IDDIANAMEM BALYOZ VE GERÇEKLER/ÇETIN DOGAN/DESTEK YAYINLARI

IDDIANAMEM BALYOZ VE GERÇEKLER/ÇETIN DOGAN/DESTEK YAYINLARI

Fevzi BOZKURT
Felsefe


SUNUS

Toplumlarin aydinlanma ve gelisimini saglayan iç dinamiginde laçkalasma basladi mi, yandi gülüm keten helvasi! Çagdaslasmanin ana milinin dagilan bilyalarini derlenip toplanip yerine oturtamadigimizda önümüzde iki çikmaz yol kalir. Ya teokratik ya da otok-ratik bir rejim! Böylesi bir ortamda çagdisi toplumsal iliskiler kutsanir, gerçekler degil mucizeler öne çikar; parazitlerin çogalmasi, örgütlenmesi, topluma musallat olmasi kaçinilmazdir.balyoz

Bu kapsamda, ülkemizde siyaset, emniyet ve medyanin ardindan, adaletin de cemaatin güdümüne girmesi, "kiyam" erkenden ve de pervasizca baslatmistir. Kendinden yana olmayanlari bertaraf etmeye and içmis "mahserin dört atlisi" cesaretini nerden almaktadir? Rivayet muhtelif! Bence hayal ile gerçegi birbirine karistiran görme bozuklugu ile, "dokunulmazlik zirhina" asiri güvenlerinden kaynaklaniyor olmali...

Peki, yasamakta oldugumuz bu olumsuzluklardan ulusça kurtulabilmenin yolu, yordami yok mudur? Pek kolay olmasa da elbette vardir. Yeter ki ise nerden ve nasil baslayacagimizi, nereye dayanacagimizi dogru saptayalim.

Toplumsal temel içgüdü; var olma, yasama, günün ötesinde gelecegi de güvenceye alma dürtüsüdür. Bu dürtü en yogun biçimde kadinlarimizda vardir. Ben içgüdüye aykiri olusumlarin günü ve gelecegi karartma olasiliginin güç kazanmasi, aydinlikta yasama ve yasatmaya programli toplumun nabiz atislarini ve atesini yükseltir. Bu tür bir gelisme her seyden önce toplumun saglik isaretidir, kendisine yapilan dayatmalari kabullenmeyecegi anlamini tasir. Dün bu ates olmasaydi, Kurtulus Savasi'ni ne baslatabilir; ne de basari ile sonuçlandirabilirdik.

Bugün toplumun yükselmekte olan atesi, önce mahserin dört atlisinin üzerindeki igreti zirhi eritecek, daha sonra da ulusumuzun birlik ve dirligini yok etmek, onu teslim almak isteyenlerin çag disi hükümdarligi sona erdirilecektir.

Bu yolda olabildigince genis bir cephe ile atilacak ilk adim, ülkemizde zulmün araci haline gelmis "adaleti" tekrar mülkün temeli haline getirmek olmalidir.

Elinizdeki kitap, "is adalete intikal etti, karismamak gerek" diyenlere ülkemizdeki adaletin ibretlik pür mealini tanitmak, tarihe not düsmek için kaleme alinmistir.

Elinizdeki kitap, ülkemizde adaletin zulmün araci haline geldiginin kanitlarini görmek isteyenler için yazilmistir.

Bu kitapta bireysel bir yakinma degil, "Balyoz Davasinin" yalin gerçekleri vardir. Bu kitap, mahserin dört atlisinin el birligi ile kurguladigi igrenç komploya ve hiçbir dayanagi bulunmayan iftiranamelerine karsi, gerçek bir iddianame niteligindedir. Bu kitap, bir savunma degil, savci ve yargiçlarin yüzlerine okunmus, kamdi suçlamalardan olusan, gerçek savci ve yargiçlari göreve çagiran bir davetiye niteligindedir.

El yazisi ile dört duvar arasinda yazdigim, durusma salonunda okudugum notlan bilgisayar ortamina aktaran ve bu suretle kitaplasmasina olanak saglayan Avukatim Sayin Hüseyin Ersöz'e tesekkür etmeyi kendime borç sayiyorum.

Bu vesile ile basta Balyoz Davasinin kamuoyunda sesi olarak taninan Degeri Avukatim Sayin Celal ÜLGEN olmak üzere ÜLGEN Hukuk Bürosu çalisanlarina ayrica tesekkür ederim. Sayin Celal ÜLGEN ve Sayin Hüseyin ERSÖZ' ün durusmalarda yaptiklari açiklamalari, bu kitabin kapsami disinda tutulmustur. Eminim ki onlarin bu dava vesilesi ile yazacaklari, Türk Hukuk Tarihinde ibretlik bir ders kitabi niteliginde olacaktir.

Bu dört duvar arasinda yalniz olmadigimi her vesileyle hissettirerek bana güç ve moral veren, Sevgili dostum ve Avukatim Sayin Ismail TEPECIK'E katkilarindan dolayi içten sükranlarimi sunarim.

Son olarak; hayatim, biricik esim, varligindan kuvvet aldigim, sevgisini ve destegini benden bir an olsun esirgemeyen NILGÜL'üme sonsuz sevgi ve tesekkürlerimle...

Çetin Dogan Silivri Kampusu, 4 Nisan 2011

GIRIS

Silivri Kampüsü'nde Savci ve Hakimlerin yüzlerine okudugum Iddianame 18 Mart 2011 tarihinde tamamlandi, iddianame metnine geçmeden önce, davanin özüne giris hazirligi kapsaminda, davanin insani boyutundan belirli kesitler sunmanin yararli olacagini düsünüyorum. Bir yili askin süredir yasadiklarimizi kisisel yakinmalara yer vermeksizin ele almaya özen gösterecegini.

Üzerinde duracagim dava sürecindeki kesitler bende iz birakan gözlemler, deneyimler olacaktir. Bunlar içerisinde bana güç veren, direncimi daha fazla bileyen olumlu veya olumsuz gelismeler oldugu kadar, beni düs kirikligina ugratanlarda da vardir.

Rastgele ele alacagim gözlemlerime ve deneyimlere geçmeden önce, beni bu süreçte en çok etkileyen ve bundan sonraki yasamimi yönlendirecek iki olaydan söz etmeliyim.

Mahserin Dört Adisi ulusumuzun demokratik hak ve özgürlüklerine tasallutunun olumsuz sonuçlarini 2010 yili basindan itibaren ailece çektik ve çekmeye devam ediyoruz. En agir bedeli ödeyenler ise esim, çocuklarim ve de onlarin esleri oldu. Özellikle binlerce kilometre uzaktaki kizim Pinar ve damadim Dani'nin Harvard Üniversitesi'ndeki çalismalarindan zaman ayirarak Balyoz belgelerindeki sahteciligin izlerini sürmelerine gönlüm hiç razi olmadi. Hele hele onlarin Türkiye'ye dönme planlarini "ülkemizin yasamak için güvenli bir ülke olmaktan çiktigini" belirterek rafa kaldirmalari, Balyoz davasi sürecinde yasadigim en büyük sarsinti olmustur. Kalan ömrümü bu nedenle ülkemi yasamak için daha güvenli bir ülke haline getirmek için adadim.

Bununla baglantili diger deneyimim ise, Ceza ve Tutukevinde geçirdigim ille geceye iliskin. Orta yasli bir gardiyanla cezaevi koridorunda gecenin ilerleyen saatlerinde birlikte yürüyoruz. Elinde bir tomar anahtar. Bir hücrenin kapisinda duruyoruz. Kapiyi açmadan yüzüme bakarak konusmaya basliyor: "Komutan, sen ta tepelere çiktin. Çikarken elbette bu ülkeye hizmetler ettin. Tepelerde de ülkene bilirim ki çok hizmetlerin dokunmustur, Benim bir ailem var. Ülkemize yaptigin hizmetlerden elbette benim ailem de yararlanmistir. Ne olur, komutan, bu hizmetlerden benim ailemin payina düsen hakkini helal et!" Sonra ellerime sarildi. Hücreme girdigimde kendimi yüzükoyun yataga zor attim.

Benzer tepkileri halkimizin hemen her kesiminden aldim. Bunlar bana güç verdi, vermeye devam ediyor. Rahmetli Ilhan Selçuk'un vefatindan bir gün önce, Silivri Kampüsü'nden saliverilmistim. Esimle Lütfi Kirdar salonunda düzenlenen törene gittik. Salon tika basa doluydu. Salonun ön tarafindan orta yerlere geldigimizde bir alkis koptu. Esime acaba birileri mi geliyor diye sordum. Arkamizda kimse yoktu. Salondakiler bizi alkisliyordu. Oysa ben her onurlu yurttasin yapacagindan farkli bir sey yapmamistim. Demek halkimiz bir dik durusa hasret kalmis. Bu, bende bir amaç ugruna halkimizla birlikte olmak, birlikte yürümek istencesini yaratti.

Simdi rastgele ele alacagimi belirttigim gözlemlerime geçelim. Sanirim bu konuda sondan basa dönerek, serüvenimizden kesitler vermek ilginç olacaktir.

Insanoglunun duygu ve düsüncelerinin sekillenmesinde yasadigi ortamin belirleyici etkisi yadsinmaz. Silivri Kampüsü ve de her nasilsa bu kampusun hem içinde hem de disinda sayilan Mahkeme Salonu bir süredir mekanimiz. Kampüsün netameli bir simgesi var. Bildiginiz gibi, adaletin simgesi iffetli bir kadinin sag elinde ucu yere bakan bir kiliç ile sol ellinde tuttugu bir teraziden olusur. Kampusun simgesinde bu kadin yok. Tutacagi olmayan terazi ise agirlik noktasindan bir kasaturanin ucuna ilistirilmis. Öylece durabilmesi için lehim yapilmis olmali. Bu nedenle de duyarliligi hadim edilmis adalet terazisinin.

Durusma salonu ise bir spor salonundan dönüstürülmüs. "Saniklar bagli olmayarak yerlerini aldiktan" sonra, tüm aksesuarlari ile ilginç bir tablo olusuyor. Aksesuarlara elbette savci, hakim ve saniklar da dahil. Davali olanlar sadece saniklar degil, hakimler de davali. Adil yargilamayi ihlalden haklarinda suç duyurusunda bulunulmus, tazminat davalari açilmis. Salonda hakimler için yapilmis kürsü oldukça yüksek, ayrica özel koruma altindalar. Yüzlerine bakmak isterseniz oldukça yukariya bakmaniz gerekiyor. Hakimlerin arkasinda gözlerine pek ilistigini sanmadigim bir pano var. Keske önlerinde, görebilecekleri bir yerde ayni pano olsaydi diye içimden geçiriyorum.

Üst orta yerinde Atatürk'ün maski olan panoda "Adalet Mülkün Temelidir" yazili. Salonda nelerin aksesuar olduguna iliskin zihnim tekrar karisiyor. Atatürk'ün maski, kurgulanmis davanin aksesuarlarina, kisanlarina, insanciklarina farkli açilardan bakiyor; "dalgin, düsünceli!"

Gözlerim kürsünün iki tarafindaki bayraklara takiliyor. Hakimlerimizin özel mekanlari ile mahkeme salonunu birbirine karistirdiklarini düsünüyorum. Tam bu sirada Sanik Deniz Kurmay Albay Ali Türkmen'in haykirisi salonda çinliyor. Nedeni, kürsünün iki yanindaki bayraklarimiza ilistirilmis gibi görünen hakimlerin ceketleri. Ali Türksen'in bayraga saygi çagrisi durusmaya ara verilince sessizce yerine getiriliyor, ceketler ortadan kayboluyor.

Benim hakimleri adaletli olmaya, gerçek suçlularin üzerine gitmeleri yolunda yaptigim çagri ise, konuya iliskin iddianamemi okumadan tam bir hafta sonra, 25 Mart 2011 'de l Oncu Agir Ceza Mahkemesi'nin tanidik "klise" karari ile noktalaniyor:

",„ hakkindaki dosyadaki delil durumu, dosyada kuvvetli suç süphesini gösteren olgularin bulunmasi, delillerin henüz tam olarak toplanmamis olusu, sanigin konumu itibariyle delillere etki yapma ihtimalinin olmasi, taniklarin henüz dinlenmemis olusu, atili suçun CMK'nin 100. Maddesinde belirtilen katalog suçlardan olmasi, belirtilen bu sebeplerle adli kontrolün yetersiz kalacagi anlasilmakla, tutukluluklarinin devamina..."

Karari Mahkeme Baskani degil, kendisinden davaci oldugumuz Hakim Ali Efendi Peksak okuyor. Onun okuma nedeninin mertebesinden mi, yoksa Baskan Ömer Diken'in salonun asayisini saglamak için serbest kalmasi gereginden mi kaynaklandigini kestiremiyorum.

Hakim Ali Efendi Peksak ile tanisikligimiz 26 Subat 2010 tarihinde basliyor.Tanisikligimizin bende "kahirlara" kendisinde ise "hayirlara" vesile oldugu kuskusuz. Bu tarihi, hem "hakimlik" mertebesinden gönlüne ferahlik veren gelismelerin ille adimi, hem de suçlu saydiklarina kutsal sayilan "kefareti" ödetme firsati olarak degerlendirdiginden eminim. Bu nedenledir ki, hakkimda dört defa verilen yakalama-tutuklama kararlarinin hepsinde imzasi bulunmaktadir.

Askerlerin sivil mahkemelerde yargilanmalarina olanak saglayan yasanin iptaline iliskin davanin Anayasa Mahkemesi'nde görüsülecegi gün (20 Ocak 2010) Taraf gazetesinde Hazreti Israfil borusunu üfleyerek kiyameti baslatiyor. Kiyamet çagrisi zemberekten bosanircasina yandas medya kuruluslarinin gazete ve televizyonlarinda pehlivan tefrikasi olarak yayinlanmaya basliyor.

Televizyon programlari ve açik oturumlar

Daha ilk günden neler oluyor demeye kalmadan Sayin Ugur Dündar'in asistani aradi. Aksam bülteninde iddialara yanit verip vermek istemedigimi sordu. Istenen saatte, sorulari yanitlamak üzere Star Haber Merkezi'nde olacagimi belirttim. Taraf gazetesinin neler yazdigini okumamistim. Sadece ekranlara yansiyan haberleri mide bulantisi ile izlemistim.

Sayin Ugur Dündar'in kuskulu, biraz tedirgin halaslarini hatirliyorum. Bu tür bakislarla yasamayi zamanla ögrenecektim. Bu tür bakislara "yazik, yüzüne gözüne bulastirmis, becerememissin" demek ister gibi olanlar da eklendi. Bense insanlara bakisimi, durusumu hiç degistirmedim. Zamanla karsimdakilerin bakislarindaki sevgi ve güven bana güç verdi. Bu davayi kurgulamayanlarin tarafindan olanlarin da simdilerde gözlerini benden kaçirmaya çabaladiklarini, benimle göz göze gelmemeye özen gösterdiklerinin farkindayim.

Sayin Dündar, güya yapilacak darbenin kilifi niteligindeki savlari, "memleket manzaralarini," elindeki metinden okumaya baslayinca önce saka yapiyor sandim. Okudukça, onun da benim gibi az biraz sasirdigini görüyordum. Igrenç planin Aralik 2002 basinda yazildigi söyleniyordu ama, "Durum" basliginda tasvir edilen Türkiye'ye iliskin siyasi ve ekonomik gelismeler 2005 yili ve sonrasina aitti.

Büyük Ortadogu Projesi (BOP), toplumsal muhalefetin sindirilmesi ve de muhalif basinin ekonomik ve mali denetim ile susturulmasi gibi 2002'de öngörülmesi olanaksiz gelismeleri elindeki metinden okuyan Sayin Dündar, sorgulayan bir ifade ile bunlara ne diyecegimi sordu. Bunlar gerçekten Aralik 2002'de yazilmis ise, yazanin öngörüsü için sapka çikartirim demek geldi içimden. Espri yanlis anlasilabilirdi, vazgeçtim.

Kendisine, AKP'yi iktidara getiren 3 Kasim 2002 seçimlerinden sonra ülkemizin gerçek gündeminde nelerin oldugunu animsatmaya çalistim. Daha sonra da inci Ordu Komutanligi'nda 7 sene önce icra edilen plan seminerine iliskin bilgi vermeye çalistim. Verdigim bilgileri daha sonra çiktigim çesidi televizyon programlarinda tekrarladim. Amacim ortaligi toz dumana çeviren bilgi kirliligini gidermekti.

Nafile bir gayretle plan semineri, plan tatbikati, Harp Oyunu nedir, ne degildir, anlatmaya çalistim. Bu arada 5-7 Mart 2003 tarihlerinde icra edilen plan seminerinde komsumuz Yunanistan'in karasularini 6 milin ötesine çikarmasi halinde, siyasi iradenin verdigi görev geregi hazirlanan planin irdelendigini ve bu irdelenmenin yapilmasi için de mevcut usullere uygun olarak Aralik 2002'de seminere birlik ve kurumlara, bu arada Genelkurmay ve Kuvvet Karargahlarina "Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo" adiyla jenerik bir senaryo gönderdigimizi belirttim. Jenerik senaryonun bir plan olmadigini, mevcut resmi bir planin sinanmasi amaciyla özel kosullarin çerçevesini belirleyen doküman oldugunu ifade ettim.

Açik oturumlara katilmak ve davet edildigim halde katilmayi kabul etmedigim açik oturumlari izlemek gerçekten istirap vericiydi. Açik oturumlarda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlarin saçma sapan sorularinin muhatabi olmak ve mesnetsiz yorumlarina katlanmak gerçekten zordu.

Davaya olumlu ya da olumsuz yaklasanlarin çogunlugunun, gerekli arastirmayi yapma zahmetinde bulunmadan konuyu kendi ezberlerinden okumalari da isin ayri bir garip yönüydü. Seçkin arastirmaci yazarlarimizdan bir bölümü de (çok degil, bir ikisi) gerçek bir baskidan mi, yoksa sadece bir vehimden mi kaynaklandigini anlamakta zorlandigim bir tutukluk içerisinde kem-küm etmeyi sürdürdü. Elbette hiçbir baskiya aldirmadan gerçekleri yazan, yazmaya çalisanlar da vardi, ve biz onlara selam olsun diyoruz.

Bu arada beni televizyonlarda izleyip, vücut dilimden suçlu oldugumu (!) kesfeden, aklindan zoru olanlar bile çikti. Televizyonun bir "balli-çiçekli" haniminin, televizyondaki rahatligimdan dehsete kapildigim söylemesi de "vücut dili falciligina tüy dikti diyebiliriz.

Sayin Ugur Dündar ile söylesimizin sonunda "Peki, bu kampanyadan endise duymuyor musunuz?" gibilerinden sordugu soruya cevabim çok netti. Rahmetli Inönü'nün "Eskiyanin yarin ne yapacagi bilinmez" sözüne atifta bulunmanin tam yeriydi ama, o zaman daha komplonun çapini kestiremedigim için, sadece Nazim'in "Kerem Gibi" siirinden bir bölüm okumakla yetindim: "Sen yanmazsan, ben yanmazsam, Nasil çikar Karanliklar aydinliga?"

Televizyonlarda yaptigim söylesi ve katildigim açik oturumlarda söylediklerim ve yaptigim çagrilar hep havada kaldi. Bunlardan bir kaçinin altini çizmek isterim:

- Ordu Plan Seminerlerine, Plan Tatbikatlarina, Harp Oyunlarina Genelkurmay Baskanlari ile Kuvvet Komutanlarinin katilmasi usuldendir. Katilmayis nedeni, 2003'un Subat sonu ile Mart basinda, ABD'nin Irak'a müdahalesi için yapilan siyasi ve askeri görüsmelerdir. Buna karsilik, hem Genelkurmay Karargahindan, hem de Kuvvet Karargahlarindan gözlemciler seminere katilmistir. Bunlarin hazirladiklari Gözlemci Raporlari vardir, katilanlar gerekirse sahit olarak dinlenmelidir.

Henüz bir dava açilmadigi, konu inceleme safhasinda bulunuldugu için, dönemin Kuvvet Komutani ve Genelkurmay Baskani'nin icra edilen seminere iliskin bildiklerini kamuoyu ile pay- lasmalari gerektigini ifade ettim.

Savcilik tarafindan istenirse kendilerine açiklamalarda bulunabilecegimi, ifade verebilecegimi belirttim. Bu arada bir televizyon stüdyosunda Taraf gazetesinin silahsörlarini iddialariyla yüzlesmek için 7,5 saat "ha geldiler, ha gelecekler" diye nafile bekleyisimi esefle hatirliyorum.

Mahserin Dört Atlisi sislerin ardindan belirginlesiyor.

Balyoz davasina iliskin, Besiktas Adliyesi'ne kadar uzanan bir komplonun varligini, Savci Bilal Bayraktar, ardindan Hakim Ali Efendi Peksak ile tanisana kadar pek farkina varmadigimi itiraf etmeliyim. Oysa benim aklimi basima getirecek nitelikteki "alametler" çokça belirmisti. Bu alametler, pek kutlu olmayan bir dogumun habercisiydi.

Ilk isaret Savci Zekeriya Öz kaynakli; E. Orgeneral Hursit Tolon'un sorgulanmasindaki ilk sorusu kendisinin Çetin Dogan'i taniyip tanimadigi olmus. Gerçekte bu soru, basimiza bir çorap örmek için ilk ilmigin 2007-2008 tarihlerinde atildiginin ilk isaretiydi.

Ikinci isaretinin yine Savci Öz'den oldugunu söylersem, salan abarttigimi sanmayin. Savci Öz, Birinci Ergenekon iddianamesinin koordinatörü ve bas imzacisi. Hazirladigi iddianamede ne sanik, ne de tanigim. Ama gelin görün ki, bu iddianamenin 1595, 1618, 1619 ve 1620nci sayfalari hakkimda çirkin iftiralarla doldurulmus. Üstelik bu sayfalarda benimle ilgili yazilanlarin, onu ve arkasi ile hiçbir baglantisi yok. Hakkinda yine vatansever (!) bir subay tarafindan 1997 yilinda MIT dahil, bütün istihbarat kuruluslarina ve üst düzey generallere gönderilen imzasiz, saçma sapan iddialarla bezenmis bir ihbar mektubunun tamaminin, Ergenekon iddianamesinde yer almasinin "sehven" olmadigi ve de "hayirlara vesile" olmayacagi besbelliydi.

Üçüncü isaret ise kendisini Ergenekon davasinin "Bas Savcisi" olarak ilan eden Sayin Basbakan'dan gelmisti. Tek kisilik ordu misali, 20 Ocak-20 Subat 2010 döneminde çesitli televizyonlarda çesitli söylesi ve açik oturumlara katilmamdan pek hoslanmadigi anlasilan Sayin Erdogan'in ilginç bir demeci medyada yankilandi: "Siz zannediyor musunuz ki biz bunlari hiç duymuyoruz. Biz isimize baktik. Ne yazik ki onlar da islerine baktilar."

Bu kitabin ilerleyen sayfalarinda gerek MiT'in ve gerekse Emniyet Genel Müdürlügü nün Balyoz Darbe Plani'na iliskin herhangi bir bilgi ve ihbar olmadigini belirten yazilarinin referanslarini bulacaksiniz. Bu yalin gerçek karisinda biz sorumuzu soralim: Basbakan'in bilgi kaynagi, Balyoz davasin kurgulayanlardan baskasi olabilir mi?

Basbakan'in kamuoyunda genis yanla bulan sözlerinin, elbette Besiktas Adliyesi'nin koridorlarinda da yankilanacagini ve gereginin yapilmasi için dört elle "ise" sartlanacagini beklemeliydim.

Yandas medyanin açtigi çirkin kampanyaya karsi tek basima savasmak zorunda kalmam, dogrusu beni çok incitti. Basinda yayinlamak üzere yaptigim açiklamalardan sadece bir kaçi iç sayfalarda yer bulabildi. Her yere, her habere yetismem olanaksizdi. Elektronik posta ile yazarlarimiza gönderdigim iletiler, oto-kontrol sisteminden mi, yoksa erisimim engellendiginden mi bilinmez, pek yanla bulmadi.

Tam tamina bir ay süren bu süreçte "Ciheti Askeriye"nin kendisini Balyoz'un disinda tutma gayreti, ciliz bir kaç açiklama disinda, seminerin gerçek yüzünü aydinlatici hiçbir gayretin sarf edilmemesine, içi bos retoriklere sapmak yerine, konunun kamuoyunu tatmin edecek bir sekilde, kapsamli olarak arastirilmasi için bir türlü adim almayisina kirilmadim desem, yalan olur.

Hele hele, Akademi'den yeni mezun olmus bir kurmay binbasinin her nasilsa "bilirkisi" olarak belirlenmesi, gülünç sayilabilecek faraziyeye dayanan raporun tutuklanmamizin temel dayanagi olarak kabullenilmesi bütün Balyoz saniklari gibi, beni de derinden yaraladi. Kurgulanan davada acaba bu binbasiya ve inci Ordu Askeri Savcisi'na özel bir rol mü verildi diye kuskulandik. Bu kuskunun giderilmesi amaciyla, inci Ordu Komutanligi'na, Bnb. Erdogan'in hangi askeri meziyetlerine göre ve hangi usullerle "bilirkisi" olarak atanmis olduguna iliskin, Avukatlarimizin bilgi edinme yasasi uyarinca yaptiklari müracaata maalesef bir yanit dahi alamadik. Hazretin raporunun en basinda, kendisine arastirilmasi için verilen belgelerin "gerçek oldugunu farz ve kabul ettigini" belirten ifadesi yer aliyor. Peki, sözüm ona Balyoz Güvenlik Harekat Plani, Suga, Oraj, Çarsaf, Sakal vb. planlarin gerçek oldugunu kabullendikten sonra, geriye arastirilacak ne kaliyor? Neyin arastirmasini yapiyor?

Oysa kendisi ile ayni mekanda ve ayni zaman diliminde bir bilisim uzmaninin (J. Yzb. Hakan Erdogan) anilan belgelerin inci Ordu bilgisayarlarinda hiçbir izinin bulunmadigini, belgelerin 2007-2009 tarihlerinde üretildigine iliskin kesin bulgularin bulundugunu belirten raporu var. Her nasilsa buharlasan, ve dava dosyasina konmayan bu rapor, elimize 17 Mart 2011 tarihinde geçiyor. Raporu özetleyerek l Oncu Agir Ceza Mahkeme Baskani'na ayni gün veriyor ve arastirilmasini talep ediyorum. Ancak, talep itibar görmemis olacak ki, parmakliklar arasinda "alikonulmaya" devam ediyoruz.

Hala niçin tutuklu oldugumuzu anlamakta güçlük çekenlerin, olaylari algilamakta sorunlari mi var, ben de bunu anlayamiyorum. Hele bu yolda yapilan beyani, Ama Muhalefet Partisi Sözcüsünün yargiya müdahale olarak görmesi ve iktidar sözcüleri ile ittifak halinde dile getirmesine "gaflet" sözcügünden baska bir söz bulamiyorum. Demek ki "yüksek siyaset" ve "ince politika" bunu gerektiriyormus! Iktidarla belirli çevrelere selam göndermekte yapilacak yarislarin Partiyi nereye tasiyacagini hep birlikte görecegiz.

Sanirim TSK'nin komuta katini isgal edenler, Balyoz davasinin gerçek hedefinin Çetin Dogan degil, onun sahsinda TSK oldugunu isin basinda anlayamadilar. Bu nedenle Haziran sonunda ancak ha-zirlanabilen genis kapsamli Askeri Bilirkisi Raporu hazirlandiginda is isten çoktan geçmisti. Üstelik bu rapor ne kamuoyu ile paylasildi ne de Besiktas Adliyesi'nde dikkate alindi. Bu açik basiretsizligin nereden kaynaklandigina iliskin yorumlara girmek istemiyorum. Ancak aci gerçek su ki, bu basiretsizlik "is adalete intikal etti, biz karismayalim" yaklasiminin maliyeti, sadece kisilere degil, TSK'ya, ulusumuza ve ulusal güvenligimize de yüksek olmustur. Bunun izlerinin silinmesi, zannedildiginden de uzun zaman alacaktir.

TSK'dan Balyoz magdurlarinin kisisel bir beklentisi elbette olamazdi. Beklentimiz, ulusumuzun varlik ve güvenliginin baslica güvencesi olan bir kurumun bir komploya karsi kendisini koruyabilme becerisini gösterebilmesiydi. Bu da elbette, masaya yumruk vurmakla degil, seffaf, halka güven veren bir yaklasimla konunun üzerinde gidilerek, gerçeklerin ortaya çikarilmasiyla, hak ve adalete yardimci olmakla basarilabilinirdi.

Balyoz sürecinin en basindan itibaren "Ciheti Askeriye"nin ortaya atilan iddialardan kendini soyutlama gayreti, komployu kurgulayan çevreyi daha ileri adimlar atmak için cesaretlendirdi. Yandas medyada "darbe planlan gerçek olmasaydi, Genelkurmay Baskanligi'nin sesi böylesine ciliz olmazdi" türünden yorumlarin çikmasi da gecikmedi. Bu yorumlar ve de Basbakan'in "Siz zannediyor musunuz ki..." diye baslayan demeci islerin olgunlastigina, kivamina girdigine dair beklenen isaretlerdi.

Operasyon basliyor.

22 Subat 2010 Pazartesi günü esimle kahvaltiya oturmus, bir yandan da televizyondan haberleri izliyorduk. Sohbetimiz torunumuz Deniz'in dogum günü için Amerika'ya gidisimizle ilgili ayrintilar üzerineydi. Kizim bir sürpriz yaparak hem Amerika'ya gidis-dönüs biletlerini göndermis, hem de çalistiklari Üniversite on günlük bahar tatiline girecegi için, Meksika'nin turistik bir yöresinde hepimiz için bes günlük bir rezervasyon yaptirmisti. Geçtigimiz hafta Meksika Konsoloslugu'na gitmis, vize için gerekli islemleri baslatmistim.

Televizyondan alt yaziyi okuyan esim "Aa, bak ne olmus! Balyoz operasyonu baslamis ve bizim evde arama yapiyorlarmis!" deyiverdi. Önce saka yapiyor sandim. Saka degilmis. Anlasilan, hazirlanmis bir "olay sira cetvelinin” uygulanmaya konmasi için dügmeye basilmisti. Eve telefonlar yagmaya basladi. Bir saate yakin zaman "zevatin" gelmesini bekledik. Nihayet Savci Ali Haydar ekibiyle kapimizda belirdi. Ellerinde "Arama ve El Koyma Karari" vardi ve kadar üç halcim tarafindan imzalanmisti. Dikkatlice okudum. Karar "sayet aramada bir suç unsuru bulunursa yakalama talimati" veriyordu, itiraf etmeliyim ki bu ibare beni oldukça ferahlatti. Gizli saldi hiçbir seyimiz yoktu ve evimize baskalarinin delil ekmesine müsaade etmemek için gözlerimizi dört açacaktik.

Bir süre sonra açik olan televizyondan tutuklandigima iliskin alt yazilar geçmeye basladi. Olay sira cetveli tikir tikir isletilmeye baslamisti.

Evdeki arama saat 16:20 civarinda sona erdi. Savci dahil aramayi yapanlar evde bir suç unsuru bulamadiklarina iliskin tutanagi imzaladilar. Savciyi güler yüzle lojman kapisina kadar ugurladim. Savciya refakat eden Merkez Komutanligi görevlisi biraz sonra eve tekrar gelerek Savci Bey'in "Pasamizi alip, Istanbul Emniyet Müdürlügü'ne götürme" talimati verdigini ifade etti.

Bu haberi alinca elbette donakaldik. Avukatlarim Savci'ya cep telefonu ile ulasmayi basardilar ve Mahkeme kararinda "yakalamanin aramada suç unsuru bulunma sartina bagli oldugunu" kendisine animsattilar. Kendisi, "hakli olabilirsiniz, ikinci tebligati bekleyin" demis.

Gerçekten saat 19:30 civarinda bu defa Savcilarin talimati geldi. Karar açik seçik bir "yakalama" karari idi. Oysa ben kaçak degildim ve de savciliktan daha önce herhangi bir davetiye almamistim. Meger teröristler için davetiye çikartilmazmis; kaçak sayildiklari için haklarinda ancak yakalama karari çikarttirmis.           Anlasilan Dogan ailesinin hayatini karartmaya kararli bir ekiple karsi karsiya idile. Karsimizda organize bir güç vardi ve "olay sira cetvelinde" hiçbir aksakliga meydan verilemezdi.

Utanç verici bir görüntü içerisinde önce Adli Tip'a, sonra da Istanbul Emniyet Müdürlügü'ne götürüldüm Emniyette "susma hakkimi" kullanacagimi gider gitmez söylememe karsilik, dolu dolu dört gün "misafir" edildim.

Misafirligimin ilk gecesi hariç vukuatsiz geçtigini söyleyebilirim, ilk gece geçirdigim sokun etkisini üzerimden uzunca süre atamadim.

Kaldigim odadaki sedire uzandigimda saat gece yarisini hayli geçmisti. Saat 03:00 sularinda aralik olan kapiya hizla vurulmasi beni yerimden siçratmaya yetti. Blucinli, sakalli, biyikli bir ekip odama dolustu. "Hadi kalkin, gidiyoruz, resim çektireceksiniz" dediler. Önce dalga geçtiklerini, bunun bir tür sorgulama taktigi olabilecegini düsündüm. Adamlarin hiç de saka eden bir tarafi yoktu. Yine de "gündüzlere ne oldu, üç bes saat sonra resim çektirsek ne olur?" dedigimde, "emir aldik, emir böyle" dediler. Demek olay sira cetveli tikir tikir islemeye devam ediyordu ve de devam edecekti.

Dogrusu gece saat 03:00'de Emniyet'te resim çektirmek basli basina bir iskence. Polisiye filmlerinde bu tür resimlerin çekilisini görmüssünüzdür. Çok basit görünür. Kartona yazili numarayi ilci elinize tutusturduklarinda, bu size kaldirilamayacak kadar agir gelir, beliniz bükülür. Sonra objektife bakiniz derler, önde, daha sonra sol ve sag profillerden resminiz çekilir. Bu agirlik altinda ezilmemenin tek bir yolu vardir. Bu yol sadece duygusal degil, ayni zamanda gerçekçi bir yaklasimdir: devletin bir kurumunda degil de, bir esir kampinda oldugunuzu düsünmek!

