CUMHURIYETIN DEMOKRASIYLE IMTIHANI

CUMHURIYETIN DEMOKRASIYLE IMTIHANI

Fevzi BOZKURT
Politika


Türkiye artik o kadar Demokratiklestiki yakin tarihte olan olaylarin ve tarihin artik sorgulanmaya baslandigi bir ülke oldu. Tek bir resmi tarih anlayismümkün olmadiggibi, tek gayri resmi tarih anlayisinin da olamayacagi arkit kabul edilir hale geldi. Geçmiste, Cumhuriyetin ilan edildigi dönemlerde ve daha sonrasin da ülkemizde kadinlara, gayrimüslimlere ve diger etnik kökenli insanlara nasil davranildiginin ve nasil yasadiklari günümüzde artik konusulmaya ve sorgulanmaya baslandi. Bununla ilgili olarakta Yazar Ahmet YILDIZ yakin döneme farkli perspektiflerden bakan ve bu konularda uzman kisilerle yaptigisöylesilerde;
 
PROF DR SÜKRÜ  HANIOGLU:
Birinci Mesrutiyetin ilani ile Sultanin ve bürokrasinin yetkilerini azaltip bir meclis kurma fikri vardi. Buda Kanun-i Esasi nin ilani ile olabilecek bir seydi. Osmanli devleti üzerinde Tanzimat la baslayan bir dis baski vardi. Osmanli devleti Avrupa’nin bir parçasi olmak istiyordu. Avrupa da Osmanlidan Müslümanlarla gayrimüslimler arasindaki ayricaliklardan olusan farkliliklarin giderilmesini istiyordu. Avrupa o kadar abartiyordu ki artik taleplerin ardi arkasi kesilmiyordu. Hristiyanlar lehine ayricaliklar istenmeye baslaniyordu. Söyle bir durumda var. Türkiye’nin 1950 ve 1980 yillari arasinda nasil farklilik var ise 1878 ile 1908 arasinda da o kadar farkliliklar vardir. Siyasi partiler ve bazi ideolojileri temsil eden partiler pes pese kuruluyor.
Ittihat ve Terakki bir cemiyet statüsünden Firka sekline dönüsüyordu ve  1910  yilinin rakamlarina göre 360 bin tane üyesi olan siyasi parti seklinde islemeye basliyor. Sonuçta 2. Mesrutiyeti yapan  Ittihat ve terakki cemiyetidir.  Halk  firkasini olusturan insanlarda Kurtulus  savasinda  ciddi etkisi  olan  insanlardir.Tek  parti politikalari  içerisinde problemlerin  çözüm yaklasimlarinin degistirilmek istenmemesi , Türkiyede Demokrasinin gelismesi  açisindan  problem olusturuyor. Bu  konuda  Türkiye’nin bir seyler  yapmasi  lazim.Mesela artik  sivil  anayasanin yapilmasi lazim..Türkiye Türk  milli kimligini  demokratik kurulusu açisindan bölünme  korkusuna karsi  diger  gruplarin  kimlik algilamasini tehdit olarak görüyor. Osmanlinin son ikiyüz  yili gerileme ve yikilma  dönemidir  bunda bize  hainlik eden   etnik kökenli   insanlar ve gruplar olmustur. Bunlar bir takim batili ülkelerden destekler görmüslerdir.
 
Sonuç  olarak Türkiye’nin  sivil  bir anayasaya elbette ihtiyaci var, Fakat  toplumsal  dinamitler yeterli degilse  ne kadar iyi  bir anayasa  olursa  olsun Demokratik   yapiyi   olusturamiyorsunuz.Enteresandir  herkes Anayasayi  elestiriyor fakat kimse degistiremiyor.
 
Prof. DR  Alfred   STEPAN
Anayasa  Yasama Yürütme ve Yargi göçleri arasindaki  dengeyi saglamak bakimindan demokratik olmalidir. Anayasa herkesin hakkini ve hukukunu gözeten bir  anayasa  olmalidir. Türkiyede  Demokrasi  sürekli olarak   bir takim  kisitlamalara tabiidir.Türkiyedeki  anayasalarin hiç biri Demokratik bir   seçimden sonra  yapilmamistir. 1924 Anayasasi  devrimin pesine, 1961-1982 Anayasalari   ise  darbelerin pesine  yapilmistir.
 
