Anayasa madde
148:
Anayasa degisikliklerinde, teklif ve oylama çogunluguna ve ivedilikle
görüsülemeyecegi sartina uyulup uyulmadigi hususlari ile sinirlidir.
*** AIHS kapsamindaki hak
ve özgürlükler kamu gücü tarafindan, ihlal edildigi iddiasiyla Anayasa
Mahkemesine basvurulabilir. Basvuruda
bulunulabilmek için olagan kanun yollarinin tüketilmis olmasi sarttir.
*Üç
Istisna Disinda Parlamento Kararlari Anayasa Mahkemesinin Denetimine Tabi
Degildir.
Bu
istisnalar TBMM Içtüzügü,
Dokunulmazligin kaldirilmasi,
ve
milletvekilliginin düsmesi kararidir.
Zira kamu hukuku organi
olarak Anayasa Mahkemesinin yetkisi bir ‘’genel yetki‘’ degil, ‘’ verilmis bir
yetkidir’’. Örnegin savas ilani kararini, olaganüstü hal ilan kararinin
onaylanmasi kararini denetleyemez. Parlamento kararlari bir idari islem degil, yasama islemi
olduklari için Danistay ve idare mahkemeleri tarafindan denetlenemezler.
Zira parlamento
kararlarinin önemli bir kismi parlamentonun içyapisina ve çalisma düzenine
iliskindir. Diger bir kismi ise TBMM ile yürütme organi arasindaki iliskilere
iliskindir.
Parlamento
Kararlarinin Denetlenemeyecegi Kuralinin Anayasa Mahkemesi Tarafindan Asilmasi:
‘’Içtüzük Düzenlemesi Niteligindeki Diger Meclis Kararlari’’ Içtihadi
Içtüzük,
yasama dokunulmazliginin kaldirilmasi, milletvekilliginin düsmesi kararlari
disindaki parlamento kararlari Anayasa Mahkemesi tarafindan denetlenemez.
Ancak, Anayasa Mahkemesi bu denetim yasagini, zaman zaman parlamento
kararlarini ‘’ içtüzük düzenlemesi niteliginde’’ görerek asmaktadir.
Anayasa Mahkemesi sadece
‘’Içtüzük’’ veya ‘’Içtüzük degisikligi’’ ismini tasiyan islemleri degil,
kendisinin ‘’ Içtüzük Düzenlemesi’’ niteliginde gördügü diger parlamento
kararlarini da denetlemektedir.
ELESTIRI:
Kanimizca, Anayasa Mahkemesinin parlamento kararlarini ‘’içtüzük düzenlemesi’’
niteliginde sayip, bunlari denetleme yetkisini kendisinde görmesi yanlistir. Anayasa
Mahkemesi TBMM kararlarina karsi açilmis iptal davalarinda aslinda bu TBMM
kararlarinin Içtüzüge uygun olup olmadiklarini denetlemektedir. Anayasa
Mahkemesi bir TBMM kararinin Içtüzüge aykiri olarak alindigi kanisinda ise, bu
TBMM kararini ‘’eylemli bir içtüzük düzenlemesi niteliginde’’ görmekte ve onu
iptal etmektedir.
TBMM’NIN GÖREV VE YETKILERI
Buna göre TBMM’nin sahip oldugu
yetkiler su sekilde sayilabilir:
1.
Kanun koymak, degistirmek ve kaldirmak (m.87,88,89)
2.
Cumhurbaskanini, Cumhurbaskani
yardimcilarini ve bakanlari denetlemek (m.98,105,106/5,6).
3.
Bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini
görüsmek ve kabul etmek (m.87,161).
4.
Para basilmasina karar vermek (m.87).
5.
Savas ilanina karar vermek (m.87,92)
6.
Milletlerarasi anlasmalarin onaylanmasini
uygun bulmak (m.87,90)
7.
Genel ve özel af ilanina karar vermek (üye
tamsayisinin beste üçü ile) (m.87).
Anayasanin diger
maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek.
1. KANUN KOYMAK
1982
Anayasasinin 87’nci maddesine göre ‘’kanun koymak, degistirmek ve kaldirmak’’
TBMM’nin görev ve yetkisidir.
TEKLIF
Anayasamizin
88’inci maddesine göre, ‘’ kanun teklif
etmeye milletvekilleri yetkilidir’’. Istisnaen
bütçe kanun teklifini verme yetkisi Cumhurbaskanina aittir.
Anayasa bir minimum
sayi belirtilmedigi için bir milletvekili bile kanun teklif etmeye yetkilidir.
Kanun teklifinin altinda teklifi veren milletvekili veya milletvekillerinin
imzasi bulunur. Kanun teklifleri de gerekçesiyle
birlikte TBMM Baskanligini verilir. Kanun teklifleri de Baskanlikça dogrudan
dogruya komisyonlara havale edilir. Komisyonlar (sartlarina uyan veya uymayan)
sartlarina uymayan kanun tekliflerini sahiplerini tamamlatmaya yetkilidirler (Içtüzük
m.74)
Reddedilen Kanun Teklifleri: TBMM tarafindan
reddedilmis olan kanun tekliflerinin ayni yasama dönemi içinde yeniden
verilebilmeleri için bir
tam yilin geçmesi gerekir.
GÖRÜSME:
Görüsme
safhasi da kendi içinde ‘’ komisyonda
görüsme’’ ve ‘’Genel
Kurulda görüsme ‘’ olmak üzeri ikiye ayrilir.
NOT: Bir kanun teklifi hakkindaki komisyon
raporunun görüsülebilmesi için, her seyden önce, Genel Kurulda ‘’ toplanti yeter sayisi’’nin
olmasi gerekir. Bu sayi daha önce gördügümüz gibi, Anayasanin 96’nci maddesi
uyarinca üye tamsayisinin en az üçte biri, yani 200 milletvekilidir.
Toplanti ve Karar Yeter Sayisi (m.96)
TBMM yapacagi seçimler dâhil
bütün islerinde üye tamsayisinin üçte biri ile toplanir. TBMM Anayasada baskaca
bir hüküm yoksa toplantiya katilanlarin
salt çogunluguyla karar verir; ancak karar yeter sayisi üye tam sayisinin dörtte birinin bir
fazlasindan az olamaz.
DEGISIKLIK
ÖNERGELERI
Milletvekilleri
tarafindan her madde için en fazla yedi önerge
verilebilir. Degisiklik önergeleri kanun tekliflerinin basili
dagitilmasindan itibaren Baskanliga verilebilir. Bu asamada bir milletvekili
dahi degisiklik önergesi verebilir. Ancak teklifin görüsülmesine baslandiktan
sonra degisiklik önergesi verilebilmesi için en az bes milletvekilinin
imzasinin bulunmasi gerekir.
Kanunlarin
Yayini:
Anayasaminiz 89’uncu maddesi ‘’ Cumhurbaskani, TBMM’nin kabul ettigi kanunlari 15 gün içinde Resmi Gazetede yayinlanir.
Bir kanunun
uygulanabilmesi için, Cumhurbaskani tarafindan
Resmi Gazetede yayinlanmasi gerekli bir sarttir; ama yeterli bir sart degildir.
Bir kanunun uygulanabilmesi için yürürlüge girmesi de gerekir. 10 sayili Resmi
Gazete Hakkinda Cumhurbaskanligi Kararnamesinin 7’nci maddesine göre
‘’kanunlar…, ayrica bir yürürlülük tarihi belirtilmemis ise Resmi Gazete’ de
yayimlandigi gün yürürlüge girer’’.
NOT:
2017 Anayasa degisikliginden önce Anayasada Gensoru kavrami vardi.
CUMHURBASKANINI,
CUMHURBASKANI YARDIMCILARINI VE BAKANLARI DENETLEMEK
Yasama organinin en
önemli görevlerinden birisi hiç süphesiz yürütme organini denetlemektir.
Parlamenter hükümet
sistemlerinde bu denetim, oldukça güçlüdür ve bakanlar kurulunu görevden almaya
kadar gider. Bu sistemlerde yasama
organi, soru, genel görüsme, meclis arastirmasi, meclis sorusturmasi ve gensoru
gibi usullerle yürütme organini denetler. Baskanlik sistemlerinde ise
yasamanin yürütme üzerindeki denetimi, parlamenter hükümet sistemlerine göre
zayiftir; ama yine de bir denetim vardir. Parlamenter hükümet sistemi ile
baskanlik sistemleri arasinda denetim bakimindan temel fark, baskanlik sistemlerinde
gensorunun olmamasidir. Bu sistemlerde yasama organi, güvensizlik oyuyla
baskanin görevine son veremez. Ancak baskanlik sistemlerinde de yasama
organlari, sinirli sayida da olsa, yasama üzerinde etkili denetim araçlarina
sahiptir. Örnegin ABD’de Kongre, Baskani ‘’meclis
arastirmasi’’ ve ‘’impechment (suçlama)’’ usulleriyle denetleyebilmektedir.
Ibid usulünde Baskani görevden almasi da mümkündür. Ancak bu siyasi sebeplerle
degil, cezai sebeplerle (bir suç isledigi iddiasiyla) isletilebilecek bir
usuldür.
Tarihsel Bilgi:
1982 Anayasasi, TBMM’nin, Hükumeti denetleme araci olarak, soru, genel görüsme,
Meclis arastirmasi, Meclis sorusturmasi ve gensoru olmak üzere toplam bes yol
öngörmüstü. Bunlarin ilk üçü hükümetin düsmesine yol açmayan usullerdi. Bu
nedenle etkililikleri oldukça sinirliydi. Meclis sorusturmasi usulü, Basbakanin veya bir bakanin
düsmesine yol açabilirdi. Basbakan yüce divana sevk edilirse, Hükümet
istifa etmis sayilmaktaydi. Ancak, Meclis sorusturmasi usulü, Basbakan ve
bakanin ‘’siyasi’’ degil, ‘’ cezai’’ sorumluluklariyla ilgiliydi. Meclis
sorusturmasi usulü, bu sebeple TBMM’nin Hükumeti siyasal anlamda denetlemesine
imkan vermezdi. Ülkemizde, TBMM’nin, Hükumeti siyasal bakimdan etkili bir
sekilde denetlemesinin ve Hükumetin TBMM karsisindaki siyasal sorumlulugunu
gerçeklestirmenin tek yolu ‘’gensoru ‘’ idi.
YAZILI SORU
Anayasamizin 98’inci
maddesinin eski seklinde yazili ve sözlü olmak üzere iki tür soru usulü vardi.
98’inci maddenin 21 Ocak 2021 tarih ve 6771 sayili Kanunla degisik yeni sekil
sadece ‘’yazili soru’’ usulüne yer vermistir.
Maddenin yeni sekline göre ‘’ yazili soru, yazili olarak en geç onbes gün
içinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin, Cumhurbaskani yardimcilari ve
bakanlara yazili olarak soru sormalarindan ibarettir.
GENEL GÖRÜSME
Toplumu ve
Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, TBMM Kurulunda
görüsülmesidir.
TBMM Içtüzügüne göre
(m.102), genel görüsme
açilmasi, siyasi parti gruplari veya en az yirmi milletvekili tarafindan TBMM Baskanligina
verilen bir önergeyle istenebilir. Genel görüsme açilip açilmayacagina
TBMM Genel Kurulu, isaretle
oylama suretiyle verir.
MECLIS
ARASTIRMASI
Meclis
arastirmasi, belli bir konuda bilgi edinmek için yapilan incelemeden ibarettir.
TBMM Içtüzügüne göre,
‘’Meclis arastirmasinin açilmasinda genel görüsme açilmasindaki hükümler
uygulanir’’
Önerge Meclis
Baskanligina verilir. Meclis arastirmasi açilip açilmayacagina Genel kurul
isaretle oylama suretiyle karar verir.
MECLIS
SORUSTURMASI
Meclis
sorusturmasi, Cumhurbaskani yardimcilari ve bakanlar hakkinda 106’nci maddenin
besinci, altinci ve yedinci fikralari uyarinca yapilan sorusturmadan ibarettir.
Fonksiyonu: Cumhurbaskani
yardimcilari ve bakanlari yargi organi tarafindan tahrik edilebilecek düzmece
suç sorusturmalarina karsi; diger yandan da, yargi organi yürütme organina
karsi korur.
Kimler hakkinda Meclis sorusturmasi istenebilir?
Cumhurbaskani yardimcilari ve bakanlar hakkinda istenebilir.
Konusu:
‘’Cumhurbaskani yardimcilari ve bakanlar hakkinda görevleriyle ilgili suç
isledikleri iddiasiyla’’ basvurulabilir. Cezai
sorumluluk ile ilgili bir usuldür. Bu nedenle meclis sorusturmasi,
cumhurbaskani yardimcilari ve bakanlari görevde bulunduklari sirada
görevleriyle ilgili cezai sorumluluklarinin arastirilmasini saglayan bir
denetim aracidir.
Burada ‘’görevleriyle
ilgili suç’’ kavramina açiklik getirmek gerekir. Cumhurbaskani yardimcilari
ve bakanlar, TCK’nin uygulanmasi bakimindan kamu görevlisi sayilirlar. Zimmet,
irtikap, rüsvet alma, görevi kötüye kullanma, göreve iliskin sirrin
açiklanmasi, kamu görevlisinin ticareti, kamu görevinin terki, resmi belgede
sahtecilik gibi suçlarin bakanin görevliyle ilgili olarak islenmesi durumunda,
meclis sorusturmasi usulüne konu olacaklarini söyleyebiliriz.
Meclis
Sorusturmasi Açilmasi Istemi: ‘’ Cumhurbaskani yardimcilari ve
bakanlar hakkinda görevleriyle ilgili suç isledikleri iddiasiyla, TBMM üye tamsayisinin salt
çogunlugunun verecegi önergeyle sorusturma açilmasi istenebilir.’’
Meclis
Sorusturma Açilmasi Isteminin Görüsülmesi: ‘’Meclis, önergeyi en
geç bir ay içinde görüsür ve üye
tamsayisinin beste üçünün gizli oyuyla sorusturma açilmasina karar
verebilir’’
Meclis
Sorusturmasi Komisyonu: Meclis sorusturmasi açilmasina karar
verilmesi halinde, sorusturmayi yapmak üzere bir komisyon kurulur. Bu komisyon on bes kisiden kuruludur. Komisyonun
bu on bes üyesi ‘’Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oraninda komisyona
verebilecekleri üye sayisinin üç kati olarak gösterebilecekleri adaylar
arasindan her siyasi parti için ayri ayri ad çekme suretiyle’’ tespit edilir (m.106/6).
‘’ Komisyon, sorusturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis
Baskanligina sunar. Sorusturmanin bu sürede bitirilmemesi halinde, komisyona
bir aylik yeni ve kesin bir süre verilir.
Komisyon
Raporunun Genel Kurulda Görüsülmesi: Komisyonun neticede
hazirlayacagi sorusturma raporu, Meclis Baskanligi tarafindan bastirilarak
hakkinda sorusturma açilmasi istenen Cumhurbaskani yardimcisi veya bakana
derhal gönderilir. Rapor, Meclis Baskanligina verildigi tarihten itibaren on
gün içinde TBMM üyelerine dagitilir ve dagitimindan itibaren on gün içinde Genel
Kurulda Görüsülür.
Yüce Divana
Sevk Karari: Görüsmeler tamamlandiktan sonra Komisyon raporu Genel
Kurulda karara baglanir. Genel Kurul, Cumhurbaskani yardimcisi ve bakanin ‘’
Yüce Divana sevkine’’ ancak
üye tamsayisinin üçte ikisinin (=400 milletvekili) gizli oyuyla karar
verebilir (AY, m.106/7)
Gensoru nedir?
Gensoru, Türkiye Büyük Millet Meclisinde basbakana veya bakanlardan
birine, milletvekilleri tarafindan açilan, sonunda sorusturma yapilmasi
istenebilen soru, istizah. Hukukta gensoru, Parlamenter sistemin siyasal
sorumluluk ekseninde temel güvencesidir.
Gensoru Anayasada vardir. 99. Madde. Gensoru
önergesi, bir siyasi parti grubu adina veya en az yirmi milletvekilinin
imzasiyla verilir. Gensoru önergesi, verilisinden sonraki üç gün içinde bastirilarak üyelere
dagitilir; dagitilmasindan itibaren on gün içinde gündeme alinip alinmayacagi
görüsülür.
BÜTÇE
KANUNU
‘’Temsilsiz vergi olmaz’’ ilkesi ilk defa
Ingiltere’de dogmustur. Bu ilke vergilerin ancak kanunla koyulabilecegi
ilkesine, yani ‘’kanunsuz vergi olmaz’’ ilkesine yol açmistir. Bütçe kanunu,
harcamalarin kanuniligi ilkesi saglamaktadir.
Madde 161’e göre, ‘’Bütçe kanunlarina, bütçe ile ilgili hükümler disinda
hiçbir hüküm konulamaz’’(m.161/son). Buna ‘’bütçe kavalyesi yasagi’’ denir. Bu
su demektir ki bütçe
kanunuyla mevcut kanunlarda bir degisiklik yapilamaz. Bu kurala aykiri
bütçe kanunu hükümleri, iptal davasi açilmasi durumunda Anayasa Mahkemesi
tarafindan iptal edilmektedir.
Bütçe ‘’yillik’’ tir. Mali yil baslangici kanunla belirlenir
(m.161’2)
KESIN
HESAP KANUNU
TBMM, ‘’ dogal olarak bu kanunun uygulanmasini denetleme yetkisine de
sahiptir’’. Bütçenin denetlenmesi, gelirlerin toplanmasinin ve harcamalarin
yapilmasinin bütçeye uygun olup olmadiginin incelenmesidir. Bu denetim TBMM adina Sayistay
tarafindan yerine getirilir.
PARA
BASILMASINA KARAR VERMEK
TBMM’nin bir diger yetkisi ‘’para basilmasina karar vermek’’ tir. TBMM
bu yetkisini ‘’kanun’’ biçiminde kullanir.