Isimiz bitti derken, baska bir ekibin pesine takildik. Sira parmak izi almaya gelmisti. Parmak izi deyince sakin akliniza seçim sandigindaki "istampa" gelmesin. Önce her ilci elinizin parmaklan ve avuç içleri katran karasi yapiliyor. Polis arkadas parmaklarinizi teker teker tutarak ak kagit üzerine sikica bastiriyor. Bu islem öyle göründügü gibi kolay degil. Sonra sira avuç içlerine geliyor. Elinizin hiç titretilmemesi, oynatilmamasi gerekli. Yoksa islem yeni bastan baslatilabilir ve de "ekip" buna bozulabilir.

Dört günün sonunda Savci Bilal Bayraktar'in karsisina çiktik. Görevine 2007 Haziran'da atanmis. Bu nedenle "sen de artik savcilarin kurmay sinifina ayrildin" diyerek kutlayanlar olmus. Hidayete gerçekten ulasmasinin yolunun kotardan davayi yüz akiyla götürebilmesine bagli olduguna inandigi belli. Kendisi ile yaptigimiz "muhabbetten" bölümleri kitabin ilerleyen sayfalarinda bulacaksiniz. Sözde Baransu'nun teslim ettigi dijital verileri çözmek için bilgisayar dâhileri arandigini ve bulundugunu söyledi. Buldugu dâhi, dava dosyasindaki tutanaklardan gördügümüz kadari ile Hayrettin Bahsi imis. Daha sonra Sayin Savci'nin kendisine verilen motivasyonun etkisiyle ölçüyü kaçirdigi için Balyoz sorusturmasindan alindigini biliyoruz.

Tutuklama istemi ile Savci Bilal Bayraktar bizi Nöbetçi Hakime sevk ettiginde sanirim saat 16:30 civariydi.

Nöbetçi Hakim Ali Efendi Peksak'in huzuruna çikmayi epey bekledik. Avukatlarim sürenin tamaminin 5,5 saat oldugunu tespit etmisler. Durusma salonunun kapisinda beklerken bir görevliye Nöbetçi Hakimin nerede oldugunu sordugumuzda, bize yemege çiktigi bilgisini verdi.

Rastlantiya bakiniz ki, Bassavci vekili Çolakkadi ile Adalet Bakani Müstesari'nin da Besiktas Adliyesi'ne çok yakin bir mekanda yemek yediklerini sonradan ögrendik. Yine rivayet odur ki, Nöbetçi Hakim Ali Efendi Peksak da ayni yemekteymis. Konuya açiklik kazandirmak için görgü sahidinin cesaretini beklemekten baska çaremiz yok.

Ali Efendi Peksak diyeceklerimize hiç karismadi, bir güzel dinledi, bir güzel "sorgu zapti" yazdirdi. Tonton bk görünüsü var, kendisini hiç tanimiyoruz. Isler galiba yolunda diye düsünmeye bile baslamistik. Peksak verdigi karari nedense yüzümüze bile okumadi. Mübasirle önce haber, daha sonra da "tutuklama müzekkeresi" gönderdi.

Mahpushanede yasam kolay degil. Yasamaya programlanmis insanoglu, kosullar ne kadar zor olursa olsun fiziki yasam kosullarina uyum saglayabilir. Kisinin yetisme tarzina bagli olarak bu süre degisebiliyor. Periyodik kalp ilaçlan almak için belli araliklarla cezaevi doktoruna ugruyorum. Cezaevinde en çok kullanilan ilaçlarin anti-depresan ilaçlar oldugunu söylüyor. Her aksam gardiyanlar "istihkak" gibi ilaçlari dagitiyorlar. Henüz ben ihtiyaç duymadim, duyacagimi da sanmiyorum. Bunun püf noktasinin yasananlari içsellestirmemek ve kisisellestirmemek oldugunu saniyorum.

Geçen yil yasadigim saglik sorunlarinin ve bunun yandas medyada nasil istismar edildigi ise apayri bir konu. Bunlari yazmak, benim için bunlari tekrar yasamak anlami tasiyacagi için bu konuda kalemimi oynatmak istemiyorum. Bu yil Silivri Kampüsüne oldukça deneyimli geldigim için pek fazla saglik sorunu yasamiyorum. Bir önceki tutuklulugum sirasinda tekleyen kalbime ilave bir stent takilmasinin da kalbimi güçlendirdigi kesin. Ilaçlarimi da muntazam aliyorum. Elde olmayan sebeplerle tansiyonum yükselince tedbir hazir. Bir tablet "Capril" derde derman olmaya yeterli. Bazen ölçüyü ilciye katlamak gerekebiliyor. Kizimin aldigi tansiyon aleti basimin ucunda.

"Yasamimi adadigim insanlar için, degerler için yasamak zorundayim" diyorum kendi kendime. Bu bana güç veriyor. Geçen gün Sayin Haberal ile avukatlarla görüsme bölümünde karsilastik, biraz sohbet ettik. O da "yasamamiz lazim" diyordu. Bu arada mahpushanemizin "taif" olmasina da sükretmekten geri kalmiyordu. Dogrusu kendim için kosullan hiç düsünmemistim. Benim tasam, ülkemin Halid Hüseyini'nin Uçurtma Avcisi ve Bin Muhtesem Günes'de betimledigi Afganistan'in degisik bir versiyonu olma yolunda mesafe kat edip etmeyecegi konusuydu.

Simdi kendi iddianamemi degerlendirmenize sunuyorum...

IDDIANAMEM (MAHKEMEDE YAPTIGIM KONUSMA)

Neden Savunma Degil Manifesto?

Mesru zemini olmayan, daha baslamadan dayandigi bütün savlarin çürütüldügü; hukukun, hak ve adaletin çignendigi, yok sayildigi bir davanin sanigi olmaz. Olsa olsa tanigi olur.

Tarih, ülkemizde ve dünyada siyasal iktidarlarin belirli politik hedefleri ugruna nice kisi ve gruplarin düzmece bahanelerle yargilandigina sahittir. Adaletin ayaklar altina alindigi, insanlarin korku ile sindirildigi, özgür basinin büyük ölçüde susturuldugu bu gibi durumlarda geçici olarak gerçek suçlularin zorbalarin itibar görmesi, hatta yüceltilmesi, toplumlarin yaniltilmasi dogaldir. Ancak bugün saygi ve rahmetle anilanlar ise, dünün düzmece davalarinin sanik ve mahkûmlaridir. Lanet ile anilanlar ise "Nemrut Mustafa Pasa Divan-i Harbi" benzeri mahkemeler ile bu tür mahkemelere ruhsat verenler, kol kanat gerenler, haksizlik ve hukuksuzluga alkis tutanlardir.

Burada, kendi cemaatleri disinda herkesi düsman gören bir zihniyetin; muvazzafi ve emeklisi ile yasamlarini ülkelerine adamis Mustafa Kemal'in askerlerinin, cumhuriyete ve onun ilkelerine bagliliklarinin "kefaretini" ödetmek için kurgulanan bir dava görülüyor. Bu davanin Türk adalet tarihinde önemli bir yer tutacagina kusku yoktur.

Er veya geç, bu salonda sanik siralarinda oturanlarin boyunlarindaki sanik yaftalarinin, birçogunda oldugunu bildigim "üstün hizmet", "üstün cesaret ve feragat" madalyalarindan daha fazla övünç kaynagi olacagindan kusku duymuyorum.

Bu salonda saniklarin disinda kalanlara tarihin hükmü ile yapistirilacak yaftanin niteligi, davanin sonunda belirlenecektir.

Bugün Türk ulusuna, adaletine, ulusal güvenligine, bireylere maliyetine bakilmaksizin "ciddiyetle" ele alinan davanin ciddiye alinacak bir tek delili bile bulunmamaktadir. Sayin Savcilar gerçekleri olabildigince çarpitarak, saklayarak, görmezlikten gelerek; imzasiz ve sahteligi siritan, dijital ortamda hazirlanan verileri gerçek sayarak bir iddianame hazirladilar. Istediginiz herhangi bir mekânda kolayca üretilebilen ve bu nedenle de dünyanin hiçbir ülkesinde yasal delil olarak kabul edilmeyen bu verileri belge sayarak hazirladiklari iddianame, gerçekte tam bir iftiranamedir.

Hazirlanan bu iftiranameyi, dayanaklarim irdelemeden dava için mesru bir zemin sayilmasi, maliyetinin ne olacagini hesaba katmadan dava açilmasi, üstelik saniklar hakkinda usulsüz ve haksiz olarak yakalama ve tutuklama kararlari verilmesi, elbette mahkeme heyetine karsi duymamiz gereken güveni sarsmistir.

Mahkemenizden bu davayi kurgulayanlarin parmak izlerini daha belirgin olarak ortaya koymak için, basta 19 CD'nin imaj ve resimlerini almak için üzere yaptigimiz taleplerin ret gerekçelerini de anlayabilmis degiliz. Bütün bu nedenlerle mahkemeniz benim için sözün bittigi, adaletin mülkün temeli olmaktan çikarak, zulmün araci oldugu bir mekân haline gelmistir. Bu nedenle burada yapacagim konusmanin ana amaci bir savunmadan ziyade, iddianamenin bir iftiraname oldugunu, bilgi ve belgeleriyle hiçbir kuskuya yer birakmayacak sekilde ortaya koymaktir.

Ortaya koyacagim gerçekler karsisinda mahkemenizden, bu davayi kotaran çetenin, gerçek suçlularin pesine düsmesini isteyecegim. Dizginleri cemaatin elinde "Mahserin Dört Atlisi"ni olusturan bu çetenin kotardiklari davada biraktiklari parmak izlerini de yapacagim açiklamalarda somut olarak görüleceginden emin olun. Siyaset, Yandas Medya, Emniyet ve Besiktas Adliyesine uzanan zincirde yer alan çetenin, gerçek suçlularin yakalanmasi ve yargilanmasi için kilinizi bile kipirdatmayabilirsiniz. Buna karsilik söyleyeceklerimin yüce Türk ulusu ve gelecek kusaklar tarafindan "tarihe not düsen bir tanigin manifestosu" olarak algilanacagindan, er veya geç halkimizin geregini yapacagindan kusku duymuyorum. Bu noktadan sonra bizim için tek yolun ulusumuza ve dünyaya seslenerek; ülkemizde islenen hukuk cinayetlerinin iç yüzünü anlatmaktan ibarettir.

Inaniyorum ki; önyargili olmayan yurttaslarimizin büyük çogunlugu, davaya iliskin bugüne kadar ortaya konan gerçeklerle "oynanan oyunun" farkina varmistir, varmaktadir. Hiçbir saltanat ebedi olmadigi, olmayacagi gibi gerçeklerin üzeri de ebediyen örtülü kalamaz.

Bugün ve daha sonraki günler benim ve arkadaslarimin burada yapacaklari açiklamalarin, gerçegin üzerindeki yarim yamalak igreti örtüyü tamamen kaldiracagindan emin olun.

Açiklamalarimin izleyen ve dinleyenler tarafindan daha kolay takibi için öncelikle satirbaslarini ortaya koymanin yararli olacagini saniyorum.

Yapacagim açiklama su basliklari tasiyacaktir:

BIRINCI BÖLÜM: iddianamenin irdelenmesi; Bilirkisi raporlarinin irdelenmesi; Polis tespit tutanaklarinin irdelenmesi

IKINCI BÖLÜM: Ordu Plan Seminerinin Gerçek Yüzü

(Bu bölümde, 05-07 Mart tarihleri arasinda icra edilen 1. Ordu Plan Semineri-2003'ün yayinlanan emir ve talimatlar isiginda Planlama, Hazirlik, Icra ve Sonuçlarlarina iliskin gerçek belgeler ortaya konacaktir.)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Bilirkisi Raporlari ve Polis Tespit Tutanaklarinin irdelenmesi

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Sonuç ve Degerlendirme

(Bu bölümde hakkimizda açilan davanin neden ibaret oldugu, davayi kotaranlarin baglantilari ve parmak izleri, davanin TSK'ne, Ülke Güvenligine, Ulusumuz ve bireylere maliyeti ortaya konacaktir.)

BESINCI BÖLÜM: 15 Maddelik "Soru ve Cevaplarla Balyoz Davasi Özeti"

SON BÖLÜM: Taleplerimizin açiklanmasi

BIRINCI BÖLÜM

Iddianamenin Irdelenmesi:

Az gelismis ülkelerde sanayi, agirlikli olarak montaja dayanmaktadir. Ülkemizde de sanayimizin yani sira bir kisim insanciklarin bilgi fukaraligindan yahut üsengeçliginden olacak, hacimli bir seyler yazmak zorunda kaldiklarinda "kopyala ya da kes istedigin yere yapistir" metoduna basvurduklari malumdur. Ancak ülkemizi ayaga kaldiran igrenç suç isnatlarinin bulundugu bir iddianamede savcilarin bu metoda basvurmamalari gerekirdi. Iddianamenin büyük bölümü Emniyetin Tespit Tutanaklarindan bire bir alintidir.

Bundan daha vahim olan ise iddianamenin "tesebbüs" kavramina iliskin 90-102. Sayfalarda yer alan degerlendirmenin tamaminin bire bir 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi ögrencilerinden Keziban ÇOLAK'in makalesinden alinmis olmasidir. Üstelik bu makalede yer alan bazi hatalar da iddianameye aynen geçmis bulunmaktadir. Bu noktada fazla detaya girmeden Sayin Savcilarin yaptigi türden bir "intihalin" ortaya çikmasi sonucu yakin zamanda Alman Savunma Bakani Guttenberg'in istifa etmek zorunda kaldigini belirtmekle yerinelim.

Iddianamede yer alan sav ve degerlendirmeleri, dayanak yapilan kaynaklara göre baslica dört kategoriye ayirmak mümkündür.

Birinci kategoride yer alanlarin hiçbir dayanagi bulunmadigi gibi kendi içerisinde de tutarsizliklar tasimaktadir.

Ikinci kategoride, "Sahte Dijital Belgelere" dayandirilan suç isnatlarina iliskin degerlendirmeleri ihtiva etmektedir.

Üçüncü kategoride, Savcilar tarafindan "çarpitilarak" suç isnadi yapilmaya çalisilan gerçek belgeleri ihtiva etmektedir.

Dördüncü kategoriyi, Seminerde yapilan "Takdim ve Görüsmelerin" ses kayit çözümleri olusturmaktadir.

BIRINCI KATEGORI: DELILSIZ SUÇ ISANATLARI VE DEGERLENDIRMELER

Savcilarin Sahte Balyoz Güvenlik Harekât Plani Ve Bu Plana Bagli Hazirliklar Konusunda Ilgili Kurumlardan Istihbarat Talebinin Sonucunda Aldiklari Cevap Ve Iddianameye Koyduklari Metin:

Iddianamenin 54. sayfasi 3. paragrafinda yer alan metni dikkatle okuyalim:

"03 Kasim 2002 seçimlerinde mecliste çogunlugu saglayan ve hükümeti kuran partinin; kimligi, kadrolari ve yönetim tarzindan rahatsizlik duyan dönemin 1. Ordu Komutani Çetin DOGAN tarafindan "28 Subat sürecinde elde edilen kazanimlardan istifade edilememesi ve 2002 seçimlerinde AKP' nin tek parti olarak iktidara gelmesi ile beraber, ülkede hizli bir zemin kaymasi yasanmasi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin laiklik karsiti ve irticai unsurlarin etkisine girmeye basladigi ve bu nedenle balyoz komutanliginin iç hizmet kanununun kendisine verdigi Türkiye Cumhuriyet'ini kollama ve koruma görevinin geregi olarak bu harekât planini hazirlayip kurulan hükümetin yikilmasi ve yerine milli mutabakat hükümeti adi altinda yeni bir hükümetin kurulmasi yönünde çalisma baslatildigi, öncelikle 1nci Ordu Komutanligi bünyesinde görev yapan bazi general ve üst düzey subaylarla görüsülerek bu hususta anlasmaya varildigi, 1nci Ordu sorumluluk sabasi içinde bulunan Harp Akademilerinin komutani Ibrahim Firtina ve Donanma Komutani Özden Örnek ile temas kuruldugu ve ardindan anlasma saglandigi, yine ayni saha içerisinde bulunan Istanbul ve Bursa Jandarma Bölge Komutanlariyla da temas ve anlasmanin saglandigi, eldeki mevcut delillere göre dönemin Genel Kurmay Baskani ve Kuvvet Komutanlarinin dâhil olmadiklari anlasilan bu olusumun ordu bünyesindeki hiyerarsi disinda bu amaçla bir yapilanma olusturduklari, kurulan bu yapilanmanin hükümeti yikmaya yönelik öncelikle balyoz hareket plani adi altinda demokratik yollardan is basina gelmis hükümeti anti demokratik yollarla yönetimden uzaklastirma amaciyla çok kapsamli ve bir o kadar da ayrintili bir plan hazirladigi, (...)"

Ayni metin iddianamenin 950. sayfasinda yer alan "sorusturma sonucunda özetle" basligi altinda aynen yer almaktadir. Okudugum bu paragrafta yer alan kesin nitelikteki hüküm hangi istihbarata dayaniyor? Savciligin elinde bir delil var mi? Yok! Üstelik savcilik bu hususun teyidi için MIT Müstesarligina, Emniyet Genel Müdürlügü'ne, Genelkurmay Baskanligi"na yazilar yazmis, aldigi olumsuz yanitlara ragmen garip bir benzetme yaparak, bu hususta elde bilgi ve belge olmamasini adeta bu kurumlarin beceriksizligine atfetmis bulunmaktadir. Bu imanin nasil yapildigi ise oldukça ilginç: Mit’in tek cümlelik cevabi yazisinda bulunmayan ibare, Emniyet Genel Müdürlügü'nden gelen iki sayfalik cevabi yazidan bulunup eklenivermis! Bunun nedenini savcilarin iyi niyetine baglamanin olanagi bulunmamaktadir. Bunu niçin yaptiklari kendilerine soruldugunda alinacak cevabin tek kelimeden ibaret olacagini biliyorum. "Elbette SEHVEN!"

Savciligin 19.03.2010 tarih ve Sorusturma No 2010/185 sayili yazisina MIT Müstesarligi'nin 02.04.2010 tarih ve 10.2.001.000.390.655-619/136 sayili tek cümlelik cevabi yazisi aynen su sekildedir:

"Ilgi yaziya konu hareket planlarina iliskin olarak açik 31 kaynaklara yansiyan hususlar disinda, Teskilatimiza intikal etmis herhangi bir bilgi/belge/duyum/ihbar vs. bulunmamaktadir."

Savciligin 24.05.2010 tarih ve sorusturma No: 2004/317 sayili yazisina Emniyet Genel Müdürlügü'nün 31.05.2010 tarih ve B5.1.EGM.0.14.43882 yazisi ile verdigi cevapta bulunmaktadir. Cevapta (sayfa 2, paragraf 2):

"Balyoz Harekât Planinin ortaya çikmasi öncesinde /sonrasinda Balyoz Harekat Plani ile ilgili intikal etmis herhangi bir ihbar, bilgi ve belgeye rastlanmadigi"

Ibaresi ve bunun bir paragraf altinda ise;

"Günümüze kadar Balyoz Harekat Planinin ortaya çikmasi öncesinde/sonrasinda, 15-20 Kasim 2003 eylemlerini gerçeklestirenleri, azmettirenlerle veya tesvik edenlerle yahut yardim edenlerle ilgili dogrulugu tespit edilen herhangi bir ihbar, bilgi ve belgeye rastlanmadigi" Ibaresi bulunmaktadir.

Savciligin 28 Ocak 2010 tarih ve Esas 2010/185 sayili yazisina Genelkurmay Baskanligi'nin 22 Subat 2010 tarih ve Adalet Müstesarligi 3050-86-10/K.K. sayili yazisi ile verdigi cevapta ise;

"1. Ordu Komutanligi Plan Semineri kapsaminda Genelkurmay Baskanligi, Kara Kuvvetleri Komutanligi ve 1. Ordu Komutanligi kayitlarina göre söz konusu plan seminerinin 'Balyoz Güvenlik Harekât Plani' adli bir bölüm veya eki mevcut degildir"

denmektedir.

Iddianamenin 54. Sayfasindan yaptigim alintiya tekrar dönelim. Alintinin son bölümünde yer alan ibareleri irdeleyelim:

"(...) Öncelikle 1. Ordu Komutanligi bünyesinde görev yapan bazi general ve üst düzey subaylarla görüsülerek bu hususta anlasmaya varildigi..."

Savci bu kesin hükme nasil varmis? Bu görüsmeleri kim tespit etmis? Bu görüsmeler hangi tarihlerde nerelerde gerçeklesmis? Bunlarin cevabini savcilarin muhakkak vermesi gerekir. Ordu Komutaninin gittigi, ziyaret ettigi mahal ve makamlar kayit altindadir.

Bu ibarenin devaminda ise,

"1. Ordu sorumluluk sahasi içinde bulunan Harp Akademilerinin Komutam Ibrahim Firtina ve Donanma, Komutani Özden Örnek ile temas kuruldugu ve ardindan anlasma saglandigi, yine ayni saha içerisinde bulunan Istanbul ve Bursa Jandarma Bölge Komutanlariyla da temas ve anlasmanin saglandigi, eldeki mevcut delillere göre dönemin Genel Kurmay Baskam ve Kuvvet Komutanlarinin dâhil olmadiklari anlasilan bu olusumun ordu bünyesindeki hiyerarsi disinda bu amaçla bir yapilanma olusturduklari..."

Ibareleri yer almaktadir. Bu ibareler içerisinde çok enteresan ve ayni zamanda tuhaf olan iddianin irdelenmesinden baslayalim:

Dönemin Istanbul Jandarma Bölge Komutani Tümgeneral Abdulkadir Eryilmaz'dir. Kendileri 03-07 Mart 2003 tarihlerinde icra edilen plan seminerine katilmis, seminerin icrasinda söz alarak detayli açiklamalarda bulunmustur (Seminer Kaset Çözümleri 3. Kaset A Yüzü).

Sayin Savciya sormak gerekir, hem böyle bir iddiada bulunacaksin hem de adi geçen Istanbul Jandarma Bölge Komutanliginin ifadesini almaya bile lüzum görmeyeceksin! Savcilarin bu hususu nasil açiklayacaklarini merak etmemek mümkün mü?

Yoksa Sayin Savcilar, Sayin Abdulkadir Eryilmaz'in profilinin sorusturma kapsamina alinan personel ile benzesmedigi yolunda talimat mi almislardir veya "sehven" unutulmus mudur? Ben sahsen, kendilerinin gözalti ve sorusturmalarin basladigi Subat 2010 tarihinde memleketinden gönüllü olarak Istanbul'a geldigini, her ihtimale karsi hazir bekledigini bilmekteyim.

Bu noktada yanlis anlasmalari önlemek için bir hususu vurgulamak isterim: Abdulkadir Eryilmaz tanidigimiz, bildigimiz kadariyla degerli bir silah arkadasimizdir. Bizler gibi burada sanik sandalyesinde bosu bosuna oturmamis olmasindan, tutuldu bulunmamasindan memnunuz.

Seminere katilip, sözde iddia edilen bir darbe planinin provasinda yer alan, seminerde özel takdimleri bulunup da sorgusunun yapilmasina bile Sayin Savcilarin gerek görmedigi kisi sadece Abdulkadir Eryilmaz degildir. Ve de elbette bu arkadaslari Sayin Savcilar sorusturma kapsimi disinda tutsalar da ben ve arkadaslarim onlarin da isimlerini vererek burada bize sahitlik yapmalarini ve gerçekleri söylemelerini isteyecegiz.

Diger taraftan iddianamede Istanbul Jandarma Bölge Komutanligi'nin yani sira dönemin Bursa Jandarma Bölge Komutani ile temas kurdugum ve anlasma sagladigim "kesin hükmü" yer almaktadir.

Dönemin Bursa Jandarma Komutani Tuggeneral Levent Ersöz'dür. Kendileri Ordu plan semineri 2003’e katilmamistir. Görev sürem içerisinde kendisiyle uzaktan veya yakindan hiçbir temas veya telefonla dahi olsa görüsmem olmamistir. Bursa Jandarma Bölge Komutanligi da diger Jandarma Bölge Komutanlilari gibi dogrudan Jandarma Genel Komutanligi'na baglidir.

  1. Ordu Komutani olarak görev yaptigim 2001-2003 Agustos döneminde sadece bir defa Bursa Jandarma Komutanligi'na nezaket ziyaretinde bulundum. Sanirim bu ziyaret de 2002 baslarinda gerçeklesmistir. Bu ziyaret esnasinda Jandarma Bölge Komutan da Sayin Levent Ersöz degil, Tuggeneral Tahsin Baltaci'dir.

Sayin Savcilar ileri sürdükleri "temas ve anlasma" savina karsilik ne Istanbul Jandarma Bölge Komutan'in, ne de Bursa Jandarma Bölge Komutan'in ifadesine basvurmamislardir. Herhalde bunun bu salonda izahi yapilmalidir.

Çetin Dogan'in Sözde "Milli Mutabakat Hükümetinin Ilanina Yönelik Konusmanin Hazir Olduguna Iliskin Iddia:

Iddianamenin 55. Sayfasinda 4. Paragraf olarak asagidaki cümle yer almaktadir.4 ()

"Ayrica. Balyoz Harekâtinin ardindan hükümetin devrilecek olmasi sebebiyle göreve getirilmesi planlanan yeni kabinenin de olusturuldugu, kimin basbakan kimlerin bakan olacaginin da belirlendigi görülmekte, Çetin Dogan tarafindan darbe sonrasi 'milli mutabakat hükümeti' adi altinda kurulacak hükümetim ilanina yönelik konusmanin bile hazirlandigi anlasilmaktadir."

Iddianamede iki5 yer alan bu kesin hüküm hangi belgeye dayandirilmaktadir? Bu konuda vardigimiz sonuç, sanal ortamda dijital veri olarak bir sahte belgenin olusturulmasi "sehven" unutulmus olmalidir.

Iddianameden alinti yaptigim paragrafta yer alan "basbakan dâhil, kimlerin bakan olacaginin belirlendigi" savi ise, islak veya elektronik bir imza tasiyan gerçek bir belgeye dayanmamaktadir.

Sayin Savcilarin savlarini bir çetenin olusturdugu dijital verinin gerçek oldugu faraziyesine dayandirdiklari anlasilmaktadir. Iddianameler faraziyeye dayanmaz, dayanmamalidir. Sanal ortamda olusturulan dijital veriler konusunu konusmamin ilerleyen bölümünde ele alacagim için Sayin Savcilarin sahte bir dijital veriye bile dayanmayan savlarindan örnekler vermeye devam edelim.

Seminere Katilimcilar Darbe Planini Görüsmek Üzere Hazirlikli Gelmisler:

Iddianamenin 154. Sayfasindaki son paragrafta ilginç bir iddia yer almaktadir:

"Buradan hareketle olasiligi en yüksek tehlikeli senaryonun verildigi ve bu senaryoya göre seminer çalismasi istenen Kolordularin da Balyoz Harekât Planinin tatbikatini kendileri açisindan seminere gelmeden yaptiklari ve seminere darbe planini görüsmek üzere hazirlikli geldikleri degerlendirilmistir."

Bu paragrafta dogru olan "Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryonun" seminer öncesi dagitiminin yapildigi ve katilimcilarin seminere hazirlikli olarak gelmelerinin istenmis olmalidir.

Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo'nun EK-A olarak yer aldigi 1. Ordu Komutanliginin 12 Aralik 2002 tarih ve Hrk 1700-253-02/ Pln. Hrk. S. (625) (1983) sayili emrin üzerinde de yazildigi gibi Ordu, Kolordu ve Tugay Plan Çalismasi uygulama esaslarini içermektedir. Gerek bu emir ve gerekse yine Ordu Komutanliginin 31 Ocak 2003 tarih ve Hrk: 1700-30-037 Pln. Hrk S. (75) (209) sayili 1. Ordu Plan Semineri 2003 konulu emir incelenecek olursa, uydurma Balyoz Harekât Planina veya içerigindeki tek bir ibareye dahi atifta bulunmadigi görülmektedir. Emniyetin 3 Nolu tespit tutanaginda yayinlanan bu emirlere iliskin ayrintili bir inceleme yapildigi görülmektedir.6

31 Ocak 2003 tarihinde yayinlanan emirde Kolordu Komutanliklarinin yaptiklari çalismalari 20 Subat 2003 tarihine kadar 1. Ordu Komutanligina göndermeleri istenmistir.

Ast Komutanliklardan gelen alternatif planlar Ordu Karargâhinda incelenmis ve 26 Subat 2003 tarihinde Ordu Karargâhinda bir toplanti düzenlenerek bu toplantida verdigim direktifler bir emir halinde ast birlik komutanliklarina yayinlanmistir.

Yapilan toplantinin gündemi, 2010-693 emanet sirasindaki 35. Klasör, dizin 151-300 Pdf Sayfa 90'da olup asagida yer almaktadir:

TOPLANTI GÜNDEMI:

  • 26 Subat 2003Ceryan Tarzi Plani'nin Arzi
  • 3üncü Kor. K.ligi Hal Tarzinin Arzi
  • 52nci Zh. Tüm. K.ligi Hal Tarzinin Arzi
  • 15nci Kor. K.ligi Hal Tarzinin Arzi
  • 2nci Kor. K.ligi Hal Tarzlarinin Arzi
  • 5nci Kor. K.ligi Hal Tarzinin Arzi
  • Ordu Isth. Bsk. Tehdit Degerlendirmesini Arz
  • Ör. Kh. Hal Tarzlarinin Arzi
  • Ordu K.nm Emirlerinin Alinmasi

Bu toplantidan sonra yayinlanan mesaj emrinden yapilan alintilar asagiya çikartilmistir:7

1 NCI ORDU KOMUTANLIGI

MESAJ FORMU

KONU:1NCI ORDU KOMUTANLIGI PLAN SEMINERI-2003 ICRA ESASLARI

ILGI     : 1 NCI OR.K.LIGININ 31 OCAK 2003 GÜN VE HRK. 1700-30-D3..LHRK S.(75) (200) 58145 SAYILI EMIR

Belge incelendiginde de görülecegi üzere, seminere iliskin Ordu Komutanligi'ndan yayinlanan hiçbir emirde sahte Balyoz Plani'na iliskin herhangi bir "istem ve ibare" yer almamaktadir. Sayin Savcilar, acaba bu belgeleri seminer öncesi gerçekte neyin hazirliginin yapildigini gizlemek için mi emanete kaldirdilar?

Sayin Savcilarin, iddianameden alinti yaptigim paragraftaki "Kolordularin da Balyoz Harekât Planinin tatbikatini kendileri açisindan seminere gelmeden yaptiklari" hükmünün hiçbir dayanagi yoktur. Sayin Savcilar acaba 1. Ordu Komutanligi'ndan ast birliklerine gönderilen "Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryoyu" bir plan olarak mi mütalaa ettiler?

Gerçekten Sayin Savcilarin plan ile jenerik bir senaryoyu birbirine karistirmis olduklarini belgeleyen Iddianamenin 967. Sayfasinda, "TALEP" maddesinden hemen önce yer alan paragrafa bakalim:

"Süphelilerin yukarida kisaca örneklenen detayli çalismalari tamamlayip 05-07 Mart 2003 tarihli plan seminerinde jenerik senaryo seklinde gerçeklestirilecek harekat planinin bir nevi provasini yapacak düzeyde darbe hazirliklarini tamamladiklari..."

Sayin Savcilara soruyorum, "jenerik senaryo seklinde gerçeklestirilecek harekat plani" ne demek? Yoksa bu bir tercüme hatasi midir?

Darbeyi kim önlemis?

Iddianamenin 384. Sayfasinin son paragrafinda su ibare yer almaktadir:

"Darbenin gerçekletmemesinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutani Aytaç Yalman’in rolü oldugu hatta bu durum ile ilgili olarak süpheli Çetin Dogan’in kendisine agir ithamlarda bulundugu…"

Sayin Savcidan sormak gerekir, olmayan bir darbe girisimini farz-i mahal olmus gibi farz etsek, bunu Aytaç Yalman'in önledigi iddiasini hangi belgeye dayandirdiniz? Aytaç Yalman'a agir ithamlarda bulunduguma iliskin belgeniz nerede? Her iki sorunun cevabini biz verelim: Sayin Savcilarin darbe girisimi oldugunu ön yargili olarak kabullendikleri için kendilerince darbe niçin yapilmadi sorusuna bir cevap bulmak istedikleri anlasiliyor.

Içi bos olan bu iddialarin teyidi için Aytaç Yalman'in ifadesine basvurulmasi gerekmez miydi? Dönemin Kara Kuvvetleri Komutani Aytaç Yalman Pasa'dan kamuoyu önünde açikça talep ettigim husus, spekülasyonlarin kesilmesi ve konuya açiklik getirmesi için 1. Ordu Plan Semineri'ne iliskin bildiklerini açiklamasindan ibarettir. Bu konuda suskunlugunun nedenini sonradan ögrenmis bulunuyorum. Bu suskunlugun Balyoz Davasi ile yakindan veya uzaktan hiçbir iliskisi olmadigi için bu konu üzerinde bir yorum yapmak istemiyorum.

Elbette bu konuya iliskin savcilar kendisinin ifadesine basvurma geregini duymamislar ise de ben ve arkadaslarim Aytaç Yalman Pasa'nin bu salonda bildiklerini açiklamasi için sahit olarak Mahkemeniz tarafin çagrilmasini isteyecegiz.

Sahte Oraj Planinin Gerçek Olduguna Iliskin Savcilarin Gösterdikleri Delil (!)

Iddianamenin 329. Sayfasinda su paragraf yer almaktadir:

"Sorusturmaya konu harekât planlan ve belgelerin sahte olarak sonradan düzenlenmis oldugu iddiasinin kabulü halinde, Oraj Hava Harekât Planinin da tüm ekleri ile birlikte sahte olarak düzenlenmesi, diger dokümanlarla birlikte CD'lere kopyalanmasi mümkün olabilirdi. Bu planin eklerinin eksik olmasi, ORAJ HAVA HAREKÂT PLANI'ni hazirlayanlarin çalismalarini zamaninda tamamlayarak teslim edemediklerini veya teslim etmelerine ragmen sorusturma konusu dokümanlari gazete muhabirine ulastiran kisi y a da kisilerin bu belgelere ulasamadiklarini, ele geçen dokümanlarin sahte olarak düzenlendigi iddiasinin asilsiz oldugunu göstermektedir."

