Her sey bir rüyayla
basladi…
Daha çocuk yaslarinda ve ismi Yusuf olan bir çocugun gördügü rüyayla.
Tam 11 yildiz, günes ve ay gökten inip secde etmisti küçücük bedeninin
karsisinda. Daha gördügü rüyanin ne anlama geldigini bilemeyecek kadar küçüktü
Yusuf. Gördügü rüyanin peygamberlik müjdesi oldugunu anlayacakti babasi Hz.
Yakup’un rüyayi yormasiyla…
Lakin müjdeyi duyan
birisi daha vardi ki üvey anne Leyya idi. Duyar duymaz haset ve fitne kazanlari
kaynamaya baslamisti içinde. Leyya hem üvey anne hem de teyzedir Yusuf’a…
Bir baba sevdi
oglunu, Yusuf’unu. Öyle bir sevdi ki âsiklar gibi sevdi alni nur, yüzü nur,
düsleri nur olan Yusuf’unu. Diger 11 evladini da sevdi ayrim gözetmeksizin
ancak Yusuf evlattan öteydi. Baba peygamber anlatti ogluna kendisinden önceki
Allah elçilerini. Baba yüregi seziyordu evladinin basina gelecekleri çünkü
biliyordu seytanin en çok kardes kiniyle insana yaklastigini ve Yusuf’un on
kardesi de seytanin ithami ile karsi karsiyaydi. Kendisi de kardesi Ays
yüzünden bu diyarlara kadar kaçmak zorunda kalmisti. Yusuf’un rüyasindan
sonraki geceler uykusuz geçecekti Hz. Yakup için…
Birkaç gün sonra
seytan gelip üvey anne Leyya’ya üfledi fitnesini ve gitti. Leyya dedi ki kendi
kendine sen ne biçim annesin öz evlatlarin dururken nasil olurda göz göre göre
Yusuf’un kavmin basina geçmesini beklersin. Tedbirini al! Yusuf ölmeden büyük
oglun hükümdar olamaz git uyar evlatlarini.
Öyle yapti oda. Hemen
haber saldi geldi on kardes dizildiler yanina. Anlatti Yusuf’un gördügü rüyayi
ve Yakup’un rüyayi nasil yordugunu. Yusuf ölmezse babanizin emaneti size degil
de Yusuf’a teslim edecegini. Yarin oyun oynamaya giderken Yusuf’u da alin
götürün uzaklara sonrada bakin çaresine.
Sabah oldugunda on
kardes kandirdi henüz daha çok küçük olan Yusuf’u. Yusuf basina geleceklerden habersiz
kardesleriyle beraber hoplaya ziplaya, güle oynaya uzaklasti evinden. Biraz
sonra kendisini bin bir sirinlikle kandiran kardeslerin kendisine neler
yapacagini bilmeden. Kardeslerin hepsi durdu birden Yusuf’un etrafinda bir
halka oldular ve halka git gide daraldi ve Yusuf’un üstüne kararti çöktü.
Aglamaya basladi Yusuf çünkü dokuz kardes kendisini öldürme fikrindeydi…
Çöle aksam iniyordu.
Iniyordu on kardes evlerine. Birinin elinde kanli gömlek baslari önlerinde
yaklastilar babalarina. Tek tek saydi Yakup bir koku eksikti; Yusuf’un kokusu.
Sordu baba Yakup nerde Yusuf’um diye. En büyük kardes cevapladi oyun oynarken
her birimiz dagildik bir yere Yusuf’u da tembihledik bizden uzaklasma diye.
Sonra bir baktik ki Yusuf yok. Evet, baba onu aradim ama bulamadik. Sonra bir
tepeye çiktik akbabalari gördük o tarafa kostuk. Gördük ki kayalarin içinde kanli
bir ceset, paramparça. Besbelli bir kurt parçalamis Yusuf’u. Onu oraya gömdük görsen dayanamazsin diye. Ve
ondan geriye kalan su gördügün kanli gömlek.
