde bulunuyordu. Bu baglamda ilk ve düzenli kitlesel
eylemlerden biri de Kibris Mitingleri idi. Rumlarin Kibris’taki vahsetlerine
karsi milli bir bilinç esliginde, olaya kayitsiz kalan BM ve iktidar 22 Kasim
1967’de protesto edildi.
Dev-Genç, önemli bir baska
eylemini Ankara'da 29 Nisan 1968 günü Ankara Zafer Meydani'nda gerçeklestirdi.
Sosyalist ve Ilerici kuvvetler, omuz omuza vererek, büyük bir kitlesel miting
yaptilar. Eyleme, Perinçek'in genel baskanligindaki FKF önderlik etti.
68 kusaginin ayni zamanda
1961 yilindan baslayarak her 28-29 Nisan tarihlerinde, kendilerini olusturan
çekirdek etmenlerin basinda gelen, 60’larin gençlik hareketinde ölen ‘’Hürriyet
sehitlerini’’ anma etkinlikleri düzenlemesi, Mustafa Kemal heykeli önünde
toplanmislardir. Turan Emeksiz ve diger gençler için çelenk koyma, saygi
durusunda bulunma ve geceli-gündüzlü nöbet tutarak o günleri unutmadiklarini
göstermesi, yazimizin da temel konusu olan 68 kusaginin temelini 60’lardan
aldiginin bir göstergesidir. Kibris gibi milli meselelere
sessiz kalmayan gençlik ‘’Yerli Mali Haftasi’’ gibi etkinliklere de kayitsiz
kalmiyordu. Emperyalizmin Pazar mali olan yabanci sirketlerin mallari boykot
ediliyor, Pepsi, Coca-cola gibi markalarin afisleri sokaklarda indiriliyordu.
Vatandasa yerli mali kullaniminin ülkenin çikarlarina yönelik oldugu bilinci
asilanmaya çalisiliyordu.
ABD’nin yari sömürgesi
oldugumuzu her alanda belirten gençligin hassas oldugu bir baska konu da Emperyalizmin
kolluk kuvvetleri olarak gördükleri NATO idi. Gençlik NATO ve ona ait üsleri ve
tesisleri protesto ederek, bu kurumlarin derhal islevlerine son verilmesini ve
NATO’dan çikmak gerektigini savunmuslardir. Hatta bu amaçla 14–19 Mayis
tarihleri arasi NATO’ya Hayir Haftasi olarak ilan edilmis, ‘’NATO,
emperyalizmin sömürge aracidir’’ sloganini yaymak amaciyla isçi bölgelerine
gidilmis, sömürünün kaynaginin NATO oldugu buradaki isçilere anlatilmaya
çalisilmistir.
Dönemin aslinda en önemli ve
üzerinde durulmasi gereken eylemleri ise üniversite ögrencileri tarafindan
gerçeklestirilen isgallerdir. Çünkü gençlik eylemleri bu isgallerle doruk
noktasina ulasmistir. Üniversite gençligi içerisinde daha önceki yillarda da
birçok eylem meydana gelmesine ragmen, hiçbiri 1968 yilindaki üniversite
isgalleri kadar ses getirmemistir. Bunun temel nedeni ise; 1968 yili itibari
ile yüksekögrenim gençliginin artik sadece egitimde bazi degisiklikler ve
reformlarla oyalanamayacaginin, ilkögretimden yüksekögrenime kadar egitimde
devrim istediginin ortaya çikmis olmasidir. 10 Haziran'dan 25 Haziran'a kadar
iki hafta süren üniversite isgalleri oldu. Türkiye tarihinin en kitlesel ve en
etkili ögrenci eylemlerini içeren Demokratik Üniversite Hareketi, 10 Haziran
1968 günü Ankara'da DTCF, Hukuk ve arkasindan Fen Fakültelerinin isgaliyle
basladi. Iki gün sonra, 12 Haziran günü, ögrenciler Istanbul Üniversitesi ve
Teknik Üniversite’nin hemen bütün fakültelerini isgal ettiler. O iki hafta
içinde, gençlik kitlesi CHP denetiminden kurtularak sosyalizm saflarina geçti.