Dogrusu savcilarimizin bu iddiasi önünde sadece sapka çikarilir. Bir planin eklerinin olmamasi bu planin gerçekliginin kaniti mi, yoksa sahte plan üreten çetenin elinde bunu becerebilecek profesyonel birilerinin olmamasindan mi kaynaklanmistir? Hangisi akla daha yakin?

Seminere Sinirli Sayida Personelin Katilimi Ile Örtülü Olarak Sözde Darbe Planinin Provasinin Yapildigi Iddiasi:

Bu sav iddianamenin birçok sayfasinda tekrarlanmaktadir. Bir iki örnek vererek bu iddianin gerçek disi oldugunu, hiçbir belge ve delile dayanmadigini ortaya koyalim, iddianamenin 56. Sayfasi 2. Paragrafinda yer alan ifade aynen su sekildedir:

"(…) 05-07 Mart 2003 tarihinde l inci Ordu Komutanliginda gizli gizlilik derecesinde sadece 162 kisinin katilimi ile jenerik sekilde gerçeklesen seminerin Balyoz Harekat Planinda öngörülen ve bir nevi darbenin tatbikati olan seminer oldugu buradan hareketle olasiligi en yüksek tehlikeli senaryonun verildigi ve seminere katilip bu plandan önceden haberdar olan kisilerce planinin jenerik olarak görüsüldügü sonucuna ulasilmistir."

"Bir planin jenerik olarak görüsüldügü" ifadesindeki anlamsizligi bir tarafa birakarak, iddianamenin 264. Sayfasi, 6. Paragrafinda yer alan cümleyi okuyalim. Sayin Savcilar "ve bu haliyle Balyoz Harekat Planinin ayrintilarinin üstü kapali bir sekilde seminerde masaya yatirildigi anlasilmaktadir" cümlesi ile vardiklari kesin hükmü ortaya koymaktadir. Gerçekte savcilar iddianamenin son bölümünde, yukaridaki ifade ettigim cümledeki "üstü kapali bir sekilde" ibaresini çikartarak, darbe hazirliklarini tamamladigi hükmüne vardiklari görülmektedir.

Iddianamenin 967. Sayfa 6. Paragrafinda yer alan ifadeyi okuyalim:

"Süphelilerin yukarida kisaca örneklenen detayli çalismalari tamamlayip 05-07 Mart 2003 tarihli plan seminerinde jenerik senaryo seklinde gerçeklestirilecek harekat planinin bir nevi provasini yapacak düzeyde darbe hazirliklarini tamamladiklari, ele geçen planlar, görevlendirme listeleri, dokümanlar, el yazisi notlar, delillerin incelenmesine dair bilirkisi raporlari, Ergenekon sorusturmasi çerçevesinde elde edilen notlarda geçen ibarelerden anlasilmistir. Süphelilerin ayrintili olarak hazirladiklari hukuk disi faaliyetlerini, ellerinde/iradelerinde olmayan nedenlerle hükümeti devirme suçunun icra hareketlerini tamamlayamadiklari, eylemlerinin tesebbüs asamasinda kaldigi kanaatine varilmistir."

Yukarida iddianameden alintilar yaptigim Sayin Savcilarin suç isnatlarinin, neden hiçbir dayanagi bulunmadigini kisaca ortaya koyalim:

  • Seminere 162 kisi katilmistir. Bu 162 kisinin 42 kisisi 1. Ordu organik kurulusunda olmayan, daha açik bir ifade ile 1. Ordunun baglisi olmayan birlik ve kurumlardan katilmistir. Simdiye kadar birçok kere ifade edildigi gibi seminere katilan 15 kisi Genelkurmay, Kara Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri Karargâhlarindan katilmistir.
  • Dis birlik ve kurumlardan katildigini belirttigim 42 kisiden geriye kalan 27 kisi ise mevcut planlar uyarinca 1. Ordunun gerektiginde harekât kontrolüne, emrine verilecek birliklerin temsilcilerinden olusmaktadir.
  • Seminere gözlemci sifatiyla katilan 15 kisinin isimleri ile birliklerin gönderdikleri 27 temsilcinin isim ve birlikleri 46. Ek Klasör Pdf 113-115. sayfalar arasinda görülmektedir.

Sayin Savcilarin sadece 162 kisi diyerek azitmadigi bu miktarin görüldügü gibi %25'ini dis birliklerden gelen personel olusturmaktadir. Bir darbe planlamasinin provasinin bu sekilde olabilecegine hükmedenlerin akil sagligindan kusku duymamak mümkün degildir. Diger taraftan iddianamenin 85. Sayfasinda yer aldigi gibi seminerde 42 takdim yapilmistir. Bu takdimler 2010-693 sirasindaki emanet dosyasinda, her nasilsa parça parça halinde bulunmaktadir.

Hangisinde bir darbeden söz edilmekte veya sahte planlardan hangisinin takdimi seminerde yapilmis bulunmaktadir? Yapilan 42 takdim neredeyse toplam seminer süresinin %80'ini bulmakta ve seminerde yapilan tartismalar da bu takdimler üzerine yapilmis bulunmaktadir.

Savcilar Suç Isnadi Olan Belgelerin TSK' ya Ait Bilgisayarlarda Hazirlandigini Iddia Ediyor:

Iddianamenin 957. Sayfasi, 4. Paragrafinda su ifadeler yer almaktadir:

"(...) tüm belgelerin TSK' ya ait bilgisayarlarda hazirlandigi anlasilmistir. Pek çok belgede kullanici ismi olarak serbest" isminin yer almasi, belgelerin kötü niyetli kisilerce sahte olarak üretildigi iddiasinin dayanaksiz oldugunu göstermektedir."

Sayin Savcilarin bu konuda önyargili olarak fahis bir hataya düstükleri görülmektedir.

Hangi bilirkisi raporu savcilarin iddialarini desteklemektedir? Bilirkisi raporlarinin hiçbirinde sahte CD'lerin TSK' ya ait bilgisayarlarda hazirlandigina iliskin bir ifade bulunmamaktadir.

Aksine, 24 Subat 2010 tarihli inci Ordu Askeri Savciligin gönderdigi teknik içerikli raporda, sahte olarak üretilen belgelerin inci Ordu Bilgisayarlarinda izinin bulunmadigi açikça ifade edilmistir. Bilisim Uzmani tarafindan hazirlanan ve sahte belgelerin 2007'de yaratildigi belirtilen rapor, savcilikta foyalarinin ortaya çikmamasi için kaybedilmistir.8 Sadece, faraziyeye dayanan Kur. Bnb. Ahmet Erdogan'in raporu muhafaza edilmistir

IKINCI KATEGORI: DIJITAL BELGELERE DAYANDIRILAN SUÇ ISNATLARI

Iddianame esas itibariyle dijital ortamda olusturulmus belgelere dayandirilmaktadir. Diger kategorilerde mütalaa ettigimiz, edecegimiz suç isnatlari ise Sayin Savcilarin ikinci kategori olarak adlandirdigimiz suç isnatlarini bir bütünlük ve sözde inandiricilik içerisinde mütalaa edebilmek için yapay olarak yaratmaya çalistiklari sözde kanit ve degerlendirmelerden olusmaktadir.

Bu noktadan hareketle dava dosyasinda yer alan dijital verilerin delil sayilamayacagini, uydurma olduklarini ortaya koymak, davanin mesru bir zeminin bulunmadigini ispat anlamina gelecektir.

Bu hususu bütün çiplakligi ile ortaya koymadan önce iddianamede dijital verilerin dava dosyasindaki merkezi yerini ortaya koyalim:

Içerisinde bir askeri darbenin ayrintili planlamasina iliskin 5000 sayfa belgenin bulundugu sav ve sanisi yaratilarak, Besiktas Cumhuriyet Savciligina bir valizle teslim edilenlerin ne oldugu Iddianamenin 42. sayfasinda açikça belirtilmektedir. Iddianameye göre Baransu'dan teslim tutanagi ile alinanlar 2229 Sayfa doküman, 10 Adet Teyp Kaseti ve 19 Adet CD'den ibarettir.

2229 sayfa dokümanin nelerden ibaret oldugunu, Iddianamenin 43. ve 47. sayfalarinda yer alan ifadelere göre aktaralim;

"Bavuldan çikan l' den 1077'ye kadar numaralandirilmis dokümanlarin 1. Ordu sikiyönetim K.ligin 1980-1984yillarina ait bir kismi ÇOK GIZLI-GIZLI yazismalara ait oldugu tespit edilmis..."9

"l 077'den 2229'a kadar numaralandirilan 1. Ordu K.liginm 2002 ve 2003 yillarina ait planlari, farkli bir kisim sorusturmaya ait dokümanlar, fotograf albümleri, sorusturma ile dogrudan ilgisi tespit edilemeyen muhtelif oldugu anlasilmistir."10

Yukarida yer alan "farkli bir kisim sorusturmaya ait dokümanlar" ibaresinin yaratabilecegi zihin karisildigi veya yanlis anlasilmasini önlemek için bu ibareye açiklik kazandirilmasini yararli olacagini saniyorum.

Söz konusu dokümanlarin sadece iki kelimeden oldugunu söylesem ne düsünürsünüz? Bu iki kelime Sayin Süha TANYERI'nin "Not Defterinin" bir sayfasinin en altinda, diger alman notlarla hiçbir bagi bulunmayan farkli bir kalemle yazilmis oldugu bariz "deterjan ve gökkusagi" kelimelerinden ibarettir.

Sayin Savcilarin bu iki kelimeye "dokümanlar" olarak nitelemesi, saniklara karsi ne ölçüde tarafsiz(l), ne ölçüde iyi niyetli(!) olduklarinin bariz göstergesi olarak nitelendirilebilir mi? "Deterjan" ve "Gökkusagi" kelimelerine ne amaçla dönemin Hrk. Bsk. Süha Alb.in Not Defterine dahil edildigi; konusunu ilerde detayi ile ele alacagiz.

Dava dosyasinda yer alan 196 saniktan sadece 48 subay Seminer'e katilmis (Seminere toplam 162 subayin katildigini hatirda tutalim); geriye kalan 148 subay ise Seminer'e katilmamistir. Sayin Savcilar tarafindan Seminer'e katilan diger 124 subay (bunlar içerisinde müzakerelere fiilen katilan generaller de bulunmaktadir) sanik ve hatta tanik olarak tefrik edilmemis, bir kisminin ifadesine dahi basvurulmasina gerek duyulmamistir. Sayin Savcilar Balyoz Davasinda sanik olarak tefrik edilen toplam 195 kisinin, Plan Seminerine katilmamis 148 kisi dâhil, tamamina yöneltilen suçlamalara iliskin delilleri, CD'lerde bulduklari ve gerçek olduklarini kabullendikleri belgelere dayandirmis bulunmaktadir.

Bavuldan çikan 19 adet CD'den sadece üç adedinde (11,16 ve 17 numarali CD'ler) suç unsuru bulundugu Iddianamenin 50. sayfasinda yer alan su ifadelerle açikça belirtilmektedir. Ifadeyi Iddianameden okuyorum:

"Yukarida da belirtildigi gibi dava konusu suç ile ilgili kayitlar MEHMET BARANSU tarafindan Bassavciligimiza teslim edilen 19 adet CD'den 11,16 ve 17 numarali CD'ler içerisinde yer almaktadir. Geri kalan CD'ler ise plan semineri, EGEMEN Harekât Plani ile ilgili..."

Gerçekte 11, löve 17 numarali CD'lerin disinda kalan CD'lerin hepsi 1. Ordu Komutanligi'na ait usulüne uygun olarak hazirlanmis resmi ve imzali dokümanlari ihtiva etmektedir. 11, 16 ve 17 Nolu CD'lerin 1. Ordu Karârgâhi'ndaki mevcut bilgisayarlarda hiçbir izinin bulunmadigini da belirtelim.

Içerdikleri sahte belgelerde islak veya elektronik hiçbir imza bulunmayan 11, 16 ve 17 Nolu CD'lerin "kötü niyetli kisiler tarafindan" belirli bir merkezde imal edildiginin yüzlerce kaniti ortaya çikmis bulunmaktadir. Ne var ki, Balyoz Davasi'na iliskin sorusturmanin baslangicindan itibaren dalga dalga gözetim altina alinan, tutuklanan ve nihayet bugün dava konusu iddianamede yer alan, muvazzaf ve emekli 195 kisinin tamami ya bu CD'lerde "kullanici" olarak adlari görüldügü, ya da CD'lerde yer alan belgelerde adlari geçtigi için "sanik" sayilmislardir.

Üzerideki yazidan anlasildigi kadari ile sözde Ordu Komutani için hazirlandigi kabullenilen 11 Nolu CD ile suç unsuru tasiyan 16 ve 17 Nolu CD'lerde bulunan sorusturma konusu dijital belgelerin tamamini içermekte ve bu CD'de dosya sayisi 287'yi bulmaktadir. Bu husus Iddianamenin 81. Sayfasinda bulunan;

"Bilirkisilerden raporlardaki tespitlerin açiklanmasi istenmis, bunun üzerine 21.06.2010 tarihli ek raporda, sorusturma konusu tüm belgelerin kayitli olmasi, tek oturumda kopyalanmis olmasi sebebiyle 11 Nolu CD'nin örnek alinarak ayrintili incelemesi yapildigi...", "CD'nin tek oturumda yazdirildigi (olusturuldugu), tek oturumda olusturulmus olmasinin, CD'ye dosyalarin tamaminin tek islemle aktarilmasi anlamini tasidigi, daha sonradan CD'ye veri ya da dosya eklenmesi halinde ikinci bir oturum olusacagi için 11 Nolu CD'nin tek oturumda olusturulmus oldugundan dolayi CD'ye daha sonradan veri eklenmedigi" ifadelerle açikça ortaya konmus bulunmaktadir. Özetle, Sayin Savcilarin açtiklari davanin ana kanitini 11 Nolu CD olusturmaktadir.

11 Nolu CD'nin olusturulma tarihi, gerek Istanbul Emniyet Müdürlügü'nün 17.02.2010 tarihli "Inceleme Raporu"nda ve gerekse 16.06.2010 tarihli TÜBITAK'in 2.Bilirkisi Raporunda, "05 MART 2005" oldugu belirtilmektedir.11

Bu noktada "05 Mart 2003" tarihinin ne anlama geldigini belirtelim. Bu tarihle zaman çeliskisi olan bir belgenin CD içerinde yer almasi sadece belgenin degil, belgenin yer aldigi 11 Nolu CD'nin de sahte oldugunun kesin kaniti olacaktir.

11 Nolu CD'nin içerisindeki dijital veriler ile, Gölcük Donanma Komutanligi Karargâhinda ele geçenlerin irdelenmesine geçmeden önce, dijital verilerin yasal kanit olarak kabul edilme kosullan ile sahte dijital verilerin olusturulma kolayligina iliskin kisa bir açiklama yapmak isterim.

Her seyden önce hukukun egemen oldugu bir toplum düzenine iliskin bir genelleme yapalim:

Islenen veya islenmeye tesebbüs edilen bir suçun aydinlatilmasinda esas olan, suç mahallinden alindigi veya suç mahalline ait oldugu sabit olan kanitlarin varligidir.

Suç unsuru tasiyan CD'lerin 1. Ordu Karargâhinda olusturulduguna iliskin bir kanit var midir? Ordu Karargâhindaki bilgisayarlarda bu CD'lerin bir izi var midir? "YOKTUR!"

Pekâlâ, Sayin Savcilar bu CD'lerin gerçek olduklarini neden kabullenmislerdir? CD'lerin tek oturumda olusturulmasi ve CD'lerde yer alan dijital belgelerin üst verilerinin (metadata) uyum içinde ve de olusturma tarihleri ile son kaydedilme tarihlerinin 05.03.2003 tarihinde veya öncesinde oldugunun bilirkisi raporu ile tespit edilmis olmasini, Sayin Savcilar bunlarin gerçekligi için yeterli görmüslerdir. Belki de bu CD'lerin içerisine gerçek belgelerin de (serpistirilmis) olmasi, bu kabulde vicdanlarini rahatlatan bir husus olmus olabilir.

Sayin Savcilarin, Sayin Hâkimlerin vicdanlarini sorgulamak elbette bizim isimiz degil. Ancak suç unsuru tasiyan CD'lerin 1. Ordu Karargâhinda bulunan bilgisayarda üretildigini iddia eden savcilarin bu savlarini destekleyen bilirkisi raporu var mi? "YOK!"

Savcilarin kendilerini bilirkisi yerine koyduklari açik. Oysaki günümüz bilgisayar teknolojisinin sagladigi imkânlar ile diledigimiz dosya yolu ve tarihe ait uydurma bir belgeyi üst verileri ile uyumlu olarak herhangi bir bilgisayarda olusturabiliriz. Bu nedenle de dijital veriler tek basina yasal delil olarak dünyanin hiçbir yerinde, hiçbir Hukuk Devletinde kabul edilmemektedir.

Bu durum esasen gerek TÜBITAK uzmanlarinin hazirladigi ikinci bilirkisi raporunda gerekse Albay Yavuz FILDISI'nin hazirladigi ikinci Askeri Bilirkisi Raporu'nda ve ayrintili olarak da Tümg. Mehmet DAYSAL'in baskanliginda olusturulan heyetin 28.06.2010 tarihinde verdigi raporda açikça ortaya konmaktadir.

Bir Hukuk Devletinde, dava konusunun özünü olusturan dijital belgelerin benzerleriyle dava açilamaz. Normal olarak "yasal kanit" niteligi olmayan bu tür dijital belgelerin içerigine bile bakilmaz.

Ancak burasi Türkiye, dünyada Demokratik Hukuk Devleti olarak girdigimiz klasman, su anda demokrasi ile totaliter rejimler arasinda "MELEZ" olarak tanimlanmaktadir. Dünya siralamasinda ise, demokrasimiz 89. sirada, Suudi Arabistan ile aramizda, birkaç adimlik mesafe bulunmaktadir. Basin özgürlügü siralamasinda ise su anda ülkemiz 138. siradadir.

Bu açiklamadan sonra sirayla, bir darbe planlamasinin kanitlari olarak kabul gören bu dijital verilerin içerigine bakalim. Esasen belgelerin yüzeysel ve sekli bir incelemesi de bu belgelerin sahteligini ortaya koymaya yeterlidir.

Dijital verilerin içeriginde yapilan yüzlerce hata, çarpildik, zaman mekân çeliskileri, kes kopyala metodu ile gerçek belgelerden yapilan alintilar, bizi kesin ve tartismasiz bir sonuca götürmektedir:

Davaya esas alinan dijital belgelerin tamami sahtedir.

Bu açiklamalarin isigi altinda, önce iddianamenin üzerine insa edildigi "Balyoz Güvenlik Harekât Planinin" neden sahte oldugunu ortaya koyalim.

"BALYOZ GÜVENLIK HAREKÂT PLANI" NEDEN SAHTEDIR?

Burada dile getirecegim tespitlerin tamamina yalani, 28 Haziran tarihli son Askeri Bilirkisi Heyeti Raporunda ve bu raporun yayinlanmasindan önce kizim ve damadimin benim adima açtiklari "Çetin Dogan ve Gerçekler" Internet sitesinde yer almaktadir. Ben bu dijital belge ve eklerinde yer alan, yüzlerce sahteligi belgeleyen kanitlardan çarpici bazi örnekler vermekle yetinecegim. Ayrica üstünde pek durulmamis birkaç nokta üzerinde yogunlasacagim.

Önce topluca görülebilmesi için, "BALYOZ GÜVENLÎK HAREKAT PLANININ" bu sahte dijital belgenin hangi dokümanlardan kes-kopyala-yapistir metodu ile olusturuldugunu görelim12:

- Milli Güvenlik Konseyinin (1980) l Numarali Bildirisi

-Milli Güvenlik Konseyinin Parti Genel Baskanlarina Tebligi (12.09.1980)

-1 nci Ordu ve Istanbul Sikiyönetim Komutanligi Bayrak Harekât Direktifi (1980)

-1nci Ordu Plan Semineri-2003 için Hazirlanan Takdim Metinleri ve Yansilari inci Ordu Plan Semineri - 2003 Ses Kayitlari ve Çözüm Metinleri

-Benim Ordu Komutani Olarak Seminerde ve Ordu Karargâhi'ndaki Toplantilarda Yaptigim Konusmalar Ve Bunlara Ait Çözüm Metinleri

- Kurmay Albay Süha Tanyeri'nin El Yazisi Not Defterinde Yer Alan Ifadeler

-Prof. Dr. Haydar Bas'in 27 Kasim 2005 Tarihinde Milli Ekonomi Modeli Kongresi Kapanis Oturumunda Yaptigi Konusma Metni

-2004 Yilindan Itibaren Ülkemizin Gündemine Agirlikli Olarak Oturmaya Baslayan Hukuki, Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Gelismelerden Türk Medyasina Yansiyan Bilgi ve Degerlendirmelerden Seçme Sloganlar.

Bu kapsamda dijital belgeye yapilan alintilar "DURUM" basligi altindaki metnin hemen hemen tamamini olusturuyor.

Bilindigi gibi dijital olarak hazirlanan sözde "Balyoz Güvenlik Harekat Plani" belgesinin üst veri bilgisine göre olusturulma ve son kaydedilme tarihi 02 Aralik 2002'dir. Bu tarihten çok sonra meydana gelen olaylarin bu belge içerisinde yer almasi, sadece belgenin sahteligini degil, bu belgeyi hazirlayanlarin da zekâ seviyelerinin vasatin altinda oldugunu göstermektedir.

Diger taraftan profesyonel bir asker, bu dijital belgelerin daha ilk sayfasindaki "kenar bilgilerinden" bu belgenin askeri bir plan olamayacagini kolaylikla saptayabilir:

Planin bütün sayfalarinin altinda bulunan gizlilik derecesi, sayfalarin üst bölümüne yazilmasi unutulmustur. Herhalde "sehvendir (!)" denilecektir.

Buna karsilik, bir planda hiçbir zaman yer almayan, sadece emirlerinde belirtilen zaman dilimi ile tarih saat grubu, sahte planin birinci sayfasinda yer almis! Planlarin ne zaman yürürlüge girecegi, ne kadar süre ile geçerli olacagi esas itibariyle planin hazirlandigi zaman belirtilemeyecegi için 'G' günü 'S' saati ibaresi yer alir.

Ayrica zaman dilimi degiskendir. Örnek vermek gerekirse ülkemiz 29 Mart 2003 tarihinde "B" zaman diliminden "C" zaman dilimine geçmistir.

Planin 1. Maddesi "DURUM" basligi altinda 'b' fikrasi olarak (2nci sayfa) "Maksat" yer almis. Hangi seviyede olursa olsun bir birlikte görev yapan herhangi bir kurmay subayinin böyle bir hata yapmasi halinde basina gelecekleri tahmin etmek hiç de zor degil. Böyle bir hata yapani askerlik hayatimda hiç görmedim. Böylesine ciddi bir konuda kalem oynatan bir karargâh subayinin böylesi bir hata yapmasi düsünülemez. Bu ancak son zamanlarda sikça duymaya basladigimiz, sahte belge üretenler ile onlara yardimci olanlarin yapacaklari "sehven" islenmis bir hata olsa gerek.

Planin baslik kisminda yer alan EK-A Görev Bölümü, Planin 11. sayfasindaki "EKLER" bölümünde "EK-A Görevlendirmeye Yetkili Personel" olarak isim degistirmis.

Bütün askeri planlarda yer alan "GÖREV BÖLÜMÜ", planda görev alacak birliklerin görev organizasyonunu (Muharebe için tertiplenmeyi ihtiva eder. Bu ekte, Planda yer alacak birlikler - emre alinanlar, verilenler dâhil) gösterilir.

Planin 3" maddesi "ICRA" da ise, görev bölümünde yer alan birliklerin ayri ayri icra edecekleri plan görevleri belirtilir.

Iddia edildigi gibi ortaya konan dijital Balyoz Belgesi, bir darbe plani ise, darbeyi yapacak birliklerin görev organizasyonu ve bu birlikleri icra edeceklerin görevleri nerededir?

Kisacasi, bir darbe yapilacaksa, bu darbeyi zirhli, mekanize ve motorize birlikler, kendi organik kuruluslarinda, (emre verilenlerde dâhil olmak üzere) araç, gereç ve silahlarla yaparlar. Silahli Kuvvetlerde "görevlendirmeye yetkili personel" gibi saçma-sapan bir görev organizasyonu olmaz. Dijital Balyoz Belgesi iddia edildigi gibi bir darbe plani ise, darbeyi yapacak Kita'lar, bu kitalarin (birliklerin) görev organizasyonu ve bu birliklerin icra edecekleri görevler nerede yazilidir?

Sözde "Balyoz Güvenlik Hareket Plani'nin" içeriginde bulunan diger üç hususta, planin sahteligini belgeleyen önemli kanitlar olarak ortaya çikmaktadir. Bunlar planin 5. maddesi "EMIR KOMUTA VE MUHABERE" basligi altinda yer almaktadir. Kisaca bu hususlari irdeleyelim:

BIRINCI KANIT:

  1. Madde "a" Fikrasi "Emir Komuta" altinda yer alan iki cümleden bire bir alinti yapalim;

"Harekat Istanbul'dan sevk ve idare edilecektir. Sikiyönetim karargâhlari Istanbul Büyüksehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi binasi ve anilan binanin imkânlarina sahip diger kamuya ve/veya sivil sektöre ait binalar kullanilabilecektir."

Bu nereden çikmistir? Simdiye kadar Istanbul'da ilan edilen sikiyönetimlerde kullanilan SELIMIYE kislasindan niçin vazgeçilmistir?

Nedeni çok basit: Seminerde yapilan takdim ve görüsmelerin, bir darbe planinin provasi niteliginde oldugunu kanitlama çabasidir.

Seminer ses kayitlarini dikkatlice okumadan basvurulan bu yol, sahte belge üreten çetenin ürettigi ürünün, yani "Balyoz Güvenlik Harekat Plani'nin" sahteligini ortaya koyan özel bir kanit niteligindedir.

Ses kaset çözümünden alinti yaparak konuya açiklik getirelim:

Seminerde 3 ve 5. Kolordu Komutanliklari, EGEMEN plani uyarinca Ordu geri bölgesinden sorumlu olduklari için, verilen durum geregi, kendi sikiyönetim planlarinin seminerde arzini yapmislardir. (Bu arzlar emanete alinan 2010-693 Emanet Sirasindaki Klasörlerde yer almaktadir.)

  1. Kolordu Komutanligi'nin planinin, takdimini Kur. Alb. Suat AYTIN yapmistir. Ses kayitlarinin alindigi kasetlerden 4 Nolu kasetin "B" yüzündeki kaydin 28. dakikasindan itibaren yapilan konusmalarin çözümü meseleyi aydinliga kavusturacaktir.

'Kur. Alb. Suat AYTIN: "Komutanim 3. Kolordu karargahi NATO karargahi olmasi nedeniyle kolordu karargahinda sikiyönetim faaliyetleri için gerekli bilgiler bulmamaktadir. Bu nedenle olusturulacak sikiyönetim karargâhinin HASDAL' da bulunan 52nci Zh. Tümen karargâhi ile Tümen karargâhinin 2 Km yakininda bulunan helikopter pistlerini ihtiva etmesi, geni} bir alanda kurulmus olmasi TEM otoyolu ile E-5 karayoluna yakinligi ile ulasimda saglanan kolaylik mevcut haberlesme alt yapisi ile Istanbul'un degisik bölgelerinden canli y ayin yapabilme imkânlari emniyetli konumu ve SIKIYÖNETIM KARARGAHINA YAKINLIGI (Not: Çünkü Sikiyönetim K.ligi Karargahi 52. Zh. Tümenin konus yeri olan HAS-DAL kislasidir.) NEDENIYLE, Büyüksehir belediyesine ait AFET KOORDINASYON MERKEZIN'DE (AKOM) olusturulmasinin sikiyönetimde kontrol ye koordinasyonu kolaylastiracagi degerlendirilmektedir."

Org. Çetin DOGAN 1. ORDU KOMUTANI: "Ne yapacaksiniz? Ne diyorsunuz oraya? Ne için kullanacaksiniz orayi?"

Kur. Alb. Suat AYTIN: "Komutanim orasi.Tümen karargahi ile beraber çok yakininda buraya özellikle basinda"

Org. Çetin DOGAN 1. ORDU KOMUTANI : "Ne için kullanacaksiniz? Basin ve Halkla Iliskiler Bölümünün burada kullanilmasi yok. Sikiyönetim karargâhi diye yazmissiniz da. Onun için diyorum. Sikiyönetim karargâhi olarak mi kullanacaksiniz orasini?"

Kur. Alb. Suat AYTIN: "Evet Basin ve Halkla iliskiler subelerini orada faaliyetini yürütecegiz Komutanim."

Org. Çetin DOGAN 1. ORDU KOMUTANI : "Ama koca bina orda senin yaptigina bak, Basin ve Halkla iliskilerde kaç kisin var? Binanin neresini doldurur o?"

Kur. Alb. Suat AYTIN: "Komutanim, Basin ve Halkla ilislilerde bizim halkla iliskilerde 23 personelimiz var. 9 kiside basin yayin organlari ile iliskilerde var. 32 personelimiz var. Ancak burada ilçelerden gelecek olan kamu ve özel temsilcilerde burada çalisacak. Belediyenin temsilcileri de burada çalisacak. Ve binanin bizim(bize) saglayacagi en büyük kolaylik Istanbul’u 17 kamera ile tüm Istanbul'u kontrol altinda tutabilecegiz."

Konusmanin ilerleyen bölümlerinde AKOM'un 3. Kolordu Komutanliginin teskil edecegi Sikiyönetim Komutan Yardimciligini görevini ifâda sadece, "Sikiyönetim halkla iliskilerle olan faaliyetlerinin yürütülecegi bir yer" oldugu tekraren açikça ifade edilmektedir.

Kaset çözümlerinden yaptigim bu alintilar neyi kanitlamaktadir?

BIR: AKOM'dan 1. Ordunun Sikiyönetim Karargâhi olarak seminerde söz edilmemistir.

IKI: Kaset çözümünü dikkatle okumadan, AKOM' un seminerde isminin geçmesini amaçlarina uygun gördükleri için ürettikleri planda bu merkezi sözde "Balyoz Sikiyönetim Komutanligi komuta yeri" olarak yazdiklari anlasilmaktadir. ÇETE'nin arkasindaki agababalari sanirim bir ordunun komuta yerinin nitelikleri konusunda bilgili "vatansever bir emekli subayi" bulmakta güçlük çektikleri anlasilmaktadir.

IKINCI KANIT:

Yine "EMIR KOMUTA VE MUHABERE" basligi altinda bu maddenin "b" fikrasi 2. bendinde yer almaktadir. Asagida alintisi görülmektedir:

"(2) Harekât Baskanliginca daha önceden belirlenen cansiz posta kutulari kullanilmaya devam edilecektir."

Nedir bu cansiz posta kutulari? Bilen var rni? Benim bildigim kadari ile sadece özel kuvvetlerin yurt disi operasyonlarda kullandigi bir terimdir. Hiçbir zaman Ordu, Kolordu ve daha alt komutanliklarca yapilan planlarimizda böyle bir ifade yoktur.

ÜÇÜNCÜ KANIT:

Sözde Balyoz Güvenlik Harekât Planinin son sayfa, son bendinde yer alan,

" (4) eylemi baslatmada esas muhabere vasitasi radyo, yedek muhabere vasitasi ise Kral TV mesaj bant sistemidir."

Ifadesidir. Bu cümle, plani yapanlari veya baska dilden Türkçeye çevirenleri büsbütün komik duruma düsürmektedir.

Türk Silahli Kuvvetlerinin bütün birimlerince yapilan planlarda "RADYO'nun" esas muhabere vasitasi olarak zikredildigi görülmemistir. Esas muhabere vasitasi ya "TELLI"dir, ya da "TELSIZ"!

Bu cümle buram buram Ingilizce kokmaktadir. Ingilizce kaleme alinan planlarda esas muharebe vasitasi olarak "RADIO" yazilabilir. Bu terim telsiz anlaminda kullanilir ve planin muhabere ekinde kullanilacak telsizin kanal boyu ve frekansi belirtilir.

Yedek muhabere vasitasi olarak, "BAYRAK Harekat Direktifi"nden esinlenerek "Kral TV mesaj bant sistemi belirtilmistir.

TSK' da yayinlanan bütün plan ve emirlerde kendi kurulusunda olmayan bir kurumun "mesaj bant sistemi" kullanilamaz. BAYRAK Harekât Direktifinde yedek muhabere vasitasi MAMAK (ANKARA) TSK Radyosu olarak belirtilmistir. Acaba sahte belge üreten ÇETE'nin, Kral TV'yi planda yazmis olmalarinin ardinda bu televizyonun 2002-2003 yillari itibariyle "UZAN GRUBU' nun" yan kurulusu olmasindan midir? Bu hususa iliskin spekülasyonlara girmek konumuz degil.

Simdi Sahte Balyoz Güvenlik Harekât Planinin Eklerinin içerigine girerek, ne menem plan hazirlandigini görelim.

Daha öncede belirttigim gibi, planin 1. sayfasinda EK-A, 'GÖREV BÖLÜMÜ' olarak yazili, planin son sayfasinda ise EK-A'nin ismi "Görevlendirmeye Yetkili Personel" olarak degistirilmis.

Bu ekin içerigi ise hayli ilginç: Listede, l. Ordu Karargâhi ve Bagli Birlikleri ile Orduyu Bagli Kolordulardan toplam 72 kisi ve Ordunun kurulusunda olmayan Harp Akademileri Komutanligi'ndan 25 kisi olmak üzere toplam 97 kisi bulunuyor.

Enteresan olan, bu 97 kisinin tamami Kara Kuvvetlerine mensup General ve Subaylardan olusuyor olmasi. Hem Donanma Komutani hem Harp Akademileri Komutani ve de Istanbul ve Bursa Jandarma Bölge Komutanlari ile anlasacaksin ve Komutanlik yetkilerini devrettigin personele, diger Kuvvetlerin personelini dâhil etmeyeceksin! Üstelik Harp Akademileri Komutani havaci bir Orgeneral.