Yakup’un yüregi
canlar canina, lime lime. Öptü, kokladi baba gömlegi, sürdü yanagina. Bu gömlek
Yusuf’umun gömlegi onun kokusu! Ah cigerparem, can parem Yusuf’um benim diye
inledi agladi agladi. Sonra döndü ogullarina. Bir kurda iftira atiyorsunuz, bu
nasil bir kurtmus ki Yusuf’u yemiste gömlek sapasaglam kalmis. Bir çizik bile
yok üzerinde.
Cebrail indi gökten
ve dedi ki Yakup’a Yüce Allah’in sana selami var oglun peygamberlik yolunun
çile basamaklarinda ilerliyor elbet bir gün birbirinize kavusacaksiniz…
Yusuf’u içi
olabildigince derin, karanlik, dar bir kuyunun yanina getirip atmisti içlerine
fesat islemis kardesler. Yusuf düsmemek için kollarini gerse de atmislardi
zalim kardesler acimadan. Tam kuyunun dibine düserken atasi Ibrahim’in duasini
hatirladi...
‘Hasbünallahi ve
nim’el Vekil.’
Allah’in emri üzerine
Cebrail çarpmadan indirdi Yusuf’u kuyunun dibine. Bir tas vardi kuyunun içinde.
Cebrail o tasi oturulabilir hale getirdi. Yusuf hava alsin diye kuyunun içini
genisletti. Meleklerden biri insan kiligina girip bir kandil yakti, Yusuf’a
hizmet etti. Kayaya çarpan dizi acimisti Yusuf’un. Annesini hatirlamisti. “Ben
her aci çektigimde anami anarim, anami ararim, anama aglarim” dedi. Kardesi
Bünyamin dünyaya gözlerini açtiginda gözlerini dünyaya kapamisti anasi. Ölen
anasina, kardesi Bünyamin’e ve babasi Yakup’a düsünüp düsünüp hasretlerinden
aglamaktadir Yusuf. Yusuf kuyuda hasret ve çile egitiminden geçerken babada
Yusuf’un hasretinin gurbetine adim adim yaklasmisti. Gurbet. Bir ucu baba bir
ucu ogul…
Kuyuda yedinci gün.
Medyen’den Misir’a dogru bir kervan yol sürmekte. Kervanbasi Lahitar ömür boyu
Medyen den Misir’a yük ve insan tasimis ve bir kere bile yolunu kaybetmemisti.
Sulari ha bitti ha bitecek. Öncü bagirdi “Ilerde bir su kuyusu sevinin dostlar.”
Diye. Birisi bakraci kuyuya indirdi ipi yukari çekmeye basladi. Zorlandi. Diger
arkadasini çagirdi. Ikisi birden çekmeye basladi. Bakraci tamamen
çikardiklarinda hayrete düstüler. Su beklerken su yüzlü bir çocuk. Ama öyle bir
çocuk degil bir Ay parçasi. Daha önce hayatlarinda böyle bir sey görmemislerdi.
Yusuf’a güzel demek, güzellige bile hakaretti. Yusuf öyle bir güzeldi ki bir
bakan bir daha gözünü onun güzelliginden alamiyordu.
Kervanci basi olup
bitene sasirdi. “Kuyularin su verdigini bilirdim ama çocuk verdigini ne gördüm
nede isittim.” Dedi.
“Hey çocuk söyle bana
in misin cin misin? Ne isin var bu kuyunun içinde, bu issiz çölde ne
ararsin?” “Efendim, kayboldum, susadim,
su içmek için kuyuya egildigimde düstüm. Evim yurdum bu kuyudur. Annemi topraga
verdim babami hasrete. Kavim kardes dersen kurt kus da kavimdir çali çirpi kardestir.
Bir sahibim var oda Rabbim’dir.”
Yusuf’u kuyudan
çikardi kervanci basi ve hemen ona bir nikap giymesini emretti. Elleri
zincirlendi, bir deveye bindirildi ve Sehre dogru yol alindi. Günlerce yol
sürüldü. Kervan bir mezarligin yanindan geçerken Yusuf annesinin mezarini gördü
bayilip deveden düstü. Ayildiginda elleri bagli annesinin mezarina gitti öyle
feryat edip agladi ki kervandakilerden bile onun feryadina aglayanlar oldu.
Kervancilardan biri Yusuf’un kervandan geride kaldigini görünce Yusuf’un yanina
geldi Yusuf’a bir tokat atip kervana geri getirdi.