Büyük devrimci eylemlerin kitlelerin bilincinde nasil büyük siçramalar
yarattigina tanik olundu adeta.
68 eylemlerinin en
unutulmazlarindan biri de kuskusuz 6.Filo eylemleridir. Artik küçük Amerika
olmak yolunda hizla ilerleyen Türkiye’ye emperyalist isgal baslamis, 6.Filo ise
bunun sadece küçük bir ayagini olusturmustur. Ancak 6.Filoya karsi olusacak
direnç hiç küçük olmayacakti.
6.Filoya karsi ilk
eylemlerden biri 1967 yilinda, filo komutanin Taksim’deki Atatürk anitina biraktigi
çelengin yakilmasi ile baslamis, yürüyüse geçen gençlerin ABD bayragini
indirmeye yönelmesi ile devam etmistir. Filonun Istanbul’a asker çikaracagini
ögrenen gençlik oturma eylemlerine baslar ve sehre ABD askerlerini sokmaz. Öyle
ki filo komutani planlanan bulunan gezilere, karaya inemedigi için gemiden
kalkan helikopter ile gidebilmistir. Sonuç olarak eylemler meyvesini vermis
6.Filo Türkiye’yi terk etmistir. 1968 yilinda ise tekrar 6.Filonun tekrar
Istanbul’a gelmesi sadece gençligi degil tüm halkin protestosuna maruz
kalmistir. Ancak aylar öncesinde yasadiklarini bir daha yasamak istemeyen
Amerikalilar hükümeti uyarmis(!) olacak ki protestolar henüz baslamadan çok
sert önlemler ile baltalanmaya çalisilmistir. Gençlik asker ve polis ile
susturulmaya baslatilmistir.
En komik olay ise Istanbul
Teknik Üniversitesi Ögrenci Yurdunda yasanmistir. Yurdu basan polis, 6.Filoyu
istemiyoruz diye haykiran gençlere müdahale etmis hatta çikan olaylarda Vedat
Demircioglu penceren asagi atilarak öldürülür. Bunun üzerine olaylar daha da
alevlenir. Ankarali gençler, Amerikan Haber Alma Merkezi’ne, Amerikan
Havayollari’na, Amerikan Kültür Merkezi’ne ve sadece Amerikalilara kendi
ürünlerini gümrüksüz getirip satan Tuslog binalarina saldirirlar. Ötede
Trabzon’daki gençler de Amerikan radar üssüne hücum ederler. 6. Filonun
Izmir Limani’na girmesi üzerine Izmirli yurtsever gençler de sokaklara
dökülürler. Artik ok yaydan çikmis, ABD askerleri görüldükleri her yerde
saldiriya ugramakta ve denize dökülmektedir(!) Bu öyle bir uyanis, öyle bir
direnistir ki Istanbul, Izmir gibi illerde bulunan genelevleri ziyaret(!)
etmeye gelen ABD askerleri, genelev kadinlarinin saldirisina ugramislardir.
Gençler bu durumu iyi kullanmis, ABD askerlerinin sadece cinsel istekleri için
karaya ayak bastiklarini halka anlatmis, halkta büyük nefret uyandirmistir.
6.Filo eylemlerinden bir
baskasi ise gençlerin,16 Subat 1969'da, 6. Filo’yu protesto etmek için
Beyazit’ta 30 bin kisilik "Amerikan Emperyalizmine Karsi Mustafa Kemal
Yürüyüsü" düzenlemesidir. Camilerde toplanan gericiler, bu mitinge
saldirip iki kisiyi öldürdükleri için, ‘’Kanli Pazar’’ denilen bu eylemin bütün
yurtta gericilige karsi kamuoyu olusumunda büyük bir etkisi olmustur.
Ali Turgut Aytaç ve Duran
Erdogan adli biri mühendis, digeri ögrenci olan iki genç biçaklanarak
öldürülmüstür. Yaklasik yüz kisi de yaralanmistir. Ertesi gün Günaydin
gazetesinde Ali Turgut Aytaç’in biçaklandigi anin fotografi yayinlandi ve o
sirada yaninda duran polisin hiçbir müdahalede bulunmadigi görülüyordu.
