Türkiye artik o kadar Demokratiklestiki yakin tarihte olan olaylarin
ve tarihin artik sorgulanmaya baslandigi bir
ülke oldu. Tek bir resmi tarih anlayisi mümkün olmadigi gibi, tek gayri resmi tarih anlayisinin
da olamayacagi arkit kabul edilir hale geldi. Geçmiste, Cumhuriyetin ilan edildigi dönemlerde ve daha sonrasin da ülkemizde
kadinlara, gayrimüslimlere ve diger etnik kökenli insanlara nasil davranildiginin
ve nasil yasadiklari günümüzde artik konusulmaya ve sorgulanmaya baslandi. Bununla ilgili olarakta Yazar Ahmet YILDIZ yakin
döneme farkli perspektiflerden bakan ve bu konularda uzman kisilerle yaptigisöylesilerde;
PROF DR SÜKRÜ HANIOGLU:
Birinci Mesrutiyetin ilani ile Sultanin ve bürokrasinin yetkilerini azaltip
bir meclis kurma fikri vardi. Buda Kanun-i Esasi nin ilani ile olabilecek bir seydi. Osmanli devleti üzerinde Tanzimat la baslayan bir dis baski vardi. Osmanli devleti Avrupa’nin bir parçasi
olmak istiyordu. Avrupa da Osmanlidan Müslümanlarla gayrimüslimler arasindaki
ayricaliklardan olusan farkliliklarin
giderilmesini istiyordu. Avrupa o kadar abartiyordu ki artik taleplerin ardi
arkasi kesilmiyordu. Hristiyanlar lehine ayricaliklar istenmeye baslaniyordu. Söyle
bir durumda var. Türkiye’nin 1950 ve 1980 yillari arasinda nasil
farklilik var ise 1878 ile 1908 arasinda da o kadar farkliliklar vardir. Siyasi
partiler ve bazi ideolojileri temsil eden partiler pes pese kuruluyor.
Ittihat ve Terakki bir cemiyet statüsünden Firka sekline dönüsüyordu
ve 1910 yilinin rakamlarina göre 360 bin tane üyesi
olan siyasi parti seklinde islemeye basliyor. Sonuçta
2. Mesrutiyeti yapan Ittihat ve terakki cemiyetidir. Halk firkasini olusturan insanlarda
Kurtulus savasinda ciddi etkisi olan insanlardir.Tek parti
politikalari içerisinde problemlerin çözüm yaklasimlarinin degistirilmek istenmemesi , Türkiyede
Demokrasinin gelismesi açisindan problem
olusturuyor. Bu konuda Türkiye’nin bir seyler yapmasi lazim.Mesela artik sivil anayasanin yapilmasi lazim..Türkiye Türk milli kimligini demokratik
kurulusu açisindan
bölünme korkusuna
karsi diger gruplarin kimlik
algilamasini tehdit olarak
görüyor.
Osmanlinin
son ikiyüz yili gerileme ve yikilma dönemidir bunda
bize hainlik eden etnik
kökenli insanlar ve
gruplar olmustur.
Bunlar bir takim batili ülkelerden
destekler görmüslerdir.
Sonuç olarak
Türkiye’nin sivil bir anayasaya elbette ihtiyaci var,
Fakat toplumsal dinamitler
yeterli degilse ne kadar
iyi bir
anayasa olursa olsun
Demokratik yapiyi olusturamiyorsunuz.Enteresandir herkes
Anayasayi elestiriyor
fakat kimse degistiremiyor.
Prof. DR Alfred STEPAN
Anayasa Yasama Yürütme ve Yargi göçleri
arasindaki dengeyi saglamak bakimindan
demokratik olmalidir. Anayasa
herkesin hakkini ve hukukunu
gözeten bir anayasa olmalidir.
Türkiyede Demokrasi sürekli
olarak bir takim kisitlamalara tabiidir.Türkiyedeki anayasalarin
hiç biri Demokratik bir seçimden
sonra yapilmamistir. 1924
Anayasasi devrimin pesine, 1961-1982
Anayasalari ise darbelerin
pesine yapilmistir.