SAVAS
ILANINA KARAR VERMEK
Anayasamizin 87’nci maddesine göre TBMM’nin diger bir görev ve yetkisi
‘’ savas ilanina karar vermek’’ tir. Tipik bir egemenlik yetkisidir. Bu
yetkinin TBMM’ye verilmesi bakiminda anlamlidir.
TBMM’ye verilen yetki ‘’savas ilanina… izin verme yetkisi’’dir.
Anayasamizin 92’nci maddesi, TBMM’nin savas ilanina izin verme yetkisini
sinirlandirmistir. TBMM,
ancak ‘’milletlerarasi hukukun mesru saydigi hallerde savas ilanina’’
yetkilidir.
Türk
Silahli Kuvvetlerinin Yabanci Ülkelere Gönderilmesinde veya Yabanci Silahli
Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunmasina Izin Verme Yetkisi:
Anayasamizin 92’nci maddesi, TSK’nin yabanci ülkelere gönderilmesine
veya yabanci silahli kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasina izin verme yetkisini
TBMM’ye vermektedir. Bu
karar bir kanun degil, bir ‘’parlamento karari’’ dir. Örnegin böyle bir karar Anayasa
Mahkemesi tarafindan denetlenemez. Bu konuda özel bir karar yeter sayisi
öngörülmemistir.
Toplantiya katilan üyelerin salt çogunluguyla, yani adi(olagan) çogunluguyla
alir.
TBMM tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir silahli saldiriya
ugramasi ve bir sebeple silahli kuvvet kullanmasina derhal karar verilmesinin
kaçinilmaz olmasi halinde Cumhurbaskani da TSK’nin kullanmasina karar
verebilir.
MILLETLERARASI
ANDLASMALARIN ONAYLANMASINI UYGUN BULMAK
Anayasamizin 87’nci maddesine göre TBMM’nin diger bir görev ve yetkisi
‘’ milletlerarasi antlasmalarin onaylanmasini uygun bulmak’’ tir.
Görüsmeler yapma ve andlasma metnini tespit etme yetkisinin kime veya
hangi organa ait oldugunu gösteren bir hüküm yoktur. Ancak uygulamada andlasma yapma
yetkisinin yürütme organina ait oldugu kabul edilmektedir.
‘’milletlerarasi andlasmalarin
parafe edilmesi, imzalanmasi, nota teatisine konu teskil etmesi veya bu
andlasmalara katilma bildirilerinin yapilmasi için atanacak TC temsilcileri ve
bu temsilcilerin yetkileri, Cumhurbaskani karariyla belirlenir. Bu kararlar,
Resmi Gazete’ de yayimlanmaz’’.
MILLETLERARASI
ANDLASMALARIN ONAYLANMASI
Andlasmalari onaylama ve
yayinlama yetkisi ise Cumhurbaskanina verilmistir.
Andlasmalarin Onaylanmasinin Kanunla Uygun Bulunmasi: Cumhurbaskaninin
bu onaylama yetkisini kullanabilmesi için, TBMM’nin andlasmanin onaylanmasini
bir kanunla uygun bulmasi gerekir.
Milletlerarasi andlasmalarin onaylanmasi bakimindan milletlerarasi
andlasmalar bakimindan ikili bir ayrim yapmak gerekir.
-Onaylanmasi için kanunla uygun bulunmasi gereken andlasmalar
-Onaylanmasi için kanunla uygun bulunmasi gerekmeyen andlasmalar
Onaylanmasi
Için Kanunla Uygun Bulunmasi Gereken Andlasmalar :
‘’ TC adina yabanci devletlerle ve milletlerarasi kuruluslarla yapilacak
andlasmalarin onaylanmasi, TBMM onaylanmayi bir kanunla uygun bulmasina baglidir.
TBMM uygun bulmayi bir kanunla kabul ettikten sonra, Cumhurbaskani
andlasmayi onaylayacak ve yayinlayacaktir.
Onaylanmanin
Uygun Bulunmasi Kanunun Kabul Edilmesi: Cumhurbaskani tarafindan TBMM Baskanligina gönderilir. Bu kapsamdaki
hazirlik çalismalari Disisleri Bakanligi tarafindan yürütülür. TBMM, uygun bulma iradesini
‘’parlamento karari’’ degil, ‘’kanun’’ biçiminde açiklar.
Kanun teklifleri Genel Kurulda görüsülür ve andlasmanin bir bütün olarak
kabul veya reddedilmesi için oylama yapilmalidir. Yani andlasmanin bazi
maddelerinin onaylanmasini uygun bulunmasi, diger bazi madderlerinin ise uygun
bulunmamasi yoluna gidilmez. Andlasmalarin uygun bulunmasina dair kanunun
oylamasinda açik oylama yapilir.
Kanunlar gibi tarih ve numara alir. Resmi Gazetede yayinlanir. Onay
kanunlari üç maddeliktir. Birinci
madde andlasmanin onaylanmasinin uygun bulundugunu belirtir. Ikinci madde
yürürlüge giris tarihi, üçüncü madde ise kanunlarin yürütülmesine iliskindir.
NOT: Uluslararasi andlasmalarin onaylanmasi
Cumhurbaskanina ait, onaylanmanin uygun bulunmasi ise yasamaya aittir.
(Meclise)
NOT: Meclis uluslararasi andlasmayi uygun bulma
kanunuyla sekil bakimindan inceleyebilir.
Onaylanmasi
Için Kanunla Uygun Bulunmasi Gerekmeyen Andlasmalar:
Ancak yine de bu gruplara giren andlasmalarin yürürlüge girebilmeleri
için Cumhurbaskani tarafindan onaylanmalari ve yayinlanmalari gerekir.
a) Birinci Grup Andlasmalar:
1)Ekonomik, ticari veya teknik iliskileri
düzenlemek.
2) Süre olarak bir yili
asmamak
3) Devlet maliyesi
bakimindan bir yüklenme getirmemek
4) Kisi Hallerine
Dokunmamak
5)Türklerin yabanci
memleketlerdeki mülkiyet haklarina dokunmamak.
b) Ikinci Grup Andlasmalar: Türk kanunlarinda degisiklik göstermemek
sartiyla (m.90/4), ikinci grubu olusturan andlasmalar sunlardir. (m.90/3):
1) Daha önceden yapilmis bir milletlerarasi andlasmaya dayanan uygulama
andlasmalari.
2)Kanunlari önceden verdigi yetkiye dayanilarak yapilan
· Ekonomik
· Ticari
· Teknik veya
· Idari
andlasmalar.
Yukarida iki gruba giren milletlerarasi
andlasmalar, uygun bulma için TBMM’ye sunulmadan dogrudan dogruya Cumhurbaskani
tarafindan onaylanirlar. Onay islemi
bir ‘’ Cumhurbaskani karari’’ ile yapilir.
MILLETLERARASI ANDLASMALARIN TÜRK NORMLAR
HIYERARSISINDE YERI
Bu konuda Anayasamizin 90’inci maddesinin son fikrasinda
açik hüküm vardir: ‘’Usulüne
göre yürürlüge konulmus milletlerarasi andlasmalar kanun hükmündedir’’.
Yani kanun düzeyinde yer aldigini
söyleyebiliriz.
Temel Hak ve Hürriyetlere Iliskin Milletlerarasi Antlasmalarin
Degeri:
Temel
Hak ve hürriyetlere iliskin bir milletlerarasi antlasma ile bir kanunun
çatismasi durumunda, kanun degil, milletlerarasi antlasma uygulanacaktir.
MILLETLERARASI ANDLASMALARIN ANAYASAYA UYGUNLUK
DENETIMI YAPILABILIR MI?
Usulüne göre yürürlüge konulmus milletlerarasi
andlasmalar… hakkinda Anayasaya aykirilik iddiasi ile Anayasaya
basvurulamaz’’.
Ya TBMM çikaracagi bir uygun bulma kanunu ile
ya da uygun bulma kanunu degil, Cumhurbaskaninin onay karari yeterlidir diye
iki düsünce vardir.
Dolayisiyla Anayasa Mahkemesi ve Danistayin bu
konuda yapabilecegi denetim sekil
denetiminden ibaret olacaktir.
GENEL VE ÖZEL AF ILANINA KARAR VERMEK
Anayasamizin 87’inci maddesinin yeni sekline
göre, TBMM af kanunlarini ancak üye tamsayisinin beste üç çogunluguyla kabul edecektir. Dolayisiyla
TBMM’nin af kanunu çikarabilmesi artik oldukça zor hala gelmistir.
Yeni TCK 65’nci maddesinin ilk fikrasina göre,
‘’ genel af halinde, kamu davasi düser, hükmolunan cezalar bütün neticeleriyle
birlikte ortadan kalkar. ‘’özel af ile cezasinin infaz kurumunda çektirilmesine
son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kisaltilabilir ya da
adli para cezasina çevrilebilir’’. ‘’ genel af’’, hem cezayi, hem
de suçu ortadan kaldirir. ‘’ Özel af’’ ise sadece cezayi ortadan kaldirir;
suçluluk durumunu etkilemez.
***TBMM, af ilanina
‘’karar vermek’’ yetkisini, ‘’parlamento karari’’ seklinde degil, ‘’kanun’’
seklinde kullanir.
TBMM’NIN
DIGER GÖREV VE YETKILERI
1. Anayasayi degistirmek
2. Içtüzük yapmak
3. Cumhurbaskani tarafindan alinacak olaganüstü
hal kararlarini onaylamak, kisaltmak, kaldirmak veya uzatmak
4. Olaganüstü hal süresince Cumhurbaskani
tarafindan çikarilacak kanun hükmünde olan Cumhurbaskanligi kararnamelerini
onaylamak.
5. TBMM Baskanini seçmek (m.94)
6. Cumhurbaskani hakkinda bir suç isledigi
iddiasiyla sorusturma açmak ve Yüce Divana sevk etmek (m.105/1).
7. Cumhurbaskani yardimcilari ve bakanlar hakkinda
bir suç isledigi iddiasiyla sorusturma açmak ve Yüce Divana sevk etmek. (m.105/1)
8. Kalkinma planlarini onaylamak (m.166/son)
9. RTÜK üyelerini seçmek(m132/2)
10. Anayasa Mahkemesinin üç üyesini seçmek
11. Kamu iktisadi tesebbüslerini denetlemek (m.165)
12. Kamu bas denetçisini seçmek
13. Hakimler ve Savcilar Kurulunun yedi üyesini
seçmek
YÜRÜTME
YÜRÜTME
ORGANININ YAPISI:
1.Monist
yürütme organinda: Yürütme yetkisinin tümü tek bir organa
aittir. Örnegin ABD’de yürütme yetkisi bütünüyle halk tarafindan seçilmis olan
baskana aittir. Yürütme yetkisinin tek kisiye verilmis olmasi, o kisinin
yürütme yetkisini tek basina bütünüyle kullandigi anlamina gelmez. Yürütme
yetkisi tek basina zaten kullanilamaz. Böyle bir durumda da baskanin, kendisine
‘’sekreter (=bakan)’’ denilen yardimcilari vardir. Ancak, bu sekreterler,
kullandiklari yetkileri baskandan alirlar ve sadece baskana karsi
sorumludurlar. Her halükarda yürütme yetkisinin kaynaginda baskan bulunmus
olur.
2.Düalist yürütmede: Yürütme organi ikili yapidadir. Düalist yürütme parlamenter
hükümet sistemlerinde görülür. Devlet baskani monarsik parlamenter
sistemlerde kraldir. Düalist yürütme organinin ikinci kanadinda bir kurul
bulunur. Bu kurula bakanlar kurulu denir. Bakanlar kurulu, basbakan ve diger
baskanlardan olusur. Parlamenter hükumet
sistemlerinde, bakanlar kurulunun siyasal sorumlulugu vardir. Yani bakanlar
kurulu yasama organi karsisinda sorumludur.
Anayasanin 8’inci
maddesinin eski seklinde ‘’ yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaskani ve
bakanlar kurulu tarafindan Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanilir ve
yerine getirilir’’ deniliyordu. Ayni maddenin 21 Ocak 2017 tarih ve 6771 sayili
Kanun degisik yeni seklinde ise ‘’ yürütme
yetkisi ve görevi, Cumhurbaskani tarafindan, Anayasa ve kanunlara uygun olarak
kullanilir ve yerine getirilir’’ denmektedir. ‘’ Bakanlar Kurulu’’ ibaresi
çikarilmis, yürütme yetkisi ve görevi bütünüyle ve sadece ‘’ Cumhurbaskani’’ na
verilmistir. O halde yeni sistemde Türkiye’de yürütme organinin monist(tekçi)
yapida oldugunu söyleyebiliriz.*****
‘’Cumhurbaskani
yardimcilari’’ ve ‘’ bakanlar’’ kendilerine has iktidar sahibi kisiler degil,
Cumhurbaskani tarafindan atanan ve Cumhurbaskanina karsi sorumlu olan
kisilerden olan kisilerden ibarettir. ‘’Cumhurbaskani yardimcilari ve bakanlar,
Cumhurbaskanina karsi sorumludur’’ denmektedir.
IDARE
Genis ve Dar
Anlamda Yürütme: Dar anlamda yürütmeden yeni sistemde
sadece Cumhurbaskani anlasilir. Genis anlamda yürütmeye ise buna ilaveten
‘’idare’’ de dâhildir. Idare, yürütme organinin
Cumhurbaskani disinda kalan kismidir.
T.C. Idari
Teskilati:
YÜRÜTME
FONKSIYONUNUN ÖZELLIKLERI
Olaganüstü
Hallerde Çikarilacak Kanun Hükmünde Cumhurbaskanligi Kararnameleri: Bu
tür kararnamelerin bir kanuna dayanmalari gerekli degildir. Bu tür
kararnameleri çikarma yetkisi Cumhurbaskani baskanliginda toplanan Bakanlar
Kuruluna aittir.
Cumhurbaskanligi
kararnameleri: Cumhurbaskanligi kararnameleri kanuna
aykiri olamazlar; ama kanuna dayanmak zorunda degildirler. Dolayisiyla,
Cumhurbaskani Anayasa, m104 sayilan ve kanunla düzenlenmemis konulari ilk
elden, yani asli olarak düzenleyebilecektir. Dolayisiyla
bu kararnameler secundum legem degil, sadece intra legem olmak zorundadirlar.
Yürütme
Oganinin Bir ‘’ Mahfuz Alani’’ Var mi?
‘’Mahfuz
alan ‘’ veya ‘’sakli alan’’ dan sadece yürütme organinin yetkili oldugu, yasama
ve yargi organlarinin yetkisiz oldugu, yasama ve yargi organlarinin
giremeyecegi alan anlasilir.
****Prensip: Yürütme organinin mahfuz bir düzenleme
yetkisi yoktur.
*Üst kademe kamu
yöneticilerinin atanmalarina iliskin usul ve esaslar, Cumhurbaskanligi
kararnamesiyle düzenlenir (Anayasa, m.104/9).
*’’Bakanliklarin
kurulmasi, kaldirilmasi, görevleri ve yetkileri, teskilat yapisi ile merkez ve
tasra teskilatinin kurulmasi Cumhurbaskanligi kararnamesiyle düzenlenir’’
(Anayasa, m.106/11).
*’’Milli Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliginin teskilati ve görevleri Cumhurbaskanligi kararnamesiyle
düzenlenir’’(AY, m.118/6)
Anayasa, m.119/6 uyarinca
Cumhurbaskani, olaganüstü hallerde, olaganüstü halin gerekli kildigi konularda
Cumhurbaskanligi kararnamesi çikarilabilir. Ancak bu ‘’olaganüstü halin gerekli
kildigi konular’’ Cumhurbaskaninin mahfuz alanini olusturmaz. Yasama da bu
konularda kanun çikarabilir.
ANAYASA
YARGISI
Normlar hiyerarsisinin
mevcut oldugu bir sistemde, kanunlar, anayasaya aykiri olamaz. Buna ‘’
anayasanin üstünlügü ilkesi’’ denir. Buna göre yasama organi, yani TBMM, Anayasaya
aykiri kanun yapmamalidir. Anayasa yargisi, kanunlarin Anayasaya uygunlugunun
yargisal denetimidir. Bizim Anayasamiz, bu amaçla bir Anayasa Mahkemesi kurmus
ve bu Mahkemeye kanunlarin Anayasaya uygunlugunun denetleme görevini vermistir.
ANAYASA MAHKEMESININ
KURULUSU(ÜYELER)
‘’ Anayasa Mahkemesi
onbes üyeden kurulur’’.
***6771 sayili Anayasa
degisikliginden önce Anayasa Mahkemesi, onyedi üyeden; 2010’dan önce ise onbir
asil ve dört yedek üyeden olusuyordu.
ÜYELERIN SEÇIMI
Maddenin yeni sekline göre
Anayasa Mahkemesi üye
seçme yetkisi TBMM ve Cumhurbaskanina verilmistir.
Anayasa Mahkemesi üyelerinin 3’ü TBMM, 12’si
Cumhurbaskani tarafindan seçilmektedir.
Cumhurbaskani ise seçecegi 12 üyeden ancak 4’ünü dogrudan
dogruya seçebilmektedir. Geri kalan 10 üyeyi ise Yargitay, Danistay ve
Yüksekögretim Kurulu tarafindan kendisine gösterilen üçer aday arasinda
seçebilmektedir.
*Anayasa m.146/4, ‘’
Anayasa Mahkemesine üye seçebilmek için, kirkbes yasin doldurulmus olmasi
kaydiyla; yüksekögretim kurumlari ögretim üyelerinin profesör veya doçent
unvanini kazanmis, avukatlarin en az 20 yil fiilen avukatlik yapmis, üst kademe
yöneticilerinin yüksekögretim görmüs ve en az 20 yil kamu hizmetinde fiilen
çalismis, birinci sinif hakim ve savcilarin adaylik dahil en az yirmi yil
çalismis olmasi sarttir’’.