Türkiyede  büyük bir  Anayasa  sorunu vardir.  Demokrasi tarihine  baktigimizda  demokrasilerin  çogunda din kavraminin  kimilerinin kamusal alan dedigi  sivil toplumun  içinde  yer bulur. Bu görüse  özellikle ABD ve  benzeri  ülkeler sicak  bakarlar  çünkü ülkelerindeki  yabanci  demokratik olmasi  çogunluklari kontrol   altinda tuttuklarindan  dolayidir. Demokrasilerde  Anayasa mahkemeleri  meclis tarafindan  yapilan bazi   düzenlemelerin  Anayasaya aykiri  olup olmadigini  tespit ederler.
 
Esitlik insanlarin birbirlerini birey olarak  kabul  etmeleridir. Buna  göre  esitlik dinde, dilde, giyimde   esitligi içermez. Örnegin   yüzde yetmisi   basörtüsü  takan toplumda  basörtülülerin Üniversite  girislerini,  Egitim  haklarini  sirf devletin  birlik ve bütünlügünü   korumak adina yasaklamak   devlete ve demokrasiye   zarar  verir.Demokrasi  sürekli bir sempati  ve  anlayisla  sürdürülmelidir. Önemli   olan mutlak tarafsiz ve isleyen bir devlete sahip  olmaktir.
PROF  DR. JON  ESPOSITO
Türkiye  laiklige bagliligini  sürdürürken ayni  zamanda  bunu dine  karsitliüzerinden kurmuyor.Gerçek  sekülerlik  çesitliliktir. Türkiye’deki  sekülerlik dine  karsi  tarafsiz degil, dinle problemi olan  bir  anlayisa dayanmaktadir. Türkiye’de bulunan  seküler elitler  tarafindan  devlet esit  vatandaslarin devleti  degil beyaz  Türklerin devleti olarak  görülüyor.
 
ABD  de ise eski tarz  sekülerler tamam  biz  seküler bir devletiz  Din ve devleti  ayirdik ama  siyasetle  din arasina  bir  ayrim koymadik derler.
 
Ben  Katolik olmama ragmen yetisme çagimda  Hristiyan manastirinda  kalirken  Islam’i incelemek  istememe  Müslümanlar bile anlam  veremediler. Profesör  oldugumda  özellikle  son derece seküler  olan  dogu kiyilarin da Üniversitede mümin olmam  sorgulaniyordu, bu degisti. Çünkü  benim  toplumumun önde gelen  avukatlar, doktorlar  bilim adamlari,  toplum önderleri  ateist olduklari  gibi  dindarda olabilmeyi  abes   görüyorlar.
 
PROF. DR. ANDREW  ARADO
Anayasa mahkemelerinin  tarihi  oldukça yeni olmasina ragmen  demokratik ülkelerin  çogunda  güçlü  Anayasa mahkemeleri  güçlü  bir demokrasiye  sahip  olmak için  sarttir. Anayasa mahkemeleri   demokratik olmayan bir kurum  degildir. Önemli  olan nokta  atanmis  olanlarinda  hesap verilebilirlik  durumunda olmasidir. Türkiyede yeni bir demokratik devrim  yasanmadi; Bu devrim  yasanmadan anayasayi  ancak  tadilat yaparak degistirirsiniz.Yeni  bir  Anayasa için  seçim kanunu  degisim  vb. gibi .AK parti  meclisteki uzlasma komisyonu  gibi  bir Anayasa  komisyonu  kursaydi  tüm  kamuoyunu ve  toplumun destegini  arkasina alarak  anayasayi  yapacakti. CHP bunun  iptali  için Anayasa  mahkemesine bile  basvursa Anayasa mahkemesi  bu  çogunlugu  göz ardi edemeyecekti.
 