Nil nehrinin yanindan
geçiyorlardi ki daha önce Nil’in böyle aktigini hiç gören olmamisti. Sanki
gökten su bosalmista bir anda nehrin suyu çogalmisti.
Yusuf Misir’a girer,
Misir’in gözbebegi Luksor Sehri. Misir azizi'nin gözdesi “ZÜLEYHA” Züleyha’nin
gözlerinde hayattan vazgeçisler.
Lahitar Yusuf’u 8 ay
kendi evinde hizmetli olarak kullandiktan sonra bir gün pazarda Misir azizi la
karsilasirlar. yaslidir ve genç esi
Züleyha’dan evlat sahibi olamamistir. Züleyha’nin gönlünü kazanabilmek
için Yusuf’u Lahitar’dan bir kese altin
karsiliginda satin alir. Lahitar’in tek bir sarti vardir kendisi yasadigi
müddetçe Yusuf her sene bir ay kendisinde kalmasi. Kabul etmisti Potifar, aldi
Yusuf’u her köleye yapilan bir madalyon yaptirdi. Madalyonun üstünde iki
kelimelik yazi, “ZÜLEYHA’NIN KÖLESI”
Potifar’in elinde bir
çocuk konaga dogru yürümekte. Züleyha’nin elinde bir demet nilüfer, konagin
kapisinda beklemekte. Çiçekler kime Züleyha?
Aman Allah’im bu ne
güzel sey? Bu ne sirin bir çocuk yaklas bakalim ne yaziyor madalyonunda? Henüz
eli uzanmadan Potifar seslendi bu çocuk artik senin kölen. Züleyha hemen
hizmetçileri çagirdi. Hemen bunu önce yikayin kokular sürün, yeni elbiseler
giydirin, karnini doyurun sonrada bana odaya getirin.
Züleyha Yusuf’u mutlu
etmek için elinden geleni yapiyordu sanki Yusuf Efendi Züleyha köleydi. Yusuf
ki 12 sinde bir çocuk Züleyha 23 ünde bir kadindi.
Gel zaman git zaman
büyüdü Yusuf. Yüzü daha da gittikçe güzellesti boyu serpildi. Züleyha ise ayni
Züleyha sadece alninda birkaç kirisiklik farkiyla.
Misir’da daha önce
görülmemis bir sey oluyordu efendi Züleyha köle Yusuf’a bir hediye veriyordu
hem basit bir hediye de degil. Misirli asil bir kadin Ibrani bir köleye degerli
bir yüzük veriyordu.
Derbederdi artik
Züleyha. Neye baksa nereye baksa gördügü sadece Yusuf. En çok da Yusuf’un
ellerini seyrederdi. Sirf Yusuf’un ellerini görebilmek için kâse kâse su
getirmesini ister, gelen kâsedeki suyu palmiye agacina dökerdi. Yusuf’un eli
ince ve zarif. Bir denizin üstünde yüzer gibi. Bir kez tutmayi denedi. Tam
tutacakken Yusuf elini geri çekti. Züleyha’nin içinde bir titreme. Bu elleri
görenin unutamayacagini, tutanin ise tutulacagini anladi. Yusuf’u çagirip
karsisinda sepet örmesini isterdi. Onu en yakindan seyretmenin en kolay yolu
buydu çünkü. Içinden neler söylemiyordu ki Yusuf’a. Züleyha bir an dokunmak
istedi Yusuf’a, çekti kendini Yusuf. “Sana sepet örerken yaptigin hatayi
gösterecektim” dedi Züleyha.
Yusuf o gün anladi
efendisinin hanimi Züleyha’nin kendisine baska bir niyet besledigini. Içine bir
korku düstü dua etti Allaha. “Rabbim beni kardeslerimden korudugun gibi bu kadindan
da koru.” Züleyha kor içinde Yusuf korku içinde.
Züleyha o günden
sonra Yusuf’a baska türlü bilenecekti artik. Yusuf ya benim, ya benim diyordu.
Dayanilmaz olmustu Yusuf’a olan sevdasi çareyi ölümde aradi. Nil’in
derinliklerine saldi kendisini. Ay isigi, yildizlar, suyun savki. Hepsi bir
anda Yusuf’a dönmüstü. Vazgeçti canina kiymaktan. Ölüm hem kolay degildi hem de
çare.