Türkiyede büyük bir Anayasa sorunu vardir. Demokrasi
tarihine baktigimizda demokrasilerin çogunda din kavraminin kimilerinin kamusal
alan dedigi sivil toplumun içinde yer bulur. Bu
görüse özellikle
ABD ve benzeri ülkeler
sicak bakarlar çünkü
ülkelerindeki yabanci demokratik
olmasi çogunluklari
kontrol altinda
tuttuklarindan dolayidir. Demokrasilerde Anayasa
mahkemeleri meclis
tarafindan yapilan bazi düzenlemelerin Anayasaya
aykiri olup olmadigini tespit
ederler.
Esitlik
insanlarin birbirlerini
birey olarak kabul etmeleridir. Buna göre esitlik dinde, dilde, giyimde esitligi içermez. Örnegin yüzde
yetmisi basörtüsü takan
toplumda basörtülülerin
Üniversite girislerini, Egitim haklarini sirf
devletin birlik ve bütünlügünü korumak
adina
yasaklamak devlete ve
demokrasiye zarar verir.Demokrasi sürekli bir
sempati ve anlayisla sürdürülmelidir.
Önemli olan mutlak
tarafsiz ve isleyen bir devlete
sahip olmaktir.
PROF DR. JON ESPOSITO
Türkiye laiklige bagliligini sürdürürken
ayni zamanda bunu
dine karsitlik üzerinden kurmuyor.Gerçek sekülerlik çesitliliktir. Türkiye’deki sekülerlik
dine karsi tarafsiz degil, dinle problemi
olan bir anlayisa dayanmaktadir. Türkiye’de bulunan seküler
elitler tarafindan devlet
esit vatandaslarin devleti degil
beyaz Türklerin
devleti olarak görülüyor.
ABD de ise eski tarz sekülerler
tamam biz seküler bir devletiz Din ve devleti ayirdik
ama siyasetle din
arasina bir ayrim koymadik derler.
Ben Katolik
olmama ragmen
yetisme çagimda Hristiyan
manastirinda kalirken Islam’i
incelemek istememe Müslümanlar
bile anlam veremediler.
Profesör oldugumda özellikle son derece
seküler olan dogu kiyilarin da Üniversitede
mümin
olmam sorgulaniyordu,
bu degisti. Çünkü benim toplumumun
önde
gelen avukatlar, doktorlar bilim adamlari, toplum
önderleri ateist
olduklari gibi dindarda
olabilmeyi abes görüyorlar.
PROF. DR. ANDREW ARADO
Anayasa
mahkemelerinin tarihi oldukça
yeni olmasina ragmen demokratik
ülkelerin çogunda güçlü Anayasa
mahkemeleri güçlü bir
demokrasiye sahip olmak
için sarttir. Anayasa
mahkemeleri demokratik olmayan
bir kurum degildir. Önemli olan
nokta atanmis olanlarinda hesap
verilebilirlik durumunda olmasidir.
Türkiyede
yeni bir demokratik devrim yasanmadi; Bu
devrim yasanmadan
anayasayi ancak tadilat yaparak degistirirsiniz.Yeni bir Anayasa
için seçim
kanunu degisim vb. gibi .AK parti meclisteki
uzlasma
komisyonu gibi bir
Anayasa komisyonu kursaydi tüm kamuoyunu
ve toplumun destegini arkasina
alarak anayasayi yapacakti. CHP
bunun iptali için
Anayasa mahkemesine bile basvursa Anayasa
mahkemesi bu çogunlugu göz
ardi
edemeyecekti.
Sonuç
olarak Anayasa yapimindan
önce Türkiye seçim
kanununu degistirecek
yeni bir seçim yapmalidir.
AK parti bu seçimden yeni bir anayasa yapmak istiyoruz ve bunu toplumun her
kesiminin katilimiyla yapmak istiyoruz demesi yeterlidir. Bu konuda sivil
toplum örgütlerinin görüsleri ise
sadece tartismaya katki saglayabilir, referans
olamaz.