Sonuç olarak  Anayasa  yapimindan önce  Türkiye  seçim kanununu degistirecek yeni  bir  seçim  yapmalidir. AK parti bu seçimden yeni bir anayasa yapmak istiyoruz ve bunu toplumun  her kesiminin  katilimiyla yapmak  istiyoruz demesi yeterlidir. Bu konuda sivil toplum  örgütlerinin  görüsleri  ise sadece tartismaya  katki  saglayabilir, referans olamaz.
 
DOÇ.  DR. AHMET  T. KURU
Dünyada  ortalama  yüz yirmi kadar  laik devlet var. Laik devlet  deyince devletin kendini  anayasal olarak tarafsiz  ilan etmesi, hiçbir  resmi dini  ilan etmemesini  anliyoruz.
 
Laik devletlerde iki tip laik  ideoloji  karsimiza  çikiyor. Dislayici laiklik, pasif laiklik . Dislayici  laiklige  Türkiye  ve Fransa  örnek  verilebilir. Pasif laikligörnek ise  Amerika’dir. Devletin  kamusal alanda pasif olmasi  dini, seküler  herhangi bir sembol, tutum ve davranisa karsi  dislayici davranmamasidir. Türkiye de demokratiklesme ne kadar artarsa laiklik  o kadar  iyi anlasilir Türkiye  o kadar demokratiklesir. Türkiyede demokratiklesme için ilk yapilmasi gerekenlerden biri  parti  içi demokrasi tesis  edilip  partilerin tek  adam  sultasindan kurtulmasidir.
 
PROF  DR.  AYSE  KADIOGLU
 
2. Mesrutiyetin ilani ile  ittihatçilar  öne çikmaya  basladilar.1908 den sonra iki  önemli  gelisme  var. Türkiyede demokrasi  tarihinde muhalefet  deyince ittihatçilarin karsisinda olan herkes oluyordu. Çünkü  dinciler ve liberaller  ayni kefeye konuyor ve bugünde hala devam ediyordu.
 
Milliyetçilik literatüründe  söyle  bir sey ortaya çikmistir Farkli  cografyalarda farkli milliyetçilikler vardir. Mesela  Almanya da disari atma seklinde milliyetçilik  var iken; Türkiye de kucaklayici asimile edici  Kürtleri asimile ederek teklestirmek gibi bir milliyetçilik var.
 
Cumhuriyetin ; önümüzdeki  bu AB sürecine girdigimizden beri bilgi  çaginda  yasadigimiz içinde askeri darbelerin çok  daha zor  olacagi , olursa da daha sofistike bir sekilde olacagi bunlara ragmen Cumhuriyetin demokratiklesmekte oldugunu görüyoruz.
 
Türkiye de  demokratiklesmeyi konusurken  kadinlar sadece  kurtulus  savasinda  cepheye mermi  tasiyarak  silah tasiyarak kahraman olmamislardir. Kadinlar ayrica siyasi  örgütlenmelerde de bulunmuslardir.
Cumhuriyetin  demokratiklesmesi  derken gerek Kürt, gerek alevi, gerek gayri Müslimler ve kadinlar açisindan bunlarin farkliliga dair mücadelelerini  görüyoruz.
 
DR. ÖMER  TASPINAR
 
Demokrasinin gelismesinde, güçlenmesinde öncelikle isleyen devam eden bir devlet olmasi gerekiyor. ortada bir devlet düzeni yoksa Ülkedeki etnik farkli gruplar arasinda bir çatisma var ise en azindan  bir emniyet düzeni saglanmamissa demokrasi  çok lüks  bir sey  anlamina geliyor. Türkiye bu konuda cumhuriyet  kurulmasiyla birlikte Ermenilerin, Yahudilerin ayrilmasi bakimindan sanssiz.
 
Demokrasinin konsolidasyonunda önemli olan seylerden biride  dis dinamiklerdir. Örnegin Amerika  Türkiye ye demokrasi için sözde destek veriyor, ama bir AB gibi degil. Sonuçta ABD Türkiye ye  stratejik açidan bakiyor her zaman beraber is  yapacagi istikrarli bir yönetim istiyor. AB için  Türkiye ye karsi böyle bir bakis açisi yok. AB  Türkiye ye karsi bize katilmak isteyen bir ülke ; demokrasiden vazgeçerse Türkiye yi almamamiz için bahane olur seklinde bir bakis açisi var.Türkiye de demokrasinin sürekli hale gelmesi için öncelikle ekonomik ve kurumsal yapinin olusturulmasi lazim.
 