Bir darbe planlayacaksin, hazirladigin planlamada Baskent Ankara'yi, diger Ordulari, Deniz, Hava Kuvvet Komutanliklari ile Jandarma Genel Komutanligini dâhil etmeyeceksin! Bu sahte plani hazirlayanlarin ya akil sagligi yerinde degil ya da çok cahil.

Simdi yer yer iddianameye de atiflarda bulunarak, EK-A'da yer alan Görevlendirmede Yetkili Personel'in nemenem isler yaptiklarinin iddia edildigine bakalim. Bu bize iddianamenin neden tam bir fiyasko oldugunu da ortaya koyacaktir.

Iddianamenin tam bir fiyasko oldugunu ortaya koyan can alici hususlar, sözde "Askeri Darbenin" nasil titizlikle planlandigini anlatan iddianamenin 164-167 nci sayfalarindaki savlarla, bu savlarin dayanagi olarak kabul gören Istanbul Emniyet Müdürlügü Terörle Mücadele Sube Müdürlügü'nün 23 Subat 2010 tarih ve 3629 sayili, "Balyoz Plani ile ilgili Fezlekesi" adli raporunda bulunmaktadir. Sayin Savcilar oldukça karmasik yazilan Iddianamenin belirtilen bölümdeki savlarini, adi geçen "fezlekenin" 31-36. Sayfalarindaki13 metinlerden "kopyala-yapistir" usulü alintilarla hazirladiklari anlasilmaktadir.

Önce, gerek iddianamenin ve gerekse adi geçen fezlekenin ilgili bölümlerinde "Darbe Hazirligi" için yapildigi ileri sürülen çalismalari sadelestirerek özetleyelim:

  • 02 Aralik 2002 Tarihinde "Balyoz Güvenlik Harekat Plani hazirlanmis,
  • 11 sayfalik bu Planin son sayfasinda 14 adet Eki oldugu belirtiliyor. Ancak bu eklerden EK-A disinda hiçbir ek CD'de olmadigi gibi, çiktisi da alinmamis.
  • Planin 3. Maddesi "ICRA", "a" fikrasi ise "Harekât Tasarisi" metnini içermektedir. "Harekât tasari" fikrasinin (3) alt bendinde, Planin EK-Asma atifta bulunarak;

"(3) BALYOZ Güvenlik Harekât Plani kapsaminda kendilerine kisiye özel görev tevdi edilen bu onurlu görevi kabul eden personelin (EK-A), harekâtin kendi sorumluluk bölgelerinde planlama, hazirlik, koordinasyon ve icrasindan BALYOZ Komutanligina karsi sorumlu oldugu,"

ifadelerine yer verilmektedir.

  • Iddianamenin 164. sayfasinda, sözde 1. Ordu Karargâh ve baglisi Kor. K.liklari ile Harp Akademilerinden tefrik edilen toplam 97 kisinin bulundugu listenin, planin EK-A'sini olusturan "Görevlendirmede Yetkili Personel" oldugu belirtilmektedir.
  • 02 Aralik 2002'de14 kendilerine verilen onurlu görevi (!) kabul eden personel çalismalara baslayarak, yine iddianamede bulunan ifadeye göre askeri darbede görev alacak personeli "peyderpey" seçmeye baslamistir.
  • Bu arada görevlendirmeye yetkili personele verilen ve planin 3. Maddesi "a" fikrasinda15 bulunan talimatin

"görevlendirilecek personel listelerinde (EK-M) olasi degisikliklerin hassasiyetle takip edilecegi ve herhangi bir aksakliga meydan verilmeyecegi,"

seklinde oldugu görülmektedir.

  • Yine Iddianameye göre, görevlendirmeye yetkili personele, hazirlayacaklari listelerle ilgili bir format da gönderilmistir. Bu formatlara uygun olarak hazirlandigi ileri sürülen listeler, 11 Nolu CD'de 6 adet EK-B baslikli Wbrd belgesine kayitlidir. Bu belgede toplam 1401 kisinin listelendigi görülüyor. Bu listeler l.Ordu Karargâhi'nda titizlikle incelenerek birlestirildigi, birlestirilmis listenin de sözde "Balyoz Güvenlik Harekât Emri" nin EK-M, Lahika-1'ini (BIRLESTIRIL-MÎS LISTE) olusturdugu ileri sürülmektedir. Birlestirilmis liste olarak kabullenilen belge 133 sayfadan olusmakta ve 1400 kisinin adlari bu belgede bulunmaktadir.

Listelerde bulunan toplam 1401 kisinin EK-M, Lahika-1 Birlestirilmis listede, Harp Akademileri'nde görevli bir personelin liste disinda birakilmasi suretiyle 1400 kisiye indirilmesini, Istanbul Emniyet Müdürlügü'nce nasil yorumlandigina göz atarak, listelerin ayrintili incelemesinden ortaya çikan çarpici sonuca gelelim.

Konuya iliskin Emniyetin dudak isirtan degerlendirmesi Dava Dosyasinin 20. Ek Klasör, Pdf 16. Sayfasinda, Dizin 352'de bakin nasil yer aliyor:

  • Yukarida belirtilen EK-B'lerin EK-M LAHIKA 1 isimli belgede birlestirilerek yazildiktan tespit edilmistir. Ancak EK-B'lerde toplamda 1401 kisi belirlenmesine ragmen EK-M'de bu sayinin 1400 oldugu ve belirlenen isimlerin 1nci Ordu Komutanliginda bu is ile yetkili olanlarca da eleme islemine tabi tutuldugunu göstermektedir. Bu durum ise personel belirlerken ne kadar seçici davranildiginin bir isaretidir.
  • Iddianamede verilen bilgilere göre hazirlanmasi üç ay süren "Birlestirilmis Listenin" 11 nolu CD'ye kaydedilme zamani 05 Mart 2003 Saat: 23:07'dir.16 Bunun anlami, sözde titiz-lilikle olusturulmus "Birlestirilmis Listenin" 05 Mart 2003 günü, gece yarisina dogru tamamlanmis oldugunun kabullenilmesidir.

Sayin Sanik Avukatlarinin ayri ayri Kara Kuvvetleri K'ligina "Bilgi Edinme Hakki" kapsaminda yaptiklari müracaatlari sonucunda, "Birlestirilmis Listede" isimleri geçen 1400 kisiden 200'ünün, 05 Mart 2003 tarihinden oldukça önce, emeklilik, kurs, tayin, saglik vb. nedenlerle görevli olduklari birliklerden ilisiklerinin kesildigi veya baska kurum veya birliklerde görev yapmaya basladiklari tespit edilmis bulunmaktadir. Bu konuda Sayin Avukatlarim K.K.K.ligindan gönderilen resmi belgeleri Mahkemenize sunacaklardir.

Mahkemenizde Sanik olarak bulunan ve sözde onurlu görevi kabul etmis "Görevlendirmeye Yetkili Personel" olarak yaftalanmis eski silah arkadaslarim söz sirasi kendilerine geldiginde, kendilerine atfen 11 Nolu CD'ye kaydedilmis listelerdeki zaman çeliskilerini ayrintili olarak ortaya koyacaklarindan eminim.

Diger taraftan Planin son sayfasinda EK-J (LOJISTÎK) olarak belirtilmis olmasina karsilik yine 11 Nolu CD içerisindeki "MILLÎ MUTABAKAT HÜKÜMETI PROGRAMI" adli dijital dokumanin, Sözde Balyoz Güvenlik Harekat Planinin EK-J’si olarak adlandirildigini görüyoruz.

Iddianamenin 375. sayfasinda, iki kafadar polisin hazirladiklari tespit tutanagini tamamen sahiplenen Sayin Savcilar tespit tutanagina hiç atifta bulunmadan, bu konuya iliskin gülünç kaçan bir açiklamayi kayda geçirdiklerini görüyoruz.

Sayin Savcilar, "Milli Mutabakat Hükümeti'nin Balyoz Harekât Planinin ekinde LOJISTIK olarak belirtilmesi hususu ile ilgili olarak", evvela Genel Türkçe Sözlügü'ne, sonra Felsefe Terimleri Sözlügüne (1975) daha sonra da Iktisat Terimleri Sözlügüne bakarak, su hükme vardiklarini görüyoruz:

"Bu haliyle programin içinde y er alan ve çogunlugu ekonomik politikalar ile ilgili olan hususlarin, belirlenen konularda birtakim hizmetleri saglamaya yönelik 'planlamalardan ibaret oldugu ve Lojistigin kelime manalarina uygun çalismalari içerdigi görülmektedir."

Bu açiklamaya sadece "PES!" denir. Pekâlâ, bu açiklamayi kabul etsek bu planda bulunmasi gereken gerçek "Lojistik" eki nerededir sorusunu sormaliyiz. Dogal olarak "Sahte belge üretim çetesi" bu defa sehven degil, cahilliginden hata yapmistir!

Sözde "Milli Mutabakat Hükümeti Programi" da ana plani aratmayacak tarzda çesitli dokümanlardan "kes-kopyala-yapistir" metodu ile olusturulmustur.17

Bu sahte belgedeki alintilarin yapildigi baslica dokümanlar ise:

  • Ulusu Hükümeti Programi (21 Eylül 1980)
  • 57. Hükümet Programi (04 Haziran 1999)
  • Mesut Yilmaz Hükümeti (55. Hükümet) Programi (07 Temmuz 1992)
  • Uluslararasi Milli Ekonomi Modeli Kongresi (27 Kasim 2005 Prof. Dr. Haydar Bas'in Kapanis Konusmasi)18
  • Seminer Ses Kayitlarinin Çözümleri

Birbiriyle uyusmayan politikalarin harman edildigi gelisi güzel hazirlandigi açik olan bu sözde programin altina bir imza blogunun açilmadiginin da altini çizelim.

DIGER DIJITAL BELGELER

Sorusturma konusu dijital belgelerin tamaminin ayri ayri burada irdelenmesi günlerimizi alacaktir. Bu can sikici islem bir tarafa birakarak, bunlarin sahteligini daha kestirme bir yoldan ortaya koymak uygun olacaktir.

Bu kestirme yol, iddianamede de belirtildigi gibi dava konusu tüm dijital belgelerin kayitli oldugu 11 Nolu CD'nin mercek altina alinmasindan ibarettir.

Iddianamenin birçok yerinde19 de belirtildigi gibi bilirkisi raporlari bu 11 Nolu CD'nin üst veri bilgilerinin, 05 Mart 2003 tarihinde, gece yarisindan 10 dakika önce saat 23.50'de (saniye 42) Sayin Süha Tanyeri tarafindan olusturulduguna isaret etmektedirler.

Bu noktadan hareketle, dogal olarak bu CD'de 287 dosyada da yer alan dijital belgelerin olusturulma ve kaydedilme tarihlerinin de, üst verilerine göre 05 Mart 2003'ten önce olmasi gerekir.

Evet, iddia edilen belgelerin üst verilerinde tam bir uyum vardir ve hepsinin olusturulma ve kaydedilme tarihleri 05 Mart 2003'ten önceki tarihleri tasimaktadir. Ancak bu bize belgelerin gerçek oldugunu kanitlar mi? Hayir, Kanitlamaz!

Belgelerin içerigine bakarak bir tanesinde bile, zaman ve mekân çeliskisini bulursak bu sadece belgenin sahteligini degil, CD'nin olusturulma tarihinin sahteligini de kanitlar

Biz yine de, "sehven" dedirtmemek için bir tek kanitla yetinmeyelim ve iddianamede dayanak yapilan dijital belgelerden örnekleme suretiyle zaman-mekân çeliskilerini ortaya koyarak hem örnek alacagimiz belgenin, hem de bu belgenin yer aldigi CD'nin olusturma tarihindeki sahteligi ortaya koyalim.

11 Nolu CD'de 287 dosyanin içerisindeki dijital belgeleri siniflandiracak olursak bunlar:

  • Balyoz Güvenlik Eylem Plani ve onun ekleri Oraj, Suga, Çarsaf ve Sakal Eylem Planlari
  • Tutuklanacak Gazeteciler, Politikacilar, Ögrencilerin Listesi
  • El Konulacak ve Kapatilacak Derneklerin Listesi
  • El Konulacak Hastaneler ve Ilaç Firmalarinin Listesi
  • Güvenilir Emniyet Personeli Listesi

Sayin Savcilarin, 11 Nolu CD'de yer alan 287 doyanin içerisindeki dijital belgelerin dogrulugunu teyit için ilgili kurumlarla yazismalar yaptiklarini görüyoruz

Bu yazismalardan varilan sonuçlar klise halinde iddianamenin 207, 208,211, 299, 300, 301, 304, 306, 307 ve 3l6nci sayfalarinda yer almaktadir.

Iddianamede yer alan klise ibarelerden örnekler:

"Ilgili kurum ile yapilan yazisma neticesinde belgede ismi geçen sahislarin belirtilen kurumun personeli oldugu anlasilmistir."20

Sayin Savcilar, iyi de, ASELSAN, HAVELSAN, TAI, SSM (Savunma Sanayi Müstesarligi), TÜBITAK ile yaptiginiz yazismalarda aldiginiz cevapla sadece "ilgili kurumun personeli" veya sayfa 211 de belirtildigi gibi "belirtilen yerlerde görevli" olduklari mi anlasilmistir?

Niye bu yazismalarda listelerde yer alan personelin önemli bir bölümünün Aralik 2002 - Mart 2003 döneminde kurumun personeli olmadiklarini yazdiklari halde dikkate almadiniz?

Müteakip yillarda belirtilen kurumda çalismaya baslamis oldugunu iddianamede belirtmis olsaydiniz, bütün iddialarinizin dayanagi olan ve 05 Mart 2003 tarihinde olusturuldugu ileri sürülen 11 Nolu CD'nin sahteliginin gün yüzüne çikacagindan mi korktunuz? Ileride bu konuda somut örnekler sunacagiz.

"Ilgili kurum ile yapilan yazismalardaki bilgiler ile listede yer alan yerlerin örtüstügü anlasilmistir."21

Sayin Savcilar, "YERLER" örtüsüyor da acaba "ZAMAN" örtüsüyor mu? Bu kurumlar 2002-2003 senelerinde belirtilen adlarda faaliyette bulunuyorlar mi?

"Ilgili kurum ile yapilan yazismalardaki bilgiler ile listede yer alan yerlere iliskin bilgilerin örtüstügü anlasilmistir."22

Sayin Savcilar, Kilise ve Sinagoglarin yeri tamam da, (zaten bilmeyen yok, gizli sakli degil) ya gözaltina alinacak misyonerlik faaliyetinde bulunanlar 2002-2003 yillarina mi ait?

"Ilgili kurum ile yapilan yazismalardaki bilgiler ile listede yer alan isimlerin genel olarak örtüstügü anlasilmaktadir."23

Sayin Savcilar, bu klisede yer alan "GENEL" ne anlama geliyor? Tutuklanacak siyasi parti üyelerinin büyük çogunlugunun AKP disindan olmasi, sahte darbe plani yapanlarin darbecileri AKP sempatizani olarak lanse etmiyor mu? Tutuklanacak siyasi parti üyelerinde AKP'nin yer almayisi, AKP için alelacele yeni bir liste hazirlanmasi size kuskulu gelmedi mi?

Bir an için bu listelerin resmi niteliginin olmadigini, imza tasimadigini unutsak bile, liste içeriklerinde sorgulanacak çok hususlar görülmektedir.

Oysa Sayin Savcilar ilgili kurumlarin yazdiklari cevaplarin "GENEL" olarak dogru oldugunu, ancak savcilarin aldiklari yanitlari esneterek, çarpitarak iddianameye geçirdikleri, bir kismini da gizledikleri anlasilmaktadir.

Bundan daha vahimi ise, aldiklari yanitlarin, saniklarin ulasamayacagi emanet dosyasina kaldirmis olmalaridir. Bu konuda suç islendiginin en bariz kaniti da, emanete kaldirilan Masörlerde 800'e varan sayfanin eksik oldugu gerçegidir. Besiktas Adliyesinde Sahte Belge üreten ÇETE'nin uzantisinin varligi konusunda duydugumuz kuskunun bosuna olmadigi anlasiliyor.

11'NOLU CD NE ZAMAN OLUSTURULDU?

Sayin Savcilarin iddianamesi 11 Nolu CD'de bulunan belgelerdeki suç unsurlarina dayandigini biliyoruz. Peki ama bu CD ne zaman olusturuldu? Elimizdeki belgelerin ortaya koydugu "zaman çeliskileri" bu CD'nin en erken Agustos 2009 tarihinde olusturuldugunu kesin olarak ortaya koymaktadir. Bu zaman çeliskilerini Türkiye'den binlerce kilometre uzakta bulunan Kizim Pinar Dogan Rodrik ile damadim Dani Rodrik'in internetten derledikleri bilgilerden ve dava dosyasinda kisitlamasi kalkmis dokümanlarin incelemesinden çikarmislardir. Bu çeliskiler halen Türk ve Dünya kamuoyu ile paylasmak üzere kurduklari "Çetin Dogan ve Gerçekler" sitesinde ayrintili olarak yer almaktadir.

NEDEN 11 NOLU CD AGUSTOS 2009'DAN ÖNCE HAZIRLANMIS OLAMAZ?

Simdi 11 Nolu CD'de yer alan "Balyoz Güvenlik Harekat Plani ve Ekleri"nin Iddianame'de ileri sürüldügü gibi 02 Aralik 2002 ila 05 Mart 2003 tarih araliginda degil de, 30 Temmuz 2009 tarihinden sonra hazirlandigini, Dava Dosyasinin 59. Klasöründe yer alan bir belgeyi irdeleyerek ispatlayalim:

  1. Klasörün 141. Dizininde (Pdf Sayfa 15) "ISTANBUL ILINDE BULUNAN ILAÇ DEPOLARI" adiyla bir belge yer almaktadir. Bir cetvel halinde düzenlenmis belgenin 33. sirasinda "Yeni Recordati Ilaç Ve Hammadde San. ve Tic. A.S." yazili sirket ismi bulunmaktadir.

10 Agustos 2009 Tarih ve 7372 Sayili Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nin 253. sayfasindaki bilgilerden, anilan Sirket'in 30 Temmuz 2009 tarihine kadar ticari unvaninin "Yeni Ilaç ve Hammadde San. Ve Tic. A.S." oldugu, Sirketin 30 Temmuz 2009 tarihinde yaptigi "Olaganüstü Genel Kurul Toplantisi'yla" Sirket ticari unvanin oybirligi ile "Yeni Recordati Ilaç ve Hammadde San. ve Tic. A.S." olarak degistirildigi açikça görülmektedir. Istanbul Ticaret Odasi arsivinden temin edilen "Arsiv Görüntüsü" belgesi ile bu degisikligin tescil edildigi anlasilmaktadir. Bu gerçek bilgiyi, 16.06.2010 tarihli TÜBITAK Raporunun Ek-2'sinde yer alan "Dokümanlarin Üstveri Bilgileri" ile karsilastiralim:

Anilan üst veri bilgileri, Dava Dosyasinin 52. Klasöründe bulunmaktadir. Bu belgenin pdf 154. sayfasinda24 görülen Cetvel'in en alt sirasinda 11 Nolu CD'de belge adi belirtilerek; "ISTANBUL BÖLGE/ILAÇ DEPOLARI VE HASTANELER/ ISTAN-BULDA BULUNAN ÖZEL HASTANELER" dokümaninin üst verileri belirtilmektedir. Bu belgeye göre anilan doküman:

  • Jandarma Bölge'de, Kubilay Aktas tarafindan yazilmis,
  • 28 kere revize edilmis,
  • 05.02.2003 tarihinde saat 10:53 PM (22.53)'de olusturulmus,
  • Belgenin son kullanicisi "HYILDIRIM" tarafindan saat 11:54 PM (23:54)'de son olarak güncellestirilmistir.

Bu üst verilerin dogru olmamasi, 11 Nolu CD'nin gerçekten 05 Mart 2003 tarihinde olusturuldugunu gösteren üst verilerin manipüle edildigini ortaya koymaktadir. CD'yi hazirlayanlar bir dava yaratmaya yarayacak üst verileri kaydetmeyi ihmal etmemisler, ancak pek titiz davranmadiklari için, yaptiklari isi ellerine yüzlerine bulastirmislardir. Daha sonra deginecegimiz teknik bilirkisi raporlarinda belirtildigi gibi "kötü niyetli kisiler" imal ettikleri bir CD'ye diledikleri üst verileri koyabilmeleri çok basit bir islemdir. Bir CD'de bulunan üst verilerin yalniz baslarina delil olarak kabul edilemeyecegi gerçeginin Sayin Savcilar tarafindan bir ihtimalle bilinmeyisi ve bu gerçegi bilebilecek konumdaki 1. TÜBITAK Raporunu veren bilirkisilerin kendilerine sorulmayisi bahanesinin arkasina saklanarak raporlarinda bundan söz etmeyislerinin aci sonuçlari hala vicdanlari sizlatmiyor mu?

Kisacasi, CD'de mevcut üst verileri sorgulamadan kabullenme, bizi 11 Nolu CD içerisinde yer alan söz konusu belgenin "son kullanici(!)" HYILDIRIM tarafindan 03 Mart 2003 gece yarisina 6 dakika kala güncellestirildigi gibi yanlis bir sonucuna götürmektedir. 11 Nolu CD'de anilan ilaç firmasinin 30 Temmuz 2009 tarihinde degistirilmis ticari unvani ile yer almasi, "bu CD'nin kötü niyetli kisiler tarafindan 2003 yilinda degil, yakin geçmiste üretildigi" yolundaki savimizi dogrulamaktadir.

Davanin basindan itibaren bikmadan usanmadan tekrar ettigimiz bu iddiamizin dogrulugunun üniversitelerin ilgili bölümlerinden alinacak raporlarla da teyit edilebilecegini belirtmistik. Bu noktada tutuklandigim 26 Subat 2010 tarihinde, gerek Savcilikta verdigim ifadenin sorgulama tutanaginda ve gerekse 10. Agir Ceza Mahkemesi'nde yaptigim savunmanin sorgu zaptinda yer alan, benim ve avukatimin ifadelerinden bir kaç cümle alinti yapmakla yetinelim. Diger saniklarin benzer ifadeler verdikleri Dava Dosyasinda mevcut sorgu zabitlarinin ve sorgulama tutanaklarinin tetkikinden anlasilmaktadir.

  • Sorgu Zapti (26.02.2010 Tarihli) Sayfa: 3, Paragraf:7, Çetin Dogan'in ifadesinden (Sayin Hâkim Ali Efendi PEKSAK'in kayda geçirttigi sekliyle):

"Balyoz Harekat Plani kendi içerisinde dahi çeliskiler içermektedir. Askeri terminolojiye dahi uygun tanzim edilmemistir. Herhangi bir bilgisayardan günümüz teknolojisi ile herhangi bir zamanda geriye dogru ya da ileriye dogru tarih atilmak suretiyle tanzim edilebilinecek nitelikteki belgedir. Belgede geçerliligi kabul edilebilecek yâda herhangi bir imza veya elektronik imza yâda islak imza sekliyle bir içerik de bulunmamaktadir. Seminerde yapilan çalismalar alinmak suretiyle teknolojik imkânlardan da yaralanmak suretiyle kes kopyala yapistir sekliyle montajlama usulüyle tanzim edilmis bir belgedir. Sunuldugu iddia edilen raporlar yeterli ve ayrintili olarak rapor tanzim edebilecek rapor degildir. ODTÜ'den rapor aldmlabilir."

  • Sorgu Zapti (26.02.2010 Tarihli) Sayfa:4, Paragraf:5, (Sayin Hâkim Ali Efendi PEKSAK'in kayda geçirttigi sekliyle) Süpheli Çetin Dogan Müdafii Av. Hüseyin Ersöz'den soruldu:

"Meslektaslarimin ve müvekkilimin beyanlarina aynen katiliyorum. Günümüzün teknolojik ortaminda üretilmis, CMK'nin 134. Maddesinde belirtilen delil vasfinda bulunmayan deliller ile müvekkil tutuklanmaya sevk edilmistir. Bilgisayarda tarih degistirmek suretiyle eski tarihli belge yâda bilgi olusturma mümkündür."

Sorgulama Tutanagi (26.02.2010 Tarihli) Sayfa:4, Paragraf:!, (Cumhuriyet Savcisi Bilal Bayraktar'in Kayda geçirdigi sekliyle) CEVABEN:

"Bu plan mevcut olmayan bir plandir. Bunun bilgisayar teknolojisiyle yapilmis bir çalisma oldugunu düsünüyorum. Gelisen teknolojinin bu tip bir belgeyi sonradan olusturabilecegini biliyoruz."

Sorgulama Tutanagi(26.02.2010 Tarihli) Sayfa:4, Paragraf:8, (Cumhuriyet Savcisi Bilal Bayraktar'in Kayda geçirdigi sekliyle) CEVABEN:

"Ben bu soruya ancak pes derim. Bu çalismalar senaryo üretim merkezinden yapilmistir. Türk Silahli Kuvvetleri'ne karsi bir kisim çevrelerin çalisma yaptigini biliyoruz. Bu çevrelerin ben Türk Silahli Kuvvetlerini yipratmak maksadiyla bu sekilde uyduruldugu ve kopyala ve yapistir teknigi ile islem yaptiklarini düsünüyorum."

11 Nolu CD'de yer alan belgelerin üst verilerindeki zaman çeliskilerinden örnekler vermeye devam edelim.

ZAMAN ÇELISKILERINDE ÖZEL HASTANELERIN YERI

Dava Dosyasina 59. Ek Klasörün 17 ve 18nci sayfalarindaki çizelgelerde bulunan üç özel hastanesinin isimleri de bariz zaman çeliskisini ortaya koyan diger örnekleri olusturmaktadir.

  • AVRUPA SAFAK HASTANESI:

Dava Dosyasinin 59. Ek Klasörünün 17 ve 18nci sayfalarinda (Dizin 133) "ISTANBUL ILINDE BULUNAN ÖZEL HASTANELER" belgesi bulunmaktadir. 17. sayfanin 15. sirasinda Gaziosmanpasa ilçesinde "Avrupa Safak Hastanesi" ismi yer almaktadir.

               ISTANBU ILINDE BULUNAN ÖZEL HASTANELER

S.NO                          Ilçe                                Hastane Adi

  1. Gaziosmanpasa                Avrupa Safak Hastanesi

11 Nolu CD'de de kayitli olan bu belgenin TÜBITAK Raporu'na belirtilen üst verileri, "Istanbul Ilinde Bulunan Ilaç Depolari" belgesi ile ayni anda kaydedildigi için ayni bilgileri içermektedir.

  • Jandarma Bölge'de, Kubilay AKTAS tarafindan yazilmis,
  • 28 kere revize edilmis,
  • 05.02.2003 tarihinde saat 10.53 PM (22.53)'de olusturulmus,
  • Belgenin Son  kullanicisi  HYILDIRIM   tarafindan  saat 11.54 PM (23.54)'de son olarak güncellestirilmistir.

Oysa anilan belgenin kaydedildigi iddia edilen tarihte "Avrupa Safak Hastanesi" adiyla Istanbul'da bir hastane bulunmamaktadir. 23.11.1998 tarihinde alinan ruhsatla.10 Aralik 1998 tarihinde "Safak Hastanesi" adiyla hizmete açilan hastanenin adi, 15 Aralik 2004 tarihinde el degistirmesiyle birlikte "Avrupa Safak Hastanesi" olarak degisiyor. Bu gerçek bizi 11 nolu CD'nin üst verilerine inanilmamasi gerektigini belgeliyor.

  • MEDICAL PARK SULTANGAZI

Yukarida belirtilen Dava Dosyasi Ek Klasörün ilgili sayfasindaki listenin 58. sirasinda, Sultangazi ilçesinde "Medical Park Sultangazi" ismi görülmektedir.

           GIZLI

                ISTANBU ILINDE BULUNAN ÖZEL HASTANELER

S.NO                          Ilçe                                                 Hastane Adi

  1. Sultangazi                               Medical Park Sultangazi

2003 Yilinda bu hastanenin adi "Sultan Hastanesi'dir. "Medical Park Hastaneler Grubu"' Sultangazi'de bulunan Sultan Hastanesi'ni Haziran 2008 tarihinde satin aldiktan sonra Hastanenin adi "Medical Park Sultangazi" olarak degisiyor.25 Bu hastane ile ilgili TÜBITAK'in Bitiricisi Raporu'nda yer alan üst veri bilgilerinin, 11 Nolu CD'deki diger hastanelerle ayni oldugu görülüyor. Bir hastanenin Haziran 2008 tarihindeki ismiyle 2003 yilinda olusturulan bir CD'de yer almasi nasil mümkün olabiliyor?

  • NISA HASTANESI

'ISTANBUL ILINDE BULUNAN ÖZEL HASTANELER" belgesinin 66. sirasinda Yenibosna Ilçesi'nde "Nisa hastanesi (Hayrunnisa Hastanesi)" ismi yer almaktadir.

          GIZLI

ISTANBUL ILINDE BULUNAN ÖZEL HASTANELER

S.NO                          Ilçe                                    Hastane Adi

  1. Yenibosna Nisa hastanesi (Hayrunnisa Hastanesi)

Parantez içinde verilen "Hayrunnisa Hastanesi" ismi 1994 yilinda hizmete açilan Hastanenin eski ismidir. Aralik 2004 tarihinde revizyonu tamamlanmis ve bu tarihten sonra hastanenin adi degistirilerek "Nisa Hastanesi" olarak hizmete asilmistir. Nisa Hastanesi de Özel Hastaneler listesinde yer aldigi için, yukarida isimlerini verdigimiz hastanelerin CD'de görülen üst verileri ile dogal olarak ayni bilgilerine sahiptir. Bu belgeyi olusturan veya gün-cellestirenin, adi geçen hastanenin bir yil sonra adinin degisecegini öngörmüs olabilecegi gerçekten düsünülüyorsa, buna bizim "Pes!" demekten baska bir sözümüz dogal olarak olmayacaktir.

BELGELERDEKI ZAMAN ÇELISKILERINE DEVAM...

11 Nolu CD'de yer alan "zaman çeliskileri" elbette sadece Ilaç Depolari ve Hastaneler çizelgelerindeki belgelere mahsus degildir. Bundan sonra gösterecegimiz örneklerde, zaman tasarrufu için, belgelerin Dava Dosyasina 52. Ek Klasörün 141-182 sayfalarinda (Pdf) gösterilen üst verilerin detayina girmeden, 11 Nolu CD'nin iddia edilen olusturulma tarihi (05.03.2003) baz olarak alinacaktir.

TÜRKIYE GENÇLIK BIRLIGI

Adi geçen Plan'in 4. sayfasinda "Dost durumu" fikrasinin (b) alt bendinde aynen su ifadeler yer almaktadir:

"(b) TSK'nin her kademesine müzahir eleman temini konusunda referans uygulamasina (ÇYDD, ADD, Türkiye Gençlik Birligi v.b.) devam edilerek azami koordinasyon saglanmasina,"

19 Mayis 2006 tarihinde kurulmus bir sivil toplum kurulusunun "Balyoz Plani"nda yer aldiginin basina da yansidigini ve bu nedenle Planin "çakma" oldugunun belgelendigini Cumhuriyet Savciliginda verdigim ilk ifademde, Savci Bilal Bayraktar'a hatirlatmam üzerine "Bu konu aydinlandi. Adi geçen kurulus 1997 yilinda kurulan "Türkiye Gençlik Birligi Dernegi" imis" sözleri ile yanit vermistir.

Oysa bu dernegin kisaltilmis adinin "TGBDER" oldugu ve her iki dernegin kendi internet sitelerinde açikça yer alan kurulus amaçlari ve faaliyetleri dikkate alindiginda, Çakma Darbe Planinda dost kuvvetler olarak ÇYDD ve ADD'nin yaninda TGBDER'in degil, Plan'da TGB olarak "Türkiye Gençlik Birligi"ne referans verildigi, hiçbir kuskuya yer birakmayacak sekilde ortaya çikmaktadir.

Türkiye Gençlik Birligi (TGB) ile Türkiye Gençlik Birligi Dernegi'ni (TGBDER) kendi internet sitelerinden özet mukayeselerini yapalim:

TGB:

Kendisini "ülkesine ve okuluna sahip çikan Devrimci ve Yurtsever Atatürk Gençliginin Sesi" olarak tanimlamakta, Temel tikeler Bildirgesinde su ifadeler yer almaktadir:

"Türkiye Gençlik Birligi, laik ve halkçi bir Türkiye'den yanadir. Türkiye Gençlik Birligi Anayasamizda belirtilen ilkelerin içini bosaltan her türlü uygulamanin karsisindadir. Din sömürücülerine ve gericilere karsi ilericiligi gelir adaletsizligine, yoksulluga ve bireycilige karsi halkçi bir ekonomik sistemi savunur. Kamu kurumlarimizin özellestirilmesine karsidir."

TGBDER:

Dernegin faaliyetleri olarak, "Psikolojik danisma, rehberlik ve sosyal yardim hizmetleri, sosyal, kültürel ve sportif gençlik etkinlikleri ve sosyal egitim programlari, ..." belirtiliyor. Dernegin siyasal bir söylemi, kimligi bulunmamaktadir. 24 Subat 2007 tarihinde düzenledigi panelin adinin "Ask Neden, Neden Ask?" olmasi, Dernegin kimligi konusunda yeterince aydinlatici oldugunu sanirim.

Bir de asagidaki logo kombinizasyonlara bakarak karar verin. Sizce "A" Sikla mi, yoksa "B" Sikki mi (Pinar ve Dani'nin tabiriyle "iki Dost, Bir Soft" seçenek" mi) uyumlu görülüyor? Bu konuda Istanbul Cumhuriyet Savciligi ile Istanbul Emniyet Müdürlügü arasinda kafa karistiran bir noktayi, Balyoz Davasinin kurgulanmasinda rol sahiplerini isaret edebilecek bir husus olarak degerlendirdigimi belirtmeliyim.

Savciligin "arastirilmasi gereken hususlar" olarak 16 Haziran 2010 tarihinde Istanbul Emniyet Müdürlügü'ne bir "Talimat" gönderdigi, Emniyet'in 29 Haziran 2010 tarihli cevabi yazisindan anlasiliyor. Bu cevabi yazi, Dava Dosyasinin 19uncu Ek Klasöründe Dizin 89-90 Nolu sayfalarda bulunmaktadir.