Bu noktada gözden kaçmasini
istemedigim iki ayrintiya dikkat çekmek isterim. Kanli Pazar’dan çok kisa bir
süre önce Bugün gazetesinde Mehmet Sevki Eygi imzali söyle bir yazi
yayinlanmisti:
‘’Büyük firtina patlamak
üzeredir, Müslümanlar ile kizil kâfirler arasinda hep beraber savas kaçinilmaz
hale gelmistir. Müslüman kardesim, sen bu savasta bitaraf(tarafsiz) kalamazsin.
Ben namazimi kilar, tespihimi çekerim. Etliye, sütlüye karismam deyip de
kendine zulüm edenlerden olma, gözünü aç, bak! ,Onlarda tas, sopa, demir,
Molotof kokteyli mi var? Biz de ayni silahlari kullanmaktan aciz degiliz. Cihat
eden zelil olmaz. Sag kalirsa gazi olur, canini verirse sehitlik serefini
kazanir.’’
Komünizmle Mücadele Dernekleri
genel baskani Ilhan Darendelioglu ise, Milli Türk Talebe Birligi’nin
Cagaloglu’ndaki merkezinde su yolda bir konusma yapar:
‘’ Pazar günü komünistler
miting yapacak, biz bu mitingde savasacagiz. Silahi olan silahiyla, olmayan
baltasiyla gelsin’’.
6.Filo eylemleri hakkinda
son sözlerimi söylerken suna da deginmeden geçemeyecegim. Yukarda anlattigimiz
gibi can vererek, kan vererek ülkenin sömürücü emperyalistler tarafindan
kusatilmasini protesto edenler varken, bir kisim kendini ‘’Milliyetçi ve
Muhafazakar’’ ilan edenler ne yapiyordu dersiniz? Evet, kendileri devrimci
gençlere saldirip, 6.Filoyu kible belleyip, karsisinda namaz kiliyordu. Bu
dönemin bir diger ses getiren eylemi ise kuskusuz Samsun'dan Ankara'ya
"Mustafa Kemal Yürüyüsü" olmustur. 68 gençligi gücünü her zaman
Atatürk devrimlerinden almis ve onun yolunda, kendi degimleriyle ‘’2.Kuva-i
Milliyetçiler’’ olarak ‘’2.Kurtulus savasini’’ verdiklerini söylüyorlardi. Bu
baglamda, 30 Ekim- 10 Kasim tarihleri arasinda Deniz Gezmis ve arkadaslari
ellerine Türk bayraklarini alarak bu yürüyüsü düzenlerler. Gençlerin dagittigi
bildiride ise sunlar yazmaktaydi.
Büyük Türk Milleti! Atatürk
için toplanalim!
Mustafa Kemal’in milli
kurtulus idealini yasatmak için, Mustafa Kemal Devrimine saldiran karanlik
güçlere dur demek için, Milletçe yabanci usakligina düsmekten kurtulmak için,
Tam Bagimsiz, Gerçekten Demokratik Türkiye için, Gazi Mustafa Kemal’in milli
kurtulus saflarinda toplanalim.
Dönemin halk tarafindan
büyük ilgi çeken ve ses getiren bir baska aktivitesi ise sokak tiyatrolari idi.
Gençler sanati en büyük elestiri ve örgütlenme araci olarak görüp bu sekilde
halka daha iyi bir biçimde anlatmak istediklerini sunuyorlardi. Bu etkinliklere
Devrim Için Hareket Tiyatrosu diyorlardi. Eylül 1968’de baslayan bu uygulama
öylesine etkili olmustur ki, 12 Mart 1971 Askeri Muhtirasina kadar, sokaklarda,
miting alanlari ya da grevlerde yaklasik 360 degisik oyun oynanmistir.