SAHIN ALPAY
 
Türkiye olarak demokraside eski bir geçmisimiz var. 2. Mesrutiyeti esas alir isek  yüz yillik , çok partili hayati esas alirsak altmis yillik bir geçmisimiz var. Her ne kadar bu arada askeri darbeler olmus olsa da demokrasi olarak basarili bir geçmisimiz var.
 
Türkiye de  elit kesim özellikle  asker ve sivil bürokrasi arasinda demokrasiye güvensizlik var. Elit kesime göre demokrasi kontrollü olmazsa ülke parçalanir , bölünür  düsüncesi hakim. Türk halki kamuoyu yoklamalarinda büyük bir çogunlukla demokrasiyi benimsemistir.
Altmis sekiz kusagina göre insanlar ifade özgürlügüne , örgütlenme özgürlügüne  sahip olsunlar gerisi  önemli degildi. Demokrasiye inanmiyorlar hatta demokratik olmayan yöntemlerle Türkiye nin  daha adil ve kalkinmis bir toplum olacagina inaniyorlardi.
 
Sonuç olarak  Türkiye liberal bir demokrasiye dogru adim adim ilerliyor. Bu eninde sonunda tüm kurum ve kurallariyla olacaktir.
 
DOÇ.DR.JENNY WHITE
 
Bazi kadin haklari anlayisina göre 1930 larda kadinlara haklari verildi bazilarina göre ise bunlar sadece kamusal haklardir.1930-1940 larda kadinlara  verilen haklari savunanlar Atatürkçü kadinlar toplulugudur. Bazi gruplar ise bunlarin küçük bir kadin grubu oldugunu düsünürler. Tüm bunlar  demokrasinin ne oldugunu  bulmaya götürüyor. Türkiye deki bir çok kisi çogunlugu rahatsiz ettiginde azinligin  yasaklanabilecegine inanmaktadir.
 
Türkiyede insanlarin büyük bir kismi grup esasli kimliklerle sinirlanmistir. Ben solcuyum Atatürkçü yüm gibi.
 
ABD’de insanlar gruplara baglidir fakat orada Türkiyede ki gibi tek bir yere bagli kalinmayabilir. Farkli üç dört  kiliseye bagli olunabiliyor. Ama bu Türkiyede böyle degildir. Türkiye de demokrasinin yerlesmesi ve derinlesmesi için ; Bireysel haklara duyulan sayginin artmasi ve Bireysel  haklari  koruyan güvenilir bir çerçeve gereklidir.
 
PROF. DR. HÜSEYIN HATEMI
 
Türkiye de çogunluga bakacak olursak laiklik anlayisi çok yanlistir. Türkiyede ki laiklik anlayisinin demokratik  hukuk devletiyle  ilgisi yoktur.Ülkemizde dine  dini  kurumlara serbestiyetin önünde  laiklik anlayisi  vardir.Avrupada böyle  bir  sey  yoktur.En kati  laiklik dedigimiz  Fransa da bile  devlet  Katolik kilisesinin  tüzel kisiligine  dokunmamistir. Kilisede din dersi verilmesine  ve kilise mensuplarina din dersi verilmesine  devlet karismaz.
 
Ülkemizde bence ; laiklik, demokratik  hukuk  devletinde  dini sinirlayarak  degil tersine din hürriyetinin  güvencesidir. Laik devlet; sahislarin kamu  düzenini bozmadan herkesin  inancina  göre  yasama hürriyetini veren devlettir.
 
Sonuç olarak Türkiye de demokrasinin yerlesik  hale gelmesi için devletin laiklik anlayisinin  degistirilmesiyle  olur.
 