Istanbul Emniyet Müdürlügü Terörle Mücadele Sube Müdürü Yurt ATAYUN'un imzaladigi bu belgede Savciligin arastirilmasini istedigi konular hakkinda varilan sonuçlar yer almaktadir. Bu kapsamda, Türkiye Gençlik Birligi hakkinda verdigi bilgi, Ankara Il Dernekler Müdürlügü'nün Ankara Emniyet Müdürlügü'ne "sözde" gönderdigi bir yaziya atifta bulunmaktadir.

"Sözde" deyisim, Istanbul Terörle Mücadele Sube Müdürü'nün imzaladigi yazida, Ankara Il Dernekler Müdürlügü'nün yazisi referans olarak söz edilmesine ragmen referans bilgisinin olmayisi, buna karsilik çok ciddi maddi bir hatanin bulunmasidir.

Sayin Yurt ATAYUN'un imzaladigi bahse konu yazisinin ilgili bölümünde aynen su ifadeler yer almaktadir:

"06-055-041 kütük numarali dernek dosyasinda yapilan inceleme neticesinde Türkiye Gençlik Birligi isimli dernegin 30.06.1997tarihinde kuruldugu, 19 Mayis Gençlik ve Spor Sitesi içi Ulus Altindag adresinde faaliyet gösterdigi; söz konusu dernegin Amasya, Gaziantep, Kayseri, Çankiri, Manisa ve Hatay'da subelerinin bulundugu ancak hepsinin fesih oldugu ve dolayisiyla su anda faal hiçbir subesinin bulunmadiginin tespit edildigi belirtilmistir."

Alinti yaptigim bölümdeki hatayi belirterek bunu irdeleyelim.

Türkiye Gençlik Birligi isimli dernek 30.06.1997 tarihinde degil, 19 Mayis 2006 tarihinde kurulmustur. Su anda faaldir ve yazida belirtilen adreste dogru degildir.

30.06.1997 tarihinde kurulan Türkiye Gençlik Birligi Dernegi'dir. (TGBDER)

Bu noktada Terörle Mücadele Sube Müdürü Yurt ATAYÜN'ün bu hatayi kendisi mi yoksa niyeti bozuk olan birisi tarafindan Sube Müdürü için evraki hazirlayan mi yapmistir?

Yoksa Ankara Il Dernekler Müdürlügü'ne yazilan yazi "TGBDER" hakkinda midir?

Yoksa Savcilarin iddianamelerini imzalamalarina sadece birkaç gün kala, onlari "rahatlatmak için" Ankara Il Dernekler Müdürlügü'nün yazisi "tahrifata" mi ugratilmistir?

Her nasilsa basimiza bu dava nedeniyle bunca çorap örüldügünü görmüs ve yasamis bir kimse olarak, bunun "sehven" degil, suç sayilmasi gereken bir "fiil" oldugunu iddia ediyorum.

Emanete kaldirilan klasörlerde yüzlerce kayip belgeyi bulamaz isek de, Ankara Il Dernekler Müdürlügü'nün Arsivinde yangin da çikaracaklar degil ya... Bunun pesini bizden önce Mahkemenin birakmamasi gerekir.

LIBERAL AVRUPA DERNEGI

Dava Dosyasina 60. Ek Klasör'ün Pdf 28. sayfasinda (Dizin 204) "EL KONULACAK VE KAPATILACAK DERNEKLER" isimli bir belge bulunmaktadir. 11 Nolu CD'de kayitli olan belge'nin 27. sirasinda "Bölücü" olarak fislenen "Liberal Avrupa Dernegi" yer almaktadir.

            Elimizdeki somut kanitlara göre 2003 yilinda Liberal Avrupa Dernegi isimli bir dernek bulunmamaktadir. 31 Ekim 2001'de kurulan Hür Demokratlar Dernegi'nin adi 08 Nisan 2006 tarihinde yapilan Genel Kurul toplantisinda adi degistirilerek "Liberal Avrupa Dernegi" oluyor. Bu gerçek neyi ortaya koymaktadir? Elbette, Balyoz Davasi'nda kanit olarak kabul gören belgelerin ve bu belgelerin kaydinin yapildigi CD'lerin "kötü niyetli kisiler" tarafindan imal edildigini hiçbir kuskuya yer vermeyecek sekilde ispatlamaktadir.26

TÜRK-IRAN SANAYICILERI VE ISADAMLARI DERNEGI

Yine yukarida ismini, sayfa ve dizin numarasini verdigimiz ayni belgenin 46. Sirasinda "Istanbul Ilinde El Konulacak ve Kapatilacak Dernekler" irticaci, bölücü olarak fislenen "Türk-Iran Sanayicileri ve Isadamlari Dernegi" yer almaktadir.

Bu dernek 13 Mayis 2002 tarihinde "Türk-Iran Isadamlari Dernegi" olarak kuruluyor ve asagidaki kurulus belgesinden de görülecegi üzere, bu Balyoz belgesinin son kaydedildigi tarihteki adi da bu. Iste Belgesi.

Türk Iran Isadamlari Dernegi Kurulus Belgesi (Kaynak: Istanbul Valiligi):

Dernegin adi 3 Temmuz 2004 tarihindeki Olaganüstü Genel Kurul'unda alinan karar ile "Türk-Iran Sanayicileri ve Isadamlari Dernegi" (TISIAD) olarak degisiyor. Balyoz belgesinde de bu yeni ismin yer almasi, yine bu CD'nin Mart 2003'de olusturulmadigini gösteriyor.

  1. Ordu Komutani olarak görev yaptigim sirada benim için özel olarak hazirlandigi iddia edilen 11 Nolu CD'nin, üst verisinde gözüktügü gibi 5 Mart 2003'de olusturulmus olmasina imkân yok. Balyoz CD'lerini çok daha ileri bir tarihte olusturanlar, bilgisayarlarinin sistem saatini degistirerek (evet, bu kadar basit), belgelerin 2003 senesinde hazirlandigi izlenimini vermek istemisler.

Türk Iran Isadamlari Dernegi'nin 03.07.2004 tarihli Genel Kurul Tutanagi (Kaynak: Istanbul Valiligi:

Balyoz belgelerini hazirlayanlar gerek Liberal Avrupa Dernegi'nin ve gerekse Türk-Iran Sanayicileri ve Isadamlari Dernegi'nin 2002-2003 senelerinde var olup olmadigini muhtemelen kontrol etmislerdir. Ancak atladiklari konu, bu derneklerin Balyoz belgelerinin sözde hazirlandigi tarihteki isimlerinin farkli olmasidir.

"Dönemin 1.Ordu Komutani Çetin Dogan için özel olarak hazirlandigi" iddia edilen 11 Nolu CD'nin, üst verisinde gözüktügü gibi 5 Mart 2003'de olusturulmus olmasina imkân yok. Sayin Savcilara delil diye sunulanlar, Savcilarin görmek ve inanmak istedikleri olmali ki, bizlerin simdiye kadar aksi yönde feryatlarimiz hiç kale alinmamistir.

GÜVENILIR EMNIYET PERSONELI

11 Nolu CD de bulunan çesitli gruplara ait dijital listelerindeki zaman ve mekân çeliskilerinin tamamina yakini kizim Pinar ve damadim birlikte çalisarak tespit ettiler. Bunlarin tamamini Çetin Dogan ve Gerçekler sitesinde, bir bölümünü de yazdiklari kitaba aldilar. Ben bu kitabin dava dosyasina delil olarak konulmasini talep ediyorum.

Simdi verecegim 11 Nolu CD de yer alan "Güvenilir Emniyet Personeli" listesindeki aykiriliklari yine onlar tespit ettiler.

Dava dosyasinin 184. Nolu Ek Delil Klasörünün 202-205. Pdf Sayfalarinda (Dizin 121-124) Istanbul, Kocaeli ve Sakarya Illerinde Görevli Güvenilir Emniyet Personeli'nden "Sorgu Ekibinde Yer Alacak Emniyet Personeli" isimleri yer almaktadir. Belgenin üst verisine göre, liste 20 Ocak 2003'de olusturulmus ve en son 14 Subat 2003'de kaydedilmis.

Ancak bu listeyi hazirlayanlar, önemli bir noktayi göz ardi etmisler. Personel listesinde ismi bulunanlarin tamami 2003 yilinda belirtilen illerde bulunmakla beraber, bir bölümü belgenin en son güncellestirme tarihi olan 14 Subat 2003 tarihinde Istanbul'dan çok uzaktaki görev yerlerinde. Atamalari Temmuz 2003 tarihinden sonra gerçeklesmis. Simdi birkaç örnek verelim:

Emniyet Genel Müdürlügü, yukaridaki kisiler dâhil olmak üzere atama ve yer degistirme çalismalarini 2003 yili Temmuz basinda tamamliyor ve 3 Temmuz 2003 tarihli Hürriyet Gazetesi, Istanbul'a yapilan atamalari "Emniyette önemli atama" baslikli haberle bildiriyor. Kisa bir alinti yapalim:

"Ayrica, [...] Çorum'da görevli Selim Kutkan, [...], Eskisehir'de görevli Salih Kara, [...] Izmir'de görevli Selami Hüner, Malatya'da görevli Dursun Yilmaz, Samsun'da görevli [...] ve Ogün Toprak, [...] da, emniyet müdürü sifatiyla Istanbul'a tayin edildi."27

Sonuç olarak; yukaridaki örneklerden sadece Selami Hüner'in durumu ile ilgili hipotezi sorgulayalim: Belgenin sözde yazildigi tarihte Izmir'de Torbali Ilçe Emniyet Müdürü olarak görev yapan Selami Hüner'in, alti ay sonra Istanbul'a atanacagini ve Izmir'deki görevini 18 Temmuz'da teslim ederek, Zeytinburnu Ilçe Emniyet Müdür Vekili olarak göreve baslayacagini kim öngörmüs ve kendisini Istanbul'daki güvenilir emniyet personeli olarak listelemis. Kendisini çok seven(!) bir emniyetçi arkadas dan baska birisi olabilir mi? Emniyetçi arkadasin bu iyiligi sonucunda Sayin Selami Hüner'in simdi nerelerde oldugunun tespiti bizi baska sonuçlara götüreceginden kimsenin kuskusu olmasin.

Atamalar ile ilgili kararname ve haberler Internette sadece emniyet müdürü rütbesindeki personel için bulunabildiginden, bu listelerin tam bir kontrolünü yapamadik (örnegin Emniyet Amiri rütbesindeki kisilerin atama bilgilerine ulasamadik). Ayrica, Bursa bölgesi ile ilgili benzer bir liste savcilar tarafindan sansürlenerek dava klasörüne kondugu için28 bu listeleri de kontrol edemedik.

Kocaeli'ndeki Güvenilir Emniyet Personeli

Benzer sekilde, ayni belgede Kocaeli Ilinde Güvenilir Emniyet Personeli olarak listelenen kimi emniyet görevlilerinin de tayinlerinin Kocaeli'ne Agustos 20Ö3'de çiktigini görüyoruz.

Bu bilgiyi Zaman Gazetesi'nin Arsiv taramasindan bulduk. Zaman Gazetesi'nin 4 Agustos 2003 tarihli nüshasindaki "Izmit, Körfez ve bazi ilçelerde yeni tayinler yapildi" baslikli haberden bir alinti yapalim:

"Kocaelili Emniyet Müdürlügü'nde yeni atamalar yapildi. [...] Erzincan Emniyet Müdürlügü'nde Emniyet Amiri olan Ismail Kiliçkaya, Çocuk Sube Müdürlügü'ne vekâleten; Ardahan Emniyet Müdürlügü'nde 4. sinif Emniyet Müdürü Coskun Alagöz, Çevik Kuvvet Sube Müdürlügü'ne; [...] getirildiler."29

Balyoz Güvenlik Harekât Plani eklerinde isimleri "Güvenilir Emniyet Personeli" listesinde yer alan yüzlerce personelin durumlarini incelememiz elbette olanaksiz. Elimizdeki bilgiye erisim olanaklari sinirli. Ancak listede bulunanlar bir sekilde "fislendikleri" için, bir kiyima ugrayip ugramadiklarini da dogrusu merak ediyorum.

Ayni listenin 7. yer alan ve su anda Diyarbakir Emniyet Müdür Yardimcisi olan Kerim Tas, Taraf Gazetesi'nin yazari oldugu için mi bilemiyorum, kendisine dokunulmamis. Ama birçogunun Kerim Bey gibi pek sansli olamayacagini saniyorum. Bunun somut isareti, 3 Eylül 2010 tarihli Vakit gazetesinin de "Hanefi Avci Balyozcu ve Rüsvetçi Müdürünü Yanindan Ayirmiyor" baslikli haberde, bu listede yer alan dönemin bir emniyet amirinden, sirf bu listede yer aldigi için "Balyozcu" diye bahsedilmesini gösterebiliriz.

Bu arada Kerim Tas'a ulasan Oda TV Yazari Sayin Baris Terkoglu'nun 3 Eylül 2010 tarihinde Oda TV'de yayimlanan haberine göre Tas, Kocaeli'ndeki görevine Eylül 2003'de baslamis.

Oysa adi geçenin isminin bulundugu word dokümaninin üst verisine (baslik bilgisine göre) bu belge en son 14 Subat 2003'de kaydedilmis. Sahtekarligin dolayli da olsa Taraf Gazetesi'nin bir yazari tarafindan ifadesi oldukça ilginç.

Bu defa Taraf Gazetesi Yazari Kerim Tas için tekrar hatirlatalim. Adi geçen yazarin isminin bulundugu Word dokümaninin üst verisine göre bu belge en son 14 Subat 2003'de kaydedilmis.

Kanunun tahkiki için avukatlarim içisleri Bakanligina dilekçe vererek "Bilgi Edinme" yasasi kapsaminda bilgilerin teyidini istediler. Emniyet Genel Müdürlügünden aldigimiz cevap Pinar ve Dani'nin tespitlerini dogrulamaktadir.

Açik kaynaklardan dogrulugunu tespit imkâni bulamadigimiz listede geçen daha küçük rütbeli polis memurlarinin durumlarini ögrenmek için ikinci dilekçe ile yaptigimiz müracaati, bilgi edinme kapsaminda görmediklerini belirterek herhangi bir bilgi vermekten kaçindilar.

HAVELSAN ve ASELSAN

Havelsan'in 22 Mart 2010 tarihli cevabi yazisinda (Adli Emanetteki 2. Klasör Dizin No 61-75) aynen söyle yaziyor:

"EK-1 listede [savcilarin gönderdigi listede] adi geçenlerden 2002-2003 yillari arasinda sirketimizde görev yapan 242 (ikiyüzkirkiki) personel belirlenmis olup, personelin isimleri ve o dönemki görev unvanlar listesi Ek-2'de sunulmustur."

Havelsan'in yanitina göre, Balyoz belgesinde Havelsan'da çalisiyor olarak görünen kisilerden 115 tanesi 2002-2003 yillarinda Havelsan'da çalismiyor.

Peki, savcilar iddianamenin ilgili bölümünde ne yazmis?

Sayfa 211:

"ilgili kurumlarla yapilan yazisma neticesinde belgede ismi yer alan sahislarin belirtilen yerlerde görevli olduklari anlasilmistir.''

Havelsan savcilara listedekilerden 1/3'ünün (tam 115 kisinin) 2002-2003'de bu kurumda çalismadigini bildiriyor (ve bu kisilerin—daha önce ya da sonra—kurumda çalisip çalismadigina dair bir bilgi vermiyor), ancak yine de savcilar iddianamede "belgede ismi y er alan sahislarin belirtilen yerlerde görevli olduklari anlasilmistir" yaziyor ve yanlis beyanda bulunuyorlar.

Peki, Havelsan'da çalisiyor olarak listelenen bu 115 kisi kim?

Internet üzerinden çabucak yapilacak bir arastirmayla bu kisilerin önemli bir kisminin daha ileriki yillarda Havelsan'da çalismaya basladigini (ve kimisinin daha sonra ayrildigini) gösteriyor.

Örnegin, 25. sirada yer alan Serdar Desticioglu'nu darbeciler "SSM (Savunma Sanayi Müstesarligi)nda Daire Baskanligi"na tayin etmeyi planlamislar. Oysa Serdar Desticioglu o tarihlerde özel bir sirkette idari amir olarak çalisiyor. Çalistigi sirketten ayrilarak Havelsan'a girmesi ise 2005 yilinda gerçeklesiyor. Buna benzer sirf bizim tespit edebildigimiz onlarca örnek var.

11 Nolu CD'nin içinden çikan "SAVUNMA SANAYl.xls" belgesinde30 Aselsan'da çalisiyor olarak listelenen kimi kisiler "güvenilir olup, yeni yapilanmada çesitli kademelerde görevlendirilebilir personel" olarak listelenmis.

Savcilar, Aselsan'a bir yazi ile bu listeyi göndererek, belirtilen kisilerin 2002-2003'de çalisip çalismadigini sormuslar.31

Aselsan'in 16.03.2010 tarihli cevabi yazisini can alici kismini belirtelim:32

"Asagida ilgi yazi kapsaminda adi geçen sahislar 2002/2003 döneminde sirketimiz personeli olmayip, daha sonra yanlarinda belirtilen tarihte ise girmislerdir"

Belirtilen tarihler ise söyle,

Ibrahim Büyükgenç            :           14.06.2007

Volkan Tosuner                  :           01.07.2007

Recep Evren Palanduz:    17.09.2007

Aykut Hozath                       :           06.04.2006

11 Nolu CD'den çikan "SAVUNMA SANAYI.xls" isimli belge üst verisine göre en son 25 Subat 2003'de "Süha Tanyeri" isimli kullanici tarafindan kaydedilmis! Oysa bu kisiler Aselsan'da çalismaya 2006 ve 2007'de baslayacak! Ve savcilar bunu gelen cevabi yazi sayesinde biliyorlar. Ona ragmen iddianamede söyle yazabiliyorlar (sayfa 211):

Son paragrafa dikkatinizi çekelim. Bunun, delil karartma suçuna girip girmediginin degerlendirmesini size birakiyoruz. Her sekilde bu yazismalarin neden adli emanete kaldirildigi da böylece açiga çikiyor.33

ÇARSAF VE SAKAL EYLEM PLANI HAREKÂT EMIRLERI

Donanma Komutanliginda bulunan sahte Belge Üreten "ÇETE"nin ektigi sahte delillere geçmeden önce Jandarma'nin öne çikarildigi Sahte Planlardan kisaca bahsetmek uygun olacaktir.

Sahte oldugu kadar çok igrenç olan bu planlar hemen hemen birbirinin kopyasi niteliginde olup adlari ÇARSAF ve SAKAL EYLEM Plani Hareket Emirleridir. Her iki plan imzasiz ve dijital belge niteliginde olup, imza blogunda sadece isim açilmis, isim sahiplerinin makamlari belirtilmemistir. ÇARSAF Eylem Planinda J. Yzb. Hüseyin Topuz, SAKAL Planinda ise J. Bnb. Hüseyin ÖZÇOBAN'in adlari vardir. TSK'de böyle bir uygulama yoktur.

Dokümanlarin her ikisinin de "VAZIFE" maddesinde "TEDHIS" faaliyetinin "G günü S saatinde (28 Subat 2003) icra edilecegi" yazilidir.

Her iki dokümana EK-A olarak hazirlanan "Hedef Analizi Belgesinde analizlerin yapildigi tarih: "Mart 2003" yazilidir.

Garabet surada ki, darbe planlarinin sözde provasinin yapilacagi seminer 05-07 Mart tarihinde icra edilecek ancak TEDHIS Eylemleri 28 Subat 2003 de baslayacak. Bu tuhafligi ancak üretici Çete Mensubunun biri tarafindan "sehven" yazdik seklinde mazereti olabilir.

Askeri yazim usul kaidelerine uymayan adeta dava dosyasinda yer alan "Tespit Tutanaklari" na üslup yönünden benzesen bu planlarin en erken 2009 tarihinde ÇETE tarafindan imal edildiginin kesin kaniti bulunmaktadir. Bu kanitlar ÇARSAF Plani içiri iddianamenin 356. sayfasinda SAKAL Plani içinse yine iddianamenin 362. Sayfasinda Komuta ve Muhabere basligi altinda yer alan "b" fikralarinda bulunmaktadir.

Sayin Savcilarin iddianamelerine alinti yaptiklari igrenç eylem planlarinin muhabere bölümünü, bizde kendi iddianamemiz de kullanmak için alinti yapalim:34

"b. Operasyon esnasinda muhaberenin emniyetli cep telefonlari ile saglanacagi, operasyon timinin cep telefonlarinin evlerinde ve eslerinde olacagi, operasyon günü için kullanilacak cep telefonlarinin Kesif Emniyet Timin temin edecegi..."

Iddianameden alinti yaptigim bu ibareler birebir aynidir ve SAKAL ve ÇARSAF Eylem Planlarindan birebir kopyalanarak iddianameye geçmistir.

Simdi neden bu igrenç planlarin 2009 senesinden önce hazirlanmamis oldugunu kanitlayalim.

Çünkü TÜBITAK'in Subat 2008 Bülteninde belirtildigi gibi ilk kriptolu cep telefonunun prototipi Subat 2008 de imal edilmistir.

Jandarma Genel Komutanligi'na Bilgi Edinme Hakki kapsaminda, emniyetli cep telefonunun ne zaman jandarma birliklerine verildigi yolunda sordugumuz soruya aldigimiz yanit asagida görülmektedir.

Bunun anlami açiktir. Bu sadece planlarin sahteligini degil, 05 Mart 2003 tarihinde olusturuldugu CD'nin içerisinde yer aldigi için de 11 Nolu CD'nin de sahte oldugunu kanitlamaktadir.

GÖLCÜK DONANMA KOMUTANLIGI'NDAN ÇIKAN HAZINE

Ve nihayet sahte Balyoz Darbe Planlamasina iliskin dijital belgeleri, bir bütünlük içerisinde TSK çapinda bir çerçeveye oturtulmasinda savci ve hâkimlerin zorlandigini gören ehli hiyar sahipleri, (hayir sahipleri) "ÇETE" marifetiyle GÖLCÜK-DONANMA K.liginda müsait bir odaya "delil ekerek", Balyoz Davasinin baslamasina 10 gün kala bunlari "gün yüzüne" çikartmislardir

Gün yüzüne çikan hazineyi, sözde yeni deliller bulundu, delillerin karartilmasi tehlikesi, bizlerin de "KAÇMA" tehlikesi var diye yapay gerekçeler de bularak "Mahkemeniz" bizi tekrar demir parmakliklar arkasina atmada hiç tereddüt göstermemistir.

Oysa simdiye kadar tutumlarimizda ispatlandigi gibi, ne kaçma tehlikemiz vardi, ne de delilleri karartma imkânimiz.

Gerçekte ise yandas basinin kopardigi kiyamete karsilik, Donanma Komutanligi'nin 14 Ocak 2011 tarihli "Bilirkisi Raporu" balonu çoktan söndürmüs, GÖLCÜK'de bulunan "hazine"nin sadece tabiri caiz ise "kalp paralarla" sahte dijital verilerin kayitli oldugu CD'ler ve Hard Disk ten ibaret oldugu anlasilmistir.

Raporun yayinlanmasindan Mahkemenizin hakkimizda karari verdigi tarihe kadar l ay geçmesine ragmen, bu kadar insan hakkinda Yüksek Mahkemeniz tutuklama karari verirken niçin bu rapora bakma ihtiyaci hissetmedi?

Hala da bakmaya gerek duymamis olabileceginiz düsüncesiyle GÖLCÜK'de bulunan sözde delillerden birkaç örnek verecegim.

Gerçekte GÖLCÜK'de bulunan hazinenin içerisindekilerin büyük çogunlugu sözüm ona vatansever (!) bir zabitin Baransu'ya verdigi dijital belgelerle birebir aynidir. Örnegin 11 Nolu CD deki bütün dijital belgeler GÖLCÜK'de bulunan l Nolu CD ile birebir aynidir.

Ayrica ilerde örnegini verecegim ilave belge bulunmaktadir. Bunlarin da yasal bir kanit olamayacagini göreceksiniz.

Gölcük'ten 43 klasör darbe belgesi çikti haberiyle ortalik toz ve dumana çevrilmek, kamuoyu yine yaniltilmak istenmis, yandas medya da sansasyonel haber ve yorumlar yer almistir. Ancak bu sefer Donanma K.ligi Askeri Savciligi oldukça süratle konuya iliskin kapsamli bir "Askeri Bilirkisi Raporu" hazirlayarak ele geçirilen belgelerin nelerden ibaret oldugu açikça ortaya konmustur.

43 klasör halinde sanik avukatlarina verilen dokümanlarin içerigine bakildiginda ilci polis memurunun hazirladigi tespit tutanaklarinin sayfa hacmi olarak 40 klasörü astigi görülmektedir. Belirli çevrelerin kahramani oldugu anlasilan bu iki polisimiz, kendilerine herhangi bir görev verilmeden -meshur tabiriyle durumdan vazife çikartarak- delil toplama disinda kendilerini hem HÂKIM hem SAVCI yerine koyarak, sayfalarca "Tespit Tutanaklari" yazmislar ve bunlari çogaltarak saniklarin dosyalarina konmak üzere hazir etmislerdir.

Geriye kalan 3 klasör ise, 11 Nolu sahteligi kanitlanmis CD'de yer alan belgeler disinda, sinirli sayida dijital belgeyi içermektedir. Hepsini bir tek klasöre toplamak mümkündür.

Bu yeni belgelerle sözde Balyoz Darbe girisimine(!), TSK çapinda bir bütünlük kazandirilmasi, bu baglamda deniz ve hava boyutunda sözüm ona eksiklikleri gidermek amacini tasidigi açikça görülmektedir.

Çete bu görevi yaparken yüzüne gözüne bulastirmis, ürettikleri dijital "malzeme"de bolca zaman-mekân çeliskilerine ve maddi hatalara düsmüstür. Donanma Komutanliginca hazirlanan "Bilirkisi

Raporu"nda bu hususlar ayrintili olarak ele alindigi için, bu konuda detaya inmeyecegim.

Siralari geldiginde Denizci ve Havaci arkadaslarim benden çok daha vukufla bu konulari gözler önüne sereceklerinden eminim. Ayrica tarihe düstügümüz notun tamamlayici belgelerini biz de dava dosyasina ek olarak koyuyoruz.

Sadece Donanma Bilirkisi Raporunda yer almayan iki belge ile raporda yer alan çarpici birkaç örnek vermekle yetinecegim.

"SAYIN KOM.ARZ" BELGESI

Önce 6 Nolu torbadan çikan l Nolu CD içerisindeki "SÜHA ALB-2003" isimli dosyada yer alan "SN KOM.ARZ NOTLAR, doç." isimli belgeyi ele alalim:

Polis tespit tutanaginda bu belgenin "Balyoz Harekât Planinin genelini ilgilendiren bilgiler içerdigi anlasilmaktadir." ifadesi bulunmaktadir. Tespit tutanaklarini ayrica ele alacagim için, söz konusu dijital belge konusunda polisin tespit tutanaginda yer verdigi çarpik düsüncelere simdilik deginmeyerek, sadece dijital belgeyi irdelemekle yetinecegim.

Öncelikle bu dijital belgede, hiçbir imza, islak veya dijital olmadigini, bu belgenin SÜHA TANYERI tarafindan Ordu Komutanina arz amaciyla 1.Ordudaki bilgisayarlardan üretildigine iliskin hiçbir kanit bulunmadigini vurgulamak isterim. Dogal olarak bu haliyle yasal bir kanit niteligi tasimamaktadir.

Belgenin içerigi incelendiginde sahteligini ortaya koyan hususlarin belge üzerinde oldugunu görmekteyiz.

Bu dijital belge daha önce belirttigim gibi birbirinden kopuk, baglantisi olmayan sahte eylem planlarini bütünlemek amaciyla hazirlanmistir.

Belgenin ilk satirinda; "SN.KOM.ARZ" ibaresi bulunmaktadir. "SN." sayinin kisaltilmis sekli oldugunu biliyoruz. "KOM" neyin kisaltmasi? Iddianamelerinde lugatlara atifta bulunan Sayin Savcilarin "Askeri Terimler Sözlügü" ne de bakmalarini öneririm.

"KOM" sadece mesajlarda geçen bir kisaltma olup yalniz basma kullanilmaz.

Mesajlarda, mesajin adreslendigi veya mahreci yazildiktan sonra

"KOM" kisaltmasi" "………….       Komutanligina" veya "     ……………Komutanligindan" anlaminda kullanilir.

Besbelli ki "KOM" dan kasit, komutandir. Bu iddia edildigi gibi Süha Tanyeri tarafindan yazilmis olsaydi "Komutanin" askeri terim olarak kisaltmasi olan "K." olarak belgede yer alirdi. Bu bize uydurma belgeyi TSK'ya mensup olmayan bir personelin kaleme alindigini göstermektedir. Nitekim Süha Alb.in Not Defterinde "Komutan" kelimesi hep "K" olarak kisaltilmistir.

Dijital belgenin 15 ve 16. satirlarinda;

"SOK.HAREKETLERI, F.ÇARSAMBA, TARIKAT VE CEMAATLER. YÖN.; ALB. HELVACIOGLU, KORUCULAR VE TIMLER" yazili.

Bu satirda da sahte belge üreten "ÇETE" fahis bir maddi hataya düsmüs:

Alb. Helvacioglu olarak adi geçen 187 Nolu Sanik Halil Helvacioglu'dur.

Alb. Helvacioglu, Agustos 2001 tarihinde Tuggeneral olmus ve Jandarma Genel Komutanligi Istihbarat Baskani olarak atanmistir. J.Gn.K.ligi Istihbarat Bsk.nin görev ve sorumlulugu karargah faaliyetleri ile sinirlidir. Hiçbir surette belgede yer aldigi sekilde, sokak hareketlerini yönlendirme, koruculara ve timlere emir verme gibi bir yetkisi yoktur. Kendileri bir Kit'a Komutani degil, bir Karargâh Subayidir. Bu faaliyetlerinden dolayi da J. Gn.K.ligi Kurmay Baskanina karsi sorumludur. Kendi emrinde sadece J. Gn. K.ligindaki mevcut subelerde görevli subay ve astsubaylar vardir.

Belgede yer alan ibareyi yazanlar, jandarma teskilat yapisini pek tanimadiklari için olsa olsa metodu ile Emniyet Genel Müdürlügü Istihbarat Baskanlarinin fiilen yürüttükleri görev ve sorumluluklarina benzer yetki ve sorumluluklarinin oldugunu kabullendikleri anlasilmaktadir.

Bu açiklamalarimin sahte belge üretenlerin baglantilari hakkinda da isteyene bir ipucu verdiginin kanisindayim.

Yukarida içerik yönünden tasidigi vahim maddi hatalari içeren "SN.KOM.ARZ." dijital belgesinin orijinalligini iddia etmenin mümkün olamayacagi açiktir.

"RESIM 020.JPG" BELGESI

Bu doküman üç ayri emrin/yazinin bir tek resimde montajlanarak birlestirilmesi ile olusturulan sahte bir emirdir. Resim bilgisayar ortaminda incelendiginde en az üç emrin izleri resmin arka planinda görülmektedir.

Sahte emir "Kisiye Özel" damgasi tasimasina ragmen dagitim plani "A" olarak yazilmistir. A Plani emri yayinlayan birligin bütün ana ast komutanlarina dagitimi yapilir.

Kaldi ki, kisiye özel olarak adreslenen bir birlikte yoktur. Emasya Tali Bölge Komutanligi ancak planlarda geçer, planlama maksatlari için kullanilir. Normal Baris sartlarinda böyle bir dagitim adresi olmaz.

Emrin konusu ile içerigi farklidir. Ayrica emirde 1. Ordu Komutanligi tarafindan 29 Kasim 2002 tarihli emirden paragraflar halinde alintilar yapilmis ise de Ordunun olmayan bir emri ilgi gösterilmistir. Bunun nedeni emrin özen gösterilmeden bir montajla hazirlanmis olmasidir.

Sahte belgenin alintilar yaptigi ancak ilgi de göstermedigi 29 Kasim 2002 tarihli enirin yayinlandigi dönem, irticanin, Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne birinci öncelikli tehdit oldugunu kabul eden Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu konuda T.C. Basbakanligi'nin yayinladigi genelgeler yürürlükteydi. Bu genelgelerde irtica ile mücadele için kurumlara düsen görevler açikça belirlenmisti.

Halen yürürlükte olup olmadigini bilmemekle beraber, 1. Ordu Komutanliginca yayinlanan emrin yayin tarihinde yürürlükte oldugu kesin olan, 02 Subat 1999 tarihli T.C Basbakanligi'nin genelgesin ilgili bölümleri asagiya çikartilmistir;

1.MADDE: "Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerine karsi yürütülen rejim aleyhtari irticai, yikici ve bölücü faaliyetlerin Devletimiz açisindan açik bir tehlike olusturdugu bilinmektedir."

2.MADDE: "Son yillardaki rejim aleyhtari irticai faaliyetleri nedeni ile bir dizi önlem alinarak uygulamaya konmustur. Bu önlemleri uygulamalari koordine etmek ve izlemek üzere Basbakanlik uygulamayi Takip ve Koordinasyon Kurulu olusturmus ve bu kurulun alt kurul çalismalarini yürütmek üzere Basbakanlikta bir merkez kurulmustur. Bu nedenle Basbakanlik Uygulamayi Takip ve Koordinasyon Kurulu, Bakanlar Kurulunun 15.1.1999 tarih ve 99/12302 sayili karari ile belirlenen yeni kurulusun, görev ve çalisma usulleri ile islerine etkin bir sekilde devam edeceklerdir."

3.MADDE: "Rejim aleyhtari irtica ile mücadelede ilgi (b) direktifteki hususlarin uygulanmasina devam edilecektir. Bu direktif ile kurulan denetim sistemlerinin daha etkili olabilmeleri için; Il valileri gerekli tüm önlemleri alacaklar, denetimle görevli vali yardimcisi ve kaymakamlarin çalismalarini özenle takip edecek ve yönlendireceklerdir."

4.MADDE: "Dinin, siyasi, ekonomik, ticari, sosyal, nüfuz saglama vb. sekillerdeki istismari ile dini siyasallastirma faaliyetleri kesin suretle önlenecek, bu konuda merkezde Bakanlar, tasrada Vali ve Kaymakamlar gerekli önlemleri alarak, yasal islemleri tereddütsüz uygulayacaklardir."