Yine bir seher vakti
hizmetçileriyle Nil nehrine dogru yürümektedir Züleyha. Mini minnacik bir kus
gelir konar tacinin üstüne. Bu ne bir kustur nede bir böcek ikisin arasinda bir
sey. Sorar hizmetçilerine Züleyha bu kusun adi nedir diye. “Bilmiyoruz efendim
ismi nedir cismi nedir kus iste” cevabini alir. Alir kusu avuçlarinin arasina
“Bundan sonra ismi Yusufçuk olsun” der.
Ve yusufçuk kusundan bir put yaptirir kendine.
Züleyha’nin bakislari
artik Yusuf’a karsi degismisti. Sefkatin yerini sehvet almisti. Bir gece
Potifar bu gece evde olmayacagini söylemisti. Züleyha hemen odasini
hizmetçilerine hazirlatip “Artik zamani geldi Yusuf bu gece benim” diyordu
kendi kendine. Ama bilmiyordu ki Yusuf bir peygamber ve ismet sifatina sahip.
“Ne oldu da gecenin
bir vakti çagirdi beni efendimin hanimi. Hem efendim bu gece evde de yok.” Dedi
kendi kendine Yusuf. Çaldi kapiyi girdi içeri Yusuf. Yusuf yatakta yatan
Züleyha dan önce on bir yildizi gördü rüyasini hatirladi.
Züleyha çagirdi
Yusuf’u yanina. Yusuf “Allah’tan korkarim sen benim efendimin karisisin. Beni
günahina ortak etme Allah seni islah etsin.” Dedi. Ne kadar ugrastiysa da ikna
edemedi Yusuf’u. Zindana attiririm seni dedi Yusuf’a o da çare etmedi. Yusuf
kapiya yöneldi çikmak için Züleyha da kostu kapiya Yusuf’un çikmasini
engellemek için. Arkadan Yusuf’un gömlegini tutunca yirtildi Yusuf’un gömlegi.
Tam kapi açildi ki karsilarinda Yusuf’un efendisi Züleyha’nin kocasi Potifar.
Isini erken bitirmiste ve dönmüstü eve.
“Nedir bu haliniz
gecenin bu vakti Yusuf’un ne isi var odamizda.” Dedi Potifar. Züleyha zangir
zangir titremekte, lakin bu titremesini tacize ugrayan bir kadin olarak
göstermektedir.
Apar topar divana
götürüldü Yusuf. Kadi uykusundan uyandirildi. Kâtip kagitlari kapip geldi. Sahitler tek tek huzura geldi. Yalana
sahitlik edildi. Divana ne gerek var suçlu belli Yusuf!!!
Gecenin bir vakti
uyandirilan kadi söze basladi ve olup biteni kim anlatacak dedi. Züleyha çikti
bir adim öne aglayarak basladigi sözlerine hiçkirikla bitirdi. Sahitlerin
hepsine ayni sözler ezberletilmis.
Söz sirasi Yusuf da.
Besmeleyle basladi sözlerine. Kadi arkani dön dedi Yusuf’a. Bakti ki Yusuf’un
gömlegi arkadan yirtilmis. “Eger kölenin gömlegi önden yirtilmis olsaydi
sizlere inanirdim ama belli ki kaçan Yusuf kovalayan Züleyha. Siz yalanci
sahitler yalan söylediginiz için bir hafta zindanda yatacaksiniz bu mesele
artik Potifar la karisi Züleyha arasindadir. Simdi dagilin.” Dedi.
Potifar Züleyha ya
siki bir samar atmayi düsünmekte fakat buna güce yetmemektedir. Itibari serefi
bes para olmustur. Züleyha ise vurdumduymaz hala Yusuf’u elde etmenin pesinde.
Üstüne kocasini azarlayip Yusuf’u zindana attirmadan senin koynuna girmem
demektedir Potifara.
Misir da bir fitne,
bir fesat, bir dedikodu, bir hayiflanma! Nasil olurda asil bir kadin kölesiyle
kocasini aldatmaya kalkar. Kendine yakisir birini bulamamis mi? Misir da o
kadar soylu erkek varken bir köleye mi muhtaç kalmis? Vah zavalli vah.