Uyari:
HSYK’nin, Uyusmazlik Mahkemesinin Anayasa Mahkemesine üye seçme veya önerme
yetkisi yoktur. Buna karsilik Yargitay, Danistay, Sayistay ve YÖK’ün üye önerme
yetkisi vardir.
ÜYELERIN
STATÜSÜ
Anayasa Mahkemesi
üyeleri, asli görevleri disinda resmi veya özel hiçbir görev alamazlar. Özlük
isleri Anayasa Mahkemesi Baskanligi tarafindan yürütülür.
Baskan ve üyelerin aylik,
ödenek, mali ve sosyal haklari 30 Mart 2011 tarih ve 6216 sayili yeni Anayasa
Mahkemesinin Kurulus ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun ile düzenlenmistir.
Üyelerin Görev Süresi ve
Üyeligin Sona Ermesi: Degisikligi Kanunuyla kabul edilen yeni sekline göre, ‘’ Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yil
için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa
Mahkemesi üyeleri altmisbes yasini doldurunca emekliye ayrilirlar.
Zorunlu emeklilik yasindan önce görev süresi dolan üyelerin baska bir görevde
çalismalari ve özlük isleri kanunla düzenlenir.’’ Dolayisiyla Anayasa Mahkemesi
üyelerinin normal görev süresi oniki yildir. Ancak seçildigi tarihte 53 yasindan daha yasli olan
üyeler 12 yillik süre dolmadan, 65 yasini doldurduklari gün, görevleri emekliye
ayrilmak suretiyle sona erer.
NOT: Maddenin
eski haline göre, Anayasa Mahkemesi üyeleri için bir görev süresi
belirlenmemisti. Üyeler 65 yasini dolduruncaya kadar görevde kalirdi. Örnegin
40 yasinda seçilen bir üyenin 25 yillik üyelik yapmasi mümkün idi.
NOT: 12
Eylül 2010 tarihli halkoylamasiyla onaylanan 5982 sayili Anayasa Degisikligi
Kanunuyla eklenen geçici 18’inci maddeye göre, bu Kanunun yürürlüge girdigi
tarihte üye olanlar yas haddine kadar görevlerine devam ederler. Dolayisiyla
Anayasa Mahkemesinin eski üyeleri için 12 yillik görev süresi sinirlamasi
geçerli degildir.
‘’Anayasa Mahkemesi üyeligi, bir üyenin hakimlik
mesleginden çikarilmayi gerektiren bir suçtan dolayi hüküm giymesi halinde
kendiliginden; görevini saglik bakimindan kesin olarak yerine getiremeyecegi
anlasilmasi halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayisinin salt çogunlugunun
karari ile sona erer’’
ANAYASA MAHKEMESININ GÖREV VE YETKILERI
1.Bazi
Normlarin Anayasaya Uygunlugunu Denetlemek: ‘’Anayasa Mahkemesi, kanunlarin, Cumhurbaskanligi
kararnamelerinin ve TBMM Içtüzügünün Anayasa sekil ve esas bakimlarindan
uygunlugunu denetler. Anayasa degisikliklerini ise sadece sekil bakimindan
inceler ve denetler’’.
2.Bireysel
Basvurulari Karara Baglamak
3.Bazi Kisileri
Yüce Divan Sifatiyla Yargilamak: ‘’ Anayasa Mahkemesi
Cumhurbaskanini, TBMM Baskanini, Cumhurbaskani yardimcilarini, bakanlari,
Anayasa Mahkemesi, Yargitay, Danistay, Baskan ve üyelerini, Bassavcilarini,
Cumhuriyet Bassavcivekilini, Hakimler ve Savcilar Kurulu ve Sayistay Baskan ve
üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayi Yüce Divan sifatiyla yargilar’’.
‘’Genelkurmay Baskani, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlari da
görevleriyle ilgili suçlardan dolayi Yüce Divanda yargilanirlar’’.
Yüce Divanda savcilik
görevini Yargitay Cumhuriyet Bassavcisi veya Bassavcivekili yapar(m.148/6). ‘’
Yüce Divan kararlarina karsi yeniden inceleme basvurusu yapabilir. Genel Kurulun yenide inceleme
sonucunda verdigi kararlar kesindir’’. Maddenin eski haline göre, Yüce
Divan kararlari verildigi anda kesin olan kararlardi.
‘’Anayasa Mahkemesi, Yüce
Divan sifatiyla çalisirken, yürürlükteki kanunlara göre durusma yapar ve hüküm
verir’’. Yüce Divanda yargilama usulüne Anayasa ve 6216 sayili Kanunun bu
konudaki özel hükümleri hariç Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanir.
4.Siyasi
Partilerin Kapatilmasina Karar Vermek: Anayasa Mahkemesinin bir
diger görev ve yetkisi de siyasi partilerin kapatilmasi hakkindaki davalara
bakmaktir. Anayasamizin 69’uncu maddesinin dördüncü fikrasina göre, ‘’siyasi partilerin kapatilmasi,
Yargitay Cumhuriyet Bassavcisinin açacagi dava üzerine Anayasa Mahkemesince
kesin karara baglanir.
5.Siyasi
Partilerin Mali Denetimini Yapmak: Anayasamizin 69’uncu
maddesinin 3’üncü fikrasina göre, ‘’siyasi partilerin gelir ve giderlerinin
amaçlarina uygun olmasi gereklidir. Bu kuralin uygulanmasi kanunla düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi’nce siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve
giderlerinin kanuna uygunlugunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve
aykirilik halinde uygulanacak yaptirimlar kanunda gösterilir. Anayasa
Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayistay’dan yardim saglar.
Anayasa Mahkemesi’nin bu denetim sonunda verecegi kararlar kesindir’’.
6.Yasama
Dokunulmazliginin Kaldirilmasi Kararlarini Denetlemek: Anayasamizin 85’inci maddesine göre ‘’ yasama
dokunulmazliginin kaldirilmasina karar verilmis olmasi halinde, Meclis Genel
Kurulu kararinin alindigi tarihten baslayarak yedi gün
içerisinde ilgili milletvekili veya bir diger milletvekili, kararin,
Anayasaya, kanuna veya içtüzüge aykiriligi iddiasiyla iptali için Anayasa
Mahkemesine basvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbes gün
içerisinde kesin karara baglar’’.
7.
Milletvekilliginin Düsmesi Kararini Denetlemek:
Anayasamiza göre ‘’ milletvekilliginin düsmesine 84’üncü maddenin birinci,
üçüncü veya dördüncü fikralarina göre karar verilmis olmasi halinde, Meclis Genel Kurulu kararin alindigi tarihten baslayarak yedi
gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diger milletvekili, kararin,
Anayasaya, kanuna veya içtüzüge aykiriligi iddiasiyla iptali için Anayasa
Mahkemesine basvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbes gün
içerisinde kesin karara baglar’’.
8.Uyusmazlik
Mahkemesine Baskan Seçmek: Anayasamiza göre, Uyusmazlik
Mahkemesinin baskanligini ‘’ Anayasa Mahkemesince kendi üyeleri arasindan
görevlendirilen üye yapar’’ (m.1558/2).
9. Siyasi
Partiler ile Ilgili Ihtar Istemini Karara Baglamak: Bir
siyasi partinin siyasi partiler kanunu disinda herhangi bir emredici hükmünden
dolayi diger kanunlarin siyasi partilerle ilgili hükümlerine (emredici) bir
aykirilik olmasi, bu aykiriliga sebebiyet verilmesi halinde o parti aleyhine
Anayasa Mahkemesine ve Cumhuriyet Bassavciligi tarafindan re’sen bir yaziyla
basvurulur. Anayasa Mahkemesi de herhangi bir aykirilik gördügünde o siyasi
partiye gönderilmesi için bir ihtar karari verir.
Ihtar, siyasi partinin genel baskanina bir yaziyla bildirilir. Yazinin teblig
tarihinden itibaren 6 ay içerisinde o ihtardaki durum her ne ise, bunun 6 ay
içerisinde giderilmemesi durumunda Anayasa Mahkemesi o siyasi partinin
kapatilmasi için dava açar. Bu dava Cumhuriyet Bassavcisi için re’sen söz
konusu olur.
*AYM, genel degil özel bir mahkemedir.
Kendiliginden birtakim yetkilere sahip degildir. Kaynagini Anayasadan alir.
Sekil-> Kanunun yapilis süreci Anayasaya uygun mu? Esas-> Kanunun içerigi Anayasaya
uygun mu?
ANAYASA MAHKEMESININ
DENETIMINE TABI NORMLAR
1.
Kanunlar:
‘’ Anayasa Mahkemesi kanunlarin… Anayasaya sekil ve esas bakimlarindan
uygunlugunu denetler’’ (m.148/1)
2.
Olagan Dönem Cumhurbaskanligi
Kararnameleri: Anayasamizin 148’inci maddesinin ilk fikrasina göre,
‘’ Anayasa Mahkemesi… Cumhurbaskanligi kararnamelerinin… Anayasaya sekil ve
esas bakimindan uygunlugunu denetler.’’.
***
Olagan dönem Cumhurbaskanligi kararnameleri birer
idari islemdir. Anayasa Mahkemesinin yargisal denetimine degil,
Danistay’in denetimine tabi olmasi daha isabetli olurdu. (Doktrinde
Benimsenen Görüs)
***
AYM iki denetim türü:
Iptal Davasi= Soyut norm denetimi, Itiraz Yolu= Somut norm denetimi.
3.
9 Temmuz 2018 Tarihinde
Yürürlükte Olan Kanun Hükmünde Kararnameler: Kanunun Yürürlüge
girdigi tarihe (yani 9 Temmuz 2018) yürürlükte olan bütün kanun hükmünde
kararnameler yürürlükte kalmaya devam edecektir. Dolayisiyla zaman içinde
yürürlükte kalan bu kararnameler ile Anayasa hükümleri arasinda çatisma
çikmasi, belirli bir dava uygulanacak kanun hükmünde kararname hükmünün Anayasa
aykiri oldugunun itiraz yoluyla (somut norm denetimi yoluyla) iddia edilmesi
ihtimal dâhilindedir. Dolayisiyla eski dönemden kalan ve hala yürürlükte olan
KHK’lar hakkinda itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine basvurabilir ve bunlarin
Anayasa uygunluk denetimi Anayasa Mahkemesi tarafindan somut norm denetimi yoluyla yapabilir.
4.
TBMM Içtüzügü:
TBMM Içtüzügünün Anayasaya sekil ve esas bakimlarindan uygunlugunu denetler’’.
TBMM Içtüzügü hukuki niteligi itibariyla bir parlamento karari olmasina ragmen,
1982 Anayasa tarafindan tasidigi önem dolayisiyla Anayasa Mahkemesinin
denetimine tabi tutulmustur.
5.
Anayasa degisiklikleri: ‘’
Anayasa degisikliklerini sadece sekil bakimindan inceler ve denetler’’. Anayasa
Mahkemesi, anayasa degisiklikleri üzerinde esas denetimi degil, sadece sekil denetimi yapabilir.
NOTLAR: 1.
Anayasa degisikligi kanunlarin sadece sekil bakimindan denetlenebilecekleri
için, bu kanunlar hakkinda iptal davasinin, bunlarin Resmi Gazetede
yayimlanmasindan itibaren 10 gün içinde açilmasi gerekir. Bu davayi açma
yetkisi sadece Cumhurbaskani ya da 120 milletvekili aittir. (‘’ en fazla üyeye
sahip iki siyasi parti grubu’’ bu davayi açamaz).
2.
Anayasa Mahkemesi, TBMM tarafindan kabul
edilip halkoylamasina sunulmak amaciyla Cumhurbaskani tarafindan Resmi Gazetede
yayimlanmis olan Anayasa degisikligi kanunlarina karsi da, bu kanunlarin Resmi Gazetede
yayimlanmasinda itibaren 10 gün içinde Anayasa mahkemesinde iptal davasi
açabilecegini kabul etmektedir.
6.Yasama Dokunulmazliginin kaldirilmasi karari
7.Milletvekilliginin Düsmesi Karari
ANAYASA
MAHKEMESININ DENETIMINE TABI OLMAYAN NORMLAR VE ISLEMLER
1.Milletlerarasi
Andlasmalar: ''usulüne
göre yürürlüge konulmus milletlerarasi andlasmalar … hakkinda Anayasaya
aykirilik iddiasiyla Anayasa Mahkemesine basvurulmaz’’.
2. Olaganüstü Hallerde ve Savas Hallerinde Çikarilan
Cumhurbaskanligi Kararnameleri: ‘’ olaganüstü hallerde ve savas
hallerinde çikarilan Cumhurbaskanligi kararnamelerinin sekil ve esas bakimindan
Anayasa aykiriligi iddiasiyla, Anayasa Mahkemesinde dava açilamaz’’.
3. Üç Istisna Disinda Parlamento Kararlari: Parlamento
kararlari su üç istisna disinda Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi degildir.
Bu istisnalar sunlardir: TBMM
Içtüzügü; Yasama dokunulmazliginin kaldirilmasi karari; milletvekilliginin
düsmesi karari. Anayasa Mahkemesi bu üç tür parlamento kararini
denetleyebilir; geri kalan parlamento kararlarini (örnegin savas ilani karari,
TBMM’nin tatile girme karari, olaganüstü hal ilan kararinin onaylanmasi karari,
vs.) denetleyemez.
ANAYASA
MAHKEMESININ DENETIMININ KAPSAMI
Anayasamizin 148’inci
maddesinin ilk fikrasina göre, ‘’ Anayasa Mahkemesi, kanunlarin,
Cumhurbaskanligi kararnamelerinin ve TBMM Içtüzügünün Anayasa sekil ve esas
bakimlarindan uygunlugunu denetler’’. Anayasaya uygunluk denetimi ‘’sekil’’ ve ‘’esas’’
bakimindan olmak üzere ikiye ayrilmaktadir.
SEKIL
BAKIMINDAN DENETIM
1.
Kanunlarda Sekil Denetiminin
Anlami ‘’ Öngörülen Çogunluk’’: ‘’kanunlarin sekil
bakimindan denetlenmesi, son oylamanin, öngörülen çogunlukta yapilip
yapilmadigi… husus(u) ile sinirlidir’’. ‘’ Öngörülen çogunluktan bahsedilen
sey, Anayasa, m.96’da öngörülen ‘’ toplanti ve karar yetersayisi’’ dir.
Not: Sekil
bakimindan denetimin bu sekilde sinirlanmasi, sadece kanunlar bakimindan
geçerlidir; Cumhurbaskanligi kararnameleri (+KHK’ler) ve TBMM Içtüzügü
bakimindan böyle bir sinilama yoktur. Buna ragmen, 6216 sayili kanun (m.36/1)
sekil bakimindan denetimi, TBMM Içtüzügü bakimindan da ‘’ son oylamasinin
öngörülen çogunlukla yapilip yapilmadigi’’ hususuyla sinirlandirilmaktadir.
6216 sayili kanunun bu hükmü Anayasa aykiri bir hükümdür.
2.
Anayasa Degisikliklerinde Sekil
Denetiminin Anlami ‘’ Teklif ve Oylama Çogunlugu ve Ivedilikle Görüsülemeyecegi Sarti’’ : Anayasa
Degisiklerinin sekil bakiminda denetlenmesi, ‘’teklif ve oylama çogunluguna ve
ivedilikle görüsülemeyecegi sartina uyulup uyulmadigi hususlari ile sinirlidir’’.
175’inci maddenin degisik seklinde ‘’ ivedilikle görüsülememe sarti’’ yok, onun
yerine ‘’ iki defa
görüsülme ‘’ sarti vardir. O halde 148’inci maddede geçen ‘’ ivedilikle
görüsülemeyecegi sarti’’ ndan 175’inci maddeye göre ‘’ iki defa görüsülme ‘’
kuralinin anlasilmasi gerekir.
Uyari: Anayasamiz
kanunlarin, sekil bakimindan anayasaya aykiriligi iddiasiyla açilacak iptal
davasina nazaran farkli düzenlenmistir: ‘’ Sekil bakimindan denetleme, Cumhurbaskaninca veya TBMM
üyelerinin beste biri tarafindan istenebilir. Kanunun yayimlandigi tarihten itibaren
on gün geçtikten sonra, sekil bozukluguna dayali iptal davasi açilamaz; def’i
yoluyla da ileri sürülemez’’.
ESAS BAKIMINDAN
DENETIM
‘’esas denetimi’’, o
kanunun içeriginin Anayasa hükümlerine uygun olup olmadiginin arastirilmasi
demektir. Denetlenen kanun içerik bakimindan çok çesitli sebeplerle Anayasaya
aykiri olabilir. Bu
sebepler genellikle ‘’sebep’’, ‘’amaç’’ ve ‘’konu’’ unsurlarina ayrilarak
incelenmektedir.
1.Sebep Unsuru:
Kanunlarin
hangi sebeple çikarilacagi istisnai olarak Anayasada belirtilmistir. Örnegin
Anayasa, m.47’ye göre, ‘’ kamu hizmeti tasiyan özel tesebbüsler, kamu yararinin
zorunlu kildigi hallerde devletlestirilebilir’’.
2.Amaç Unsuru: O
kanun ile ulasilmak istenen nihai sonuç olarak tanimlanir. Kanunla ulasilmak istenen nihai sonuç,
kamu yararinin gerçeklesmesidir.
3. Konu Unsuru:
O
kanunun dogurdugu sonuç. ‘’yasama yetkisi geneldir’’ Anayasamiz yasama
organinin kanun koyma yetkisini konu bakimindan sinirlandirmamistir. O halde
konu bakimindan tek sinir, kanunun Anayasaya aykiri olmasidir. Bu ise kanun
içeriginin Anayasanin ilkeleriyle çatismamasi anlamina gelir.
KANUNLARIN
ANAYASAYA UYGUNLUGU KARINESI
(1)
Anayasa mahkemesi tarafindan iptal
edilinceye kadar, her kanunun anayasaya uygun oldugu varsayilir ve kanun
uygulanmaya devam edilir.