Bu oyunlardan örnek verecek
olursak, belki de en çok ses getirenlerinden biri ‘’Köprü’’ oyunu idi. 1968
yilinda bir gurup genç üniversiteli, Istanbul Bogazi’na yapilacak olan Bogaz
Köprüsü projesine karsi çikarak, Hakkari de Zap Irmagi üzerine bir asma köprü
kurulmasi için kampanya baslatirlar. Amaç ülkemizin her yaninin bizim oldugunu
hatirlatmak ve bölgesel milliyetçilige karsi olmaktir. Gençler Zap’a iktidar
Bogaz’a köprüleri oturturlar. Ancak yillar sonra ne hikmetse gençlerin yaptigi
köprü kimligi belirsiz kisilerce havaya uçurulur. Sonra
tekrar isgal mevsimi baslar.1969‘da IÜ rektörlük binasi isgali, AÜ Siyasal
Fakültesi isgali, ODTÜ isgali ve en ünlü isgallerden biri olan IÜ Hukuk
Fakültesi isgali bas gösterir. Kisa bir zaman sonra gençlik bir sehit daha
verir topraga. Bu kez ODTÜ’lü Taylan Özgür, IÜTB kongresi sirasinda çikarilan
bir provokasyon sonucu, Beyazit’ta bir polis tarafindan vurularak öldürülür.
Tüm
bu olup bitenlerin sirasinda Türkiye birçok ABD’li diplomat ve yöneticilerin
sikça ziyaret ettikleri ugrak bir yer olmustu. Ancak bunlardan birinin yeri
digerlerinden farkli idi. ABD’nin Vietnam’da verdigi sömürü savasinin
aktörlerinden, nam-i deger ‘’Vietnam Kasabi’’ Robert W. Kommer Türkiye’ye
atanmis ve ODTÜ rektörünü ziyarete gelmisti. Bunu duyan gençler hemen harekete
geçti. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Bülteninde su açiklama yapildi:
"Vietnam halkinin Hanço
(kasap) ünvanini verdigi casus-elçi Türkiye’ye neden geliyor? Türk gençligi
1930 yilinda alman casusluk teskilati üyesi Von Pappen’in Türkiye
büyükelçiligini Mustafa Kemal’in reddettigini hatirliyor. Diyor ki, biz Mustafa
Kemal gençligi olarak böyle bir adamin Türkiye’de elçilik yapmasini sakincali
buluyoruz"
Buna ragmen ODTÜ’ye ayak basan Kommer’i gençler rahat birakmayacakti. Kommer’ in
Cadillac marka arabasi fakülte önünde ters çevrilerek yakildi. Gençler,
Kommer’in ayak basmasi ile karanliga bürünen okullarini yine onun arabasi ile aydinlatmislardi
adeta. Ve bir açiklama yaparak ‘’ Bu yanan araba 2.Kurtulus savasimizin ilk
kivilcimidir’’
Dönemin gençlerinin Vietnam
gibi üzerinde durdugu bir baska konu ise Filistin sorunu idi. Filistin kurtulus
örgütünden oldukça etkilenmislerdir. Örnegin 1970 yili Kasim ayinda Ürdün
Kralligi’nin yoksul Filistin’e saldirmasi Türkiyeli gençlerin büyük tepkisine
yol açar. Ankara’daki Ürdün elçiligini basan gençler, elçilik balkonuna
Filistin bayragi asarak tepkilerini apaçik bildirirler.
Artik gençlik her yerdedir
ve bir hareketi ile yer yerinden oynamakta, binlerce kisiyi sokaklara
dökebilmektedir. Egitim sorununda, ulasim sorununda, gida sorununda, iç ve dis
politikada söz sahibi ve yönlendirici olmaktadir.
Hatta bir radyo programinin
kaldirilmasini protesto etmek için dahi binlerce kisiyi alanlara
dökebilmektedir. Bozkurt Nuhoglu anilarinda bu olayi söyle anlatir:
‘’Biz TRT’de sevdigimiz bir
program kaldirildi diye, Harbiye’deki Radyoevi önüne 20 bin kisiyle çikmistik.
‘’Gençlik Saati’’ isimli bir programdi. Bu programi yayindan kaldirdilar.
Koalisyon Hükümeti vardi. Ismet Inönü koalisyon hükümetinin basbakaniydi.