Koskoca bir sehir
Züleyha’yi kiniyordu. Züleyha hangi mazeretle karsilarina çikarsa çiksin
kimsenin inanmayacagini biliyordu. Hemen bir ziyafet tertipledi sarayda. Tüm
misirli kadinlari çagirdi. Hizmetçilerine Yusuf’u hazirlamalarini emretti.
Kadinlara ikram olarak getirilen turuncun yanina iyice bilenmis biçak konmasini
istedi. Tam o sirada Yusuf’u içeri getirin dedi ve Yusuf geldi. Kadinlar
Yusuf’un güzelligi karsisinda ellerinden akan kanin farkinda bile degiller. Lal
olmus diller kaskati kesilmis bedenler. Züleyha biraz daha bekleseydi kadinlar
bileklerini dograyacakti ki merhamete geldi ve Yusuf’u çikardi odadan.
“Affet bizi Züleyha.
Senin günahini almisiz. Senin yerinde kim olsa aynisin yapardi.” Dediler
Züleyha’ya. Hak verdi kadinlar Züleyha’ya. Fakat Züleyha bir seyi hesaba
katmamisti. Yusuf’un güzelligini görenler Yusuf’a sahip olmak isteyeceklerdi.
Züleyha geç farkina varmisti ama is isten geçmisti.
Hemen bir plan yapti
Züleyha. Yusuf kendisinden baskasina yar olmamaliydi. Ya kendisinin olacakti
yâda kimsenin. Züleyha ile birlikte sekiz yilan dilli kadin Yusuf’a iftira
atacaklardi. Hep birlikte yüksek kadinin huzuruna varip verdiler veristirdiler
Yusuf’a.
Kadi çagirdi Yusuf’u
ve sordu ona. “tanir misin bu kadinlari?” sadece birini tanirim dedi Yusuf.
Züleyha’yi. “Bu kadinlari taciz ediyormussun” dedi kadi. Yusuf Rabbim ’den
korkarim dedi Yusuf. “Suçunu kabul edersen seksen kirbaçla cezalandirilirsin,
inkâr edersen sonun zindandir” dedi kadi. Yusuf zindan benim için daha
hayirlidir dedi ve Misir tarihinin en kisa durusmasi bitti. Yüksek kadi kararini
açikladi. Ömür boyu zindanda kalacakti Yusuf.
Zindandakiler
haberini almisti Yusuf’un. Nasil olurda bir köle efendisinin karisina sarkardi.
Gelsin ona gününü gösterecegiz diye sikilmisti yumruklar. Ve Yusuf zindanda.
Yüzünde tebessüm. Zindana giren biri nasil tebessüm eder ki? Usulca bir duvarin
dibine oturup zindani seçmekle özgürlügü seçtin uyan bir diger rüyadan ey Yusuf!
Zindan artik
Medrese-i Yusufiye olmustur. Yusuf’un yanina gelen her mahkûm, her cani, her
eskiya, irsat olup geri dönmüstür. Yusuf’un agzindan çikan her harf her kelime mahkûmlarin
her birini farkli farkli diyarlara götürmüstür.
Yusuf rüyalari da yorumlamaktadir. Bir sabah uyanan ve birbirine yakin
rüya gören iki mahkûm hizlica Yusuf’un yanina geldiler ve rüyalarini
anlattilar.
Ilki; “var gücümle
kosuyordum. Arkamda bir aslan vardi elimde bir ayna. Aynayi simsiki tutuyordum.
Köpek gibi kosuyordum. Kosarken ayagim bir tasa takildi ve yüzükoyun yere
düstüm. Aynam yere düsüp param parça olmustu. Korktum. Sonra uyandim. Nedir bu
rüyanin mesaji.” Dedi. Yusuf “Ayna inançtir, köpek gibi kosmak aç gözlülük.
Aslan vicdan. Aynanin kirilmasi da ihanet ettiginin ve isledigin suçun
kefareti. Firavun seni idam ettirecek.
Sonra digerine döner
Yusuf ve söyle der. Sizin burada bulunmanizin nedeni firavuna karsi düzenlenen
suikastin içinde bulanmaniz degil mi? Tahkikat bitince suçlu olanda suçsuz
olanda ortaya çikacak. Suçlu bulanan asilacak suçsuz olan zindandan çikacak.