(2)
Anayasa Mahkemesinde bir kanuna karsi
iptal davasi açilmasi veya itiraz basvurusu yapilmasi, kanunun uygulanmasini
durdurmaz.
(3) Ispat
yükü, kanunun anayasaya uygun oldugunu degil, aykiri oldugunu iddia eden tarafa
aittir. Çünkü kanunun anayasaya uygun oldugunu iddia eden taraf, söz konusu
karineye dayanir. Bir kanunun anayasaya aykiri oldugu ispat edilmedikçe de o
kanunun anayasaya uygun oldugu varsayilir. Anayasa Mahkemesinde, kanun
anayasaya aykiri oldugu yolunda oy kullanacak üyelerin bu aykiriligin varligini
ispat etmeleri gerekir. Kanunun anayasaya uygun oldugu yolunda oy kullanacak
üyelerin bir seyi ispatlamasina gerek yoktur. Keza Anayasa Mahkemesi kararinda
kanunun nasil anayasaya uygun oldugu degil, nasil aykiri oldugu açiklanmalidir. Anayasaya aykiri oldugu
ispatlanmayan her kanun anayasaya uygundur.
(4)
Kanunlarin
anayasaya uygun olmasi kaide, aykiri olmasi ise istisnadir. Kaideler genis,
istisnalar dar yorumlanir. Dolayisiyla, bir kanunun anayasaya
uygun olup olmadigi tereddüt hasil olursa, kanunun anayasaya uygun oldugu
sonucuna ulasilir. Diger bir ifadeyle kanundaki bir hususun anayasaya aykirilik
teskil edip etmedigi konusunda tereddüt varsa, aykiri olmasi istisna olduguna
göre, aykiri olmadigi sonucuna varilir.
*104.m=özel madde
150.m=genel madde
***Kanunlarin anayasaya uygunlugunun
yargisal denetimi, Anayasa Mahkemesine basvurma usulüne göre ‘’dava yolu’’,
‘’itiraz(def’i) ve ‘’bireysel basvuru yolu’’ olmak üzere üç türlüdür.
SOYUT NORM DENETIMI (IPTAL DAVASI)
1.
Dava Açma Yetkisi: Iptal
davasi açma yetkisi genel olarak Anayasamizin 150’inci maddesinde su sekilde
düzenlenmistir:
‘’Kanunlarin,
Cumhurbaskanligi kararnamelerinin, TBMM Içtüzügünün veya bunlarin belirli madde
ve hükümlerinin sekil ve esas bakimindan Anayasa aykiriligi iddiasiyla Anayasa Mahkemesine dogrudan
dogruya iptal davasi açabilme hakki, Cumhurbaskanina, TBMM’ de en fazla üyeye
sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayisinin en az beste biri tutarindaki
üyelere aittir’’.
Cumhurbaskani, TBMM’de en fazla üyeye
sahip iki siyasi parti grubuna, TBMM üye tam sayisinin en az beste biri
tutarindaki üyeler (yani 120 milletvekili) iptal davasi açabilir.
NOT:(m.104) Cumhurbaskani kendi çikardigi
Cumhurbaskanligi kararnamelerine karsi iptal davasi açamaz.
2.Dava Açma Süresi: Genel olarak iptal davasi açma süresi altmis
gündür. ‘’ Anayasa Mahkemesinde dogrudan dogruya iptal davasi açma
hakki, iptali istenen kanun, Cumhurbaskanligi kararnamesi veya içtüzügün Resmi
Gazetede yayimlanmasinda baslayarak altmis gün sonra düser’’. Resmi Gazetede
yayimlandigi güne bir diyerek 60 gün sayilir. 60’inci günün çalisma saati
sonunda süre sona erer.
Sekil Bozukluguna Bagli Iptal Davasi Açma Süresi: Kanunlara ve Anayasa degisikliklerine karsi sekil
bozukluguna dayali iptal davasi açma süresi ise on gündür. ‘’ kanun
yayimlandigi tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, sekil bozukluguna dayali
iptal davasi açilamaz’’. Dolayisiyla
bunlar hakkinda açilacak davalarda iptal davasi süresi altmis gündür.
***SOMUT NORM DENETIMI (ITIRAZ YOLU) ( DEFI YOLU)
Konusu:
‘’
Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaskanligi
kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykiri görürse’’ denilerek açikça
belirtilmistir. O halde,
kanun ve Cumhurbaskanligi kararnamesi disinda kalan normlar (TBMM Içtüzügü,
Anayasa degisiklikleri) somut norm denetimine konu olamazlar. ‘’kanunun
yayimlandigi tarihten itibaren on gün geçtikten sonra sekil bozukluguna dayali
iptal davasi açilamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez’’ (m.148/2).
Sartlari:
a)
Somut
norm denetimin baslatilabilmesi için, her seyden önce, bakilmakta olan bir
‘’dava’’ olmalidir.
b)
Somut norm denetimi yoluyla Anayasa
Mahkemesine ancak bir ‘’ mahkeme’’ basvurabilir.
c)
‘’ uygulanacak olan kanun ve
Cumhurbaskanligi kararnameleri (+KHK) hükümleri’’ hakkinda isletilebilir.
d)
Somut norm denetiminin baslatilabilmesi
içini ya mahkeme davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaskanligi
kararnamesinin hükümleri re’sen Anayasaya aykiri görmeli, ya da taraflardan
birinin ileri sürdügü Anayasaya aykirilik iddiasinin ciddi oldugu kanisina varmalidir.
e)
‘’basvurunun açik bir sekilde dayanaktan
yoksun olmamasi’’.
Isleyis Usulü:
Davaya
bakmakta olan mahkeme, o davada uygulanacak olan kanun hükmünün Anayasa aykiri
olduguna re’sen kanaat getirirse veya taraflardan birinin ileri sürdügü Anayasa
aykirilik iddiasinin ciddi oldugu kanisina varirsa, Anayasaya aykirilik ‘’ön
meselesi’’ olusur.
‘’
mahkeme, Anayasa aykirilik iddiasini ciddi görmezse, bu iddia, temyiz merciince
esas hükümle birlikte karara baglanir’’. Bu su demektir ki, mahkemenin itirazin
ciddi olmadigi yolundaki karari bir ‘’ara karar’’ dir ve tek basina temyiz
edilmesi mümkün degildir. Bu ara karar, ancak esas hükümle birlikte temyiz
edilebilir ve temyiz mercii (Yargitay, Danistay) tarafindan denetlenebilir.
Anayasaya aykirilik meselesini ‘’kendi kanisina göre çözemez’’.
On Yillik Süre (‘’On Yil Yasagi’’): Anayasa
Mahkemesinin isin esasina girerek verdigi ret kararinin Resmi Gazetede
yayimlanmasindan sonra on yil geçmedikçe ayni kanun hükmünün Anayasa aykiriligi
iddiasiyla tekrar basvuruda bulunulamaz. Bu on yillik süre sinirlamasinin,
fikranin yazilis biçiminden, iptal davasi (soyut norm denetimi) sonucunda
verilen ret kararlarini kapsamadigi, sadece itiraz (def’i) yolu sonucunda verilmis
ise bu durumda on yillik yasak geçerli degildir. Cumhurbaskani Kararnameleri
için geçerli degil sadece kanunlar için söz konusudur.
*** Yer bakimindan bireysel basvuruda KKTC: Ya
Güney Kibris tarafindan ya da Türkiye tarafindan basvurulacak. Çünkü KKTC hem
taninmadigindan hem de bireysel basvuru olmadigindan.
AYM’ in yetkileri:
Yer
bakimindan
Konu
bakimindan
Amaç
bakimindan
Kisi
Bakimindan-> Kamu gücü tarafindan ihlal, güncel bir hakkin ihlal edilmis
olmasi gerekir. Magdur olan kisi basvuruda bulunabilir.
***BIREYSEL BASVURU YOLU*** (ÖNEMLI)
Ihlal
edildigi iddiasiyla, Anayasa Mahkemesine basvurulabilir.
Basvuruda bulunabilme için olagan kanun yollarinin tüketilmis olmasi sarttir. Bireysel
basvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapilmaz.
Bireysel basvuruya iliskin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.’’ 30 gün içinde.
***Yer Bakimindan: 1. TSK’nin geçici sinir ötesi
operasyonlari sirasindaki faaliyetleri. 2. Türkiye’nin parçasi oldugu çok
uluslu güçlerin faaliyetleri. 3. Kibris meselesi açisindan (Önemli). Örnek:
Tasinma, mallar konulariyla ilgili.
Bireysel Basvurunun Sartlari:
a)
Bireysel basvuruda bulunacak kisinin,
Anayasa ve Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi tarafindan güvence altina alinmis
bir temel hak ve hürriyeti ihlal edilmis
olmalidir.
b)
Söz konusu ihlalin, herhangi bir kisi
tarafindan degil, bir ‘’kamu
gücü’’ tarafindan yapilmis olmasi gerekir.
c)
Bireysel basvuruda bulunabilmek için
olagan kanun yollarinin tüketilmis olmasi sarttir.
d)
Bireysel basvuruda bulunacak kisinin
güncel ve kisisel bir hakkinin dogrudan dogruya etkilenmis olmasi gerekir.
e) Basvuru
belli bir süre içinde yapilmalidir. 6216 sayili Kanuna göre, ‘’bireysel
basvurunun, basvuru yollarinin tüketildigi
tarihten; basvuru yolu öngörülmemisse ihlalin ögrenildigi tarihten itibaren 30
gün içinde yapilmasi gerekir’’
f)
6216 sayili Kanun, kamu tüzelkisilerinin
basvuru yapmasini yasaklamaktadir. Özel hukuk tüzel kisilerinin ise yalniz
tüzel kisilige ait haklar dolayisiyla basvuru yapabilmesine imkan tanimaktadir.
Sadece Türk vatandaslarina taninan haklarla ilgili olarak yabancilar basvuruda
bulunamaz. (m.46/2)
Kabul Edilebilirlik Incelemesi: Açikça dayanaktan yoksun
basvurularin kabul edilmezligine karar verilebilir.
**Teblig=
yazili karar açiklamasi (kesinlesmis)
Tevhim=
sözlü karar açiklamasi
Zaman Bakimindan Ilanin Kesinlesmesi ve Tebligat :
Tebligat: Mahkeme tarafindan verilen karar teblig
tarihinde kesinlesir.
Ilanen Tebligat: Karar verilmesiyle teblig yapilmis
sayilir.
***AYM
tebligatin sadece karar vermesine yaradigi yönünde karar verir.
ANAYASA
MAHKEMESI KARARLARI (Basvuru kim veya kimler yapabilir? Kaç günde cevap verir?
… )
1.Karar Çesitleri:
Ret Kararlari:
a)Ilk Incelemeden
(Iptidaen) Ret Karari
*Görevsizlik nedeniyle
ret karari
*Itiraz basvurusunun
‘’Açik bir sekilde dayanaktan yoksun olmasi’’ veya ‘’Yöntemine Uygun Olmamasi’’
nedeniyle ret karari
*Dava açma süresinin
geçmesi nedeniyle ret karari
*Basvurunun yetkisizligi
nedeniyle ret karari
b)Esastan Ret
Karari: Anayasa
Mahkemesi isin esasina girip denetledigi kanunun Anayasaya aykiri olmadigi
kanisina varirsa, iptal isteminin veya itirazin ‘’reddine’’ karar verir. Burada
sunun altini çizelim ki, Anayasa Mahkemesi ret kararlarinda, denetledigi,
kanunun Anayasaya uygun olduguna degil, fakat Anayasaya aykiri olmadigina karar
vermektedir. Esastan
ret kararinin dogurdugu bir yenilik yoktur. 1982 Anayasasinin 152’nci
maddesinin son fikrasina göre ‘’ Anayasa Mahkemesinin isin esasina girerek
verdigi ret kararinin Resmi Gazetede yayimlanmasindan sonra on yil geçmedikçe
ayni kanun hükmünün Anayasa aykiriligi iddiasiyla tekrar basvuruda
bulunulamaz’’.
Iptal Karari: Anayasa
Mahkemesi ilk incelemeyi tamamlayip isin esasina girmis ve denetledigi kanunun
Anayasaya aykiri oldugu kanisina varmissa, kanunun ‘’iptaline’’ karar verir. Iptal kararinin sonucu, iptal edilen
kanunun yürürlükten kalkmasidir. ‘’iptal kararinin Resmi Gazetede yayimlandigi tarihte
yürürlükten kalkar’’. Iptal edilen hükümlerin yürürlükten kalkmasi için ayri
bir isleme gerek yoktur.
2.
Kararlarin Gerekçeli Olmasi
Zorunlulugu: ‘’iptal kararlari gerekçesi yazilmadan açiklanamaz’’
diyerek, hem kararlarin gerekçeli olmasi zorunlulugunu getirmekte, hem de iptal
kararlarinin gerekçesinin yazilmadan açiklanmasini yasaklamaktadir.
3.
Kararlarin Kesinligi ve
Baglayiciligi: Sekli anlamda kesin olmasi demek, o karara
karsi temyiz, karar düzeltme gibi kanun yollarina basvurulmamasi demektir. Bir
kararin maddi anlamda kesin olmasi demek ise, o kararin ‘’baglayici’’ olmasi
demektir.
4.
Kararlarin Etkisi: Anayasa
Mahkemesinin iptal karari dava konusu olan kanun hükmünü ortadan kaldirdigi
için, bu karar ‘’herkes için’’ hüküm ve sonuç dogurur. Anayasa Mahkemesinin ‘’
olayla sinirli ve yalniz taraflari baglayici’’ karar verme yetkisi yoktur.
5.
Kararlarin Yürürlüge Girmesi
Resmi Gazetede Yayim: Anayasamizin 153’üncü maddesinin son
fikrasina göre ‘’ Anayasa Mahkemesi kararlari Resmi Gazetede hemen yayimlanir’’.
Resmi Gazetede yayin, bireysel basvuru kararlari için sart degildir. ‘’ Kanun,
Cumhurbaskanligi kararnamesi veya TBMM Içtüzügü ya da bunlarin hükümleri, iptal
kararlarinin Resmi Gazetede yayimlandigi tarihte yürürlükten kalkar’’.
O halde iptal kararlarinin yürürlüge girme tarihi, kararin verildigi
gün degil, bu kararin Resmi Gazetede gerekçeli olarak yayimlandigi tarihtir.
6.
Iptal Kararinin Geriye
Yürümezligi: Anayasamizin153’üncü maddesinin besinci fikrasina
göre, ‘’ iptal kararlari geriye yürümez’’. Yani Anayasa Mahkemesi kararlari ‘’ geçmise yönelik’’ degil ,
‘’gelecege yönelik’’ etkiye sahiptirler Anayasamiz, iptal kararlarinin geriye
yürümemesi ilkesini benimsemistir.
ANAYASA
YARGISINDA ‘’ IHMAL’’ SORUNU VEYA ANAYASA HÜKÜMLERI DOGRUDAN DOGRUYA
UYGULANABILIR MI?
‘’ Bir davaya bakmakta
olan mahkeme, uygulanacak bir kanun… hükümlerini Anayasaya aykiri görürse…
Anayasa Mahkemesinin bu konuda verecegi karara kadar davayi geri birakir’’. Anayasa ile kanun arasindaki
çatismayi çözmeye davaya bakan mahkemeler yetkili degildir. Böyle bir durumda,
davaya bakan mahkemelerin yapmasi gerek sey, itiraz yoluna basvurmalidir.
*** Anayasa Mahkemesi
yetkileri nelerdir? Somut norm denetimi yapilan kanun ihmal edilir mi?
***ANAYASA
MAHKEMESI YÜRÜRLÜGÜ DURDURMA KARARI VEREBILIR MI?***
Anayasa Mahkemesinin
iptal kararlari Resmi Gazetede yayimlandiklari gün yürürlüge girerler ve o gün
iptal edilen kanun yürürlükten kalkar (m.153/3).
1993 itibari ile
durdurdu, açik degil karar.
Anayasa
Mahkemesi kanunlarin yürütülmesinin durdurulmasina karar veremez.
Buna ragmen, Anayasa
Mahkemesi 1993’ten bu yana kendisini yürürlügü durdurma karari vermeye yetkili
olarak görmekte ve bazi durumlarda kanunlarin yürürlügünün durdurulmasina karar
vermektedir.
Anayasa Mahkemesi, bu
konuda ilk kez, 21 Ekim 1993 tarih ve E.1993/33, K.1993/40-1 sayili karariyla
20 Agustos 1993 tarih ve 509 sayili Türk Telekomünikasyon Anonim Sirketi
Kurulmasi Hakkinda Kanun Hükmünde Kararnamenin ‘’yürürlügünün durdurulmasina’’
karar vermistir.
**2017 Anayasa degisikliginden önce Anayasada gensoru
kavrami vardi.
Gensoru: Meclisin
hükümeti siyasal anlamda denetlemesine imkan vermeyen meclis sorusturmasi ve bu
meclis sorusturmasiyla birlikte meclisin hükümeti siyasal açidan etkili bir
sekilde denetlemesine, hükümetin de meclis karsisindaki siyasal sorumlulugunu
gerçeklestirebilmesini saglayan denetim mekanizmasidir gensoru.
Meclis arastirmasi,
meclis sorusturmasi ve gensoru gibi kavramlarin bütünüyle birlikte söz konusu
oldugu bir denetim mekanizmasidir. Gensoru kavrami baskanlik sisteminde söz konusu degildir. Yasama organi
güvensizlik oyuyla baskanin görevine son veremez.
2017 Anayasa degisikliginden
önce meclisin hükümeti denetleme araci soru, genel görüsme, meclis arastirmasi,
meclis sorusturmasi ve gensoru usulleriydi.
Meclis sorusturmasi usulü bir bakanin veya basbakanin
düsmesine yol açabilecek bir usul. Basbakani yüce divana sevk edebilir.