PROF. DR. MEHMET SEYITDANLIOGLU
 
Osmanli  devletinin kurulusundan  yikilisina  kadar geçen  dönemde  Türklerin orta  asyadan  getirdigi degerler Balkanlarda  karsilastiklari  hep  birer sentezdir. Osmanli  imparatorlugu toplum  yapisi  olarak Askeri Tebaa olarak ikiye ayirabiliriz.Tebaa Gayri Müslim (Hiristiyan-Museviler) ve Müslim olarak ayrilir. Askeri dedigimiz  sinif  ise devlet  kadilarini olusturanlardir.
 
Osmanlida  hukukun temelini seriat  hukuku  olusturmakla birlikte  örfi  hukukta son derce etkilidir. Bu yüzden Osmanliya  laik  bir imparatorlukta  derler.
 
Osmanlida degisik milletlerden, farkli dinlerden insanlar ve gayri Müslimler  hayatlarini millet sistemi denilen bir sistemle  yönetirlerdi. Gayrimüslim  Osmanli  vatandaslarinin devletle  iliskilerini patrikhane veya patrik  yürütürdü.Fransiz  ihtilaliyle demokrasi Avrupa’da  yayginlasmaya  basladi. Osmanli da ise Sened-i ittifak  ve  Tanzimat fermani  ile  basladi.
 
TANIL  BORA
 
Türkiye de Osmanlidan kalan Türk devlet gelenegi vardir.Demokrasinin geleneksellesmesi  ve  güçlü temellere  ulasmasi  açisindan  önemlidir. Fakat bu gelenegin  efsanelestirilerek milliyetçi söylem  ve  düsüncelere  çekilmesi bir zayifliga  neden  oluyor diyebiliriz.  Türkiye  ve  Avrupa’daki  bütün ülkeler açisindan ulus  devlet  kiskacindan kurtulup  demokratik  bir zemin olusturabilmesini tartismak ve Türkiye’den de aktif bir  sekilde desteklenilmesi  gereken bir süreçtir.
 
Türkiyede  demokrasinin yerlesmesinin  önündeki engel  resmi  ideoloji ve askeriyenin  vesayetçi yapisidir.Genel  vesayetçi ideoloji  toplumsal  öznelere, toplumsal  aktörleri hep  denetlemesi, kontrol  altinda tutulmasi  gereken bir gözle  baktiklarindan engel teskil ediyor.
 
PROF  DR   FEROZ AHMAD
 
Osmanlida Jön Türkler arasin da anayasayi olusturduklarinda farkli görüsler çikmaya basladi. Bunlar liberaller , Ittihat ve terakki cemiyeti  idi. Liberaller yerinde yönetime  inaniyorlarken  Ittihat ve terakkiciler merkeziyetçilige  inaniyorlardi. Ittihat ve terakkicilerin  temel amaci  Osmanlicilikti.
 
Kemalizm  ile  Ittihatçilik  arasinda  Kemalizm görüste temel  olarak  laik iken, Ittihatçilar  hiçbir  zaman laik devlet  düsünmemislerdi. Tam tersine  din, imparatorlugu  bir arada  tutan  önemli  bir  seydi. Kemalizm Türkiye ye bir çok  degisiklik  birakmistir. Bunlar laiklik, toplumu ve kadini  ataerkillikten kurtarmaktir.
 
Türkiyede demokrasinin  çogulcu bir  rejim  olarak görülmesi, düsünülmesi  demokrasideki zayifligi  gösteriyor. Türkiyede merkezi yönetimin  zayifligi  Türkiye’yi modernlestiremedi ve degistiremedi. Partiler arasi çok fazla çekisme vardi. Daha önce denenmemis olan partilere insanlar  oy  vermedi ve  AK parti  iktidara geldi. Buda insanlarin  AK partinin bir  programi ve  projelerinin olmasindan  dolayi iste  demokrasi budur.
 
ALTAN  TAN
 
Türkiye’de Güneydogu sorunu veya Terör sorunu olarak tabir edilen sorunlar aslinda Kürt sorunudur. Türkiye’de bu artik rahat bir sekilde söylenebiliyor. Türkiye’de demokratiklesme olmasi için Kürt sorununun çözülmesi lazim bunun yolu da Kürtlere kendi dillerini, geleneklerine,  kültürlerini, müziklerini,  hayatlarini her sahasinda kullandirtmaktan geçiyor. Kürtlerin olmadigi, yalniz Kürtler degil Abazalar, Çerkezler, Araplar ve benzeri sekilde diger halklarinda katildigi  bir demokrasi olmasi lazim. Bu halklar kendi  dillerini  hayatlarinin her aninda kullanmalari gerekir.
 