Kim suçlu çikacak diye merak ediyorsaniz söyleyeyim dedi.
Ikisi birden biz seni
kandirdik ve böyle bir rüya uydurduk diyerekten akillarinca Yusuf ile alay
ettiler. Aslinda ikisi de sonucu ögrenmekten korktuklari için böyle bir sey
dediler. Yusuf bu marifeti sayesinde zindanda herkesin üstadi olmustu.
Züleyha ise yaptigina
bin pisman olmustu hatta bir gece Yusuf’u görebilmek için zindana gidip
zindanciya bolca rüsvet verip Yusuf’u bir süre seyretmisti. Hatta dayanamayip
Yusuf’a bir mektup bile yazmisti. Ona olan askinin sadece sehvetle olmadigini
ona kara sevdayla tutuldugunu yazmisti ama bir türlü Yusuf’tan bir cevap
alamamisti. Dayanamayip ikinci bir mektup yazmisti ama ne yazik ki yine cevap
yok.
Misir’in firavunu
Ekinatu bir gece korkuyla uykusundan uyanmisti. Gördügü rüyanin sadece bir rüya
olmadigini düsünüyordu. Bu rüyanin bir mesaj oldugu besbelliydi. Rüyasini
vezirlere, âlimlere, misirdaki tüm ilim irfan sahiplerine anlatmisti fakat
kimse bu karisik rüyayi yorumlayamamisti. Öyle ki tüm misir firavunun rüyasini
konusur hale gelmisti. Cahil ve de bilgisiz halk sadece bir rüya oldugunu
firavunun bu kadar abartmasinin yersiz oldugunu düsünüyordu. Firavun derin bir
çikmazin içerisindeydi ki o sirada Yusuf ile zindanda beraber kalan ve
suçsuzlugu ortaya çikinca zindandan çikarilan kisi firavunun huzuruna vardi.
Firavuna Yusuf’tan bahsetti. Zindandayken Yusuf’a gördügü bir rüyayi anlatmis
Yusuf’ta kendisine özgürlügüne kavusacagini söylemisti. Ve olay aynen öyle
cereyan etmisti. Firavundan Yusuf’la görüsmek için izin istedi. Firavunda kabul
etti.
Saki Yusuf’un yanina
geldi ve firavunun bir riya gördügünü kimsenin bu rüyayi yorumlayamadigini
söyledi. Yusuf zindandan firavunun huzuruna aklanmadan çikmam. Firavuna geri
dön ve ona bana iftira atan kadinlari tekrar bir araya getirmesini ve benim
suçsuzlugumu açiga çikarmasini iste dedi.
Firavun hemen kurdu
mahkemeyi. Kadinlarin ikisi hariç hepsi hazirdir. Biri Nil’de bogulan Keftar
digeri ise Züleyha.
Kadinlarin her biri
tek tek itiraf ettiler yillar önce Züleyha ile birlesip Yusuf’a iftira
ettiklerine. En son Züleyha da gelip Yusuf’un suçsuz oldugunu söyleyince Yusuf
nihayet özgürlügüne kavusmus oldu.
Yusuf ile firavun
sarayin bahçesinde yürümeye basladilar. Firavun gördügü rüyayi anlatmaya
basladi. “Bir çöldeydim. Ayaklarim çiplak. Üzerimde kölelerin giydigine
benzeyen bir elbise perisan bir halde. Çölde parlayan günesin yakici sicakligi.
Öyle bir haldeyim ki iskeletten biraz sisman. Bir sahneye bakiyorum ve o
sahneyi çözmeye çalisiyorum. 7 zayif ve ciliz inek 7 semiz inegi yemekte. O
ciliz ineklerin açlik kokan nefeslerine kan kokusu karismis. Parçalara ayrilan
semiz ineklerinin aci dolu bagirislari… 7 kuru basak kirip geçirmektedir 7
yesil basagi ve sayiklayarak uyandim. Rüyamin ne mesaj içerdigini anlat bana
der Yusuf’a.