*** Rüsvet, zimmet, irtikap, kamu görevlisinin bir ticareti
veya kamu görevinin terki, resmi belgede sahtecilik gibi durumlar söz konusu
olursa veya göreviyle ilgili bir sirri açiklarsa, bu suçlar kapsaminda meclis
sorusturmasi usulüne gidilebilir. Meclis sorusturmasi Cumhurbaskani
yardimcilari ve bakanlar ile ilgili söz konusu olabilir. Meclisin üyelerinin
salt çogunlugunun verecegi bir önergeyle meclis sorusturmasi açilmasi söz
konusu olabilecek.
Madde 148 – Anayasa
Mahkemesi, kanunlarin, Cumhurbaskanligi kararnamelerinin ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Içtüzügünün Anayasaya sekil ve esas bakimlarindan uygunlugunu
denetler ve bireysel basvurulari karara baglar. Anayasa degisikliklerini ise
sadece sekil bakimindan inceler ve denetler. Ancak, olaganüstü hallerde (…)84
ve savas hallerinde çikarilan Cumhurbaskanligi kararnamelerinin sekil ve esas
bakimindan Anayasaya aykiriligi iddiasiyla, Anayasa Mahkemesinde dava açilamaz.
Kanunlarin sekil bakimindan denetlenmesi, son oylamanin, öngörülen çogunlukla
yapilip yapilmadigi; Anayasa degisikliklerinde ise, teklif ve oylama
çogunluguna ve ivedilikle görüsülemeyecegi sartina uyulup uyulmadigi hususlari
ile sinirlidir. Sekil bakimindan denetleme, Cumhurbaskaninca veya Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinin beste biri tarafindan istenebilir. Kanunun
yayimlandigi tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, sekil bozukluguna dayali
iptal davasi açilamaz; def'i yoluyla da ileri sürülemez. (Ek fikra:
7/5/2010-5982/18 md.) Herkes, Anayasada güvence altina alinmis temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi kapsamindaki herhangi birinin
kamu gücü tarafindan, ihlal edildigi iddiasiyla Anayasa Mahkemesine
basvurabilir. Basvuruda bulunabilmek için olagan kanun yollarinin tüketilmis
olmasi sarttir. (Ek fikra: 7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel basvuruda, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapilamaz. (Ek fikra:
7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel basvuruya iliskin usul ve esaslar kanunla
düzenlenir. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaskanini, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Baskanini, Cumhurbaskani yardimcilarini, bakanlari, Anayasa Mahkemesi,
Yargitay, Danistay (…)85 Baskan ve üyelerini, Bassavcilarini, Cumhuriyet
Bassavcivekilini, Hakimler ve Savcilar (…)86 Kurulu ve Sayistay Baskan ve
üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayi Yüce Divan sifatiyla yargilar.
87 88 (Ek fikra: 7/5/2010-5982/18 md.) Genelkurmay Baskani, Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanlari (…)89 da görevleriyle ilgili suçlardan dolayi Yüce
Divanda yargilanirlar. Yüce Divanda, savcilik görevini Cumhuriyet Bassavcisi
veya Cumhuriyet Bassavcivekili yapar. (Degisik besinci fikra: 7/5/2010-5982/18
md.) Yüce Divan kararlarina karsi yeniden inceleme basvurusu yapilabilir. Genel
Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdigi kararlar kesindir. Anayasa
Mahkemesi, Anayasa ile verilen diger görevleri de yerine getirir.
Iptal davasi Madde 150 – Kanunlarin,
Cumhurbaskanligi kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Içtüzügünün
veya bunlarin belirli madde ve hükümlerinin sekil ve esas bakimindan Anayasaya
aykiriligi iddiasiyla Anayasa Mahkemesinde dogrudan dogruya iptal davasi
açabilme hakki, Cumhurbaskanina, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye
sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayisinin en az beste biri tutarindaki
üyelere aittir.
Dava açma süresi Madde 151 – Anayasa Mahkemesinde
dogrudan dogruya iptal davasi açma hakki, iptali istenen kanun, Cumhurbaskanligi kararnamesi veya içtüzügün Resmî
Gazetede yayimlanmasindan baslayarak altmis gün sonra düser.
Anayasaya aykiriligin diger mahkemelerde ileri sürülmesi Madde 152 –
Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaskanligi
kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykiri görürse veya taraflardan birinin
ileri sürdügü aykirilik iddiasinin ciddi oldugu kanisina varirsa, Anayasa
Mahkemesinin bu konuda verecegi karara kadar davayi geri birakir. 93 Mahkeme, Anayasaya
aykirilik iddiasini ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle
birlikte karara baglanir. Anayasa Mahkemesi, isin kendisine gelisinden baslamak
üzere bes ay içinde kararini verir ve açiklar. Bu süre içinde karar verilmezse
mahkeme davayi yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandirir. Ancak,
Anayasa Mahkemesinin karari, esas hakkindaki karar kesinlesinceye kadar
gelirse, mahkeme buna uymak zorundadir. Anayasa Mahkemesinin isin
esasina girerek verdigi red kararinin Resmî Gazetede yayimlanmasindan sonra on
yil geçmedikçe ayni kanun hükmünün Anayasaya aykiriligi iddiasiyla tekrar
basvuruda bulunulamaz.
*** Olaganüstü durumlarda çikarilan
Cumhurbaskanligi Kararnameleri Anayasa Mahkemesi denetimine tabi degildir.
*Parlamento kararlari Anayasa Mahkemesi denetimine tabi
degildir.
***
Sekil bakimindan bir kanunun yapilma usulünü Anayasada öngörülen usulü ifade
ediyor. Aslinda bakarsak bunu yapmak için uyulmasi gereken sekil kurallari.
Yeterli çogunluk, toplanti yetersayisi vs.
Esas
bakimindan ise bu kanunun içerigi konusu, hangi amaç için çikarildigi vs. Yani
kanunun içerigine dönüktür.
Def'i, borçluya taninmis, borçlanilan
edimin ifasindan özel bir sebeple kaçinma hakkidir. Def'ilerin ortak özellikleri; alacak hakki ve
talep yetkisiyle baglantili olma, hak olma, sinirli sayida olmama, zamanasimina
ugramama ve maddî hukuka iliskin bir savunma vasitasi olma seklinde
siralanabilir.
**Cumhurbaskani, yürütme yetkisine iliskin konularda
Cumhurbaskanligi kararnamesi çikarabilir. Anayasanin ikinci kisminin birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel
haklar, kisi haklari ve ödeviyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler
Cumhurbaskanligi kararnamesi ile düzenlenemez. Anayasada münhasiran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda Cumhurbaskanligi kararnamesi çikarilamaz. Kanunda açikça düzenlenen
konularda Cumhurbaskanligi kararnamesi çikarilamaz. Cumhurbaskanligi
kararnamesi ile kanunlarda farkli hükümler bulunmasi halinde , kanun hükümleri
uygulanir. TBMM ayni
konuda kanun çikarmasi durumunda, Cumhurbaskanligi kararnamesi hükümsüz hale
gelir.
Cumhurbaskanligi Kararnamelerinin Hukuki
Niteligi: Düzenleyici Islem Olmalari Gerekir:
Cumhurbaskanligi
kararnameleriyle bireysel islemler degil, sadece düzenleyici islemlerin
yapilabilmesi gerekir. Eger bireysel islemler de
Cumhurbaskanligi kararnamesi seklinde yapilirsa ortaya pek çok sakinca çikar:
Örnegin bireysel islem niteliginde olan bu kararnameler, Danistay degil,
Anayasa, m.148/1 uyarinca Anayasa Mahkemesinin yargisal denetimine tabi olur.
Dolayisiyla bu durumda bu
kararnamelere karsi menfaati olan herkes degil, sadece TBMM’de en fazla üyeye
sahip iki siyasi parti grubu ve 120 milletvekili iptal davasi açabilir.
Uygulamada, Cumhurbaskanin
bireysel islemleri ile düzenleyici islemleri
arasinda fiilen bir ayrim yapilmakta; birinciler ‘’ Cumhurbaskani karari’’
ikinciler ise ‘’ Cumhurbaskanligi kararnamesi’’ biçiminde yapilmaktadir.
Uygulamadaki bu ayrim isabetlidir. Ancak bu ayrimin
anayasal dayanagi yoktur. Buna bir anayasal dayanak kazandirilmalidir.
Sirf ‘’kararname’’
kelimesine bakarak, ‘’ Cumhurbaskanligi kararnameleri’’ nin birer düzenleyici
islem olduklarini söyleyemeyiz. Keza sirf ‘’karar’’ kelimesine bakarak da’’
Cumhurbaskani kararlari’’nin bunun bir bireysel islem oldugunu da söyleyemeyiz.
‘’Kararname’’ ile ‘’karar’’ kelimeleri arasindaki fark.
OLAGANÜSTÜ HAL
CUMHURBASKANLIGI KARARNAMELERI
Resmi Gazetede yayimlanir, ayni gün Meclis oyuna sunulur.
Bu düzenlemeye göre iki sey söylenebilir: (1) Olaganüstü hallerde çikartilacak
kararnameler de
‘’ Cumhurbaskanligi
kararnamesi’’dir. (2) Bu kararnameler, ‘’kanun hükmündedir’’. Buna göre yeni
sistemde ‘’ olaganüstü hal kanun hükmünde kararnamesi’’ terimi kullanilmasa
bile ‘’ olaganüstü hallerde çikartilan kanun hükmünde Cumhurbaskanligi
kararnamesi’’ terimi kullanilabilir.
Yetki Unsuru: Her
iki tür kararname de Cumhurbaskani tarafindan çikarilir. Cumhurbaskanin bu
yetkisi kanundan kaynaklanan, yani secundum legem olan bir yetki degildir. Cumhurbaskanin bu yetkisi
dogrudan dogruya Anayasadan kaynaklanir.
Sebep Unsuru: Cumhurbaskanligi
kararnameleri ‘’ sebebe bagli islemler’’ dir. Bu kararnamelerin sebep unsurunu
‘’olaganüstü haller’’ olusturur. Cumhurbaskaninin olaganüstü hal Cumhurbaskanligi kararnamesi
çikarabilmesi için, ülkede daha önceden ilan edilmis bir olaganüstü hal
olmalidir. Usulüne uygun olarak ilan edilmis bir olaganüstü hal olmadan,
Cumhurbaskanin olaganüstü hal Cumhurbaskani kararnamesi çikarmasi durumunda,
çikarilan kararname sebep unsuru bakimindan Anayasa aykiri olur. Olaganüstü hal karari Resmi
Gazetede yayinlanir.
Kisinin Haklari
ve Hürriyetleri ile Siyasal Haklar ve Ödevler
Buna göre, Anayasamizin
ikinci kisminin ikinci bölümünde yer alan kisi dokunulmazligi, zorla çalistirma
yasagi, kisi hürriyet, kisi güvenligi, özel hayatin gizliligi, konut
dokunulmazligi, haberlesme, seyahat, din, düsünce, bilim, sanat, basin, dernek,
toplanti ve gösteri yürüyüsü düzenleme, mülkiyet, hak arama hürriyeti, kanuni
hüküm güvencesi gibi ‘’
kisinin haklari ve hürriyetleri’’. Cumhurbaskanligi kararnamesiyle
düzenlenemez. Keza ikinci kismin dördüncü bölümünde yer alan vatandaslik, seçme ve seçilme,
siyasi faaliyette bulunma, parti kurma, partilere girme, kamu hizmetine girme ,
vatan hizmeti, vergi ödevi, dilekçe hakki gibi siyasal haklar ve ödevler de
Cumhurbaskanligi kararnamesiyle düzenlenemez.
Muhtemelen böyle bir
ayrimin sebebi ikinci ve dördüncü bölümde yer alan negatif veya aktif statü
hakki niteliginde olmasidir. Çünkü bu haklarda ‘’düzenleme’’ yapilmasi demek
bunlarin mahiyeti geregi ‘’sinirlandirilmasi’’ anlamina gelir. Sosyal ve
ekonomik haklar ve ödevler ise, ‘’pozitif statü hakki’’ niteligindedir.
Devletin pozitif statü haklari niteligindeki bu haklari hizli bir sekilde
gerçeklestirebilmesi için, Cumhurbaskanligi kararnamesiyle düzenleme
yapabilmesi gerekir. Iste sosyal ve ekonomik haklarin Cumhurbaskanligi
kararnamesiyle düzenlenebilmesinin altinda böyle bir ihtiyacin yattigi
söylenebilir.
Anayasanin ikinci
kisminin ‘’ sosyal ve ekonomik haklar’’ baslikli üçüncü bölümündeki klasik
haklara benzer haklarda sadece ‘’düzenleme’’ yapilabilir; ‘’sinirlama’’
yapilamaz. Çünkü istisnasiz
bütün temel hak ve özgürlüklerin sinirlandirilmasinda Anayasanin 13’üncü
maddesi geçerlidir. 13’üncü maddeye göre de temel hak ve hürriyetlerin
sinirlandirilmasi ancak ‘’kanun’’ ile olur,
*******Mahfuz
Alan:
Münhasiran Cumhurbaskanligi Kararnamesiyle Düzenlenmesi Gereken Konular ****
Anayasamizin
çesitli maddelerinde dogrudan dogruya Cumhurbaskanligi kararnamesiyle
düzenlenecek konular sayilmistir. Bu konular sunlardir:
a) ‘’Üst
kademe kamu yöneticilerinin atanmalarina iliskin usul ve esaslar,
Cumhurbaskanligi kararnamesiyle düzenlenir’’
b) ‘’Bakanliklarin
kurulmasi, kaldirilmasi, görevleri ve yetkileri, teskilat yapisi ile merkez ve
tasra teskilatlarinin kurulmasi Cumhurbaskanligi kararnamesiyle düzenlenir’’
c) ‘’Devlet
Denetleme Kurulunun Isleyisi, üyelerin görev süresi ve diger özlük isleri,
Cumhurbaskanligi kararnamesiyle düzenlenir.
d) ‘’Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliginin teskilati ve görevleri Cumhurbaskanligi
kararnamesiyle düzenlenir’’
Bu dört konu, Cumhurbaskanligi kararnamelerinin ‘’mahfuz
alan’’ini olusturur. Bu su anlama gelir ki, bu dört kanunla düzenlenemez; bu
dört konu düzenlenecek ise muhakkak Cumhurbaskanligi kararnamesiyle
düzenlenmelidir.
Denetim Unsuru:
Cumhurbaskanligi
kararnameleri Anayasa Mahkemesi Denetimine tabidir.
Cumhurbaskanligi kararnamesi hiç süphesiz bir idari
islemdir. Anayasa, m148/1’deki özel hüküm olmasaydi,
Cumhurbaskanligi kararnamelerinin yargisal denetimi idari yargi (Danistay)
tarafindan yapilirdi. Ancak Anayasamiz,
muhtemelen önemine binaen Cumhurbaskanligi kararnamelerinin yargisal denetimini
yapma görevini Danistay degil, Anayasa Mahkemesine vermistir.
Olaganüstü
hallerde çikarilacak cumhurbaskanligi kararnameleri üzerinde herhangi bir
yargisal denetim yoktur. ‘’ Olaganüstü hallerde ve savas hallerinde
çikarilan Cumhurbaskanligi kararnamelerinin sekil ve esas bakimindan Anayasaya
aykiriligi iddiasiyla, Anayasa Mahkemesine dava açilamaz’’.
-----------------------------------------------------------------------
MÜHÜRSÜZ OY PUSULASI
TARTISMASI
YSK’nin 16 Nisan 2017 Tarih ve 560 Sayili Karari Hakkinda
Bir Inceleme
Kemal Gözler*
Referandumun yapildigi 16
Nisan 2017 Pazar günü aksamindan beri ülkemizde bir “mühürsüz oy pusulasi”
tartismasi sürüyor.
16 Nisan Pazar günü oy
verme islemi devam ederken Yüksek Seçim Kurulu (YSK), il ve ilçe seçim
kurullarina ve sandik kurullarina bir duyuru gönderdi. YSK’nin resmî internet
sitesinde de yayinlanan duyuru aynen söyledir:
“Bazi sandik kurullarinin seçmene oy pusulasi ve
zarflarini sandik kurulu mührüyle mühürlemeden verdikleri yolundaki yogun
sikayetler üzerine bugün toplanan Yüksek Seçim Kurulu sandik kurulu mührü
tasimayan oy pusulasi ve zarflarin disaridan getirilerek kullanildigi
kanitlanmadikça geçerli sayilmasina karar vermistir.
Sayim döküm isleminin
buna göre yapilmasi gerekmektedir.
Kamuoyuna, il ve ilçe
seçim kurullarimiza, sandik kurullarina ve siyasi partilere duyurulur”[1].
Ne var ki YSK,
bu duyurunun dayanagi olan Kararini ancak bu duyurunun yapilmasindan iki tam
gün geçtikten sonra, 18 Nisan Sali günü aksama dogru resmi internet sitesinde
yayinlayabilmistir[2].
Burada YSK’nin söz konusu
kararinin hukuka uygunlugunu inceleyecegiz.
I. KARAR
Önce kararin gerekçesini
görelim. YSK’nin, 16 Nisan 2017 tarih ve 560 sayili Kararinin gerekçe kisminda
söyle denmektedir:
“Serbest ve demokratik
seçim hakki, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi
ile güvence altina alinmistir.
Ek 1 Protokol 3. madde,
sadece milletvekili seçimine iliskin seçme hakkini düzenlemekle birlikte özü
itibariyle serbest seçim hakkini önemsemekte ve koruma altina almaktadir. …
Anayasa ve Uluslararasi
Sözlesmeler ile koruma altina alinan temel bir hakkin kullanilmasi sirasinda
uyulmasi gereken kurallara aykiri davranilmasi halinde, somut olayla ilgili
olarak yapilacak olan degerlendirmede; hakkin özünün korunmasi ve normun
yorumunun, gerçeklesmesi beklenilen amaçla uyumlu olmasi gerekir.