DOÇ. DR. AHMET T. KURU
Dünyada ortalama yüz yirmi kadar laik devlet var. Laik devlet deyince devletin kendini anayasal olarak tarafsiz ilan etmesi, hiçbir resmi dini ilan etmemesini anliyoruz.
Laik devletlerde iki tip laik ideoloji karsimiza çikiyor. Dislayici laiklik, pasif laiklik . Dislayici laiklige Türkiye ve
Fransa örnek verilebilir. Pasif laiklige örnek
ise Amerika’dir. Devletin kamusal
alanda pasif olmasi dini,
seküler herhangi bir sembol, tutum ve
davranisa karsi dislayici davranmamasidir. Türkiye de
demokratiklesme
ne kadar artarsa laiklik o kadar iyi
anlasilir
Türkiye o kadar demokratiklesir. Türkiyede
demokratiklesme
için
ilk yapilmasi
gerekenlerden biri parti içi demokrasi
tesis edilip partilerin
tek adam sultasindan
kurtulmasidir.
PROF DR. AYSE KADIOGLU
2.
Mesrutiyetin ilani ile ittihatçilar öne
çikmaya basladilar.1908 ‘ den sonra
iki önemli gelisme var. Türkiyede
demokrasi tarihinde muhalefet deyince
ittihatçilarin karsisinda olan herkes oluyordu. Çünkü dinciler
ve liberaller ayni kefeye konuyor
ve bugünde hala devam ediyordu.
Milliyetçilik
literatüründe söyle bir sey ortaya çikmistir Farkli cografyalarda farkli milliyetçilikler vardir.
Mesela Almanya da disari atma seklinde milliyetçilik var
iken; Türkiye
de kucaklayici asimile
edici Kürtleri
asimile ederek teklestirmek
gibi bir milliyetçilik var.
Cumhuriyetin
; önümüzdeki bu AB sürecine girdigimizden beri
bilgi çaginda yasadigimiz
içinde
askeri darbelerin çok daha
zor olacagi ,
olursa da daha sofistike bir sekilde olacagi bunlara ragmen Cumhuriyetin demokratiklesmekte oldugunu
görüyoruz.
Türkiye
de demokratiklesmeyi konusurken kadinlar
sadece kurtulus savasinda cepheye
mermi tasiyarak silah
tasiyarak kahraman
olmamislardir. Kadinlar ayrica siyasi örgütlenmelerde
de bulunmuslardir.
Cumhuriyetin demokratiklesmesi derken
gerek Kürt, gerek alevi, gerek gayri Müslimler ve kadinlar açisindan bunlarin farkliliga dair mücadelelerini görüyoruz.
DR. ÖMER TASPINAR
Demokrasinin
gelismesinde, güçlenmesinde öncelikle isleyen devam eden
bir devlet olmasi gerekiyor. ortada bir devlet düzeni yoksa Ülkedeki
etnik farkli gruplar arasinda bir çatisma var ise
en azindan bir
emniyet düzeni saglanmamissa
demokrasi çok
lüks bir sey anlamina
geliyor. Türkiye bu konuda cumhuriyet kurulmasiyla birlikte
Ermenilerin, Yahudilerin ayrilmasi bakimindan sanssiz.
Demokrasinin
konsolidasyonunda önemli olan seylerden biride dis
dinamiklerdir. Örnegin Amerika Türkiye
ye demokrasi için sözde destek veriyor, ama bir AB gibi degil. Sonuçta ABD Türkiye ye stratejik açidan bakiyor her zaman beraber is yapacagi
istikrarli bir yönetim istiyor. AB için Türkiye ye karsi
böyle
bir bakis açisi yok. AB Türkiye
ye karsi
bize katilmak
isteyen bir ülke ; demokrasiden vazgeçerse
Türkiye yi almamamiz için bahane olur seklinde bir bakis açisi var.Türkiye de demokrasinin sürekli hale gelmesi
için öncelikle ekonomik ve kurumsal yapinin olusturulmasi lazim.