Yusuf baslar
anlatmaya; 7 sene topraklariniza bugday ve arpa ekersiniz. Elde ettiginiz
hasadi basaklarinda muhafaza edip taneleri çikarmazsiniz. Sadece ihtiyaciniz
olani çikartirsiniz. Digerlerini ise kurtlar yememesi için basaklarinda
muhafaza etmelisiniz. Gördügünüz semiz inekler ve yesil basaklar bu bolluk seneleridir.
Bu bolluk senelerinden sonra 7 sene siddetli kitlik ve kuraklik gelir. Bu 7
senede de önceki 7 seneden sakladiginiz hasilati yersiniz. Ancak tohumluk için
biraz muhafaza edersiniz. Gördügünüz zayif inekler ve kuru basaklar kitlik
seneleridir. Bu 7 seneden sonraki yil bolluk yilidir ki bol bol yagmur yagacak
her türlü gida yetisecektir.
Firavun Yusuf’u
dikkatle dinledikten sonra “Zindan da peygamber oldugunu söylemissin, birçok
kisiyi sohbetinle aydinlatip islah etmissin. Bu nur sözlerden bana da yok
mudur.” der ve Yusuf’la da baslarlar sohbete. En sonunda firavun Yusuf’a senin
peygamberligine ve de getirdiklerine iman ettim diyerek sarilir Yusuf’a…
Zindan çikisi, rüya
tabiri sonrasinda Yusuf’u vezir yapar firavun Ekinatu. Artik tüm Misir’in da kendisi
gibi iman etmesini istemistir Yusuf’tan. Yusuf bir konusma yapmistir Misir
ahalisine. Herkes duyar bu konusmayi Züleyha hariç. Çoktan kocasiyla beraber
Misir’i terk etmistir. Ve artik o bir müminedir…
7 yil imtihani
basladi en sonunda. Bereketle dolu 7 sene. Tipki rüyada oldugu gibi. Yusuf
rüyanin bir hikmetini kendine saklamisti. Kitlik kendisini kuyuya atan
kardeslerini Kenan sehrinden Misir’a getirecekti. Geldiler en sonunda, çiktilar
Yusuf’un huzuruna. Fakat taniyamadilar. Kardesleri dertlerin anlatmak için
Ibranice konusunca Yusuf hemen tanidi onlari.
Aradan tam 20 yil geçmisti. Kardesler Yusuf’un Misir Aziz’i oldugunu
hayal bile etmemislerdir.
Anlattilar dertlerini
Yusuf’a. Erzak satin almak için geldiklerini söylediler. Kenan sehrinde
peygamberligi ile bilinen Yakup’un çocuklariyiz dediler. Yusuf kaç kardes
olduklarini sordu kardeslere. Kardesler 12 kardes olduklarini, birinin
babalarinin yaninda oldugunu, diger kardeslerinin ise öldügünü söylediler.
Yusuf diger kardesinizde buraya gelmeden size itimat edemem dedi. Aranizdan
biri burada rehin kalacak digerleriniz ise diger kardesi almaya gidecek. Kura
çekildi. Ve kurada Yusuf’un ölümden kurtulmasini saglayan Semun çikti.
Kardesler bir ay
içinde alip getirdiler en küçük kardes olan Bünyamin’i. Yusuf kardesleri ikiser
ikiser ayri odalara aldi, tek kalan Bünyamin’ini de kendisiyle ayni odada
kalmasini buyurdu. Ve o gece anlatti Bünyamin’e kendisinin kardesi Yusuf
oldugunu. Bir plan yaptilar kardesi Bünyamin ile. Yusuf Bünyamin’i Kenan
sehrinden getiren ve Bünyamin’i korumak için Yakup’a Allah sözü veren
kardeslere bir ders vermekti.
Kardesler Misir dan
ayrilirken her birine bir deve yükü zahire verilmisti. Gizliden Bünyamin’in
çuvalina bir altin tas koymustu Yusuf. Sehrin çikisinda memurlar kardeslerin
pesinden gidip hepsini aramisti ve bulmuslardi tasi. Yusuf misir hükmü olmayan
fakat kardes Bünyamin’i alikoymak için bir hüküm vermisti. Bünyamin köle olarak
Misir da kalacakti!