5.MADDE: "Tüm kamu görevlilerinin irticai faaliyetlere karsi yürütülen mücadelede zafiyet olusturacak görüntüden kaçinmasi ve bilhassa kilik kiyafet yönetmeliginin uygulanmasinda hassasiyet göstermeleri gerekmektedir."

6.MADDE: "Dinin her türlü istismari gerçek inanç ve iman sahibi vatandaslarimiza yapilabilecek en büyük kötülüktür. Dini istismar edenlerle mücadele dine ve gerçek inanç sahibi vatandaslarimiza yapilan kutsal bir hizmettir."

7.MADDE: "T.C Hükümeti, basta rejime yönelik irticai faaliyetler ile bölücü ve yikici faaliyetlerle mücadelede Cumhuriyetin Vali, Kaymakam ve Savcilari ile diger tüm kamu görevlilerinin yanindadir."

  1. Ordu Komutanliginin 29 Kasim 2002 tarihinde imzalayarak yayinladigim emri, bugün görevde olsam yine imzalayarak yayinlardim.35

Iste, iddianamenin 380-381 sayfalarinda bir darbe planlanmasinin kaniti olarak ileri sürülen 29 Kasim 2002 tarihli emrin kopyasi burada. Ayni zamanda dava dosyasinda.

Bu emri simdi okuyacagim. Emri bir bütün halinde okuyanlardan art niyetli veya geri zekâli olanlar disinda baska anlam çikarilip, çikarilmayacagini göreceksiniz.

SAHTE DENIZ HAREKÂT (SUGA) PLANINA BAGLANTILI DIJITAL BELGELER

5 numarali hard diskte bulunan belgelere iliskin Donanma Komutanligi Askeri Savciligi'nca hazirlanmis 14 Ocak 2011 tarihli ayrintili bir "Bilirkisi Raporu" bulunmaktadir.

Belirtilen hard diskte bulunan belgelere geçmeden önce, bu hard disk hakkinda Bilirkisi Raporunda verilen bilgiyi tekrarlayalim:

Benim rapordan anlayabildigim kadariyla 5 Numarali Hard Disk, takili oldugu Donanmaya ait bilgisayardan, üzerindeki bilgilerin kopyalanmasindan sonra 28 Temmuz 2009 tarihinde 3 numarali Hard Disk ile birlikte arsive kaldiriliyor. Arsivden birileri tarafindan asirdan bu hard disk daha sonra baska bir bilgisayara takilarak "Sahte Belge Üretim Çetesi" tarafindan "ÜRETIM" için kullanilmaya baslaniyor. Elimizde bu hard diskin arsivden asirilmasi zamanina iliskin herhangi bir bilgi yok. Ancak bu hard diskin Donanma Komutanligi'nda 02 Mayis 2008 ile 28 Temmuz 2009 arasinda kullanildigi döneme ait resmi belgelerin izleri yani "MAC" adresi mevcut. Bu nedenle 5 Nolu Hard Diskin bagli oldugu Donanmadaki bilgisayarda "MS OFFICE" programinin ürettigi dosyalara "MAC" adresi bilgisini kaydettigi sonucu çikiyor.

Bunun anlami 5 Numarali Hard Disk "MAC", adres bilgisini kaydetmeyen bir bilgisayara, 28 Temmuz 2009 tarihinden sonra takilarak sahte belge üretilmeye baslaniyor. Sistem saati degistirilerek baska bir bilgisayarda üretilen bu dosyalar Bilirkisi Raporunda "Manipülatif Dosyalar" olarak adlandirilmistir.

Yeni delil olarak ileri sürülen bu belgelerin tamaminda imza veya herhangi bir kisiye ve Donanmadaki bilgisayarlara ait bir iz de yoktur.

Dijital belgelerin üzerindeki üst verilerin (Metadata) kolaylikla degistirilebilecegini daha önce belirtmistim. Bilirkisiler tarafindan bu konuda verilen bilgilerin Bilirkisi Raporlarini irdeleyecegimiz ilerilci bölümlerde ayrintisi ile ortaya koyacagiz.

Simdi SUGA'da yer alan Dijital Belgelerden ilginç birkaç örnek verelim:

"D/MASAÜSTÜ/YASEMIN.PPT." ISIMLI BELGE

Dosya içeriginde Isth. Bçvs. Erdinç Yildiz'in "Bireysel Emeklilik ve Hayat Sigortasi" Temmuz ve Agustos 2008 aylik ödemesine ait "Banka Alindi Belgesi" yer almaktadir. Temmuz-Agustos 2008 tarihlerine ait ilci adet alindi belgesi olmasina ragmen dosyanin olusturma ve son kaydetme tarihleri 20 Agustos 2003 olarak gözükmektedir. Bunu herhalde "sehven" ile açiklamak mümkün degildir.

"TARD.DOC'.ISIMLI BELGE

Belgeleri olusturma tarihi 13.02.2003 son kaydetme tarihi ise 30.07.2003. Bu dosya içerisinde ilisigi kesilecekler listesi var. Bunlardan biride TCG ALANYA isimli gemide görevli Tls.Üçvs.Özgür YAR. Ancak bu gemi daha TSK envanterinde kayitli degil. Bu gemi 2005 yilinda Deniz Kuvvetlerine katilacak ve bayrak çekecektir.

D/IKK/LISTE/CEM GÜRDENIZ

5 Nolu Hard Disk içerisinde "D/IKK/LISTE/CEM GÜRDENIZ" ismine açilmis çok ilginç bir klasör mevcut. Bu klasörde yer alan belgelerin hepsi 2004 tarihi ve sonrasi yillara ait. Klasörde yer alan dosyalarin bir bölümünün 2008 yilinda Atatürkçü Düsünce Dernegi'nden el konulan 7 Nolu CD'de bulunan dosyalar oldugu görülüyor. 5 Nolu Hard Diske bunlarin ne için kopyalanip konduguna varin siz kara verin.

HAVA HAREKAT (ORAJ) PLANINA BAGLANTILI DIJITAL BELGELER

Sahte "ORAJ "Hava Harekat Planinda insani güldürecek komik ifadeler oldugunu, planin eklerinin olmamasinin iddianamede planin gerçekligine kanit olarak gösterildigini biliyoruz.

Gölcük Donanma Komutanligi karargâhindan çikan dijital belgelerle ORAJ'in baglantilari genisletilmeye çalisilmis. Ancak bu dijital belgelerinde sahteligi üzerlerinden siritiyor.

Iddianamenin 399. Sayfasinda alinti yapilan "Oraj Hava Harekati ikinci bir emre kadar Harp Akademileri Komutanligi Karargahindan sevk ve idare edilecektir" seklindeki saçma-sapan ifadeye Gölcük'ten çikan "hazineden" de bir kilif bulunamamis. Sahte Oraj Plani ve baglantili dijital belgeleri hazirlayanlara belli ki "Hava Harekati" konusu büsbütün yabanci ve bir "Hava Harekati"nin ancak çok özel Komuta/Kontrol imkanlari ile donatilmis Hava Harekati Merkezlerinden sevk ve idare edilebilecegini bilmiyorlar.

Gölcük'ten ORAJ ile baglantili belgelerin sahteligini ortaya koyan degisik daha dogrusu çok orijinal bir teknik inceleme yapildi. Bu incelemenin ayrintilari havaci silah arkadaslarim tarafindan ayrica burada detayli olarak açiklanacaktir.

Ben sadece su hususu "Sahte Delil Üreten Çete" nin üyelerine duyurmak istiyorum: Tek bir bilgisayar basina oturup farkli birlik ve kurumlarda görevli komutanlar adina sahte dijital belgeler üretmeyi birakin. Hiç olmazsa farkli bilgisayarlar kullanin. Foyanizi ortaya çikaran detayli bir teknik analiz yapildi, bilmis olun.

Sayin Cengiz Köylü'den aldigim teknik raporun bir suretini dava dosyasina konmasini talep ediyorum.

Gerçekte sahte bütün dijital belgelerin bu tür analiz yapilmasi bizi enterasan sonuçlara ulastiracagindan kusku duymuyorum. Mahkemeniz tarafindan bu hususun üniversitelerin ilgili kurumlarinca inceletilmesini talep ediyorum.

Sayin Savcilar iddianamelerinde suç unsuru tasiyan sahte dijital belgelerin gerçek oldugunu ve bu gerçeklige kanit olarak da bu dijital belgelerin üst verilerinde "uyum" olduguna iliskin 1. TÜBITAK Raporunda yer alan "ibareyi" kabullendiklerini biliyoruz.

Ancak TÜBITAK'in 16.06.2010 tarihli Ikinci Bilirkisi Raporu'nda asagidaki ifadelerin bulunmasi, kendilerini yardimci, destekleyici ilave kanit bulmaya zorlandigini görüyoruz.

TÜBITAK TARAFINDAN 16.06.2010 TARIHLI BILIRKISI RAPORUNDAN ALINTILAR36

"Dokümanlar CD ortaminda aktarmadan önce ilgili dosyalarin son kullanici, dokümanlarin olusturuldugu tarih, saat bilgisi, dokümanlar üzerinde islem yapan son yazar bilgisi en son kaydedilme zamani, kaç islem yapildigi gibi üst verilerde degisiklik yapilmasi teknik olarak mümkündür.

Ifade edildigi gibi herhangi bir dokümanin üst veri (öznitelik) bilgileri uygun bir ortam olusturularak yeniden düzenlenebilir, yeniden olusturulabilir, eger bu veriler kendi içerisinde tutarli olarak yönetildiyse ve kötü niyetli olarak sahte doküman üretildiyse bu durum sadece CD ve içerisindeki dokümanlar teknik olarak incelenerek tespit edilemez."

ÜÇÜNCÜ KATEGORI: ÇARPITILARAK KULLANILAN GERÇEK BELGELER

Nedir bu gerçek belgeler? Bu belgelerin asillarina bakarak, bunlarda bir darbe planlanmasinin izleri bulunup bulunmadigina bakalim. Içerigine bakacagimiz Dokümanlar sunlar:

  • Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo
  • 29 Kasim 2002 Tarihinde 1. Ordu Komutanligindan Yayinlanan "Laiklik, Cumhuriyet Ilkelerine Karsi Gelismeler" Konulu Emir.
  • 20 Aralik 2002 Tarihinde 1. Ordu Karargâhinda Yapilan Karargâh Koordinasyon Toplantisinda Ordu Komutani Olarak Yaptigim Toplanti Sonunda Yaptigim Konusma.
  • Seminerde Yapilan Konusma ve Takdimlerin Ses Kaydi Çözümleri
  • Emasya Protokolü
  • Süha Albay'in Not Defteri
  • Almanya'da 1932 Seçimleri
  • Simdi bu belgeleri tek tek mercek altina alalim:

OLASILIGI EN YÜKSEK TEHLIKELI SENARYO(OYTS)37

1.Ordu Egemen Harekat Plani Yunanistan'in karasularini 6 Milin üzerine çikarmasi halinde basvurulacak askeri tedbirleri ve gerekirse girisilecek askeri harekati belirleyen bir plandir. Dayanagi da T.C. Hükümetinin ve TBMM'nin 8 Haziran 1995 tarihinde "Yunanistan'in karasularini 6 milin üzerine çikarmasi halinde bunun harp sebebi (casus belli) sayilacagina" iliskin aldigi karardir.

Planlarin irdelenmesi, harp oyunlari, plan tatbikatlari ile plan seminer ve çalismalari ile yapilir.

OYTS jenerik bir senaryodur. Seminerin icra edildigi gerçek zaman dilimindeki dis ve iç siyasi ve askeri durumu degil, gelecege ait bir zaman diliminde meydana gelebilecek siyasi ve askeri olaylari gerçekmis gibi ele alarak, irdelenen EGEMEN Harekat Plani'nin ve bu plana bagli "Geri Bölge Emniyeti" için hazirlanan, sikiyönetim dâhil planlarin yeterli olup olmadigini saptamak için hazirlanmistir.

Sayin savcilarin "tabiri caiz ise" öcü olarak gördükleri, gösterdikleri OYTS dayanagini resmi dokümanlardan almistir. Yunanistan'in karasularini 6 milin ötesine genisletme kararini ne zaman alabilecegini sorgulayarak, OYTS'ya dayanak olarak gördügümüz resmi dokümanlardan alintilar yapalim:

Yunanistan'in karasularini genisletmek için firsat sayacagi kosullar, ülkemizin böyle bir emrivaki karsisinda kalmasi halinde, tepkisinin sinirli kalacagi siyasi ve askeri kosullarin olusmasi halidir.

30 Kasim 1998 tarihli Basbakanligin Uygulama Direktifi ile yürürlüge giren "Milli Güvenlik Siyaset Belgesi", Türkiye için en olumsuz tehlikeli kosullarin neler olabileceginin çerçevesi çizilmistir. "Türkiye'nin Güvenligine Yönelik en Tehlikeli durum" anilan dokümanin ilgili bölümünden yaptigim alintiyi asagiya aliyorum:

"Ayni anda ve ayni dönem içerisinde neticesini verecek bir zaman dilimi içerisinde, Türkiye'ye yönelik tehdit açisindan en tehlikeli durumun; Türkiye'nin irticai faaliyetler, etnik baza dayali akimlar ile yikici, bölücü unsurlarin yarattigi iç tehdide angaje olmasindan yararlanarak"

Ibaresinin altinda dis tehdit ile ilgili olasiliklar ele alinmistir. Dis tehdit ortamini sekillendirebilecek olasiliklar içerisinden, dokümanda ilk ilci sirayi isgal eden ibarelerden yaptigim alintilari okuyorum:

"Yunanistan'in Güney Kibris Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte Türkiye'yi sicak bir çatismaya zorlamasi"

Ortaya çikan otorite bosluguna bagli olarak, Bagdat rejiminin Kuzey IRAK'taki duruma halcim olamamasi ve Kuzey IRAK'taki baris görüsmelerinden bir netice alamamasi durumunda sözde bir Kürt Devletinin ilani"

Alintilar yaptigim Milli Güvenlik Siyaset belgesi paralelinde Genel Kurmay Baskanligi da 18 Mart 2000 tarihli, "Türkiye'nin Milli Askeri Stratejisi" (TUMAS) dokümanini yayinlamistir. Bu dokümandan ilgili bölümü alinti olarak asagiya aliyorum:

Bir ön sart olmamakla beraber, Türkiye'nin irticai.yikici ve bölücü faaliyetlerin yarattigi iç tehdide angaje olmasini avantaj olarak degerlendirerek, Yunanistan'in EGE'de Egemenligi Antlasmalarla Yunanistan'a Devredilmis Ada, Adacik ve Kayaliklar (EGAYDAAK), karasulari veya diger Türk-Yunan sorunlari ile ilgili konularda Türkiye aleyhinde emrivakilere kalkismasi"

OYTS, yukarida alintilar yaptigim "Resmi Dokumanlar" esas alinarak hazirlanmistir. Yunanistan'in normal sartlar altinda karasularini genisletme yönünde bir karar almasi beklenmedigi için, hazirlanan jenerik senaryonun adi "Olasiligi Yüksek Tehlikeli Senaryo" olarak belirlenmistir.

NATO örgütü içerisinde ortak oldugumuz, sinirlari Avrupa Birligi'nin sinirlari sayilan komsumuz Yunanistan ile mevcut anlasmazliklarin tirmanarak silahli bir çatismaya dönüsme olasiligi uzak bir ihtimaldir. Ancak TSK ulusal çikarlarimizin geregi, savunma planlarimizda en uzak bir ihtimali dahi hesaba katmak zorundadir. EGEMEN Harekat Planinin uygulanmasini gerektirecek sartlarin ortaya çikma olasiligi çok düsüktür. Bu hususun seminer esnasinda yaptigim konusmada altini çizdigim hatirlanacaktir. Böylesine bir olasiligin en yüksek oldugu kosullar, senaryoda jenerik olarak ortaya konmustur.

Tekraren söyleyelim; EGEMEN Planinin uygulanmasini gerektirecek sartlarin zuhuru çok uzak bir ihtimaldir. Ancak bu olasiligin en yüksek oldugu durum çerçevesinde EGEMEN Harekat Planinin irdelenmesinde yadirganacak bir taraf da bulunmamaktadir. Bu nedenle EGEMEN Hrk Planinin masaya yatirilarak irdelenmesi için hazirlanan jenerik senaryoya "Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo" (OYTS) denmistir.

Silivri'de görülen davalarin dünya kamuoyunda giderek artan bir ilgi ile izlendigini biliyoruz. OYTS ile ilgili yaptigim bu açiklama, TSK'nin Yunanistan'i bir düsman olarak algilamadigini, sabah aksam Yunanistan'a yönelik harekat planlan hazirlayip onlarla bogusmadigini belirtmek içindir.

Aksine her vesile ile TSK ile Yunan Silahli Kuvvetleri arasinda dostluk baglan kurmak için her seviyede gayret sarf edildigini biliyorum.

Örnek olarak 1.Ordu Komutani olarak ilk ziyaret ettigim sinir birliklerimiz, karakollarimiz olmustur. Sinir birliklerimizi ziyaret öncesi Yunan "D" Kolordu Komutani ile 12.Tümen Komutanini özel kanalla haberdar ettim. Ipsala Köprüsü üzerinde Yunan General ve Subaylari ile sohbet ettim, fotograf çektirdik. Kendilerinin çok sasirdigini gördügüm bir öneride bulundum. Önerim su sekildeydi:

"Zaman zaman subay ve astsubaylarin, eslerimizin de katilacagi ortak piknikleri düzenleyelim, ilk piknigi bizim tarafta (Meriç Nehrinin dogusunda) düzenleyebiliriz. Daha sonra da sizin tarafta benzer sosyal etkinliklerde bulunabiliriz."

            Bu bilgilerden sonra simdi Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo'yu okuyalim:

29 KASIM 2002 TARIHLI ORDU EMRI: "Laiklik Cumhuriyet Ilkelerine Karsi Son Zamanlardaki Davranislar" Konulu Emir38

Bu emir bütün birliklere yayinlanmistir. Gölcük Donanma Komutanligi'nda bulunan 15. Kolordu K. ligina ait emir daha evvel belirttigim gibi bu emir dayanak yapilarak yayinlanmistir.

Iddianamenin 385. sayfa 6 ve müteakip paragraflarinda bu emre atifta bulunularak emrin bir darbe planlamasinin kaynagi olarak gösterilmeye çalisildigi anlasilmaktadir. Bu emrin gerçekte ne oldugunu, dayanaklarini ayrintili olarak daha önce ele aldigim için burada tekrarlamak istemiyorum. Bu emir inci Ordu sorumluluk sahasindaki bütün "Garnizon Komutanliklarina" özel dagitim plani ile yayinlanmistir.

Laiklik ve Cumhuriyet ilkelerine karsi 2002'de görülen davranislarin bugün suç sayilmadigi besbellidir. Bir kamu kurulusunun internet sitesinde, 3 yil önce " Dünya Kadinlar Günü" vesilesi ile yayinlanan "fetva" niteligindeki bildiri bunun en bariz örnegidir.

"Ibretlik" birkaç örnek verelim:

-"Kadinin yaninda mahremi bulunmadan yolculuk etmesi uygun degildir."

-"Kadinlarin parfüm sürmesi edepsizliktir."

-"Flört etme zinadir."

-"Kadinlar ciddi ve agir basli olarak konusmali, süs ve endamlarini yabancilara göstermemelidir."

-"Kadinlar sokaga çiktiklarinda güzelce örtünmelidir."

Anlasilan Sayin Savcilar bugün yukarida örneklerini verdigim fetva türü safsatalari elestiren yazilarda suç unsuru ariyorlar.

20 ARALIK 2002 TARIHINDE YAPILAN KARARGÂH KOORDINASYON TOPLANTISI: "SN. ORDU KOMUTANININ DIREKTIFLERI"

20 Aralik 2002 Tarihinde ordu karargâhinda yapilan Karargâh Koordinasyon toplantisinda yaptigim konusmanin bant çözümünden alintilar yaparak, bu toplantinin Sahte Balyoz Planinda yer alan bir ifade ile baglantili oldugu iddiasinda bulunmaktadirlar.

Belirtilen planin "3. ICRA" maddesi "C.Koordinasyon" alt basliginda atifta bulunulan ifade aynen asagiya alinmistir:

"Istanbul'da icra edilecek karargâh toplantilarindan istifade ile plan için genel koordinasyon toplantisi yapilacaktir"

20 Aralik 2002 tarihinde gerçekten karargâh koordinasyon toplantisi yapilmistir. Bu tür toplantilar özellikle büyük karargâhlarda aylik olarak yapilir. Bir ay içerisinde karargâhin farkli birimleri tarafindan yapilanlarin, yeni isleme alinan konularin arzi yapilir. Bu sekilde hem karargâh birimleri arasinda dogrudan koordinasyon saglanir ve hem de komutanin arz edilen konulara iliskin direktifi alinir. Komutanin direktifleri bütün karargâh subaylari tarafindan not alinir. Dönemin Genel Sekreteri Kurmay Albay A.BAKI ERDOGAN, konusmami banda aldirarak karargâh içi mütalaa formu ile ordu karargâhi içinde bant çözümünü yayinlamis.

Karargah koordinasyon brifinginde benden önce Ordu Karargahindaki bütün baskanliklar brifing halinde arzlarini yapmislardir. Bu arzlar daginik bir sekilde 2010-693 emanet sirasindaki klasörlerde yer almakta, ancak emanet klasörlerinden 700 sayfanin eksikliginden veya kaybolmuslugundan bu brifingleri bir bütün halinde derlemek mümkün olamamistir.

Ancak benim konusmalarim bir iki kelimenin çözüm eksikligi disinda dogru kayda geçirilmistir. Esasen yaptigim konusmalarda zaman zaman benim konusmamdan önce yapilan takdimlere de atiflarda bulundugum görülmektedir.

Genel Sekreterliginin yayinladigi Karargâh içi mütalaa kâgidina 12 sayfalik bir ek olarak konmustur.

Ordu karargâhinda yapilan "Aylik Karargah Koordinasyon Toplantisi"ni içerigine bakmadan sahte bir planda yer alan "koordinasyon" maddesinin geregi olarak gerçeklestirildigini iddia ederseniz, sadece bir sahtecilik yapmis olursunuz.

Ancak karargâh koordinasyon toplantisinda komutanin verdigi direktifin bütünü elinizde ise, yaptigi uzun konusmadan sadece birkaç cümleyi tekrar tekrar isaret ederseniz siz sadece bir sahtekârligi görmezden gelmiyor, yapilan bir hainlige de ortak oluyorsunuz demektir, iddianamenin 269, 270, 271, 234, 390, 393 ve 394. Sayfalarinda konusma metninden özenle seçilen bazi bölümler tekraren yer almasi ve bu suretle bir darbe planinin koordinasyonunun bu toplantida iddia edilmesi düpedüz bir bühtandir.

Zamandan tasarruf saglamak için, 12 sayfalik kaset çözümünün tamamini okumayacagim sadece bu toplantida verdigim direktiflerin konu basligini ve bugün için bu basliklar içerisinde ilginç olan bazi bölümleri okumakla yetinecegim.

Dogal olarak iddianameyi alinti yapilan bütün cümle ve ibareler bölüm içinde yer almaktadir.

Karargâh Koordinasyon Toplantisinda Yaptigim Konusmanin Ana Basliklari ve Alintilar:

Karargâh Koordinasyon Brifinginden Beklentilerim birkaç cümle özetlenmistir:

                        "Karargah koordinasyon brifinglerini bir süredir ertelemis-tik. Yaz aylari içerisinde yeni egitim yiliyla beraber tekrar basliyoruz benim bu brifinglerden amacim burada ortaya çikan sorunlarin tartisilmasi kolordularin, bagli birliklerin bize yazdiklari çizdikleri gönderdikleri tekliflerde karsilasilan sorunlar varsa veya cevap veremedigimiz kolordulari yazdiklari herhangi bir teklife islem daha hala yapilmamissa, kolordular bazi seyleri bekliyorlarsa dogrudan dogruya iletmelerini saglamaktir. Burada ciddi sorunlarin mevcut karargâh koordinasyon brifingleri içerisinde ele alinmasini istiyorum ayrica yayinladigimiz emirlere de burada atiflarda bulunuyorlar ben lüzum gördüklerim üzerinde özellikle hangi amaçla bu emri yayinladigi konusunda kendi düsünce ve fikirlerimi de bu brifinglerde ortaya koymak istiyorum."

Istihbarat ve Personel Baskanlarina Verdigim Direktif:

"Istihbarat baskanligi ile ilgili bir konunun üzerinde özellikle durmak istiyorum son dönemde belli çevrelerin cesaret bulduklari bazi yerlerde gösteriler yapmaya basladiklari. Özellikle belli gazetelerde çok pervasizca silahli kuvvetler personeline saldirdiklari görülmektedir.

Arkadaslar silahli kuvvetler olarak biz siyasetin disindayiz. Siyasetin disinda olmak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel ilkelerin örselenmesine göz ardi edilmesine göz yumariz anlamina gelmez Türk silahli kuvvetlerinin tarihi misyonu kendisine verilen tarihi görevi bu devletin kurucusu olma, tarihi Kemalist çizgisini her zaman muhafaza etmek zorundadir o nedenle de hem personel baskanligindan hem istihbarat baskanligindan yayimlanan emrin bir paragrafi da aynen girmistir. Öncelikle kategorili personel ile ilgili düsüncelerimi söyleyelim disarida içimizde simdiye kadar barinamayanlar meclise tasinmistir maalesef bu çok üzücüdür. Bu bir meydan okumadir. Bu meydan okumaya karsi biz geri adim atmayiz ve bundan sonrada yine içimizde olabilecekler, var olanlar, takip ettigimiz insanlar vardir. Hiç kimsenin öncelikle cesaretinin kirilmasini istemiyorum böyle kategorili personelin pervasizca biraz daha cesaretlenmis olmalari silahli kuvvetler içerisinde bunlari daha fazla hiçbir suretle yer vermeme ihtiyaçlarini ortaya çikarmistir. Bu nedenle aralik ayi degerlendirmelerin çok ciddi olarak yapilmasini, bilgili belgeli ve önümüzdeki sura toplantisinda konu ele alinacaktir. Ancak agustos ayi degerlendirmelerimize göre islem yapildigi için agustos ayinda tek bir kimse bölücü yikici faaliyetlere katilana bir kimsenin kesin islem için teklif geldi.

Baska gelmedigi için bu döneme koyamadik. Keske yüzüne çarpa çarpa bize daha fazla konusma imkâni olacak sekilde elimizde kanitlariyla adamlarin olsaydi da bunlarin gözlerine sokabilseydik. Bunu böyle hayiflanarak söylüyorum. Yayimladigi emirde de belirttigimiz gibi biz yetkisiz müdahalelerde bulunmayacagiz. Bölgede ve bazi kurum ve kuruluslarda faaliyetler olabilir ama bunun da bir parçasi olmayacagiz bunlarla birlikte görüntü vermeyecegiz. Birliktede alinamayacagiz. Bunlarin ne yaptiklari ve ne yapmak istedikleri belli. Gerektiginde bir adim geri atmasini biliyorlar ama ardindan 2 adim ileri gidiyorlar. Bunu bütün arkadaslarimiz çok iyi takip etmelidir. Geregini de yapmalidir.  Emirleri de dikkatle bu anlayis içerisinde okumalidir.

"Denetleme ve Degerlendirme Baskanligindan Istekler:

  • Tamamen askeri içerikli oldugundan iddianamede atif yapilmamistir.
  • Milli Güvenlik Dersi Denetlemeleri:

Iddianamede bu bölümden seçmece alintilar yapildigi için, konuya iliskin ses kayit çözümü aynen asagiya çikarilmistir:

"Geçen seneki milli güvenlik dersi denetlemelerimizde gelen bilgileri il emniyet asayis toplantisinda gündeme getirdik ilk basta herkes kulak arkasi asti sonra resimlerini çektik kendi masalarina da koyunca ilgili vali bu konuda ciddi tedbirler aldi. Simdi bakiyorum gösteriler falan yeni iktidar nasil olsa bunlari kökten halledecek diye bir bekleyis var saniyorum ki nümayis veya herhangi bir gösteri yapilmiyor ama yinede çikabilir. Milli güvenlik dersi denetlemeleri devam edecek birde kendi personelimiz katiliyor, emekli personel katiliyor. Bu konu üzerine gidilmesini, bu konularda uygulamanin yakindan takibini Cumhurbaskanimizin dedigi gibi kamusal alanda türbanin, irticanm mesafe kazanmasina hiçbir surette izin vermeyecegiz. Bu konuda yapilacak denetleme sonuçlarini her zaman görmek istiyorum”.

  • Tek Celpli Tabur Sistemi:
  1. Ordu K.liginda örnek bir uygulama hakkinda düsüncelerimi açiklamaktayim. Iddianamede atif yoktur.
  • Bilgi ve Beceri Kazandirma Kurslari:

Erler için askerlik disinda meslek edinme, bilgi ve becerilerini gelistirme konularina iliskin düsüncelerimi açiklamaktadir. Iddianamede atif yoktur. Bu konuda ilave olarak verdigim direktifler yer almaktadir.

  • Çobanyildizi Tatbikati:

Icra edilen bir komuta kontrol tatbikatinin sonuçlarina iliskindir.

  • Ordu Plan Semineri:

                        1.Ordunun icra edecegi plan seminerinin planlama ve hazirligina iliskin ana fikrimi içermektedir.

Iddianameye de alintilar yapilan bu bölümü bir bütünlük içerisinde okumak gerektigi inancindayim:

"Önümüzde bir plan semineri var, arkadaslarim bilgi verdi. Sizlere saniyorum ki senaryosunu gönderdi bu senaryo dikkatle okunursa bizim basimiza gelebilecek mevcut sartlar içerisinde en olumsuz ama dikkate almamiz gereken bir senaryodur. Olabilirligi yüksek olan senaryodur. Nedir bu senaryo? Avrupa Birligi ile bütünlesmek isteyen bir ülke bütün fedakârliklara ragmen kapinin önüne birakilmistir. Ve bunun ugrattigi hayal kirildigi sebebi ile gerek hükümet çevresinde, gerekse halk tarafindan baska arayislar ortaya çikabilir. Bazilari "bizim kiblemiz zaten güney Müslüman ülkelerdir." diye dönebilirler. Yollara çikabilirler, irtica daha fazla hortlayabilir. Bu arada ABD'nin gözü her zaman Ortadogu da bizim öngördügümüz tarzda bir senaryo ve problem yaratilabilir.

Bazi birliklerimiz oraya kaymis olabilir. Stratejik ihtiyatlarimiz olmayabilir. Bu durumda iç bakimindan sikintilar yasayabiliriz. Hem dista da komsumuzun öteden beri emelleri var. Bazi emrivakiler yapabilir. Ben bu plan seminerinde öncellikle böyle imkânsizliklar, böyle durumlar içerisinde yapilabileceklerin ne kadarini yapabilecegimizi evvela dis tehdide yönelik bir plan çerçevesinde nasil tadil edecegimizi gözden geçirelim. En önemlisi de iç tehdide yönelik olabilecek böyle kalkismalara karsi elimizde ne kadar kuvvet ayirabilecegiz. Dis tehdide ve iç tehdide bunun dengesi nedir? Daha dogrusu ben bir EMASYA planlarimizin plan seminerinde bu sartlar altida gözden geçirilmesinin uygun olacagi inancindayim. Böyle bir sebeple senaryoyu ve plan çalismasini klasik seylerin disina çikarma ihtiyaci duydum. "Her seyi (gözden kaçirmama amaciyla) brifingde de bahsedilen bir konu var. Atatürk'ün kendi el yazisi ile yazdigi Türk ulusunun, milletinin tarifi var. Bunu çesitli kereler her yerde izah ettim. Hatta ben bunu okullara, Egitim Müdürlügü'ne buradaki bazi yerlere de gönderdim. Türkiye'yi bölmek, parçalamak isteyenler hiç eksik olmadi. Hala da devam ediyor. Atatürk'ün milliyetçilik anlayisi budur. Orada iki cümle vardir: Birinci cümle gerçekten kendi el yazisi ile yazdigi sözdür. Digeri baska bir zamanda yine kendi el yazisi ile yazilmistir. Sifai olarak da söylemistir. "Ne mutlu Türküm diyene" birinci söz Türlüye halkina (balan bazi kitaplarda Türk halkina diyor. Degil Türkiye halkina) yani devrim tarihi kitaplarina baktim. Bu kurtulusumuzu saglayan etnik kökeni ne olursa olsun Kürdü, Arnavut'u, Bosnak'i, Çerkez'i hepsi, Türkmen'i, Özbeg'i hepsi Türk Milletinin parçasi. Bunu diyor. Bunun böyle erlere izah edilmesi lazim. Bunun için yazdik.

  • Laiklik Anlayisi:

Konuya iliskin düsüncelerim yer almaktadir.

"Laiklik ilkesi maalesef belli kesimler tarafindan gönderdigim emirde de eksiklik ortaya koyuyor. Laiklik ilkesi sadece ve sadece senin dinin sana benim dinim bana, din ve vicdan özgürlügü olarak anlasiliyor. Hayir, laiklik bu degildir bu laikligin küçük bir bölümüdür. Laiklik dogrudan dogruya devletle din islerinin ayrilmasi (Anayasanin saniyorum 24. maddesinde olacak) hiç kimse dine dayali devlet düzeni kurma veya dini düsünceleri istismara ve dine dayali böyle bir düzeni yaratma gibi bir girisimde bulunamaz. Iste Laiklik ikisi ile beraber Laiklik oluyor. Bir kisim inanlarimiz "hadi canim iste laiklik budur" diyorlar bu olmadigini bütün askerlerimize, gençlere herkese ögretmemiz lazim. Birligi böyle saglayabiliriz. Bütünlügümüzü böyle saglayabiliriz. Herkesin din anlayisi vicdan, Allah bizim aramizda; dinimizde zaten tefeci, araci hiç kimse yoktur. Bu yüzden bu konunun da üzerinde duralim. Bunun geregi de yerine getirilsin."

  • Simülasyon Destekli Komuta Yeri Tatbikati:

                        Belli bir mekanda araziye çikmadan bilgisayar destekli icra edilen bir tatbikattir.