SAHIN ALPAY
Türkiye
olarak demokraside eski bir geçmisimiz var. 2. Mesrutiyeti esas alir isek yüz
yillik , çok partili hayati esas alirsak altmis yillik bir geçmisimiz var. Her ne kadar bu arada askeri darbeler olmus olsa da
demokrasi olarak basarili bir geçmisimiz var.
Türkiye
de elit kesim özellikle asker ve sivil bürokrasi arasinda demokrasiye
güvensizlik var. Elit kesime göre demokrasi kontrollü olmazsa ülke parçalanir ,
bölünür düsüncesi
hakim. Türk
halki
kamuoyu yoklamalarinda büyük bir çogunlukla demokrasiyi benimsemistir.
Altmis sekiz kusagina göre
insanlar ifade özgürlügüne
, örgütlenme
özgürlügüne sahip olsunlar gerisi önemli degildi. Demokrasiye inanmiyorlar hatta demokratik
olmayan yöntemlerle Türkiye nin daha
adil ve kalkinmis
bir toplum olacagina inaniyorlardi.
Sonuç
olarak Türkiye liberal bir demokrasiye
dogru adim adim ilerliyor. Bu eninde sonunda tüm
kurum ve kurallariyla olacaktir.
DOÇ.DR.JENNY WHITE
Bazi
kadin haklari anlayisina göre 1930 larda kadinlara haklari
verildi bazilarina göre ise bunlar sadece kamusal haklardir.1930-1940
larda kadinlara verilen haklari
savunanlar Atatürkçü kadinlar toplulugudur. Bazi gruplar ise bunlarin küçük bir kadin grubu oldugunu düsünürler.
Tüm
bunlar demokrasinin ne oldugunu bulmaya
götürüyor.
Türkiye
deki bir çok kisi çogunlugu rahatsiz
ettiginde azinligin yasaklanabilecegine
inanmaktadir.
Türkiyede
insanlarin büyük bir kismi grup esasli kimliklerle sinirlanmistir. Ben solcuyum
Atatürkçü yüm gibi.
ABD’de
insanlar gruplara baglidir
fakat orada Türkiyede ki gibi tek bir yere bagli kalinmayabilir. Farkli üç dört kiliseye
bagli olunabiliyor. Ama bu Türkiyede
böyle
degildir. Türkiye de demokrasinin yerlesmesi ve derinlesmesi için ; Bireysel haklara duyulan sayginin
artmasi
ve Bireysel haklari koruyan
güvenilir
bir çerçeve
gereklidir.
PROF. DR. HÜSEYIN HATEMI
Türkiye
de çogunluga bakacak olursak laiklik anlayisi çok
yanlistir. Türkiyede ki laiklik anlayisinin
demokratik hukuk devletiyle ilgisi
yoktur.Ülkemizde
dine dini kurumlara serbestiyetin önünde laiklik
anlayisi vardir.Avrupada böyle bir sey yoktur.En
kati laiklik dedigimiz Fransa
da bile devlet Katolik
kilisesinin tüzel kisiligine dokunmamistir. Kilisede din dersi verilmesine ve
kilise mensuplarina din dersi verilmesine devlet
karismaz.
Ülkemizde
bence ; laiklik, demokratik hukuk devletinde dini sinirlayarak degil tersine din hürriyetinin güvencesidir.
Laik devlet; sahislarin
kamu düzenini bozmadan
herkesin inancina göre yasama hürriyetini veren devlettir.
Sonuç
olarak Türkiye de demokrasinin yerlesik hale
gelmesi için devletin laiklik
anlayisinin degistirilmesiyle olur.