Sonuç  olarak Kürt dilinin  önündeki  bütün engeller  kaldirilmali, Ekonomik  ve  sosyal  rehabilitasyon  politikalari yapilmali. Bunlar  yapildigi  zaman tam  bir  demokratiklesme  saglaninca yeni  bir anayasa  ile  sözlesmeye  baglanirsa toplum  huzura  erecektir.
 
PROF DR.  HIKMET  ÖZDEMIR
 
Osmanlida padisahin, yöneticinin yetkilerini kisitlamak amaciyla  bir  parlamento konulmustur. Bizim  Anayasa  gelenegimizde devlet baskanina, hiç bir  sekilde parlamentoyu feshetme  yetkisi  verilmemistir. 1924-1961, 1982 anayasalarinda herhangi bir sekilde savasa girme karari parlamentoda alinir.Ülkede darbeleri sadece ordu yapmaz ,Bu konuda orduyu destekleyen darbeye zemin hazirlayan, sivil bürokratlar, akademisyenler,  ögretim üyeleri ve siyaset erbablaridir.Türkiyede darbe yapilmadan önce, asker darbeyi huzurun, güven ortaminin kalmadigi anarsinin hat safhaya çiktigi dönemde yaparak tekrar düzeni oturtunca sivil idareye teslim edecegini belirterek yapiyor. Fakat TSK nin 2002 den sonra hükümete karsi su hükümet gitsin bu gelsin tarzinda telkinde bulunmamasi TSK nin 1961,71,80 darbelerinde yasanan aci olaylardan ders çikardigi anlamina geliyor .
 
MEHMET ALKILIÇBAY
 
Her  sistemde elitler  mevcuttur.. Bu elitler arasinda  ancak  demokrasiyle denge  kurulur. Örnegin Amerika da seçim zamani elitler  çikarlarinin  uyustugu parti   tarafina  geçerler. Türkiyede ise demokrasicilik  oyunu var ama  buda tam degil. Türkiyede anayasadan, gelenekten gelen tabular var. Türkiyede  kimlik siyaseti var. Sen sucusun sen  bucusun  üzerinden siyaset  yapiliyor. Bunlardan vazgeçebilmemiz   için  bireyin ortaya çikmasi lazim.
 
Türkiyede  su an devam eden laiklik anlayisinin  laiklikle alakasi  yok. Türkiye  teokratik bir  ülke.Diyanet  isleri  baskanliginin varligi ile  Türkiye resmi bir din  seçmis durumda.Demokrasi aslinda farkliliklarin bir arada bulunmasi ve konusarak anlasmasidir. Türkiyede asker-siyaset iliskisinin olmamasi lazim.Hükümetin devletin  emrindedir.Elinde  silah var diye  siyasete müdahil  olamaz. Eger  böyle bir sey olacak  olursa  polisinde silahi vardir. Demokrasi olacaksa  askerin  siyasetle isi yoktur.
 
PROF DR MÜMTAZER TÜRKÖNE
 
Osmanlidaki parlamenter  demokrasi, dünyadaki en eski tecrübelerden biridir. Osmanli devleti içindeki Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, için ayri ayri parlamentolar vardir.Türkiye’nin  demokrasi tecrübesi  için, Osmanlidaki bu demokrasi tecrübesi çok anlamli çok köklü çok saglam hale gelmistir.Kemalizm , kendi içinde açmazlari olan , kendi içinde kendi sonunu getiren , tarihin gerisinde kalmis bir proje oldugunu gösteriyor.
 
Militan laiklik ile ilgili olarak, ideolojik tartismalarin, yönlendirmelerin bugünkü  toplumsal ihtiyaçlar karsisinda hiçbir anlami  kalmamistir. Militan laiklik anlayisi ile toplum  ilerleyemez.Türkiyede yapilan darbeler hep halk adina yapildi, halk adina  yönetime el konuldu denir,  huzur ve güven  ortamini  saglamak ve  siddeti bitirmek için denmistir.
 