  • Karargâhta Ingilizce ve Bilgisayar Kurslari Verilmesi
  • General Ali Ihsan Türkan Tatbikat Alaninin Hazirlanmasi Için Yapilan Çalisma
  • Askerler Için Hazirlanacak Brosür

Bu brosür askerlerin bilmesi ögrenmesi gereken askeri konular hakkinda bir brosür hazirlama emri verdim.

  • Lojmanlarin Bakim ve Onarimlari ve Lojman Tahsisinde Ana Fikir
  • Karargâhta Ofis Otomasyonunun Gerçeklesmesi
  • Mehmetçik Heykeli Hakkinda Bilgi Isteme
  • Egitim Tazeleme Birligi

Bu husus madde bagimlilarinin ordu çapinda rehabilitasyonuna iliskindir.

  • Kitalarda Basarili Olmus Tegmen, Üstegmen, Astsubay ve Uzman Personelin Istanbul Da Ki Orduevlerinde Aileleri Ile Beraber Misafir Edilmesi
  • Orduevlerine Sakalli Girebilmesi Için Ordu Komutanliginca K.K.K.'na Yapilan Teklifin Ana Ast Birliklerine Iletilmesi Için Verdigim Emir
  • Kisin Zorda Kalan Yurttaslara Yardim:

Bir darbe planlamasinda böyle koordinasyon toplantisi olur mu dedirtmek için bu bölümden birkaç cümle okuyacagim. Eminim ki bu birkaç cümle ile de TSK hakkinda önyargilari olanlara bir ders niteliginde olacagindan yaptigim konusmadan birkaç cümle alinti asagidadir:

                        "Kis olanca siddetiyle geliyor Geçen sene verdigim bir emir var. Bu emir hala yürürlükte. Can kurtarmak için. (Bu can vatandasin cani, yurttasin cani;bu mal Türk Silahli Kuvvetlerinin olmayabilir.) Bütün imkanlarinizi kullanin, hiçbir emir beklemeden, bu benim emrimdir. Hiçbir emir beklemeden tutanaklara geçirin. Bunlara hemen el atin, bu yurttasimizin kendi malidir. Onlarin kurtarilmasi için hiçbir emir beklemeyin. Böyle bir durumda zirhli personel araçlari kullanimi da önem kazanir. Gerektiginde tank, ZPT, tirtilli araç olduklari ve kardan etkilenmedikleri için rahatlikla kullanabilirsiniz. Bununla ilgili daha öncede emir vermistim."

Iste 20 Aralik 2002 tarihinde 1.Ordu Karargâhinda verilen brifinglerden sonra benim verdigim direktifin basliklari ve içerigi bundan ibaret. Burada yaptigim konusmayi bir darbe planina kanit olarak sunanlar, bir ihanet sebekesinin ortagi degillerse nedirler?

Kolaylik olsun diye bu konusmamin eki olarak da dava dosyasina konacaktir.

DÖRDÜNCÜ KATEGORI: SEMINERDE YAPILAN TAKDIM VE KONUSMALARIN SES KASET ÇÖZÜMLERI

20 Aralik 2002 Tarihinde inci Ordu Karargâhi'nda düzenlenen "AYLIK KARARGAH KOORDINASYON TOPLAN-TISFNDA" yaptigim konusma nasil çarpitilmis ise seminer esnasinda yapilan takdimler ile katilimcilarin irticalen yaptiklari konusmalar da ayni surette çarpitilarak; parça, parça iddianamenin içerisine serpistirilmistir.

Su anda dava dosyasinda bulunan 10 adet teyp kasetinin 6ncisi Ordunun, Istanbul ilinde bir deprem olmasi halinde, meydana gelecek hasar ve zayiat ile Ordunun halka yardim için nelerin yapilmasi gerektigini tespit amacina yönelik bir toplantinin ses kayitlaridir. Bu amaçla çesitli toplantilar düzenlenmis, Istanbul Valiligi, Istanbul Büyüksehir Belediyesi ve kamu kurum ve kuruluslariyla, Ordu Komutanligi görevi sürem boyunca tatbikatlar düzenlenmistir. 6. kaset ses kayitlarinda Sayin Prof. Dr. Ahmet Mete ISIKARA'nin konusmasi bulunmaktadir. Bu toplantiya Istanbul Vali Yardimcisinin katildigi da gene ses kayitlarindan anlasilmaktadir.

Ses Kasetlerinin Çözümü 9. kaset "B" yüzü ile bitmektedir. 10. kasette ne oldugunu, kaset çözümü olmadigi için bilemiyoruz. Her Kaset 1,5 saat (90 dakika) oldugu dikkate alinirsa toplam kayit süresi 12 saat olmaktadir.

Toplanti Takdim ve Konusmalari benim emrim ile kayda alinmistir. Seminerin tamaminin ses kaydi bulunmaktadir. Seminerin 2,5 gün sürdügü dikkate alinirsa, 12 saat süren ses kaydinin seminerin tamamini kapsadigi anlasilir.

Seminerin ne için yapildigi ve varilan sonuç, gerçekte benim seminerin baslangicinda ve sonunda yaptigim konusmanin dikkatle dinlenmesi ile anlasilabilir.

Seminer ses kayitlarinin çözümlemelerine geçmeden önce dogal olarak çözüm metinlerinin dogru mu yapildigi, kim tarafindan yapildigi ve ne zaman yapildigi gibi sorular akla gelmektedir.

Bu sorularin bir bölümünün cevabina sadece 28 Haziran 2010 tarihli askeri bilirkisi heyetinin raporunda bulabildim.

Anilan bilirkisi raporunun 30.Ek Klasör dizin 409-410 (pdfsf59-60) sayfasinda su ifadeler yer almaktadir:

"Seminerde alinan ses kayitlarinin çözüm metninin 13-18 Agustos 2007 tarihinde yazildigi"

"Ses kayitlarinin elektronik ortama geçirilmesinin ise 25 Elcim - 14/15 Kasim 2009 tarihinde yapildigi tespit edilmistir."

Dogal olarak bu "Organize" bir istir ve "emeldi vatansever bir subayin" yaptigini iddia etmek çok gülünçtür. Rastlantiya bakin ki Balyoz davasinin kurgulanmaya baslangiç tarihi olarak simdiye kadar elde ettigimiz kanitlarin gösterdigi tarihle, ses kayitlarinin çözüm metinlerinin yapilma tarihi, sayin savcilarimizin ifadesi ile "örtüsüyor"!

Diger yandan ses kayitlarinin elektronik ortama geçirilme tarihi de jandarmaya emniyetli cep telefonlarinin verilme tarihi ile örtüsüyor!

Pekala, çözüm metinleri dogru mu? Elimizde ses kayitlari yok. Benim tespit edildigim konusmalara iliskin yer yer eksiklikler olsa da, sahislar yer yer karistirilmis olsa da pek fena sayilmaz. Hos, askeri bilirkisi heyeti söz konusu raporunun dizin 409. sayfasinda "iyi niyetle yapilmadigi kanaati olusturan" bir noktayi isaret etmis olsa da bunlarin tartisilmasini detay buluyorum. Çünkü ne kadar çarpitilmaya çalisilirsa çalisilsin konusmalarin bütünün çözümünü yaptigimizda metin ile oynamamiz için ayri bir metin yazmamiz gerekir.

Bu nedenle mevcut metinleri kabullenerek, bunlarin ne oldugu nü konusmalarinin amacinin neye yönelik oldugunu ortaya koymaya çalisalim:

SEMINERIN AÇILISINDA YAPTIGIM KONUSMA

1.KAS ET "A" Yüzünde yer alan bu konusma esas itibariyle seminere katilanlara tesekkür etmek, seminer tartismalarinin nasil bir çerçevede cereyan etmesini bildirmek, seminerde herkesin "bir beyin firtinasi" halinde cereyanini istedigim için serbestçe fikirlerini ortaya koymalarini belirtmek amaciyla yapilmistir. Herhangi bir metne bagli olmadan irticalen yapilmistir. Bu konusmadan iddianamenin birçok sayfasinda "bir nakarat halinde" belirli bölümleri yer almaktadir.

Ordu Komutani olarak 05 Mart 2003 saat 10.00 da yaptigim konusmanin tam metni:39

ORDU KOMUTANI ORG. ÇETÎN DOGANIN inci ORDU SEMINERI-2003 AÇILIS KONUSMASI

Hos Geldiniz;

Bu plan çalismalarina, harp oyunlarina, plan tatbikatlarina falan simdiye kadar çok istirak etmisinizdir ve bende çok istirak ettim ve bu çalismalara istirak ettigim zamanlar her zaman düsündügüm nokta su olmustur:

Evet, bunlardan yararlaniyoruz faydali oluyor, belli ölçüler içerisinde ama yaptigimiz olayin nitelik itibariyla yani olaylarin gelisimi çalismalarin yürütülmesi bakimindan biraz etik olmayan taraf var, verimli olmayan taraf var. O da ne? Her seyi bir kaç kere önceden provalar yapiyoruz, yani ordu seviyesinde düzenlemissek herkes kendi sorusunu biliyor, herkes ona göre bir takdim metni hazirliyor. Yansilar, eskiden hele böyle bir sey barko sistemleri falan yoktu. Onlarla ilgili tekrar yaptigimiz seyi, tekrar tekrar ayni seyleri koyardik. Hâlbuki daha canli olmasi için herkesin konuya girmesi, basinda ve kendi kendine konu üzerinde çesitli boyutlarla düsünmesi ve daha sonrada rahatlikla böyle bir ortam içerisinde ortak akli ortak zekâyi ortaya çikartici durumlari enine boyuna hiç bir baski altinda kalmadan dogrudan dogruya tartisilmasinin daha yararli olacagini hep düsünmüsümdür. Tabi Kolordu Komutanligim döneminde bunu yapma imkânim olmadi asayis komutanligi dönemimde de böyle bir durum olmadi ama Ordu Komutanligi gerek Ege gerekse burada düzenlemem serbest, rahat, herkesin diledigi sekilde fikirlerini ortaya koyucu imkânlari yaratmak ve tartismak seklinde oldu.

Sunu ifade edeyim benim anlayisima göre dogru bir hal tarzi yoktur yani en dogru bir hal tarzi yoktur. Bir çözüm, bir sonuç, bir sey içerisinde, kesin çizgilerle belirtebileceginiz hele böyle bir plan çalismasinda yüzde yüz dogrularla söyleyebileceginiz bazi seyler yoktur. Ne vardir? Bir hal tarzlari vardir. Degisik her yöne göre savunulacak taraflari vardir, savunulamayacak taraflari vardir. Aslinda yapilan çalismada farkli görüslerin ortaya çikmasi o bizim öngördügümüz bir hal tarzi varsa o hal tarzinin genisletilmesine ve gelistirilmesine de katki saglar. Nasil saglar? Diger karsi görüste olan çok ciddi bizim bazi göz ardi ettigimiz bazi konulari gün isigina çikartir. Bizim kararimizi degistirmemize etken olmaya bilir ama planlarda dikkate almamiz gereken yeni bir bakis noktasini ona ait yeniden tertip tedbirler almasini gerektiren bir durum yaratilmis olur.

Bu anlayisla bu sene uygulayacagimiz çalismada bir program var ve programa ana hatlari ile bagli kalabiliriz. Düsüncelerini seminer gruplari söyleyecekler. Ordu Komutani durumundaki Sayin Kolordu Komutanlari kendi düsüncelerini Kolordu Komutani durumunda oynayacak olan Tugay Komutanlari Kolordu Komutani düsüncelerini söyleyecekler. Bunun da ötesinde, yabancilar nasil diyor, 'hard burning questions' diyorlar degil mi (gülüsmeler), kalbi yakan sorulari veya kalbi yakan bir söyleyecekleri varsa çok ciddi olarak önerdikleri bazi konular varsa diyecekler ki; evet efendim bunu sey yapin ben söylemek istiyorum buna da burada imkân saglayacagiz, çünkü zamanimiz var.

Bu plan çalismasinda simdiye kadar olan plan çalismalarinin disinda belki de Türkiye'de ilk defa Ordu çapinda, yine bizim planlarimiz içerisinde yer almakla beraber ikinci plana ittigimiz, aslinda günümüzdeki gelismeleri dikkate aldigimiz zaman birinci öncelikli ele almamiz gereken iç tehdidi, bu seminerde öne aliyoruz.

Içinde yasadigimiz kosullari hepiniz biliyorsunuz yasadigimiz durumlari ve gelismeleri hepiniz biliyorsunuz ve 'olasi en kötü senaryo' derken o kötü senaryodan daha kötü senaryo aslinda. Gelismeler bir yönüyle bundan bir kaç ay evvel öngördügümüz senaryodan daha kötüsüne mi gidecek bilmiyorum. Öyle bazi endise verici bazi gelismelerde var. Bütün gelismeler içerisinde tabi sagduyulu ve saglam düsünmek saglam durus vaziyetinde olmasi lazim Silahli Kuvvetlerin. Çünkü halkimizin bütün olumsuz gelismelere karsi tek dayanagi yine Silahli Kuvvetler. Bu bakimdan da bu olumsuz gelismeler içte gelisecek olumsuz gelismelere karsi hazirlikli olmak planlari gözden geçirmek ve hatta yoksa planlarimiz yeni planlar üretmek durumundayiz.

Simdi iç tehdit söz konusu oldugu zaman biz dogrudan dogruya EMASYA planlarina el atiyoruz. EMASYA planlari Il Idaresi Kanunu'nun ön gördügü tarzda Genelkurmaydan yapilmistir. Hasbel kader benim dönemimde EMASYA planlari yenilestirilmistir. Yeni bir seye kalmistir. Ama hazirlanma amaci dogrudan dogruya mevcut mevzuat içerisinde Il Valilerinin kuvvet talebiyle ile ilgili durumlarini yansitir ve belli bir gücün malum zabita kuvvetleriyle yapilamayacak bas edilemeyecek bir durumun ortaya çikmasi halinde yapilacak faaliyetleri ortaya koyar. Ama bizim basimiza gelebilecekler olasi planlarimiz arasinda yer almasi gereken daha genis kapsamli hatta yönetimin bir bölümünü de içine alan, Silahli Kuvvetlere Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyetinin laik demokratik yapisini bozma girisiminde daha ciddi kalkismalar olabilecegi olaylari da göz ardi etmememiz lazim. Bunu gözardi etmemek içinde evvela her EMASYA komutani kendi bölgesinde kendi sorumlulugu oldugu alanlardaki gelismeleri yakindan takip etmesi potansiyel olarak böyle olaylari yaratacak insanlari bölge içerisinde istihbari çalismayla bulmasi gerekmektedir.

Biliyorsunuz Silahli Kuvvetlere yönelik eylemlerde dogrudan dogruya il Idaresi Kanununa göre valinin kuvvet talebine gerek duyulmadan -bunun altini çiziyorum- yasal bir istegi söz konusu olmadan da her seviyedeki birlik komutaninin re'sen duruma müdahale hakkini Iç Hizmet Kanunu vermistir. Türk Silahli Kuvvetlerine karsi alenen fesat çikarma tahkir ve bizim normal askeri ceza kanunda suçlar kapsamina giren konulara ilgili komutan dogrudan dogruya müdahale etme bu müdahale sonuçlarini bildirme yükümlülügüne sahiptir ve böyle yasal bir zemin vardir.

Yapilacak faaliyetlerde, iç güvenlikle ilgili yapilacak faaliyetlerde, standart simdiye kadar yaptigimiz teçhizatlanma ve egitimler genel bir kalkisma için yeterli olmayacaktir. Coplarla, kalkanlarla Silahli Kuvvetleri tahkire, Türk bayragini yirtmaga, Türkiye Cumhuriyeti devletini temelden yikmaya, yapilacak kalkismalara karsi bir polis gücü gibi görünüm yapmanin hiç bir anlami yoktur. Ve böyle olmaz dünyanin hiç bir yerinde de bütün dünyadaki gelismelere bakin Silahli Kuvvetlerin müdahalesinde böyle bir sey yoktur. Silahli Kuvvetler bu durumda tabi yine dikkatli bir sekilde silah kullanir yapilacak faaliyetlerde efendim bütün sinirli sayida EMASYA için ayirdigimiz kuvvet vardir bu da Istanbul ilindedir, Ankara da ayni sekildedir. Sinirli bir sayida bu sinirli sayi polis gücünün saniyorum ki söyle böyle yirmide biri civarinda yüzde besi civarindadir. Bunun güç olarak da fazla bir önemi yoktur. Ama bunun yani sira silahli kuvvetlerin kendi tanki topu her seyi buradadir. Yurdu korumak cumhuriyetin niteliklerini korumak gerektigi zaman bu gücü kullanacaktir

Simdi saniyorum kurmay baskani program hakkinda bilgi verecek. Herkes rahat etsin düsüncelerini hiçbir seye sansüre tabi olmadan rahatlikla burada ortaya koysun. Eksikliklerimizi hep birlikte görelim, tartisalim. Tabi bunun daha sonraki iç tehdit boyutuyla buna paralel olumsuz gelismelere de karsida mevcut planlarimizin gözden geçirilmesi açisindan müteakip günler içerisinde dis tehdide yönelik de neler yapacagiz neler olabilecek. Bugünkü ortamda bazi komsularimiz olumsuz gelismeleri Türkiye içindeki durum karmasigi firsat bilerek yapacagi varidlere karsi nasil bir strateji izlememiz gerektigini de burada tartisacagiz. Tekrar hepinize hos geldiniz diyorum. Arkadaslar gelen arkadaslara diyorum zaman kazanmak için teker teker ellerini sikacagim ama arada zaten konusma görüsme seyini bulunacagiz. Bu arada Genelkurmay'dan kuvvet karargâhindan gelen özel arkadaslarimiz da var uzun mesafelerden gelmisler. Onlara da geldikleri için tesekkür ediyorum."

Bu açilis konusmasindan sonra seminer "Cereyan Tarzi Plani" esas alinarak, takdimler yapilmis ve bu takdimler üzerinde bir "beyin firtinasi" niteliginde mevcut planlar irdelenmistir.

07 Mart 2003 Cuma günü ögle üzeri biten seminer görüsmelerinden sonra kisa bir arayi takiben tarafimdan seminerde vardigimiz sonuçlari ve seminerde dile getirilen hususlari özetleyen kapsamli bir konusma yapilmistir. Bu konusmadan önce Seminer Sekreterligince gerek ordu seminerinde ve gerekse daha önce yapilan Kolordu, Tümen ve Tugay plan çalismalarinda yaptigim konusmalari, üzerinde durdugum konulari içeren bir "seminer kapanis" konusmasini önceden hazirlayarak bana verdiler.

Seminerde konusmam üzere hazirlanmis metin 2010/693 Emanet sirasindaki 33. Klasör Dizin 58-66 sayfalarda yer almaktadir.

Konusmalarimi resmi protokol söylevleri ve bugün oldugu gibi "Tarihe Not Düsme" istemi disinda bir metinden okumam. Kaldi ki, hazirlanan metinde dogal olarak o gün sabahtan beri yaptigimiz "Özel Durum"a iliskin bir degerlendirmeyi de içermiyordu.

Bu nedenle kaset çözümü bulunan seminerde yaptigim konusma, hazirlanan metinde yer alan hususlari içermekle beraber daha kapsamlidir. Ve son bölümde Kuzey Irak'tan baslayarak seminerde verdigimiz özel duruma iliskin askeri degerlendirmeleri de içermektedir.

Simdi size önce yazili metni okuyacak daha sonra da kaset çözümünde yer alan metni, salt askeri konularin yer aldigi bölüme kadar kiraat edecegim.

Kurgulanan bu davanin nasil çürük ve yapay bir temele dayandirildigini bu platformda dile getirmek için bir yildan fazla bekledim.

Müsaade edin burada söyleyeceklerimi eksiksiz yerine getireyim. Metinleri okumaya basliyorum:

SEMINER KAPANIS KONUSMASI (Hazirlanan Metin)

"Degerli arkadaslarim,

Senaryoda belirtilen durum dikkatle incelendiginde bugün pek çogunu yasadigimizi görüyoruz. Belki senaryoda belirtilen bütün durumlar ayni anda meydana gelmeyebilir. Biz yinede olabilecek en kötü durumu göz önünde bulundurmaliyiz. Iç tehdit mevcutken disa yönelik harekât hezimetle sonuçlanabilir.

Son zamanlardaki bazi gelismeler ciddi olarak bizleri kaygilandirmaktadir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini, yapisini degistirme gayretleri vardir. Son seçimler sonucunda, cumhuriyetin temel ilkeleri ile bagdasmayacak bir parti iktidara gelmistir. Icraatlarindan; Devleti ele geçirmeyi, Laik ilkeleri parçalamayi, Anayasayi kendi idealleri dogrultusunda degistirmeyi amaçladiklari açikça anlasilmaktadir. Milli Egitim Müdürlüklerini imamlarla degistirmeleri bunun bariz örneklerinden biridir.

Modern çagda dini öne çikarmak birlesmeyi degil bölmeyi öne çikarir. Bu nedenle laiklik ilkesi önemlidir. Senin dinin sana, benim dinim bana anlayisi laiklik degildir. Bu ifade ile laiklik çarptirilmaya çalisilmaktadir. Laiklik; kurumlarin dince kutsal sayilan seylere endekslenmesini önler. Dini temeller o günkü çagda, o zamanin toplumunu Islah etmek için konulmustur. Bu günkü ceza hukukumuz, medeni hukukumuz Islami esaslardan hiçbir sey almamistir. Sadece aklin, mantigin eseridir. Bütün bunlara ragmen bazi çevreler bizleri Araplastirmaya çalismaktadirlar. Bizde Müslüman demokrat olamaz. Müslümanlik seriat düzenidir ve demokrasi ile çeliskilidir.

TSK'nin belli bir çizgisi vardir. Bu çizgide ortak payda Atatürk Milliyetçiligidir. Atatürk'ün "Ne Mutlu Türküm Diyene" ifadesi "Ne Mutlu Kürdüm Diyene" deme hakkini vermez. Bunu yayinladigimiz afislerde okuyorsunuz. Atatürk için Türk halki; "Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkidir" Bunun anlami ulus devletinde bütünlesir. Bizler bu ulus devletini korumak ve kollamak zorundayiz. Her seyden önce Türklügümüzle ögünmeliyiz. Bu husus bizlerin Kürt, Arnavut, Çerkez olmamizi engellemez. Biz bir ulus milletiyiz. Bu husus mikro milliyetçilik anlayisiyla Kürtçülügü öne çikarmayi gerektirmez.

Bazi kesimler ümmetçiligi öne çikarmaya çalismaktadirlar. Ancak sunu önemle belirtmeliyim. 3 Kasim seçimleri sonucunda AKP ve verilen % 30 civarindaki oylarin tamaminin irticayi destekledigi anlami çikarilmamalidir. Bunlardan çogu daha önceki hükümetlerin icraatsizligina tepki oylaridir.

Yeni dönemde siyasi gelismeler, TSK'nin Türkiye'yi hem içten hem de distan gelebilecek tehditlere karsi daha müteyakkuz olmasini gerektirmektedir. Ancak iç tehdit mevcutken disa yönelik bir harekât hezimetle sonuçlanabilir.

Türkiye, Yunanistan'in karasularini 6 milin üstüne çikarmasini harp nedeni sayacagini açiklamistir. Bu nedenle Yunanistan bile bile bu karari aldiysa kendisi için en iyi kosullarin saglandigindan emindir.

Türkiye bu durumda müdahale ederse basarisiz olur. Bu da TSK için bir felaket olur. Bu nedenle bizim, onlarin zorlamasi ile degil kendi insiyatifimiz ile muharebeye girmemiz gerekir. Savas sebebi saydigimiz husus zamani gelince gündeme getirilir. Bu nedenle önce iç tehdit bertaraf edilmeli, uygun kosullar saglandiktan sonra dis tehdide yönelik tedbirler alinmalidir.

Ancak günümüzün sartlarinda dis tehdide karsi alinacak tedbirlerde zamanin önemi göz ardi edilmemelidir. Harekat hiçbir sekilde 3-4 günü geçemez. Bu süre içinde maksadimiz tahakkuk ettirilmelidir.

Sorumluluk bölgemizdeki gelismeleri çok iyi takip etmeliyiz. 2937 Sayili Kanun; Garnizon Komutanliklarina kendi bölgelerinde görevinin gerektirdigi istihbarati olusturma görevi vermektedir.40

Bu dönem içinde önemli olan; kendi topraklarimiz içinde baskin yememeliyiz. Bunun içinde öncelikle kendi savunma tedbirlerimizi almak zorundayiz. Müteakiben uygulanacak harekât esaslari üst makamlar tarafindan emredilecektir.

Siyasi karar çok önemlidir. Asker istedi biz evet dedik durumu yaratilmamalidir. Geçmiste yasanan olaylar var. Kardak Krizinde zamanin basbakani biz de kayaliklara çikalim diyordu. Ancak bu 40 Devlet Istihbarat Hizmetleri Ve Milli istihbarat Kanunu Md 5: Bakanliklar ve Diger Kamu Kurum ve Kuruluslarinin Yükümlülükleri a-kendi konularinda görevlerinin gerektirdigi istihbarati olusturmak (...) nün neticelerinin çok iyi tahlil edilmesi gerekir. Su anda da benzer olaylar yasaniyor. Kimse ne yapacagini bilemiyor. Biz Irak'ta güvenligimize yönelik tedbirler aliyoruz. Temel vazifemiz yurdun birligini ve bütünlügünü korumak ve kollamaktir.

Verilen senaryo geregince bizim öncelikle iç güvenligimizi saglamamiz gereklidir. Iç tehdit boyutlari itibari ile emniyet ve asayisin saglanmasina yönelik tedbirlerin alinmasini gerekli kilmaktadir. Bu gün Istanbul demek gerek nüfusu gerekse sanayisi nedeniyle neredeyse Türkiye demektir. Bu nedenle teskilatimizi çok iyi yapmaliyiz.

Mevcut EMASYA Planimiz baris sartlan içerisinde, belirli bölgelerde, sinirli olaylara mühadaleyi kapsar. Yaygin ciddi boyuttaki olaylara göre degildir.

Verilen durum çerçevesinde artik EMASYA Planlari yürürlükten kalkmistir. Sikiyönetim planlari uygulanmaktadir. EMASYA Teskilatlari 5442 Sayili Kanuna göre düzenlenmektedir.

Normal EMASYA birliklerinde jop, kalkan gibi teçhizatin kullanilmasi uygun degildir. TSK'nin böyle bir durumda yeri bellidir. Öncelikle caydiricilik vasfini kullanir. Olaylara müdahalesi polis, jandarma gibi jop, kalkan kullanarak olmaz. Bizim kendi kiyafetimiz ve teçhizatimiz vardir. Müdahalemiz cezalandirici olmalidir. Silah kullanirken öldürücü olmayan silahlarin kullanilmasi öncelikli olmali ancak alinan tedbirler mutlaka cezalandirici olmalidir.

TSK'nin nerede ve nasil kullanilacagini çok iyi bilmeliyiz. TSK, açiz diyen vatandasin karsisina çikmaz, devletine karsi ayaklananlarin karsisina çikar. Silah kiyim olsun diye degil, cezalandirici maksada uygun olarak kullanilmalidir.

 EMASYA teskilatlari yeniden degerlendirilmelidir. Kara Kuvvetlerinde bu konuda bir çalisma baslatilmistir. Hazirlayacaginiz görüslerde bu hususlarinda göz önünde bulundurmaniz gerekir.

Sikiyönetim karargâhinin teskili bilimsel olarak yapilmalidir. Öncelikle ana görevlerimizi ve görev fonksiyonlarimizi belirlemeliyiz, (emniyet asayis, halkin güvenligi, kaçakçilik, kamu kurum ve kuruluslari ile iliskiler vb.) Bu görev fonksiyonlarindan birbirine çok yakin olanlar belirli baskanliklara baglanmali, ihtiyaç duyulanlar daha sonra alt bölümlere ayrilmalidir. Böylece en uygun teskilat yapisi bulunmalidir.

Önemli olan her seyi bizim yapmamizdan ziyade devletin mevcut teskilatindan istifade edilmesidir. Bu teskilatlanmada uzman sivil personelden de istifade etme yoluna gidilmelidir.

Sikiyönetim planlamasinda ise jandarma ve emniyet güçlerinin emrimize girdigi bir durumu planliyoruz. Bu nedenle planlamamiz çok ayrintili ve somut verilere dayanmali daha gerçekçi bir zemine oturtulmalidir. Toplumsal olaylar kontrol edilemez boyuta ulasmadan gerekli tedbirlerin alinabilecegi planlar yapilmalidir.

Planlama yaparken; dogru ve gerçekçi istihbarata ihtiyacimiz vardir. Polis ve jandarma güçlerini en iyi nasil kullanabiliriz, polisin sevk ve idaresinde agirlikli olarak jandarmayi kullanabiliriz. Bu nedenle îl J.K.Iiklarinin karargahlarindan istifade edebiliriz. Polisle birlikte özel timler olusturulmalidir. Ancak polis mutlaka kontrol altinda olmalidir.

Sorumluluk bölgemizin en kritik alanlari nerelerdir. Buralarin baslangiçtan itibaren tespiti ve kontrol altina alinmasi gerekir.

Bölge halkinin ihtiyaçlarinin karsilanmasi önemlidir. Yasanacak bu tür sikintilarin faturasi bize çikacaktir. Bu durumda halki karsimiza aliriz. Bu husus harekatin basarisi için çok önemlidir. Böyle bir durumda halkin bütün beklentisi bizden olacaktir.

Bu nedenle Dogal Afet Yardim Planlarinin da koordine edilmesi gerekir. Kamu kurum ve kuruluslarinin envanteri ile temel biyografik istihbarati belirlenmelidir. Potansiyel tehdit teskil eden unsurlarin belirlenmesi ve bunlarin ele geçirilmesi veya kontrol altina alinmasi planlanmalidir. Elimizdeki arsivin de incelenmesi yararli olacaktir. Kim, nerelerde, hangi evlerde bariniyor; bunlarin mutlaka baslangiçta planlanmasi gerekiyor.

Iç ve dis tehdidin müstereken oldugu bir ortamda 1 nci Or.Kh. Istanbul disina çikabilir. Bu durumda GBE için ilci kolordu mevcuttur. 3 ncü Kolordunun NATO görevi almasi durumunda, 15 nci Kor. Kh. Istanbul'a gelerek bütün GBE'nin emir komutasini üstlenebilir.

Planlamalarimizda, sunlar yapilacak seklinde degil, yapilacaklar açikça planlara ithal edilecektir. Bölgedeki hassas/ kritik noktalar, bunlarin emniyetleri kimler tarafindan nasil saglanacak, K/Y.leri ve karargahlarin kimlerden olusacagi, ast birliklere ne görevler verilecek, gibi. Tanklar sikiyönetimin bir sembolü haline gelmistir. Yapilacak teskilatlanmalarda birliklerin muharip özellikleri ön plana çikarilmalidir

Sikiyönetim icrasi süresince en büyük tehlike fisilti gazetesidir. Halkin desteginin kazanilmasi ve idamesi hayati öneme haizdir. Bu destegin kaybolmamasi, dedikodularin önlenmesi için halka zamaninda ve dogru bilgi verilmesi önemlidir.

Halkin güvenini kazanmak çok önemlidir. (Halk deniz biz baligiz. Biz halksiz yasayamayiz.) Yalana dayali zafer kazanilamaz. Bu nedenle kötü de olsa iyi niyetle ve dogru bilgi vermek çok önemlidir. Sikiyönetimde yayimlanacak bildiriler çok önemlidir. Halka anlamsiz eziyet çektirecek tedbirlerden (yol aramalari, gereksiz sokaga çikma yasagi gibi) kaçinilmalidir.

Sokaga çikma yasagi çok sinirli bir zamana inhisar ettirilmeli ve ancak çok acil durumlarda uygulanmalidir.(atesle müsadere gibi) Gündüz sokaga çikma yasagi mümkün oldugunca uygulanmamalidir. Belirli bölgelerde ihtiyaca göre degisik uygulama yapilabilir.

Uygulama emirleri çok anlasilir olmalidir. Uygulamaya yönelik bildiriler faaliyetlerden önce yayimlanacak bildirilerdir. Bunlar kaide koyucu bildirilerdir.

Bilgilendirilmeye yönelik bildiriler ise kaidelere uymayanlara alinan tedbirleri açiklayan bildirilerdir. Bildirilerin yayimlanmasi da önemlidir. Bizde herkes televizyona çikmak ister. Bu konuda personel özel egitimli olmalidir. Genel görünümü uygun olmalidir.

Iç tehdidin öncelikli olmadigi bir durumda ise geri bölge emniyeti için teskilatlanmada emniyet ve asayis tipi bir tertiplenme uygun degildir. Savas halinde Sikiyönetim tedbirleri uygulanacaktir ancak bu durumda tehdit degisik oldugundan öncelik daha ziyade hasar onarim faaliyetlerine yönelik olmalidir. Dogal afet yardim (DAFYAR), Sivil Savunma, Arama Kurtarma gibi.

Planlarimiz olasi tehditlere karsidir. EGEMEN Hrk. Plani olasi bir dis tehdide karsidir. Iç tehdit de bunun gibi bir tehdittir. Bu nedenle bunun hazirliklarim da yapmak zorundayiz. Bu günkü ortamda olasilik orani belki düsüktür ancak dis tehdit olasiligindan daha uzak degil belki de daha yakindir. Bu nedenle her türlü olasiliga karsi planlarimizi yapmak ve sürekli gelistirmek durumundayiz.

TSK'nin diger kurumlardan daha fazla itibar sahibi olmasi, eksiklerimize ragmen en iyi olmamizin nedeni sürekli olarak kendimizi yenilememizdir. Her komuta kademesi degisiminde yeni düsünceler ortaya çikmaktadir.

%100 basari güvencesi olmayan bir harekâtin icra edilmesi sonucunda yasanabilecek basarisizlik, TC'nin dayandigi temel diregin yikilmasina neden olabilir.

Türk ulusunu ordusuna gözbebegi gibi bakan bir ulustur ve ordusuna büyük sorumluluk vermistir. Bu nedenle çok agir bir sorumlulugumuz vardir.

Hepiniz Atatürk'ün Nutuk'nu okudunuz. Ülkemizin karanliga gitmesini bizler önleyemesek bile gençler olarak siz önlemelisiniz. Atatürk bunu Bursa'daki nutkunda açikça ifade etmistir.