PROF. DR. MEHMET SEYITDANLIOGLU
Osmanli devletinin
kurulusundan yikilisina kadar geçen dönemde Türklerin
orta asyadan getirdigi degerler
Balkanlarda karsilastiklari hep birer
sentezdir. Osmanli imparatorlugu toplum yapisi olarak
Askeri – Tebaa
olarak ikiye ayirabiliriz.Tebaa
Gayri Müslim (Hiristiyan-Museviler) ve
Müslim olarak ayrilir. Askeri
dedigimiz sinif ise
devlet kadilarini olusturanlardir.
Osmanlida hukukun
temelini seriat hukuku olusturmakla
birlikte örfi hukukta
son derce etkilidir. Bu yüzden
Osmanliya laik bir
imparatorlukta derler.
Osmanlida
degisik milletlerden, farkli dinlerden insanlar ve gayri Müslimler hayatlarini millet sistemi denilen bir sistemle yönetirlerdi. Gayrimüslim Osmanli vatandaslarinin
devletle iliskilerini patrikhane veya patrik yürütürdü.Fransiz ihtilaliyle
demokrasi Avrupa’da yayginlasmaya basladi. Osmanli da ise Sened-i
ittifak ve Tanzimat
fermani ile basladi.
TANIL BORA
Türkiye
de Osmanlidan kalan Türk devlet gelenegi vardir.Demokrasinin geleneksellesmesi ve güçlü
temellere ulasmasi açisindan önemlidir. Fakat bu
gelenegin efsanelestirilerek
milliyetçi söylem ve düsüncelere çekilmesi bir
zayifliga neden oluyor
diyebiliriz. Türkiye ve Avrupa’daki bütün ülkeler
açisindan ulus devlet kiskacindan
kurtulup demokratik bir
zemin olusturabilmesini
tartismak ve Türkiye’den de aktif bir sekilde desteklenilmesi gereken bir
süreçtir.
Türkiyede demokrasinin
yerlesmesinin önündeki
engel resmi ideoloji ve askeriyenin vesayetçi
yapisidir.Genel vesayetçi
ideoloji toplumsal öznelere, toplumsal aktörleri
hep denetlemesi, kontrol altinda tutulmasi gereken bir gözle baktiklarindan engel teskil ediyor.
PROF DR FEROZ AHMAD
Osmanlida
Jön Türkler arasin da anayasayi olusturduklarinda farkli görüsler çikmaya basladi. Bunlar
liberaller , Ittihat
ve terakki cemiyeti idi. Liberaller
yerinde yönetime inaniyorlarken Ittihat ve terakkiciler merkeziyetçilige inaniyorlardi.
Ittihat ve terakkicilerin temel
amaci Osmanlicilikti.
Kemalizm ile Ittihatçilik arasinda Kemalizm görüste
temel olarak laik
iken, Ittihatçilar hiçbir zaman
laik devlet düsünmemislerdi. Tam
tersine din, imparatorlugu bir arada tutan önemli bir seydi. Kemalizm
Türkiye
ye bir çok degisiklik birakmistir. Bunlar
laiklik, toplumu ve kadini ataerkillikten
kurtarmaktir.
Türkiyede
demokrasinin çogulcu
bir rejim olarak
görülmesi, düsünülmesi demokrasideki
zayifligi gösteriyor. Türkiyede merkezi
yönetimin zayifligi Türkiye’yi
modernlestiremedi
ve degistiremedi. Partiler arasi çok fazla çekisme vardi. Daha önce denenmemis olan
partilere insanlar oy vermedi
ve AK parti iktidara geldi. Buda insanlarin AK partinin bir programi
ve projelerinin olmasindan dolayi
iste demokrasi
budur.
ALTAN TAN
Türkiye’de
Güneydogu sorunu veya Terör sorunu olarak tabir edilen
sorunlar aslinda Kürt sorunudur. Türkiye’de bu artik rahat bir sekilde söylenebiliyor. Türkiye’de demokratiklesme olmasi için Kürt sorununun çözülmesi lazim bunun
yolu da Kürtlere kendi dillerini, geleneklerine, kültürlerini,
müziklerini, hayatlarini her sahasinda
kullandirtmaktan geçiyor. Kürtlerin olmadigi,
yalniz Kürtler
degil Abazalar, Çerkezler, Araplar ve benzeri sekilde diger halklarinda katildigi bir
demokrasi olmasi lazim. Bu halklar
kendi dillerini hayatlarinin her aninda kullanmalari gerekir.