PROF DR. MEHMET  ALTAN
 
Kemalizm’in  tam anlamiyla net  bir tanimi yoktur, ama  askeri bürokrasinin mevcut durumu  için pusuladir.
 
Biz darbelerin  hep ülke içinde  olan nedenlerle  ama bunun nedeni ülkemizin dünya sistemiyle  örtüsmedigi zaman, bu degisimi  yapmak  için askerin devreye girmesidir.
 
Kemalizm de demokrasi yoktur ama demokrasinin içinde Kemalist anlayis  ve partiler  bulunur. Türkiyede  su an 1930 lardan kalan anlayis ve bürokratik zümre  egemenligi kemaliz mi dayatiyor.
 
PROF DR.  METIN  HEPER
 
Osmanliya baktiginizda sadece bir  ulus devleti degil, sadece  Müslümanlarin  ve  Türklerin  degil bütün toplumun huzurunu saglayan devlettir.Türkiye  cumhuriyeti kurulunca  Atatürk devletin  halk  devleti olmasini, bir  sahis devleti  olmamasini  istiyordu.1961 ve 1982  anayasalari bir bakima bürokratik seçkinleri güçlendiren  bir anayasaydi. Darbelerin pesine sivil  hükümetin yeni bir  anayasa yapmasini  istediler.
 
Atatürk Islam dininin dogmalar  ve hurafeler bütünü olarak görülmesine karsiydi. Atatürk  ölmeden  öncesine kadar bence demokrasinin altyapisini hazirladi. Sivil anayasa  ile ilgili olarak kim yaparsa  yapsin üzerinde anlasabilecegimiz  bir anayasa olmali. Biz din eksenli olarak bölünürsek demokrasiyi  hiçbir zaman  sürdüremeyiz.
 
PROF  DR  AYHAN AKTAR
 
Milliyetçilik  bir ülkenin  devamli bir ulus devletin esas teskilat  yapisini  belirler. 1990 den sonra  toplumda yeni ve seçkin bir  grup olustu. Yeni bir toplulugun ortaya  çikmasi  ciddi  ve sosyolojik bir  süreçtir. Turgut  Özal  dönemiyle Aile sirketleri  Anadolu da sanayi  yönünde ortaya çikmaya  basladilar. Devletin tesvikiyle Anadolu da olusan bu aile sirketleri  artik dünya  standardinda isler yapiyorlardi. Bunalar zamanla gruplasarak TÜSIAD, TOBB, MÜSIAD i olusturdular.
 
Kemalizm’e  tarihsel olarak bakildiginda batililasmaci, çok pragmatik bir ideolojidir. Kemalistlerin Atatürk’ün düsüncelerinin yapilip edilenlerden daha demokratik bir yorumu olabilirdi.
 
Derin devlet ise, Demokrasi ile  derin devleti  yanyana koydugumuzda birbirine karismaz. Çünkü bizim  çogu demokratik dedigimiz seylere  karsidir. Derin devletin bitmesiyle  Türkiye de demokratik otorite yerlesecektir.
 
PROF DR KEMAL KARPAT
 
Demokratiklesme ve modernlesme arasinda kuvvetli bag vardir. Ülkemizde modernlesme ayni zamanda kisisellesme öznellesme ile baslamistir. Yani Türk toplumunun degisimi gerek siyasi olarak gerek sosyal kültürel alanda demokrasiyi kesinlikle istek haline getirdi.
 
 
Modernlesme deyince devaminda Laiklik geliyor. Laiklik halka dogru anlatilir ve tanitilir ise demokrasi ile bagdasir. Laiklik hayatin günün kosullarina göre hareket etmektir. Laiklik öncelikle dini yok eden , din karsiti olarak görmemek gerekir. Demokrasinin bir toplumu ciddi manada ilerlettigini gelistirdigini Ülkemizin son yirmi yilina bakarak örnek verebiliriz. 
                                                                                                                                                                                               Ahmet YILDIZ/Etkilesim Yayinlari
 
 

Benzer Kitaplar