On kardes simdi daha
bezgin. Nasil anlatacaklardi babalarina Bünyamin’i koruyamadiklarin. Bundan
yillar önce “onu koruruz” diye söz verip te Yusuf’u öldüren kardesler bugün
Bünyamin’in Misir’a köle olarak kaldigi haberini babalarina nasil vereceklerdi.
Yakup ki acisindan, kederinden o kadar aglamis ki artik kör olmustur. Ama çare
yok anlatmak zorundadir kardesler. Yakup’a olan biteni anlatinca içi buz
kesilmistir. Bir evladini daha kaybetmis Hz. Peygamber. Fakat Bünyamin’e
verilen hükmün Misir hükmü olmadigini, hükmü veren Misir Aziz’inin Yusuf
oldugunu anlamistir. Hak verdi Yusuf’una. Imtihanlardan geçen Yusuf simdi
kardeslerini imtihan ediyordu.
Bir mektup yazdi
ardindan ve kardeslere verdi. Gidip Bünyamin’i kurtarmamalarini ve mektubu da
Misir’in vezirine vermelerini istedi evlatlarindan. Kardesler tekrar huzurda,
Yusuf’a yalvarislar… Yusuf babasinin yazdigi mektubu okuyunca iyice bugulandi
gözleri. Hemen bir sofra hazirlatti kardeslerine. Ardindan Bünyamin gözüktü.
Sanki köle degil de bir prens gibi hizmet görüyordu. Kardesler olup bitenin ne
oldugunu Bünyamin’e sorunca dayanamadi söyledi. Misir azizi olan Yusuf sizin
yillar önce kuyuya attiginiz agabeyim Yusuf’tur. Odayi bir sessizlik ve telas
sardi. Yusuf bizi öldürecek! Ve kapidan göründü Yusuf, yüzünde çocuklugundan
kalan tatli tebessümüyle tek tek sarildi kardeslerine. Ben sizi affettim
kardeslerim artik babama kavusma zamanidir dedi ve düstüler yola.,
Önce kokusu girdi
Yusuf’un içeriye ardindan sesi ve sonra da kendisi. “Ben senin Yusuf’unum
geldim babam.” Diye fisildadi babasina. Agladilar yanaklarindan oluk oluk yas
aka aka. Çikardi gömlegini sirtindan sürdü babasinin yüzüne, yanagina ve
gözlerine. Bir anda açiliverdi kör olan gözler. Kardesler bir mucizeye daha
sahitlik ediyordu. Yusuf babasini ve kardeslerini alip Misir’a dönüyordu…
Yusuf’un kalbinin
derinliklerinden gelen bir ses “Haydi Züleyha’yi bul!” Sahi neredeydi Züleyha.
Aç midir? Susuz mudur? Ne yer? Ne içer? Yoksa bu Züleyha’yi bulma istegi de mi
bir imtihandi? Karar verdi Züleyha’yi bulacakti. Atlilar sardi dört bir yana.
Haber tez geldi. Züleyha bir virane bir köyde tek basina yasarmis. Kimisi deli
dermis ona kimisi meczup. Yusuf kardesi Bünyamin ile yola koyuldu Züleyha’nin
kaldigi köye dogru.
Buldu Züleyha’yi
Yusuf. Çaldi kapiyi usulca. Ben geldim Züleyha yandigin kadar yakamadigin,
Misirli kadinlarin görünce parmaklarini kestigi, Allah’in kölesi peygamber olan
Yusuf geldi. Girdiler içeriye konustular eskiden. Züleyha “Artik anladim ki
kula köle olunur ama âsik olunmazmis. Ben seni sen için sevmistim. Meger
sevilen Allah için sevilirse güzelmis. Var git yoluna artik benden sana hayir
gelmez” demisti. Züleyha’nin aski beseri asktan Ilahi aska vukuu bulmustu.
Züleyha Yusuf için atasi olan peygamber Ibrahim’in atesi gibi imtihandi kendisi
için. Konusmanin sonunda Züleyha yere yigilmisti agzinda tek bir ses yankilanir
“YUSUF SEN BANA KÜLLI HARAMSIN! HARAM !...
ASKIN MEALI 1 - YUSUF VE ZÜLEYHA
SINAN YAGMUR
KARATAY AKADEMI YAYINLARI
2012