Sonuç olarak
Kürt dilinin önündeki bütün engeller kaldirilmali, Ekonomik ve sosyal rehabilitasyon politikalari
yapilmali. Bunlar yapildigi zaman
tam bir demokratiklesme saglaninca
yeni bir anayasa ile sözlesmeye baglanirsa
toplum huzura erecektir.
PROF DR. HIKMET ÖZDEMIR
Osmanlida
padisahin, yöneticinin
yetkilerini kisitlamak amaciyla bir parlamento
konulmustur.
Bizim Anayasa gelenegimizde
devlet baskanina,
hiç
bir sekilde parlamentoyu
feshetme yetkisi verilmemistir. 1924-1961, 1982 anayasalarinda herhangi bir sekilde savasa girme karari parlamentoda alinir.Ülkede darbeleri sadece ordu yapmaz ,Bu konuda
orduyu destekleyen darbeye zemin hazirlayan, sivil bürokratlar,
akademisyenler, ögretim üyeleri ve siyaset erbablaridir.Türkiyede
darbe yapilmadan önce, asker darbeyi huzurun, güven ortaminin kalmadigi
anarsinin hat safhaya çiktigi
dönemde
yaparak tekrar düzeni oturtunca sivil idareye teslim edecegini belirterek yapiyor. Fakat TSK nin
2002 den sonra hükümete karsi su hükümet gitsin bu gelsin tarzinda telkinde
bulunmamasi TSK nin 1961,71,80 darbelerinde yasanan aci olaylardan ders çikardigi
anlamina
geliyor .
MEHMET ALI KILIÇBAY
Her sistemde
elitler mevcuttur.. Bu elitler
arasinda ancak demokrasiyle
denge kurulur. Örnegin Amerika da seçim zamani elitler çikarlarinin uyustugu parti tarafina geçerler. Türkiyede ise
demokrasicilik oyunu var ama buda tam degil. Türkiyede
anayasadan, gelenekten gelen
tabular var. Türkiyede kimlik
siyaseti var. Sen sucusun
sen bucusun üzerinden
siyaset yapiliyor.
Bunlardan vazgeçebilmemiz için bireyin ortaya çikmasi
lazim.
Türkiyede su an devam eden
laiklik anlayisinin laiklikle
alakasi yok. Türkiye teokratik
bir ülke.Diyanet isleri baskanliginin
varligi
ile Türkiye resmi
bir din seçmis
durumda.Demokrasi aslinda farkliliklarin bir arada bulunmasi ve konusarak anlasmasidir. Türkiyede asker-siyaset iliskisinin olmamasi lazim.Hükümetin devletin emrindedir.Elinde silah var diye siyasete
müdahil olamaz. Eger böyle
bir sey
olacak olursa polisinde
silahi vardir. Demokrasi
olacaksa askerin siyasetle
isi yoktur.
PROF DR MÜMTAZER TÜRKÖNE
Osmanlidaki
parlamenter demokrasi, dünyadaki en eski
tecrübelerden biridir. Osmanli devleti içindeki
Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, için ayri ayri parlamentolar vardir.Türkiye’nin demokrasi tecrübesi için, Osmanlidaki bu demokrasi tecrübesi çok
anlamli çok köklü çok saglam
hale gelmistir.Kemalizm
, kendi içinde açmazlari olan , kendi içinde kendi sonunu
getiren , tarihin gerisinde kalmis bir proje oldugunu gösteriyor.
Militan
laiklik ile ilgili olarak, ideolojik tartismalarin, yönlendirmelerin bugünkü toplumsal
ihtiyaçlar karsisinda
hiçbir
anlami kalmamistir. Militan laiklik anlayisi
ile toplum ilerleyemez.Türkiyede
yapilan
darbeler hep halk adina yapildi, halk adina yönetime
el konuldu denir, huzur ve güven ortamini saglamak ve siddeti bitirmek için denmistir.