Programin kaldirildigini ögrenince ben bir hisimla Ismet Pasa’yi aradim. Özel
Kalem Müdürü çikti telefona. ‘’Ismet Pasa gözlerinden öpüyor, sakin olmanizi
herhangi bir taskinlik yapmamanizi istiyor’’ dedi. ‘’Sayin Basbakan’a
saygilarimi sunarim, bir ricamiz var, radyo da yayinlanan Gençlik Saati
programini iptal ettiler. Bu programin hemen simdi konmasini istiyoruz, Ismet
Pasa’yi baglayin’’ dedim. Özel Kalem Müdürü, ‘’Ismet Pasa saglik sorunlari
nedeniyle suan seninle konusamaz ama söylediklerini aynen aktaracagim’’ dedi.
‘’Eger anlatmazsaniz ve program tekrar yayina konmazsa yarin Istanbul’da
begenmeyeceginiz olaylar olacak, bu programin mutlaka konmasini istiyoruz’’
diye üstü kapali tehdit ettim. Iki gün geçti üzerinden. 28 Nisan olaylariyla
ilgili bir yürüyüse hazirlaniyorduk zaten. 20 bin kisi kadar olmustuk, çok
görkemli bir yürüyüstü. Harbiye’deki Radyoevi’ ne dogru yürüyüse geçtik.
Binlerce kisi Radyoevi önünde yere oturdu. Ögrencileri temsilen Radyoevi’ ne
girdim.‘’ Kaldirilan Gençlik Saati programinin derhal konmasini istiyoruz,
yoksa buradan ayrilmayacagiz’’ dedim. Yöneticilerden biri bu istegimin
gerçeklesmesinin su an imkânsiz oldugunu ama ilgililerle konusup bu programi
yeniden yayinlayacagini söyledi. Ben de ‘’Hayir, program su an yayinlanmadan
buradan çekilmeyecegiz’’ karsiligini verdim. Istanbul Birinci Ordu Kurmay
Baskani Emin Aytekin devreye girdi,’’ Müdür size söz veriyor, bu söz kâfidir,
eyleminize son verin’’ dedi. ’’Sivillere asla güvenmem, program konulmadan
ayrilmayacagiz’’ deyince Emin Aytekin çok sinirlendi. ’’Ordu adina sana
serefimle söz veriyorum, bu program bu aksam tekrar yayinlanacak’’ dedi. Bu
benim için kâfi bir teminatti. Marslar söyleyerek Taksim’e yürüdük, oradan
dagildik. O aksam, Gençlik Saati programi yeniden yayinlanmaya basladi.’’
Yazilara sigmayacak
çogunlukta olan 68 kusaginin eylemlerini son birkaç örnekle noktalayalim.
Ulasim sorunu üzerinde de
kafa yoran gençlik, ögrenci derneklerinin devrimcilerin eline geçmesi ardindan
Ankara Belediyesi Otobüs Isletmesinin (EGO) ögrencilere verdigi sebekeyi ve
bazi indirimli tarifeleri kaldirmasina tepki göstermistir. Bu baglamda otobüs
isgalleri baslar. Ögrenciler toplu halde otobüslere binip otobüsleri okuduklari
üniversitenin bahçesine çektirirler. Bahçeye çekilen otobüsün soför ve
yolcularina bu eylemi neden yaptiklarini anlatarak onlarin da destegini almaya
çalisan ögrenciler, çok basarili sonuçlar elde etmislerdir.
Devrimci gençler ögretmen ve
memurlarin gerçeklestirdigi eylemlere de destek vermislerdir. Örnegin 1969’da
Kayseri’de Türkiye Ögretmenler Sendikasi (TÖS)’ün ikinci genel kurulunun
yapildigi sinema gericilerce kundaklanir. Kongreye katilanlar diri diri yanmaktan
son anda kurtulurlar. Disari çikanlarsa linç edilmeye çalisilir. Sebep ise, o
her zaman basvurulan taktiktir: ‘’Pis komünistler 2 cami avlusunda dinamit
patlatmis(!)’’ Tüm bunlardan sonra TÖS ve ILK-SEN üyeleri 4 günlük derse
girmeme eylemi baslatirlar. Gençler bu eylemlerinde de ögretmenlerinin yaninda
dururlar. Süreç saymakla bitmeyen ve her biri ses
getiren gençlik eylemleri ile devam etmistir. Ve böylece bu kusak bu sekilde
tarihe adini yazdirmis oluyordu.
DEVRIM YOLCULARI
MUSA KAPLAN
OZAN YAYINLARI
2012