Asil olan temel bir
hakkin korunmasi olup, hakkin kullanilmasina iliskin belirlenen usul kurallari
hakkin güvenli bir sekilde kullanilmasini temin eden araç niteligindedir.
Bireye taninan hakkin güvenli sekilde kullanildiginin tespit edildigi hallerde,
hakkin kullanilmasinin korunmasina yönelik bir araç olan usul hükümlerinden
birine aykiriligin, hakkin özünü ortadan kaldiracak sekilde yorumlanmasi mümkün
degildir.
… Seçimlerde kullanilan oy pusulasi ve zarflarin sadece Yüksek Seçim Kurulu
tarafindan ve filigranli olarak üretilecegi, zarflarin üzerinde Yüksek Seçim
Kurulu logosunun yer alacagi, …ayrintili olarak düzenlenerek seçim güvenligi,
birden çok yöntemle denetlenerek teminat altina alinmistir. (BURADA YSK KAMUOYUNA SEÇIMLER DOLAYISI ILE KAÇ ADET
FILIGRANLI ZARF BASILDIGINA DAIR BIR AÇIKLAMASI OLMUS MUDUR, OLMUS ISE BELGESI
DONESI MEVCUT MUDUR)
16 Nisan 2017 tarihinde
gerçeklesmekte olan oy verme islemleri sirasinda, münferit de olsa bazi
sandiklarda, Yüksek Seçim Kurulunca gönderilen ve sahte olarak benzerlerinin
üretilmesinin engellenmesi amaciyla sandik kurullarina filigranli olarak teslim
edilen oy zarflari ve pusulalarinin sandik kurullarinca mühürlenmeden
seçmenlere verildigi, kullanilan oy zarflari ve pusulalarinin Yüksek Seçim
Kurulunca gönderilen filigranli oy pusulasi ve zarflari oldugu, oy pusulasi ve
zarflarinin mühürlenmemesinin sandik kurulunun ihmali veya hatasindan
kaynaklandigi, bu sorunun yasandigi sandiklarin bagli oldugu bazi ilçe seçim
kurullari tarafindan Kurulumuza sifahi olarak iletilmistir.
Münferit de
olsa bazi sandik kurullarinin 298 sayili Kanunun 77. maddesinin dördüncü
fikrasindaki görevini yapmamasi, netice itibariyle yukarida özetlenen usule
uygun olarak sandik kurullarina ulastirilan oy pusulasi ve zarf kullanilmak
suretiyle gerçeklesen oylamada, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasina
ragmen Anayasal hakkini kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak
kullanan seçmenin oyunun geçerli sayilmamasinin, yönetime katilma hakkinin
özünü ortadan kaldiracak bir sonuç yaratacagi açiktir.SEÇMEN ANAYASL HAKKINI GERÇEKTEN ÖZGÜR IRADESININ
GERÇEKLESECEGI SEKILDE KULLANABILMIS MIDIR. MÜNFERIDEN DE OLSA SAHTE ZARFLARIN
SANDIKLARDAN ÇIKMASI ANAYASAL HAKKINI KULLANAN HALKIN SEÇME HAKKINA GÖLGE
DÜSÜRMEMIS MIDIR.
Oy kullanma isleminin; oy
güvenligini saglamaya yönelik ve sahte oy kullanilmasini engellemek amaciyla
getirilen kontrol mekanizmalarina uygun olarak, Yüksek Seçim Kurulunca
üretildiginden kusku bulunmayan oy pusulasi ve zarf kullanilarak gerçeklesmesi
halinde, sandik kurulunca mühürleme isleminin yapilmamasi tek basina seçmenin
oyunun geçersiz sayilmasi için yeterli degildir. Aksine bir uygulama, bu hakki
korumak için getirilen ve araç niteliginde olan usul kurallarindan sadece
birinin ihlalinin, hakkin özünü ortadan kaldiracak sekilde uygulanmasi sonucunu
dogurur ki; bu sonuç, beklenilen amaca aykiridir.
Bu nedenledir ki, Yüksek
Seçim Kurulunca geçmis yillarda istikrarli olarak, Yüksek Kurul tarafindan
gönderildiginde süphe bulunmayan hallerde, sandik kurullarinin hata veya ihmali
sonucu mühürlenmeyen oy zarfi ve oy pusulasi ile seçmene kullandirilan oylarin
geçerli oldugu kabul edilmistir.
Sandik seçmen listesinde
yazili herkesin oy kullanma hakki bulunmaktadir. Anayasanin 67 ve 90/5. maddesi
ile Avrupa Insan Haklari Sözlesmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi
birlikte degerlendirildiginde, sandik kurullarinin hata veya ihmali sonucu
mühürlenmeyen oy zarfi ve oy pusulasi ile kullandirilan oylarin geçerli kabul
edilmesi gerektigi sonucuna ulasilmistir” [3].
Simdi bu kararin
degerlendirmesini yapmaya çalisalim.
II. KARARIN HUKUKÎ
DEGERLENDIRILMESI
Hukuken Sorun
Ne?- Konu hakkinda kamuoyunda pek çok spekülasyon yapiliyor. Ancak hukuken
mesele, teknik bir meseleden ibarettir. Dolayisiyla YSK’nin söz
konusu kararinda yaptigi yorumun da, bu makalede yapilan analizin de belirli
bir siyasî görüsle uzaktan yakindan bir ilgisi yoktur. Gerek YSK’nin kararinda,
gerekse bu makalede tartisilan teknik mesele sundan ibarettir:
Mühürsüz
pusulayla kullanilan oyun geçerliligi sorununa hangi hukuk kurallari
uygulanacaktir? Diger bir ifadeyle hangi hukuk kuralina dayanilarak, mühürsüz
pusulayla kullanilan oyun geçerli olup olmadigina karar verilecektir? Görüldügü
gibi bu soru, olaya uygulanacak olan hukuk kuralinin tespiti sorunundan baska
bir sorun degildir.
A. BIZIM CEVABIMIZ
“Mühürsüz pusulayla
kullanilan oyun geçerliligi sorununa hangi hukuk kurali uygulanacaktir”
sorusunun kanimizca basit bir cevabi vardir. Sorunun çözümünde kullanilacak tek
bir kural vardir ve bu kural da 26 Nisan 1961 tarih ve 298 sayili Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkinda Kanunun 8 Nisan 2010 tarih ve 5980
sayili Kanunla degistirilmis 101’inci maddesinde bulunmaktadir. Bu maddede
aynen söyle denmektedir:
“Madde 101 – …
3. Arkasinda sandik kurulu mührü bulunmayan,
… oy pusulalari geçerli degildir”.
Bizim için
mesele bundan ibarettir. Hukuken daha fazla bir seyi tartismaya gerek yoktur.
Arkasinda sandik kurulu mührü bulunmayan bir oy pusulasiyla kullanilmis bir oy
geçersizdir; çünkü 298 sayili Kanunun 101’nci maddesi bu oylar geçersizdir
demektedir.
Kanunun hükmü açiksa,
yorum yapilmaz. ln claris non fit interpretatio[4]. Mecellenin dedigi gibi “tasrih
mukabelesinde delalete itibar yoktur” (m.13) ve “mevrid-i nassda içtihada mesag
yoktur” (m.14). Hepsi bu!
B. YSK’NIN CEVABI
Hâliyle YSK, 298 sayili
Kanunun “arkasinda sandik kurulu mührü bulunmayan, … oy pusulalari geçerli degildir”
diyen 101’inci maddesi hükmünü bilmiyor degil. Tersine, burada inceledigimiz 16
Nisan 2017 tarih ve 560 sayili Kararinin üçüncü sayfasinin altinci paragrafinda
konuyu düzenleyen hukuk kurallarini sayarken açikça bu maddeyi de zikrediyor.
Ancak YSK’ya göre, sorun
bu 298 sayili Kanunun 101’inci maddesine göre degil, Avrupa Insan Haklari
Sözlesmesi (AIHS) Ek 1 Nolu Protokolün 3’üncü maddesi ve Anayasanin 67’nci
maddesine göre çözümlenmelidir. Yani YSK’ya göre, 298 sayili Kanunun 101’inci
maddesi ihmal edilmeli, olaya AIHS 1 Nolu Protokolün 3’üncü maddesi ve
Anayasanin 67’nci maddesi uygulanmalidir.
Belirli bir konuda
uygulanma ihtimali olan birden fazla hukuk kuralindan birisi ihmal edilip
digerinin uygulanabilmesi için, bunlarin arasinda çatisma olmasi gerekir.
Böyle bir çatisma var ise, lex superior, lex
posterior ve lex specialis ilkelerinden biri
uygulanarak çatisma çözümlenir; yani kurallardan biri ihmal edilir; digeri
uygulanir.
Peki ama bizim
olayimizda, 298 sayili Kanunun 101’inci maddesi, AIHS 1 Nolu Protokolün 3’üncü
maddesi ve Anayasanin 67’nci maddesi arasinda bir “çatisma” var midir?
1. 298 Sayili Kanun,
m.101 ile AIHS, 1 Nolu Protokol, m.3 Arasinda Çatisma Var midir?
298 Sayili Kanunun
101’nci maddesi hükmünü yukarida gördük. Simdi Avrupa Insan Haklari
Sözlesmesi 1 Nolu Protokolün 3’üncü maddesi hükmünü görelim. Bu maddede aynen
söyle denmektedir:
“Madde 3.- Yüksek
Sözlesmeci Taraflar, yasama organinin seçilmesinde halkin kanaatlerinin özgürce
açiklanmasini saglayacak sartlar içinde, makul araliklarla, gizli oyla serbest
seçimler yapmayi taahhüt ederler”.
a) Bir kere,
yukarida verilen madde metninden de açikça görüldügü gibi, AIHS 1 Nolu
Protokolün 3’üncü maddesi, sözlesmeci devletlere ve bu arada Türkiye’ye, yasama
organinin olusumu için, yani milletvekili seçimi için, gizli oyla serbest
seçimler yapma yükümlülügü getirmektedir. Madde metninde, mühürsüz oy
pusulalarinin geçerliligine veya geçersizligine iliskin bir hüküm yoktur. Keza
madde metninde oyun geçerliliginin sartlarina iliskin bir hüküm de
bulunmamaktadir. Maddenin istedigi tek sey, oyun
gizli olmasi, seçimlerin serbest yapilmasi ve seçimlerin makul araliklarla
tekrarlanmasindan ibarettir.
b) Dahasi, 1 Nolu
Protokolün 3’üncü maddesi, referandum için degil, yasama organinin seçilmesi,
yani milletvekili seçimleriyle ilgili bir maddedir. Nitekim Avrupa Insan
Haklari Mahkemesi, 11 Haziran 2013 tarih ve
12626/13 ve 2522/12 Sayili McLean and Cole v. The United
Kingdom Kararinda “1 Nolu Protokolün 3. Maddesinin yasama organinin
seçimleriyle sinirli olduguna ve referandumlara uygulanmayacagina”
hükmetmistir[5].
c) Kaldi ki, bir
çatismadan söz edilebilmesi için çatisan kurallarin her ikisinin de birbirinden
bagimsiz olarak olaya uygulanabilecek derecede sorunu somut olarak düzenliyor
olmasi gerekir.
Nereden bakarsaniz bakin,
AIHS 1 Nolu Protokolün 3’üncü maddesinde mühürsüz oy pusulalarinin geçerliligi
sorununa iliskin söyle ya da böyle bir hüküm yoktur. Çatistigi iddia edilen iki
kuraldan birisinde, o konuda hüküm yoksa, ortada bir çatisma yoktur.
Dolayisiyla böyle bir durumda çatisma çözme kurallarina da dayanilamaz. Yani
uygulanmasi söz konusu olan hüküm, baska bir hükümle çatistigi için ihmal
edilemez; çünkü ortada çatisma yoktur.
Sonuç olarak, tüm bu
nedenlerle, YSK’nin, mühürsüz oy pusulalarinin geçerliligi sorununu çözmek
için, uygulanacak apaçik ve somut bir kural (298 sayili Kanun, m.101) var iken
AIHS 1 Nolu Protokolün 3’üncü maddesine dayanmasi hukuken yanlistir. Çünkü bu
Protokolün bu maddesinde söz konusu sorun hakkinda bir hüküm yoktur. Böyle bir
hüküm olmadigina göre, ortada bir çatisma da yoktur. Olaya uygulanabilecek tek
bir hüküm vardir; o da 298 sayili Kanunun 101’nci maddesidir.
2. 298
Sayili Kanun, m.101 ile Anayasa, m.67 Arasinda Bir Çatisma Var midir?
YSK’nin 16
Nisan 2017 tarih ve 560 sayili Kararinda Anayasanin 67’nci maddesine de
dayandigi görülmektedir. YSK,
“Anayasanin 67 ve 90/5.
maddesi ile Avrupa Insan Haklari Sözlesmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi
birlikte degerlendirildiginde, sandik kurullarinin hata veya ihmali sonucu
mühürlenmeyen oy zarfi ve oy pusulasi ile kullandirilan oylarin geçerli kabul
edilmesi gerektigi sonucuna ulasilmistir”
demektedir[6].
Ne var ki, YSK’nin
kararinda mühürsüz oy pusulasi ile kullanilan oyun geçerliliginin nasil olup da
Anayasanin 67’inci maddesine dayandirildigina iliskin bir açiklama yoktur.
Acaba neden yoktur? Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi 1 Nolu Protokolün 3’üncü
maddesine pek çok paragraflik yer ayiran YSK, acaba neden, kararin gerekçe
kisminda, 298 sayili Kanunun 101’nci maddesinin Anayasamizin 67’nci maddesine
aykiri oldugunu açiklamaya girismemistir? Nedenini biraz sonra açiklayacagim.
Ama önce Anayasamizin 67’nci maddesini görelim:
“Madde 67.–
Vatandaslar, kanunda gösterilen sartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve
bagimsiz olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve
halkoylamasina katilma hakkina sahiptir.
Seçimler ve halkoylamasi
serbest, esit, gizli, tek dereceli, genel oy, açik sayim ve döküm esaslarina
göre, yargi yönetim ve denetimi altinda yapilir. …
Bu haklarin kullanilmasi
kanunla düzenlenir (…)”
Görüldügü gibi yukaridaki
maddede mühürsüz oy pusulalariyla kullanilan oylarin geçerliligine veya
geçersizligine iliskin bir hüküm yoktur. Keza maddede oy pusulasinin nasil
olacagina iliskin bir hüküm de yoktur. Zaten 67’nci madde bunlari düzenlememis,
bunlarin kanunla düzenlenecegini hükme baglamistir. Yani 67’nci madde,
kendisinin düzenledigi konular disinda kalan konulari düzenleme yetkisini kanun
koyucuya vermistir. Kanun koyucu da bu düzenlemeyi 298 sayili Kanunla
yapmistir.
Anayasanin 67’nci
maddesiyle 298 sayili Kanunun 101’inci maddesi arasinda bir çatisma yoktur. 298
sayili Kanunun “arkasinda sandik kurulu mührü bulunmayan, … oy pusulalari
geçerli degildir” diyen 101’inci maddesi hükmünün aksine bir hüküm Anayasamizin
67’nci maddesinde bulunmamaktadir.
Kaldi ki, bir an
için, 298 sayili Kanunun 101’inci maddesi ile Anayasamizin 67’nci maddesi
arasinda bir çatisma oldugu kabul edilse bile, degisen bir sey olmaz. Çünkü bizim hukuk sistemimizde bir Kanun hükmü ile bir
Anayasa hükmü arasindaki çatisma konusunda karar vermeye yetkili tek makam
vardir; o da Anayasa Mahkemesidir. YSK’nin bir kanun hükmünü, Anayasaya
aykiridir deyip onu iptal etme veya onu ihmal etme gibi bir hak ve yetkisi asla
ve kata yoktur. YSK, kendisi tarafindan Anayasaya aykiri görülen kanun
hükümleriyle de baglidir. Anayasa Mahkemesi, 298 sayili Kanunun 101’nci maddesi
hükmünü iptal etmedikçe, bu Kanun hükmü yürürlüktedir ve baglayicidir. YSK bu
Kanun hükmünü uygulamak zorundadir.
YSK, kendisinin
kanunlarin Anayasaya uygunlugunu denetleme yetkisine sahip olmadigini hâliyle
biliyor. Söz konusu kararinda, 67’nci maddenin sadece ismin zikredilmesinin ve
298 sayili Kanunun 101’inci maddesinin Anayasanin 67’nci maddesine aykiriligi
yolunda YSK’nin daha fazla bir açiklama yapmamis olmasinin nedeni de budur.
Eger YSK, 298 sayili Kanunun 101’nci maddesi hükmünün Anayasanin 67’nci maddesi
hükmüne nasil aykiri oldugunu açiklamaya girisseydi, ona, “iyi güzel de, YSK,
Anayasa Mahkemesi degil ki” denecekti.
Görüldügü gibi YSK’nin 16
Nisan 2017 tarih ve 560 sayili Kararinin dayanagi Anayasanin 67’nci maddesi de
olamaz.
Sonuç
olarak, YSK’nin kararinin dayanagi olarak ileri sürdügü iki kural (AIHS, 1
Nolu Protokol, m.3 ve Anayasa, m.67) da, mühürsüz oy pusulalariyla kullanilan
oylarin geçerliligi sorununa uygulanamaz. Dolayisiyla YSK’nin 16 Nisan 2017
tarih ve 560 sayili Kararinin geçerli bir hukukî dayanagi yoktur. Diger
bir ifadeyle söz konusu kararin hukukî bir gerekçesi bulunmamaktadir.
Vakia sudur ki, söz konusu olayda, YSK uygulamak zorunda oldugu 298 sayili
Kanunun 101’inci maddesini uygulamamistir.
III. KARARDAKI YERINDELIK
GEREKÇESI
Yukarida kararin hukukî
bir gerekçesinin olmadigini göstermis bulunuyoruz. Ancak
kararin hukukî olmasa da kendine göre bir baska gerekçesi var:
“Yerindelik gerekçesi”!