PROF DR. MEHMET ALTAN
Kemalizm’in tam anlamiyla net bir tanimi yoktur, ama askeri bürokrasinin mevcut durumu için
pusuladir.
Biz
darbelerin hep ülke içinde olan nedenlerle ama bunun nedeni ülkemizin dünya
sistemiyle örtüsmedigi zaman, bu degisimi yapmak için askerin devreye girmesidir.
Kemalizm
de demokrasi yoktur ama demokrasinin içinde Kemalist anlayis ve
partiler bulunur. Türkiyede su an 1930 lardan kalan anlayis ve bürokratik zümre egemenligi kemaliz mi
dayatiyor.
PROF DR. METIN HEPER
Osmanliya
baktiginizda
sadece bir ulus devleti degil, sadece Müslümanlarin ve Türklerin degil bütün toplumun huzurunu saglayan devlettir.Türkiye cumhuriyeti kurulunca Atatürk
devletin halk devleti
olmasini, bir sahis
devleti olmamasini istiyordu.1961 ve 1982 anayasalari
bir bakima bürokratik seçkinleri
güçlendiren bir anayasaydi.
Darbelerin pesine
sivil hükümetin
yeni bir anayasa yapmasini istediler.
Atatürk
Islam dininin
dogmalar ve hurafeler bütünü
olarak görülmesine
karsiydi.
Atatürk ölmeden öncesine kadar bence demokrasinin altyapisini
hazirladi. Sivil anayasa ile ilgili
olarak kim yaparsa yapsin üzerinde anlasabilecegimiz bir
anayasa olmali. Biz din eksenli olarak bölünürsek
demokrasiyi hiçbir zaman sürdüremeyiz.
PROF DR AYHAN AKTAR
Milliyetçilik bir
ülkenin devamli bir ulus devletin
esas teskilat yapisini belirler. 1990 den sonra toplumda yeni ve seçkin
bir grup olustu. Yeni bir toplulugun ortaya çikmasi ciddi ve sosyolojik bir süreçtir. Turgut Özal dönemiyle
Aile sirketleri Anadolu da sanayi yönünde ortaya çikmaya basladilar. Devletin tesvikiyle
Anadolu da olusan
bu aile sirketleri artik
dünya standardinda isler yapiyorlardi. Bunalar zamanla gruplasarak TÜSIAD, TOBB, MÜSIAD i olusturdular.
Kemalizm’e tarihsel olarak bakildiginda
batililasmaci, çok pragmatik bir
ideolojidir. Kemalistlerin Atatürk’ün düsüncelerinin
yapilip
edilenlerden daha demokratik bir yorumu olabilirdi.
Derin
devlet ise, Demokrasi ile derin
devleti yanyana koydugumuzda birbirine
karismaz. Çünkü bizim çogu demokratik dedigimiz seylere karsidir.
Derin devletin bitmesiyle Türkiye
de demokratik otorite yerlesecektir.
PROF DR KEMAL KARPAT
Demokratiklesme ve modernlesme arasinda kuvvetli bag vardir. Ülkemizde modernlesme ayni zamanda kisisellesme öznellesme ile baslamistir. Yani Türk toplumunun degisimi gerek siyasi olarak gerek sosyal kültürel
alanda demokrasiyi kesinlikle istek haline getirdi.
Modernlesme deyince devaminda Laiklik geliyor. Laiklik halka dogru anlatilir ve tanitilir ise demokrasi ile bagdasir. Laiklik hayatin
günün
kosullarina göre hareket etmektir. Laiklik öncelikle
dini yok eden , din karsiti olarak görmemek gerekir. Demokrasinin bir toplumu ciddi manada
ilerlettigini gelistirdigini Ülkemizin son yirmi yilina bakarak örnek
verebiliriz.
Ahmet YILDIZ/Etkilesim Yayinlari