Muhtemelen YSK
da hukuken dogru çözümün, baska bir tartismaya girmeksizin, 298
sayili Kanunun “arkasinda sandik kurulu mührü bulunmayan, … oy pusulalari
geçerli degildir” diyen 101’inci maddesini uygulamaktan ibaret oldugu
biliyordur. Ancak bu çözüm uygulandiginda, hiçbir günahi olmayan seçmenlerin
kullandigi oylar, sandik kurullarinin hatasi yüzünden geçersiz hâle gelecektir.
Muhtemelen YSK, bu sonucu içine sindirememis ve soruna iyi niyetle çözüm
aramistir. Ancak bunun böyle olmasi, YSK’nin soruna çözüm ararken hukukun
disina çiktigi gerçegini degistirmez. Zira YSK’nin buldugu çözümün yukarida
açiklandigi gibi, bir hukukî dayanagi yoktur. YSK’nin çözüm ararken yaptigi
degerlendirme bir hukukî degerlendirme degil, tipik bir yerindelik
degerlendirmesidir. Sandik kurullarinin hatasi yüzünden seçmenin oyunun heba
olmasini YSK yerinde görmemistir. Hepsi bu!
Süphesiz,
YSK’nin bu düsüncesi yerinde olabilir; ama hukukî degildir. Bir sorunun
hukukîligi baska, yerindeligi baskadir. Hukukî degerlendirmede yerindelik mülahazalarina
yer yoktur. Hukukta sorunlar, hukuk kurallarinin ne dedigine göre
çözümlenir. Hukuk kurallarina göre ulasilan sonucun iyi mi kötü mü, topluma
yararli mi, zararli mi oldugu hukukun sorunu degildir. Hâkimler,
yerindelik denetimi yapmazlar; hukukîlik denetimi yaparlar. Nitekim,
Anayasamizin 125’inci maddesi hâkimlerin yerindelik denetimi yapmasini açikça
yasaklamaktadir.
298 sayili Kanunun
101’nci maddesi “arkasinda sandik kurulu mührü bulunmayan, … oy pusulalari
geçerli degildir” diyerek bu konuda YSK’ya bir takdir hakki tanimamistir. Belki
böyle bir takdir hakki taninmasinda yarar olabilirdi. Ancak YSK’ya böyle bir
takdir hakki verip vermeme yetkisi münhasiran yasama organina, yani TBMM’ye
aittir ve TBMM’de 298 sayili Kanunun 101’nci maddesini 8 Nisan 2010 tarihli ve
5980 sayili Kanunla degistirirken, böyle bir takdir hakki vermemeyi uygun
bulmustur. Madde metnine bakilirsa bu noktada en küçük bir tereddüdün olmadigi
görülür. Maddenin birinci fikrasinda 11 bent hâlinde oyun geçersiz sayilacagi
hâller, liste usûlünde sayilmis, ikinci fikrasinda ise bir usûlsüzlük olmakla
birlikte oyun geçersiz sayilmayacagi hâller ayrica belirtilmistir. Eger kanun
koyucu, sandik kurulunun mührünün olsa da olur, olmasa da olur diye düsünüyor
olsaydi, bunu birinci fikrada degil, ikinci fikrada sayardi. Keza madde
metninde YSK’ya verilen tek takdir yetkisi, son fikrasindaki su hükümdür:
“Muhtarlik seçimlerinde, bu maddede belirtilen geçersizlik sebeplerinin disinda
oy pusulalarinin hangi sebeplerle geçersiz sayilacagi Yüksek Seçim Kurulu
tarafindan belirlenir”.
Hukukta iki çesit “sayma
(enumaration)” vardir. Birincisi “sinirlandirarak sayma (limitative
enumaration)”, yani “numerus clausus sayma”dir. Ikinci tür sayma ise
“örneklendirici sayma (illustrative enumaration)”dir. Örneklendirici sayma
durumunda, kanun koyucu, madde metninde “benzeri”, “gibi” seklinde ibareler
kullanir. Birinci tür saymada “kapali liste”; ikinci tür sayma da “açik liste”
olusur. Birinci tür sayma, yani sinirlandirarak sayma durumunda, uygulama makami,
yorum yoluyla sayilanlarin arasina baska bir sey katamaz; sayilanlardan bir sey
de çikaramaz. Ancak ikinci tür sayma, yani örneklendirici sayma durumunda,
uygulama makami, yorum yoluyla, amaca uygun benzer unsurlari listeye ilave
edebilir[7].
298 sayili Kanunun
101’nci maddesini metnini asagidaki dipnottan[8] okuyunuz ve kendinize su soruyu
sorunuz: Bu maddedeki, sayma bir “sinirlandirici sayma” midir, yoksa bir
“örneklendirici sayma” midir? Saniyorum bu soruyu yanitlayan herkes, YSK’nin
260 sayili Kararinin hukuka uygun bir karar mi, yoksa hukuka aykiri bir karar
mi oldugu sorusuna da cevap vermis olacaktir.
Son olarak belirtelim ki,
eger mühürsüz pusulayla oy kullanilmasinin geçersiz sayilmasinin dogru
olmadigi, bu tür oylarin da geçerli olmasi gerektigi düsünülüyor ise, hukukta
bunu yapmanin da yolu vardir. Bu yol, 298 sayili Kanunun 101’inci maddesinden “arkasinda
sandik kurulu mührü bulunmayan oy pusulalari geçerli degildir” diyen üçüncü
bendini çikarmaktan ibarettir. Ancak bu bendi, bu maddeden çikarma yetkisi
hâliyle YSK’ya degil, kanun koyucuya, yani TBMM’ye aittir.
IV. YSK’NIN KANUNA AYKIRI
ESKI KARARLARI EMSAL TESKIL EDER MI?
YSK 560 sayili kararinda
bir ek gerekçe olarak su cümleye de yer vermistir:
“Yüksek Seçim Kurulunca
geçmis yillarda istikrarli olarak, Yüksek Kurul tarafindan gönderildiginde
süphe bulunmayan hallerde, sandik kurullarinin hata veya ihmali sonucu
mühürlenmeyen oy zarfi ve oy pusulasi ile seçmene kullandirilan oylarin geçerli
oldugu kabul edilmistir”[9].
YSK’nin kararinda atif
yapilan “geçmis yillardaki” kararlarin hangi kararlar oldugu belirtilmemistir.
Ancak yine ayni günlerde YSK’nin sitesinde, mühürsüz oy pusulalariyla
kullanilan oylarin geçerli sayilmasina iliskin bes adet eski YSK karari
yayinlanmistir. Bunlar tarih sirasiyla su sekilde siralanabilir:
- 1 Nisan 1984 tarih ve
272 sayili karar[10]
- 2 Nisan 1994 tarih ve
334 sayili karar[11]
- 8 Nisan 1994 tarih ve
6890 sayili karar[12]
- 2 Mayis 1999 tarih ve
1114 sayili karar[13]
- 3 Nisan 2004 tarih ve
935 sayili karar[14]
1. Öncelikle
belirtelim ki, bir mahkemenin hukuka uygun olan ve istikrar kazanmis eski
kararlarini sürdürmesinde yarar vardir. Ancak bunun için söz konusu kararin hâliyle
hukuka uygun olmasi gerekir. Hukuka aykiri bir eski karar hiçbir zaman içtihat
teskil etmez. Suimisal emsal olmaz. Kanunun açik hükmü karsisinda, bir yargi
merciinin eski kararinin hiçbir emsal degeri olamaz.
2. Ikinci olarak
yukarida görüldügü gibi YSK’nin emsal olarak gösterdigi kararlar, 2010 öncesi
kararlardir. 298 sayili Kanunun mühürsüz oylarin geçersizligini öngören
101’inci maddesi 8 Nisan 2010 tarih ve 5980 sayili Kanunla konulmustur. Gerçi
söz konusu hüküm, Kanunun eski halinin 103’üncü maddesinde de vardi. Ancak
hükmün 2010’da bir kez daha kabul edilmesi, kanun koyucunun bu konudaki
iradesini tekrar açikladigini, YSK’nin bu konudaki kararlarini kabul etmedigini
gösterir. Araya kanun koyucunun iradesinin girmesi, YSK’nin eski kararlarinin emsal
degerini kaybettirir
3. Kaldi ki, 2010
yilindan sonra aksi yönde, yani mühürsüz oy pusulasiyla kullanilan oyun
geçersiz olduguna yönelik kararlar da oldugu anlasilmaktadir. Basina
yansiyan bir karar söyledir: 30 Mart 2014 yerel
seçimlerde Bitlis Güroymak yapilan belediye baskanligi seçimlerine AKP mühürsüz
pusula ile oy kullanildigi iddiasiyla itiraz etmistir. Bitlis Il Seçim Kurulu,
Güroymak’in Yesilova Mahallesinde 250 seçmenin oy kullandigi bir sandikta
mühürsüz pusulalarla oy kullanildigini tespit etmis, bu oylarin geçersizligine
ve dolayisiyla Bitlis Güroymak belediye seçimlerini iptal edilmesine karar
vermistir. Bu karar üzerine yeni seçimler 1 Haziran 2014’te yapilmistir[15].
4. Nihayet,
belirtelim ki, YSK’nin 16 Nisan 2017 tarih ve 560 sayili karari ile bu karari
gerekçelendirmek için atif yaptigi eski kararlari arasinda iki önemli fark
vardir:
a) Bu eski
kararlarin hepsi, referanduma iliskin degil, yerel seçimlere iliskin alinmistir.
Geçerliligi tartisilan oylar bir belediye baskani seçimi veya il genel meclisi
üyesi seçimi için kullanilmis oylardir.
b) Bu eski kararlar,
birer ilke karari, bir genel karar degil, oy verme islemi bittikten sonra,
belirli bir yerdeki belirli bir sandikta kullanilmis oylar için yapilan itiraz
sonucu alinmis kararlardir. Bu kararlarla bütün ülkedeki veya bütün ildeki veya
bütün ilçedeki oylar degil, sadece belirli bir numarali sandikta kullanilmis
oylar geçerli sayilmistir. Oysa YSK’nin tartisma konusu 16 Nisan 2017 tarih ve
560 sayili karariyla, Türkiye’deki bütün sandiklarda kullanilan bütün mühürsüz
oylar geçerli sayilmistir. YSK’nin bu karari, oy verme islemi bittikten sonra
itiraz sonucu alinmis bir karar degildir; bu karar, oylar daha sayilmadan,
bütün oylar için alinmis genel bir karardir.
YSK, bu genel karari
almasaydi, mühürsüz pusulalarla kullanilan oylarin geçerliligi hakkinda
itirazlar, somut iddialarla, ilçe ve il seçim kurullarina yapilacak, bu
kurullar da sandik numarasi belirterek somut kararlar verecekti. Il seçim
kurullarinin kararlarina da itiraz edilmesi hâlinde, sorun, YSK’nin önüne
gelecek ve YSK tarafindan nihaî olarak karara baglanacakti. Hâliyle bu karar,
bütün ülke için degil, sadece kararda numarasiyla belirtilen sandik veya
sandiklara iliskin olacak ve biz bu sekilde kaç adet mühürsüz oyun geçerli
sayildigini bilmis olacaktik. YSK’nin emsal olarak gösterdigi yukarida
zikredilen 1 Nisan 1984, 2 Nisan 1994, 8 Nisan 1994, 2 Mayis 1999 ve 3 Nisan
2004 tarihli kararlarinda yaptigi da zaten budur. Eger YSK, simdi de bu emsal
kararlarinda yaptigi gibi, oy verme islemi tamamlandiktan sonra, somut
itirazlar kendi önüne geldikçe karar verseydi, kaç adet sandikta ne kadar
mühürsüz oyun geçerli sayildigini somut olarak bilecektik.
Eger ortada sandik
kurullarinin hatasindan kaynaklanan bir sorun var idiyse, sorunun normal çözüm
usûlü, eskiden oldugu gibi, oy verme islemi bittikten sonra somut itirazlar
üzerine sandik bazinda karar vermekti. YSK, bu olagan usûlün islemesine engel
olmasaydi, biz bugün kaç adet mühürsüz pusulayla kullanilan oyun geçerli
sayildigini bilmis olacaktik ve böylece bir spekülasyona da mahal kalmayacakti.
YSK, bunu yapmamis, daha oy verme islemi bitmeden, AK Parti YSK Temsilcisi
Recep Özel tarafindan YSK’ya verilen dilekçe üzerine bu genel karari almistir.
Normalde geçersiz
sayilmasi gereken kaç adet oyun YSK’nin bu karari sayesinde geçerli sayildigini
bugün bilmiyoruz. Muhtemelen, tartismasiz bir sekilde, bunu bilme imkanimiz da
hiçbir zaman olmayacak. Zira pek muhtemelen sandik kurullarinin çok önemli bir
kismi, YSK’nin karari uyarinca mühürsüz oylari ayrica tutanaga geçirmemis,
bunlari dogrudan dogruya geçerli oy olarak isleme tâbi tutmuslardir. YSK’nin
560 sayili kararina dayanilarak geçerli sayilan mühürsüz oy sayisina iliskin
kamuoyunda milyonlara varan spekülasyonlar vardir. Ben bu spekülasyonlara
burada girmek istemiyorum. Bu benim üzerime vazife degil.
V. KARARDAKI DIGER
ÇELISKILER: FILIGRAN, SAHTE OYU TEK BASINA ÖNLEYEBILIR MI?
Benim için YSK’nin 16
Nisan 2017 tarih ve 560 sayili kararinin hukukî analizi burada bitti. Karar
hakkinda hukuken söylenebilecekleri zaten söyledim. Gerisi olgulara ve maddî
aleme iliskin seyler. Bunlarla ugrasmak ise bir hukuk bilim adaminin üzerine
vazife degil.
Bununla birlikte kararin
gerekçesinde kullanilan bazi argümanlardaki tutarsizliklara da dikkat çekmek
isterim:
YSK’nin söz
konusu kararinda sahte oya sadece oy pusulasinin filigranli olmasinin engel
olabilecegi düsüncesi ileri sürülmektedir. Ben oy pusulasinin filigranli olmasinin
sahte oy kullanilmasina nasil tek basina engel olabilecegini anlamis degilim.
Oy pusulasinda "filigran" bulunmasi, oyun sahte veya hileli
olmadigini degil, oyun kendisiyle kullanildigi kagidin, yani oy pusulasinin YSK
tarafindan bastirildigini gösterir. "Hileli oy" baska, "oy
pusulasinin sahteligi" baska seydir. Örnegin oy kullanmaya gelmemis bir
kisi yerine, diger bir kisinin filigrani bulunan bir oy pusulasina tercih
mührünü basmasi durumunda, oy pusulasi sahte degildir; ama oyun kendisi
hilelidir.
YSK, diger seçimlerde
oldugu gibi bu referandumda da, uygulamada gerektigi için, seçmen sayisi kadar
degil, seçmen sayisindan çok fazla miktarda oy pusulasi bastirmistir
(Referandum için toplam 74 milyon, yani 20 milyon kadar fazla oy pusulasi
bastirildigi anlasilmaktadir)[16]. Bu fazladan bastirilan oy pusulalarinin
hepsi de filigranlidir. Bu fazla oy pusulari, kötü niyetli insanlarin eline
geçerse pekâlâ bunlar hileli oy verilmesinde kullanilabilir. Hileli oy
kullanmak için disarida oy pusulasi bastirmaya gerek yoktur. Fazla bastirilmis
oy pusulari kullanilarak da hileli oy kullanilabilir. Bu tür pusulalarla hileli
oy kullanilip kullanilmadigi, filigranin kontrolüyle degil, ancak sandik
kurulunun mührüyle anlasilir.
Kaldi ki, oy pusulasinin
filigranli olmasinin sahte oyu tek basina önleyecegi iddiasi kendi içinde dahi
tutarli bir iddia degildir. Oy pusulasinin filigranli olmasi, sahte oyu
engelleyebilecek bir sey ise, ne diye bir de gereksiz yere, pusulanin arkasina
sandik kurulunun mührünün basilmasi sarti getirilmistir? Bu bir abesle istigal
midir? Ilave edelim ki, bu sarti, sadece 298 sayili Kanunun 101’nci maddesi
degil, ayni zamanda YSK’nin kendisi de getirmistir. Zira, YSK’nin 14 Subat 2017
tarih ve 2017/97 sayili karari ile kabul edilen “Sandik Kurullarinin Olusumu,
Görev ve Yetkilerini Gösterir 135/I Sayili Genelge”nin 43/c maddesinde de
“arkasinda sandik kurulu mührü olmayan birlesik oy pusulalarinin geçerli
olmayacagi” belirtilmistir[17]. Demek ki, sadece Kanun koyucu degil,
YSK da, filigranin oy güvenligini saglamada yeterli olmayacagini, sandik
kurulunun mührüne de ihtiyaç oldugunu düsünmüstür ki, kendi kabul ettigi
Genelgede böyle bir hüküm koymaya ihtiyaç duymustur.
19 Nisan 2017, Saat 19,
K.G.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------YSK KARARLARININ
KESINLIGI ÜZERINE
YSK’nin Referandumla Ilgili Kararlarina Karsi Avrupa
Insan Haklari Mahkemesine, Anayasa Mahkemesine veya Danistaya Basvurulabilir
mi?
Kemal Gözler*
Referandumun yapildigi 16
Nisan 2017 Pazar günü aksamindan beri ülkemizde bir “mühürsüz oy pusulasi”
tartismasi sürüyor.
Yüksek Seçim Kurulu, 16
Nisan 2017 tarih ve 560 sayili Karariyla mühürsüz oy pusulalariyla kullanilan
oylarin geçerli olduguna karar vermistir[1].
Iki gün önce 19 Nisan
Çarsamba günü yayinladigim bir makalede bu kararin hukukî analizini yaptim.
Makalede YSK’nin söz konusu kararinin nasil ve neden hukukî temelden mahrum
oldugunu gösterdim. YSK, 16 Nisan 2017 tarih ve 560 sayili Karari, 298 sayili
Kanunun 101’nci maddesinin sözüne apaçik bir sekilde aykiridir.
YSK, 19 Nisan 2017
tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi, Halklarin Demokratik Partisi ve Vatan
Partisinin yaptigi itirazlarin reddine karar vermistir[2].
YSK’nin bu kararindan
sonra, simdi de YSK’nin mühürsüz oy kararina karsi Avrupa Insan Haklari
Mahkemesine, Anayasa Mahkemesi ve hatta Danistaya basvurulup basvurulmayacagi
tartisiliyor.
Bu konuda görüslerimi
açiklamak isterim:
1. Avrupa Insan Haklari
Mahkemesine Basvurulamaz
YSK’nin16 Nisan 2017
tarih ve 560 sayili Karari hakkinda Avrupa Insan Haklari Mahkemesine
basvurulamaz. Çünkü:
Avrupa
Insan Haklari Mahkemesine (AIHM) basvuru yapilabilmesi için, Avrupa Insan
Haklari Sözlesmesi veya ek protokollerinde taninan bir hak veya hürriyetin
ihlâl edilmesi gerekir. Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi veya ek protokollerinde
referandumla ilgili taninan bir hak veya hürriyet yoktur. Bu konuyla
ilgili en yakin madde, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi 1 Nolu Protokolün 3’üncü
maddesidir. Bu maddede aynen söyle denmektedir:
“Madde 3.- Yüksek
Sözlesmeci Taraflar, yasama organinin seçilmesinde halkin kanaatlerinin özgürce
açiklanmasini saglayacak sartlar içinde, makul araliklarla, gizli oyla serbest
seçimler yapmayi taahhüt ederler”.
Açikça görüldügü
gibi, 1 Nolu Protokolün 3’üncü maddesi, referandum için degil, yasama
organinin seçilmesi, yani milletvekili seçimleriyle ilgili bir maddedir. Yani
Protokol, milletvekili seçimlerinde seçmenin oy hakkini güvence altina
almaktadir; seçmenin referandumda kullandigi oy
hakki Avrupa Insan Haklari Sözlesmesinin veya ek protokollerinin güvencesi
altinda degildir.
Türkiye’de seçmenler 16
Nisan 2017 tarihinde yasama organinin seçimi için degil, bir anayasa
degisikliginin kabûlü veya reddi için oy kullanmislardir. Bu bir seçim degil,
referandumdur. Dolayisiyla referandumla ilgili bir
hak ihlâli iddiasiyla Avrupa Insan Haklari Mahkemesine basvurulamaz.
Nitekim Avrupa Insan
Haklari Mahkemesi, 11 Haziran 2013 tarih ve 12626/13 ve 2522/12
Sayili McLean and Cole v. The United Kingdom Kararinda “1 Nolu
Protokolün 3. Maddesinin yasama organinin seçimleriyle sinirli olduguna ve referandumlara
uygulanmayacagina (Article 3 of Protocol No. 1 is limited to elections
concerning the choice of the legislature and does not apply to referendums)”
hükmetmistir. Mahkeme bu kararinda referanduma iliskin basvurunun “kabul
edilemez (inadmissible)” olduguna karar vermistir[3].
Durum bundan ibarettir.
Süphesiz, isteyen herkes, Avrupa Insan Haklari Mahkemesine basvuruda
bulunabilir. Ancak, Avrupa Insan Haklari Mahkemesi yapilan bu basvurularin “konu bakimindan (ratione materiae)” yetkisizlik
nedeniyle “kabul edilemez (inadmissible)” olduklarina karar verecektir.
2. Anayasa
Mahkemesine de Basvurulamaz
YSK’nin 16
Nisan 2017 tarih ve 560 sayili Karari hakkinda Türk Anayasa Mahkemesine
basvurulamaz. Çünkü Anayasamizin 148’nci maddesinin üçüncü fikrasi, bireysel
basvuru yolunu, Anayasamizin korudugu her temel hak veya hürriyet için degil,
sadece bunlardan “Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi kapsamindaki herhangi
biri” için tanimistir. Yani Türkiye’de Anayasa Mahkemesine bireysel
basvuruda bulunulabilmesi için, o hak ve hürriyetin sadece Türk Anayasasi
tarafindan taninmasi yetmez; Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi tarafindan da
taninmasi gerekir. Oysa yukarida açikladigimiz gibi referandumda oy kullanma
hakki, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi ve ek protokolleri tarafindan taninmis
bir hak degildir. Avrupa Insan Haklari Mahkemesine basvurulamayan bir konuda
Türk Anayasa Mahkemesine de bireysel basvuru yoluyla basvurulamaz[4]. Süphesiz isteyen herkes
Anayasa Mahkemesi bireysel basvuru yapabilir. Ama yapilacak basvurular, “konu
bakimindan yetkisizlik” nedeniyle reddedilecektir.
Ayrica
Anayasamizin 79’uncu maddesinin ikinci fikrasinin son cümlesinde açikça “Yüksek
Seçim Kurulunun kararlari aleyhine baska bir mercie basvurulamaz” denmektedir.
30 Mart 2011 tarih ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama
Usulleri Hakkinda Kanunun 45’nci maddesinin son fikrasinda ise “Anayasanin
yargi denetimi disinda biraktigi islemler de bireysel basvurunun konusu olamaz”
denmektedir. O hâlde YSK kakarlari yargi denetimi disinda birakildigi için de
bireysel basvuruya konu olamaz. Dolayisiyla YSK kararlariyla ilgili bir bireysel
basvuru gelirse, Anayasa Mahkemesi bu basvuruyu, ayrica 6216 sayili Kanunun
45’nci maddesinin son fikrasi uyarinca da reddedecektir.
Uzun lafin kisasi,
Anayasamizda “Yüksek Seçim Kurulunun kararlari aleyhine baska bir mercie
basvurulamaz” seklinde bir hüküm bulundukça, YSK kararlarina aleyhine, Anayasa
Mahkemesi de dahil, baska herhangi bir mercie basvuru yapilmasi mümkün
degildir.
3. Danistaya da
Basvurulamaz
Bugün (21 Nisan 2017)
aksama dogru gazetelerden CHP’nin YSK’nin karari veya kararlari aleyhine Danistaya
basvurdugunu okudum.
Yukarida açikladigim ayni
sebeple (AY, m.79/2. son cümle), YSK kararlarina karsi Danistaya da
basvurulamaz. Anayasanin hükmü çok açik.
4. YSK Kararlarinin
Kesinligi Üzerine Bir Ek Açiklama[5]
Ben söyleyeceklerimi bu
makalenin 21 Nisan 2017 günü yayinlanmis yukaridaki kisminda söyledim. Ancak bu
tartisma bitmedi; dün de çesitli mecralarda çesitli argümanlar kullanilarak YSK
kararlarina karsi çesitli mercilere basvuru yapilabilecegi yolunda görüsler
ileri sürülmeye devam edildi. O nedenle YSK kararlarinin kesinligi üzerine
biraz daha ayrintili bir açiklama yapma ihtiyaci hissettim.
Yukarida açikladigimiz
gibi, Anayasamizin 79’uncu maddesinin ikinci fikrasinin son cümlesinde açikça
“Yüksek
Seçim Kurulunun kararlari aleyhine baska bir mercie basvurulamaz”
denmektedir.
Dikkat edilecegi üzere,
Anayasa koyucu, bu cümlede “kararlar” kelimesini hiçbir ayrima tâbi tutmaksizin
kullanmistir. Yani bu cümlede “kararlar” kelimesi, bir “genel kavram”, Latince
terimlerle söylersek “generalia verba” veya fikih usûlü terimleriyle söylersek
bir “âmm lafiz” olarak kullanilmistir[6].
“Generalia verba”, yani “âmm lafiz”, konusu olan seyin bütün parçalarina ve
bütün çesitlerine uygulanabilir[7].
Yani bir genel ibare, genel olarak yorumlanir (generale dictum generaliter est
interpretandum)[8];
diger bir ifadeyle, genel kelimeler, genel anlamda anlasilmalidir (generalia
verba sunt generaliter intelligenta)[9].
Bu nedenle kanunun ayrim yapmadigi yerde, bizim de ayrim yapmamamiz gerekir
(ubi lex non distinguit, nec nos distinguere debemus)[10]. Çünkü
kanun koyucu isteseydi, bu ibareyi genel anlamda kullanmaz, onu parçalara
ayirarak, onun bazi parçalarini istisna tutarak kullanirdi. Zira “ubi lex
voluit dixit, ubi noluit tacuit[11] (kanun
istedigi zaman söyler; istemedigi zaman ise susar)”.
O hâlde
hüküm koyarken kanun koyucu, ayrim yapmaksizin genel ibareler kullanmis ise,
kanunun kullandigi ibareden en genel anlami çikarmak gerekir[12]. Yani kanunun ayrima
gitmedigi yerde, yorumcu da ayrim yapamaz (ubi lex non distinguit neque
interpretis est distinguere)[13]. Bu nedenle sinirsiz bir
hükmü sinirlamamak, hükmün genelligine aykiri ayrimlamalar yapmamak gerekir[14].
Yukaridaki ilkeler
uyarinca genel hükümde kullanilan genel bir tabirin kapsamina belirli bir seyin
girip girmedigi konusunda tereddüt hasil olursa, söz konusu seyin genel tabirin
kapsamina girdigi sonucuna ulasilir.
Dolayisiyla, YSK’nin
kararlari arasinda “seçimleri yönetme görevi çerçevesinde verdigi kararlar” -
“denetim görevi çerçevesinde verdigi kararlar” veya “YSK’nin idarî
kararlari-yargisal kararlari” seklinde ayrimlar yapilmasinin, Anayasamizin
79’uncu maddesinin ikinci fikrasindaki “Yüksek Seçim Kurulunun kararlari
aleyhine baska bir mercie basvurulamaz” seklindeki hüküm bakimindan doguracagi
bir sonuç yoktur; çünkü bu cümlede kullanilan “kararlar” kelimesi, ayrim
yapilmadan, yani bir “amm lafiz”, bir “generalia verba” olarak kullanilmistir;
dolayisiyla YSK’nin bütün kararlarini kapsar. YSK’nin idarî kararlari da,
yargisal kararlari da, m.79/2-son cümlede kullanilan “kararlar” kelimesinin
kapsamindadir. Bu nedenle, YSK’nin hangi tür karari olursa olsun, o karara
karsi, herhangi bir mercie basvurulamaz.
Ayni sebeple, “Yüksek
Seçim Kurulunun kararlari aleyhine baska bir mercie basvurulamaz” hükmü
Anayasada bulundukça, YSK’nin bir idarî organ mi, yoksa bir yargi organi mi
oldugu veya YSK’nin ayni zamanda hem bir idarî organ, hem de bir yargi organi
mi oldugu tartismasinin[15] YSK’nin
kararlarinin kesinligi üzerinde doguracagi bir etki de yoktur.
Bu vesileyle belirtmek
isterim ki, ben, YSK’nin mevcut kurulus seklini savunan birisi degilim.
Geçmiste YSK’ya hem idarî, hem de yargisal görevler verilmis olmasini siddetle
elestirdim[16].
Dogrusu, bu iki görevi birbirinden ayirmak ve bu iki görevi iki ayri organa
vermektir. Ülkemizde YSK, hem idareci, hem de hâkim konumundadir. Bu yanlistir.
Ancak bunun yanlis olmasi, YSK’nin kararlarinin Anayasa Mahkemesi veya Danistay
tarafindan denetlenebilecegi anlamina gelmez. Anayasa, m.79/2, son cümle
Anayasamizda bulundukça, yapacak bir sey yoktur.
* * *
Iki gün önce YSK, 16
Nisan 2017 tarih ve 560 sayili kararini elestirirken kullandigim ayni satirlari
simdi YSK kararina karsi baska mercilere basvuru yapmayi düsünenleri elestirmek
için kullanayim: Kanunun hükmü açiksa yorum yapilmaz. In claris non fit
interpretatio[17].
Mecellenin dedigi gibi “tasrih mukabelesinde delalete itibar yoktur” (m.13) ve
“mevrid-i nassda içtihada mesag yoktur” (m.14).
* * *
YSK’nin
referandum kararini Danistaya, Anayasa Mahkemesine veya Avrupa Insan Haklari
Mahkemesine denetlettirebilmek için zorlama yorumlar yapiliyor. Hukukta yorum
mesrudur. Ancak bu yorumun dürüstçe ve yorum ilkelerine uygun olarak,
çarpitilmadan yapilmasi gerekir. Hukukçu kanun koyucu veya anayasa koyucu
degildir. Hukukçu, yorum görüntüsü altinda kanun koyuculuk görevine soyunamaz.
Kanunun sözünden uzaklasan yorumun savunulabilecek bir yani yoktur[18].
Francis Bacon, 1605
yilinda yayinladigi The Advancement of Learning isimli ünlü eserinde söyle der:
“Non est interpretatio, sed divinatio, quae recedit a litera. Cum receditur a
litera, judex transit in legislatorum” (Sözden uzaklasan yorum, yorum degil;
kehanettir. Hâkim sözden uzaklasirsa, kanun koyucu hâline gelir)”[19].
Hukuk teorisinde metnin
anlamini bozan yoruma “maledicta est expositio quae corrumpit
textum (metni ifsad eden yoruma lanet olsun)” denerek beddua edilmistir[20].
Yine benzer sekilde Sir
Edward Coke “viperina est expositio quae corrodit viscera textus (metnin
içini kemiren yorum, zehirli yilandir)” diyerek metinden uzaklasan yorumu
lanetlemistir[21].
* * *
Hukuk mantigi iki tarafi
keskin biçak gibidir. Mantik nalinci keseri degildir; hep bir tarafa yontmaz.
YSK’nin 298 sayili Kanun, m.101’deki “arkasinda sandik kurulu mührü bulunmayan
oy pusulalari geçerli degildir” hükmünün açik sözüne aykiri yorum yapmasi ne
kadar yanlis ise, CHP’nin veya bir baska kurumun veya kisinin, Anayasa,
m.79/2’deki “Yüksek Seçim Kurulunun kararlari aleyhine baska bir mercie
basvurulamaz” hükmünün açik sözüne aykiri yorum yapmasi da o kadar yanlistir.
* * *
Üzerime vazife olmayarak
ilave etmek isterim ki, CHP’nin tutumunun sadece hukuken degil, ayni zamanda
siyaseten de yanlis oldugunu düsünüyorum. Sonucun olumsuz olacagini bile bile
basvuru yapmak, topu karsi takimin kalesine degil, bile bile auta atmak gibi
bir seydir. Yarin CHP’ye, “YSK’ya basvurdun, reddedildi; Danistaya basvurdun,
reddedildi; Anayasa Mahkemesine basvurdun, reddedildi; Avrupa Insan Haklari
Mahkemesine basvurdun, reddedildi; daha ne istiyorsun” dendiginde CHP’nin
söyleyecek bir sözü kalmaz.
Dahasi bundan iki ay
kadar önce CHP, referandumda oyladigimiz Anayasa Degisikligi Kanunu hakkinda
Anayasa Mahkemesinde iptal davasi açma hakkina sahip iken Anayasa Mahkemesine
basvurmamistir. Hâliyle bu kendi bilecegi bir seydir. Belki böyle bir
basvurunun basari ihtimalini düsük görmüstür. Ancak sunu gözlemlemek saniyorum
hakkimizdir: Iki ay önce, Anayasanin kendisine verdigi Anayasa Mahkemesine
basvurma hakkindan feragat eden CHP’nin, simdi bu tartismali basvurular
konusunda neden bu kadar israrci oldugunu anlamak zordur.
Sonuç
Görüldügü gibi YSK’nin
referandumla ilgili kararlarina karsi, Avrupa Insan Haklari Mahkemesine veya
Anayasa Mahkemesi veya Danistaya veya baska bir mahkemeye veya mercie
basvurulamaz. YSK’nin karari kesin ve baglayicidir.
Hukuk sistemimizde
YSK’nin kararlari, kanuna ne kadar apaçik bir sekilde aykiri olursa olsun
geçerlidir ve baglayicidir. YSK’nin kararinin yanlis olmasi baska sey, bu
kararin geçerliligi ve baglayiciligi baska seydir.
Kararin
hukuken dogrulugunu tartisabiliriz; ama kararin baglayiciligini tartismamamiz
gerekir. Aksi takdirde hukuk güvenligi sarsilir.
Anayasamiz seçimlerin
yönetimi ve denetimi konusunda son sözü söyleme yetkisini YSK’ya vermistir.
YSK’nin kararlari, biz begensek de begenmesek de, kanuna uygun da olsa, aykiri
da olsa, Anayasamiza göre geçerli ve baglayicidir.
Bu sonuç, hukukçu
olmayanlar tarafindan sasirtici ve kabul edilemez bir sey olarak görülebilir.
Ama hukuken durum budur. Seçimlerin yönetilmesi ve denetlenmesi konusunda Türk hukuk sisteminde nihaî karar verme yetkisine sahip
tek makam vardir; o da YSK’dir. YSK’nin kararlari kesin ve baglayicidir.
Hukukun genel teorisi bakimindan bunda sasirtici olan bir sey de yoktur. Bu
konuda tereddütleri olanlar, benim Hukukun Genel Teorisine Giris[22] isimli
kitabimin “geçerlilik”, “baglayicilik” ve “otantik yorum” baslikli konularina
bakabilirler.
Sahte oy kullanildigina
iliskin bilgi ve delilleri olanlarin sikayetlerini ilçe ve il seçim kurullarina
ve keza YSK’ya süresi içinde yapmalari gerekir. Keza sahte oy kullanma
hukukumuzda suçtur. Bu suçun islendigi konusunda bilgisi olanlarin cumhuriyet
savciliklarina suç duyurusunda bulunmalari gerekir. Yapilacak sey bundan
ibarettir. Bunun disinda spekülasyonda bulunmanin kimseye saglayacagi bir yarar
yoktur.
21 Nisan 2017, Saat 20,
K.G