Burada ifade edilen hususlarin hepsi birer hal tarzidir. Dogru hal tarzi diye bir sey olamaz. Dogrusu ancak muharebe alaninda anlasilir.

Bu çalismaya istirak eden bütün personelin durumu kavradigini, yeni arayislar içinde oldugunu, düsüncelerini açikça ifade ettiklerini müsahede ettim. Ben de bunu arzu ediyordum. Çalismalarda çok güzel konulara deginildi. Ben çok istifade ettim.

Dogru kararin verilmesi dogru vazifenin tespiti ile olur. Bu vazifeyi en iyi yerine getirecek hareket tarzi bulunmalidir. En iyi harekat tarzi birinci H/T, vazifeyi daha az yerine getiren H/T ikinci H/T olabilir. Ancak bütün H/T'lari mutlaka vazifeyi yerine getiren H/T'lari olmalidir. H/T'lan zaman, mekân ve kuvvetlerimiz açisindan da uygulanabilir olmalidir.

Bundan sonra yapacagimiz en önemli husus, icra ettigimiz plan çalismalarinda ve 3 gündür burada yaptigimiz çalismalarda ifade edilen görüsler dogrultusunda ufkumuzu daha da genisleterek mevcut planlarimizi gerçek durumlar üzerine olusturarak gelistirmek olacaktir.

Bu güzel çalismalardan dolayi hepinizi kutluyorum."

Simdi de konusmanin ses kaydinin çözümünü inceleyelim. Sahte Balyoz Planina en çok kes-kopyala-yapistir metodu ile alintilar bu kaset çözümünden yapilmistir:

ORDU KOMUTANI ORG. ÇETÎN DOGANIN 1NCÎ ORDU SEMINER-2003 KAPANIS KONUSMASI

"Arkadaslar bu plan seminerini, plan çalismasini kasitli olarak belli bir çerçeveye koydugumuzu, günün sartlarina, günün konjonktürel gelismelerine göre dikkatlerimizi nerelerde yogunlastirmamiz gerektigini ortaya koymak için yaptigimi herhalde hepiniz anlamissinizdir. Yani buradaki Yunanistan meselesi tali bir meseledir; Yunanistan meselesi böyle bir ortam içerisinde zaten olasiligi en uzak bir senaryodur. Aslinda içinde yasadigimiz senaryo bu senaryonun neler getirip neler götürecegi konusu önem arz etmektedir. Bunun için ben sizlere evvela iç güvenlik ve Kuzey Irak hakkinda son gelismeler ve buradaki yapilan çalismalar sonucunda nelerin üzerinde daha fazla durmamiz gerektigi konusundaki düsüncelerimi aktaracagim.

Gerçekten de su anda ülkenin içinde bulundugu durum bütün yurttaslarimiz tarafindan endiseyle takip ediliyor. Bir yanda kontrol imkânini pek bulmadigimiz çok önemli gelismeler var disarida, Kuzey Irak'ta ve Irak'ta. Bunun ötesinde içeride de belli bir partinin militan kadrosu adim adim irticai örgütlenmeyi bütün yurt sathinda yaymak için bazen geri adim atarak, bazen bir adim geri atarak fakat firsat buldugu zaman, geçit buldugu zaman da iki adimla bunu telafi ederek mesafe almaktadir. O yüzden de Silahli Kuvvetlerimiz çok dikkatli davranmak, çok dikkatli adimlar atmak zorundadir. Söyledigimiz her söz, atacagimiz her adim evvela laik demokratik cumhuriyetin korunmasi ve kollanmasi için olmalidir. Laik demokratik cumhuriyete daha üstün, bundan daha büyük tehlikemiz yok, mevcut durum içerisinde. Bunun altinda bulundugu tehdidi disaridaki bazi gelismeler ile mukayese ettiginiz zaman bundan daha büyük olmadigini ileride anlamis olacagiz; bugün tam anlayamiyorsak da. Çünkü laik demokratik yapi bozuldugu, daha fazla demafa edildigi zaman, ileride çocuklarimiza emanet edecegimiz ülkenin çehresi bir ulus devleti olmaktan çikacak bir ümmet yapisi içerisinde ortaçag karanliklarina dogru adim adim gerileyecektir.

Sizlere yalan zamanda çagdas Türkiye Cumhuriyeti'nin kazanimlarini mukayeseli olarak erlere ögretmeniz için bir afis gönderdim. Saniyorum ki bütün birlikler almistir. Bu afiste bir tarafta laik demokratik düzen, çagdas Türkiye, Atatürk'ün bize öngördügü çagdaslasma projesinde nasil yasam tarzini özlüyoruz giyimde, kusamda, adalette, günlük yasamda? Diger taraftan da bugün, laik demokratik cumhuriyete, laik demokratik bir yapiya sahip olmayan ülkelerin içinde bulunduklari yasam görüntülerini, adaletini, kiyafetini her seyini göz önüne serici bir afis gönderdik. Bununla amacimiz genç insanlarin tehlikeyi kendi yasamlariyla dogrudan bir baglanti kurarak dogru algilamalarini saglamak içindir. Bu nedenle görüsmeler esnasinda oturumlar esnasinda belirttigim gibi Türk Silahli Kuvvetlerinin sorumlulugu ebedi sefimiz Atatürk'ün çizdigi yolda devlet kuruculugu sorumlulugunu tasiyarak Türkiye Cumhuriyeti devletini, anayasada belirtilmis düzenini her ne pahasina olursa olsun korumak ve kollamaktir. Ve bunu yapmak için de bugünden tezi yok olabilecek bu tür iç tehditten yönelik olabilecek irticai anlamdaki tehditlere karsi da gerekli tertip ve tedbirleri almak ihtiyacindayiz. Kuzey Irak'ta olsun, Yunanistan'la olsun nerede olursa olsun disariya yönelik hudutlarimiz ötesinde meydana gelebilecek tehdit hiçbir zaman içeride irticanin yaratacagi tehditten, irticanin bas kaldirmasi, ayaklanmasi ile ortaya çikacak tehlikeden daha büyük olamaz. Bu tehlikenin bertaraf edilmesi saglam bir bünyeye Atatürkçü bir yapiya ordunun Türk ulusunun kavusmasi her türlü tehdidi ve engeli karsilamasina yetecektir. Yeter ki biz evvela Atatürk'ün dedigi gibi içeride saglam duralim. Atatürk'ün birçok sözü zaten bize bugün de bugün yapacaklarimiz, bugün atacagimiz her adimda her iste yine rehber olmaya devam etmektedir; bunu asla unutmayalim.

Istanbul bölgesi ki bu bölge tabi yakin mücavir bölgedeki hassas bölgeler olarak Sakarya ve Kocaeli bölgesi çok önemlidir ve burada adeta kurtarilmis bölgeler vardir. Nasil doguda bölücü tehdidin çok büyük oldugu dönemlerde kurtarilmis bölgeler varsa ortaçag karanligi içinde bir yasam tekkeler, zaviyeler, gece toplantilari, gündüz toplantilari kiraat etmeler devam etmektedir ve bunlar çig gibi büyümektedir. Fakat ne yazik ki, ne yazik ki bunlar çagdisi fikirlerini bizlerin elinde bilimin, fennin, çagdas düsüncenin, Atatürkçü düsüncenin, aydinlikçi düsüncenin bütün imkânlari oldugu halde biz gençleri bunlara kaptirmaktayiz. Bunu anlamakta da biraz güçlük çekiyorum. Bizim askeri okullarimizda da mesela zaman zaman ne oluyor, ordudan atilmalar oluyor. Zaman zaman ordudan atiliyor çünkü irtica bulasmis oluyor. Nasil oluyor ki modern çagdas bir kurum içerisinde bulunan insanlar bunlarin fetvalarina kanarak, bunlarin efsanelerine kanarak aydinlik çagdas yoldan çikiyorlar; ama bir gerçek bu.

O halde evvela Silahli Kuvvetler içindeki bünyesel saglamligini korumak durumundadir. Irticaya bulasmis insanlarin uslanmasi ve fikir degistirmesi olanaginin olmadigi birçok örnekleriyle sabittir ve o yüzden de bunlarin defterleri mutlaka evvele ilk adim olarak dürülmeli ordu bünyesi saglam bir hale getirilmelidir. Bunun ötesinde böyle bir olay oldugu zaman çünkü içimizden çikacak çatlakliklarin tereddütlerin maliyeti çok çok daha büyük olacaktir. Kendi içimizde kendimizle savasmak zorunda kalacagiz. Bunun önlenilmesi için evvela ordu bünyesinin saglamlastirilmasi lazim. Bunun ötesinde dedigim gibi bir tehdit olustugu zaman da dis tehditleri gayet tabi ülkenin bütünlügünü korumak zorunda olan ülkeye bir tecavüzü önleme sorumlulugu bulunan ordunun sinirlarin kutsalligini düsünerek yeterli kuvvetlerle burayi savunmak zorundadir. Ama bunun ötesinde bir harekâta girismek ve bu harekâtin sonucunda maglubiyete ugramak bütünüyle maglubiyet olmasa bile belli yerlerde hezimete ugramak içeride de çökmemize neden olacagi için kesinlikle disariya yönelik atacagimiz adimlarda bunlardan kaçinmamiz gerektigine inaniyorum. Iç bünyeyi saglamlastirmadan disarida atacagimiz adimlarin gayret birligini siklet merkezini saglamayacagi için varacagimiz sonuçlarin hüsranla sonuçlanmasinin ötesinde iç bünyemizde de sarsintilar meydana getirecegini, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapitasi olan Silahli Kuvvetlerin asindirilmasi ve temellerinin yikilmasina sebep olacagini asla unutmayalim.

Bu yüzden de biz istihbaratimiz, garnizon komutanlari, tali bölge komutanlari, EMASYA komutanlari kendi bölgelerindeki iç gelismeyle ilgili bilgileri, belgeleri toparlamaya devam edecektir. Bunda elimizde devlet buradaki yerel yönetimleri tanima için yerel yönetimleri ve daha yakindan bunlari anlamak ve bir sorumlulugun üstlenilmesi durumunda halkin yasamini, bütün sorumluluklarini, günlük yasamini yürütme erkini de Silahli Kuvvetler üstlenecegi için su anda dogal afetler koordinasyon merkezleri ve yaptigimiz tatbikatlarin büyük yarari olacagina inaniyorum. Karsimizdaki çalisan insanlari daha iyi yakindan taniyacagiz ve herhangi bir durumda da bunlarla isbirligi, kimlerle yapabiliriz kimleri tasfiye etmemiz gerektigini anlayacagiz.

Içeride yapacagimiz güvenlik harekâti klasik bir EMASYA harekâti olmayacagini bütün arkadaslarim burada yaptiklari takdimlerle ortaya koydular. Klasik EMASYA anlayisindan mutlaka çikilacak ama bunun anlami halka gereksiz yere kuvvet kullanma, o halkin yasantisini daha da bozma gibi olmayacak halki kendi etrafimizda toparlayarak, daha evvel söyledigim gibi sivil toplum kuruluslarini üniversiteleri Türk Silahli Kuvvetleriyle bütünlestirerek bunun üstesinden gelmek zorundayiz. Yönetimi bu tarzla bu sekilde yerel yönetimi tamamen halkin ihtiyaçlari ve günlük yasantisini saglama, aksakliklari önlemekle yükümlüyüz. Burada yapacagimiz faaliyetler içinde en önemli noktalardan bir tanesi de yetki dagiliminda küçük birimlere, küçük rütbelilere, rütbesizlere er, erbaslara, uzmanlara verdigimiz yetkilerin çok defa yanlis kullanilabilecegini onlari serbest insiyatif sahibi kendi kendilerine halka müdahalelerini önleyici tedbir almak zorundayiz. Aksi halde "bekçi murtaza" filmini izleyenler veyahut da tiyatro oyununu izleyenleriniz vardir. Maalesef halkimizin insanimizin kültür seviyesi ve gelismisligi öyle bir haldedir ki en yakinini bile bir hiç ugruna böyle yetki sahibi kildiginiz insanlarin bogazladigi, cana kiydigi, mala kiydigi kötü muamele ettigi bilinmektedir.

O yüzden Istanbul nüfusunun bu asamaya yani neredeyse diyeyim on milyonun üzerinde artik bir rakama göre on üç milyon. Yüz bin adet burada Istanbul sehrinde Iranli var. Yüz bin sayilmiyor, yüz bin giris var çikis yok, yüz bin. Kim bilir bir o kadar daha baska sayisi olmayan diger ülkelerden var bakiyorsunuz Meriç'i geçmek isteyen, Bulgar sinirindan geçmek isteyenler her gün yakalaniyor. Bir sürü insan bunlar burada yasiyorlar. Istanbul'da yasiyorlar baska bir yerde degil. O yüzden bu bölgenin bu kadar büyümüs bir metropolün, teker teker, ev ev aranmasi mümkün degildir. Eskiden yaptigimiz uygulamalarda da elle tutulur gerçek anlamda bir sonuç da alinmamistir. Mao'nun dedigi gibi halk denizdir, biz baligiz demistir, komünist rejimini yerlestirmek için. Biz ama laik demokratik cumhuriyetin sahipleri ve bekçileri ayni düsünceyi halkin deniz oldugunu laik demokratik cumhuriyetin bekçilerinin de balik oldugunu ve bu deniz içerisinde bu su içerisinde yasama kosulunun halkimizin destegine mutlaka sahip olmamiz gerektigini de asla unutamayacagiz. Ve su anda halkimizin destegi çok yüksektir ve bu dereceyi asla düsürmeyecek ve bu destegi yipratacak adimlar atilmasina, içimizden baska türlü sesler çikmasina mani olacagiz. Onun için de bölgedeki sikiyönetim planlamalarini yeni bastan daha belki radikal tertip ve tedbirlerle ama yeterli gücü bölgede bulundurarak, bundan amaç su; bütün güçleri kullanmak degil varligiyla caydiricilik esastir. Kuvvetlerin illa kullanilmasi gerekmiyor. Kara Kuvvetlerine ben geçen sene teklif ettim. Kuvvetlerimiz buraya gönderiliyor, sakin göndermeyin, evet, terör bitti, öyle görünüyor. Kontrol ediyorsunuz ama oradaki gücün iste Ortadogu'nun gelismesi böyle, Kuzey Irak'taki varligimizi takviye edin. Tabi vardigimiz sonuç su bu mülahazalarla maliyeti herhalde pahali oldugu için belli ölçülerde azaltmalar yapilmistir. Simdi konuyu bu sözle Kuzey Irak'a geçiriyorum."

Bundan sonrasi tamamen askeri içerikli ve seminerde verdigimiz özel duruma iliskin oldugu için burada açiklamaya gerek görmüyorum.

Açilis ve Kapanis Konusmalarinin kaset çözümlerine bagli kalarak yaptigim konusmalarda, nasil oluyor da bu darbe planlamasinin provasi yapildigi iddia edilebiliyor? Bu sefil düsünceye sahip olanlar, elbette bir gün kurguladiklari komplonun hesabini vereceklerdir. Bu tamamen "örgütlü" bir suçtur ve sonuçlari itibariyle sadece bize ve TSK'ya karsi degil, ülkeye karsi islenmis bir ihanet suçudur.

EMASYA VE EMASYA PROTOKOLÜ

Iddianamenin 223, 229, 268, 414 ve 430'ncu sayfalarinda EMASYA ve EMASYA PROTOKOLÜ'ne atifta bulunuldugu görülmektedir. Seminer ses kayitlarinin çözümlerinden yapilan alintilarda 430. sayfanin disinda kayda deger bir yorum bulunmamaktadir.

Seminerde yaptigim konusmalardan özellikle asagidaki metne atifta bulunarak, ancak Pembe Panter ile benzesen bir dedektifin varabilecegi gülünç bir yargiya ulasilmaktadir.

"Içeride yapacagimiz güvenlik harekati klasik bir EMASYA harekati olmayacagini bütün arkadaslarim burada yaptiklari takdimlerle ortaya koydular."

Sayin Savcilarin bu alintidan hareket ile vardiklari sonuç Iddianamenin 430. Sayfa, 2. Paragrafin Son Cümlesi olarak su sekilde ifade edilmistir:

"Bahse konu konusma esnasinda, süpheli Çetin DOGAN'in astlarindan Balyoz Harekat Plani kapsaminda istihbarat toplamalarini, kimlerle isbirligi yapilip kimlerin tasfiye edilecegini belirlemelerini istedigi, ayrica yapacaklari GÜVENLIK HAREKATININ EMASYA harekati olmayacagim belirttigi ve Balyoz Güvenlik Harekati ibaresini kullandigi tespit edilmistir."

Hoppala! Demek benim cümlemde kullandigim "GÜVENLIK HAREKATI" ibaresini Sayin Savcilar sözde "Balyoz Plani" olacak sekilde kullandigim sonucuna varmislar.

Sayin Savcilarin, seminerde hiç "BALYOZ" kelimesinin geçmemesini, sehven unutulmus bir ayrinti olarak gördükleri anlasiliyor.

Iddianamenin 430. sayfasindaki sözlerim, 9. Kasetin "B" yüzünde kayitli seminer kapanis konusmasindan alinmistir. Yukarida bu konusmamin tamamini okudugum için, söz konusu cümlenin hangi çerçevede söylendigini ortaya koymak için tekrarina lüzum görmüyorum.

Iddianamenin 430'uncu sayfasi disinda EMASYA ve EMASYA PROTOKOLÜ konusunda 233, 229, 268 ve 414 üncü sayfalarinda yapilan alintilara iliskin savcilarimizin kayda deger bir yorumlarinin olmadigi görülüyor.

Pekala, niçin alinti yapmislar? EMASYA ve EMASYA PROTOKOLÜ'nün yandas medyanin konuya iliskin yaptigi haber ve yorumlar ziyadesi ile yeterli. Sayin Savcilara düsen görev, bu haber ve yorumlari hatirlatici cümleleri "Kaset çözümlerinden" cimbizla çikarip teshir etmek olmus.

EMASYA Protokolü konusunda yandas medyada çikan çirkin, asilsiz haber ve yorumlara 29 Mart 2010 tarihinde "Mektup-2" olarak "EMASYA PTOKOLÜNE INDIRILEN BALYOZUN ARKASINDAKI GERÇEKLER" adiyla açiklamada bulundum. Bu açiklama konusmamin sonuna ek olarak konulacaktir. Bu mektup ayni zamanda "Atesi ve Ihaneti Gördük" adli kitabimin 297. sayfasinda vardir.

Yandas medyada EMASYA Protokolüne karsi, bilgi sahibi olmadan önyargili fikir sahibi olanlarin çirkin kampanyalarindan sonra konunun özüne iliskin açiklamalarda bulunacagim. Bu protokolü Genelkurmay Baskanligi adina imzaladigim ve bu nedenle itham edildigim için bu açiklamayi gerekli görüyorum:

  • Ali Bayramoglu "Emasya fiili bir darbedir" buyurmus.
  • Star gazetesi “Demokrasinin üzerindeki karanlik gölge EMASYA” diye baslik atarak, protokol için “Türkiye’yi Askerlestirdi” iddiasini ciddi ciddi ortaya atmis!
  • Hakkinda suç duyurusunda bulundugumuz Mahserin Dört Atlisi’ndan “Yandas Basin” seyisi Baransu kitabinin 37 inci sayfasinda ise aynen sunlari yazdigini görüyoruz: “Her sey apaçik ortadaydi, EMASYA Protokolü güvenlik tedbirleri adi altinda bütün toplu süpheli sifati ile gözetleme, fisleme hakkini TSK’ne veriyordu.”

Bilindigi gibi bu kampanya sonucunda protokol iptal edilmistir.

Simdi Protokolün 13 yil sonra iptalindeki gerçek niyetin, demokrasimizin üzerinde asili "Demokles'in Kilici"ni kinina sokmak mi, yoksa vaad edilen "Açilima" bir hayat öpücügü vermek mi, sorusuna yanit arayalim. Bunu tespit için öncelikle Protokolün basligini, yasal dayanagini ve içerigini dogru okumak gerekir.

Protokol "Genelkurmay Baskanligi ile içisleri Bakanligi arasinda 5442 Sayili Il Idaresi Kanunu 11/D Maddesi Geregince Alinmasi Gereken Müsterek Tedbirlere Iliskin Protokol" basligini tasimaktadir.41

Protokolün Yasal dayanagi olan 5442 Sayili Kanunun 11/D maddesinde yer alan hükmü aynen asagiya çikariyorum:

"Birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili valilerin istegi üzerine ayni veya farkli askeri birlik komutanlarindan kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasinda isbirligi, koordinasyon, kuvvet kaydirmasi, emir komuta iliskileri ve gerekli görülen diger hususlar yukarida belirtilen hükümler çerçevesinde Genelkurmay Baskanligi ile Içisleri Bakanligi tarafindan belirlenecek esaslara göre yürütülür."

Demek ki, Genelkurmay Bakanligi ile Içisleri Baskanligi arasinda ki bu protokolün hazirlanmasi, bir Yasanin (5442 Sayili Yasa) emredici hükmünün geregidir.

  • Protokolün içerigine baktigimizda hakkindaki iddialara dayanak edebilecek bir seyler bulmaniz olanaksizdir.
  • Protokolün "askerlere, mülki amirin talebine gerek kalmadan, dogrudan müdahale etme, arama, denetim, baskin ve operasyon izni veriyor" iddiasi ise, 9. Maddeye dayandirilmaya çalisilmaktadir. Maddeyi bütünüyle asagiya çikartiyorum:

"MADDE-9:

Toplanti ve gösteri yürüyüsü gibi toplumsal olaylarin sekil degistirerek birçok bölgede, genis halk kitlelerine yayginlasmasi, SIDDETE, KATLIAMA veya ANAYASAL DÜZENI BOZMAYA YÖNELMESI DURUMUNDA; Il/ Ilçe Güvenlik Koordinasyon Komisyonu, olaganüstü ve ivedilikle toplanir. Bu gibi durumlarda EMASYA komutanliklari (bölge/tali) olaylari yakinen takip eder ve birliklerin hazirliklarini tamamlar. Olaylara müdahale edebilecek toplanma bölgelerinde, birlikleri hazir bulundurur. Olaylarin gelismesini degerlendirir. BASTA MÜLKÎ AMIRLER OLMAK ÜZERE, ILGILI KADEMELERE BILGI VERIR VE GECIKMENIN YARATACAGI MAHZURLARI ORTADAN KALDIRMAK IÇIN OLAYLARA MÜDAHELE EDER. Bu ve benzeri durumlarda olaylarin yayginlasmasini önlemek ve olaylari bastirmak esas alinir."

Çok iyi animsadigim kadari ile Kahramanmaras'ta Sivas'ta Madimak Otel'inde yasanan yüz karasi olayi, insanlarimizi derinden sarsan vahseti Türk toplumunun bir daha yasamamasi için özellikle koyulan bu maddeyi, askeri darbenin kilifi olarak gören ve göstermeye çalisanlarda hiçbir insaf ve izan olmadigi gibi, vicdanlarinin iyiden iyiye kararmis ve nasirlasmis olmasi gerekir.

SÜHA ALB.'IN NOT DEFTERI:

Iddianamenin 275, 277, 279, 531, 532, 543, 544, 545 ve 953ncü sayfalarinda bu not defterinden alintilar yapilarak, Sahta Balyoz Planinin içerigi ile baglantilar kurulmaktadir. Bu suretle planin Ordu Harekat Baskani tarafindan hazirlandigi iddiasina gerçeklik kazandirilmaya çalisilmaktadir. Daha. önce sahte planin birebir nerelerden kopyalanarak hazirlandigini belirtmistim.

Not defterinde kisa kisa benim gerek Ordu seminerinde ve gerekse Kolordu, Tümen ve Tugay Seminerlerinde yaptigim konusmalardan Sayin Tanyeri'nin aldigi notlar bulunmaktadir. Bu kisa kisa notlardan sahte belge üretme çetesi, esneterek plana dâhil edebilecekleri ibareler üretmislerdir.42

Alb. Süha Tanyeri benimle Ordu birliklerinin icra ettigi seminerlere katilmis, Ordu Seminerinin hazirlik, planlama ve icra safhasinda bilgi arzinda bulunmus ve benden aldigi direktifleri elbette not defterine kaydetmistir.

Bu Not Defterini, Sahte Belge üreten Organize Suç Örgütü tarafindan "Balyoz Davasinin" ucu açik bir dava haline getirmek, baska sorusturma ve kovusturmalarla bagli kurmak amaciyla kullanmaya cüret ettikleri de tespit edilmistir. Esasen Sayin Savcilarimizin da bunu gerçeklestirme yolunda maalesef adim attiklari görülmektedir.

Konuya açiklik kazandiralim:

Savciligin 24.05.2010 tarih ve Sorusturma No 2004/317 Sayili yazisina, Emniyet Genel Müdürlügü'nün 31.05.2010 tarihli cevabindan "Balyoz Harekât Plani'nin ortaya çikmasi öncesinde/ sonrasinda Balyoz Harekât Plani ile ilgili intikal etmis herhangi bir ihbar, bilgi ve belgeye rastlanmadigi" seklindeki ibareyi alinti olarak okumustum.

Gerçekte Savciligin referans olarak verdigi sorusturma dosya numarasindan anlasilacagi üzere yazinin ana amacinin, El-Kaide Örgütü'nün Kasim 2003'de Istanbul'daki ilci Sinagog'a alçakça yapilan saldiri ile bir bag arayisina yönelik oldugu anlasilmaktadir.

Bu bagin kurulmasi için "ÇETE" tarafindan belirttigimiz Not Defterinin bir sayfasinin en altina "Gökkusagi ve deterjan" kelimeleri, el yazisi ile ilave edilmistir. Not defterine yazilan bu kelimelerin daha ilk bakista farkli bir kalemle ve farkli bir mürekkeple yazildigi uzman olmayanlarca da kolaylikla fark edilmektedir. Sayin Süha Tanyeri Not Defterine ilave edilen bu kelimeler nedeniyle, ayni zamanda 2004/317 sayili Sorusturma kapsaminda sorguya alinmistir. Bu sorusturma, Kasim 2003'de Istanbul'da iki ayri Sinagog'a yapilan menfur saldiriya iliskin sorusturmadir ve de BALYOZ Davasi ile iliskilendirilmeye çalisilmistir.

Yukarida Emniyet Genel Müdürlügü 31.05.2010 tarihli cevabi yazisinin hemen altinda "Günümüze kadar Balyoz Harekât Planinin Ortaya Çikmasi öncesinde/sonrasinda 15-20 Kasim 2003 Eylemlerini gerçeklestirenlerle azmettirenlerle veya tesvik edenlerle yahut yardim edenlerle ilgili dogrulugu tespit edilen herhangi bir ihbar, bilgi ve belgeye rastlanmadigi" ibaresi bulunmaktadir.

Not Defterinde yer alan "Gökkusagi, deterjan" kelimeleri aslinda sahte evrak üreten Organize Suç Örgüt elemaninin parmak izidir. Bu izin üzerine gidilmemesi neye baglanabilir ? Karari sizler verin.

"Süha Alb.'in Not Defteri"nin benim verdigim emir ve talimatlarin kendince takip ve hatirlanmasi için tutuldugunun çarpici örneklerinden birisinin üzerinde durmak istiyorum:

Not Defterinde "AFIS" kelimesi yazdi oldugu görülmektedir. Bu kelime seminer'de kapanis konusmasinin baslarinda su sekilde geçmektedir:43

"Sizlere yakin zamanda çagdas Türkiye Cumhuriyeti'nin kazanimlarini mukayeseli olarak erlere ögretmeniz için bir AFIS gönderdim. Saniyorum ki bütün birlikler almistir. Bu afiste bir tarafta laik demokratik düzen, çagdas Türkiye, Atatürk'ün bize öngördügü çagdaslasma projesinde nasil yasam tarzini özlüyoruz giyimde, kusamda, adalette, günlük yasamda? Diger taraftan da bugün, laik demokratik cumhuriyet, laik demokratik bir yapiya sahip olmayan ülkelerin içinde bulunduklari yasam görüntülerini, adaletini, kiyafetini her seyini göz önüne serici bir AFIS gönderdik. Bununla amacimiz genç insanlarin tehlikeyi kendi yasamlariyla dogrudan bir baglanti kurarak dogru algilamalarini saglamak içindir."

Bütün askerlik hayatim boyunca Mehmetçige askerlik sanatini ögretmek disinda bir yurttas olmanin bilincini, Atatürk devrimlerinin ülkemiz ve insanlarimiz için tasidigi önemi ögretmeyi de kendime her zaman bir görev saymisimdir.

ALMANYA'DA 1932 SEÇIMLERI:

Iddianamenin 386 ve 388. Sayfalarinda "Almanya'da 1932

Seçimleri" baslikli belgenin inci Ordu K.liginin Özel Kalem Müdürlügü'nün Fax numarasi ile Tuncay Opçin'e fakslandigi belirtilerek, belgeden alintilar yapildigi görülmektedir. Iddianamenin 388. sayfasinda da yine bu belgenin çesitli komutanliklarda yayinlandigina iliskin ifadeler yer almaktadir.

Anlasilan Sayin Savcilar bu belgenin mahrecinin 1. Ordu K.ligi Özel Kalem Müdürlügü olduguna karar vermisler. 388. sayfanin son paragrafinda yer alan degerlendirmeyi aynen aliyorum:

"Ayrica 1.Ordu Komutanligi Özel Kalem Müdürlügüne ait bir numaradan, farkli birimlere çekilen bir faks metni içerisinde iktidar partisinin Alman Nazi Partisi ile benzerliginin kurulmaya çalisilmasi ve bu faks metninin seçimlerin ardindan henüz 3 ay bile geçmemis iken gönderilmis olmasi, ayrica sahsa ulasan belgelerin farkli haber kaynaklari tarafindan getirilmis olmasi da dikkat çeken hususlardir."

denilmektedir. Sayin Savcilarin yaptiklari degerlendirmeye iliskin birkaç sorum var:

-"Almanya'da 1932 Seçimleri" belgesinde bir suç unsuru var mi?

-Bu belgeyi kimin kaleme aldigini biliyor musunuz?

-Bu belgeyi saga-sola benim fakslattigim konusunda bir kanitiniz var mi?

-AKP ile NAZI Partisi arasinda bir bag kurdugumu nereden çikardiniz?

Konuya iliskin bildiklerimi ve düsüncelerimi açikça belirteyim. Bu belgeyi kaleme alan Prof. Dr. Sayin Vural ÜLKÜ "dür.44

Bu belge belirtilen dönemde internette kullanicilar tarafindan en fazla paylasilan makaledir.

1987 Senesinden beri profesyonelce olmasa da bilgisayar kullanmaktayim. Iletilerimi faksla degil internet araciligiyla gönderirim.

Belgenin kaleme alindigi dönemde ülkemizdeki gelismelerle 1930 Almanya'sinin sartlarini benzestirmek asiri bir kötümserlik olarak görülebilir. Ancak bugün ülkemizin Dünya'da demokratik yönetim siralamasinda 89. siraya düsmesi bir balama Sayin Vural ÜLKÜ'nün ileri görüslülügünün bir kaniti olarak degerlendirilebilir.

Belgenin bir kopyasini konusma metni ile birlikte dava dosyasina konmak üzere mahkemenize sunacagiz.

IKINCI BÖLÜM

1.ORDU PLAN SEMINERI 2003'ÜN GERÇEK YÜZÜ

Plan Semineri'nin gerçek yüzünü ortaya koymadan önce, Sayin Savcilarin pek farkina varmadan içine düstükleri paradoksu birkaç cümle ile ortaya koyalim:

Sayin Savcilar iddianamelerinde "Balyoz Güvenlik Harekat Plani"nin gerçekligine iman etmis görünerek, bu sözde planin 05-07 Mart 2003 tarihinde icra edilen plan seminerinde masaya yatirilarak, nasil yatirildigi pek belli olmayisindan olacak, kendi tabiriyle "örtülü olarak görüsüldügünü" bunun bir darbe provasi niteliginde olmasi nedeni de bizlerin 5271 sayili Türk Ceza Kanununun 312. maddesinde belirtilen "TC Hükümetini Cebren Iskat Veya Vazife Görmeye Menetmege Tesebbüs Suçunu Isledigimizi" ileri sürerek cezalandirilmamizi "TALEP" etmektedir.

Savcilarimizin seminerde bir darbe provasi yapildigina "kerhen" Iman etmis göründükleri çok açik. Bunun somut kaniti seminere katilan 162 kisiden sadece 48 kisinin suçlanmasidir.

Peki, bu 48 kisinin seçimindeki özel bir kriter kullanilmis mi? Bizim gördügümüz kadari ile Hayir! Bu seçimi yaparken, iddianamedeki ifadeleriyle de çeliskiye düstüklerinin galiba farkinda degiller.

Iddianamelerinde daha öncede belirttigim gibi sözde darbe için anlasma yaptigim general rütbesindeki iki Jandarma Bölge Komutani bu dava ile ilgili sanik degil. Bizim bu davada tanigimiz olacaklar. Bunlar Istanbul ve Bursa Jandarma Bölge Komutanlaridir.

Ayni sekilde Tugay Komutanlarindan karargah subaylarinda-ki bunlarin bir bölümü hem seminerin planlamasinda aktif görev yaptiklari gibi bir bölümünde seminer esnasinda özel takdimleri bulunmaktadir, Savcilarimizin kisiye özel aflarina mazhar olmuslardir, böyle bir affa mazhar olmaktansa bu arkadaslarin bizler gibi "sanik" olmayi tercih edeceklerinden kusku duymuyorum.

Baslangiçta özenle belirtmeye çalistigim gibi bu arkadaslarin bizler gibi bir "zulüm" altinda olmamalarindan mutluyum. Burada gündeme getiris nedenim savcilarimizin "iftiraname" veya "mari-fetname" olarak nitelendirilebilecek iddianamelerini ne ölçüde kili kirk yararak hazirladiklarini! gözler önüne sermek içindi.

Savcilarimizin is görmede gösterdikleri özen sayesinde bu salonun saniklara ayrilmis bölümünde oturan 147 saygin insan 11 Nolu CD de yer alan 287 dosya içerisindeki dijital belgelerin üst verilerinde kullanici olarak veya belgenin içerisinde sirf isimleri geçtigi için boyunlarina "SANIK" yaftasinin asildigini tekrar hatirlatalim.

Birinci bölümde anlattiklarimla suç mesnedi yapilan dijital belgelerin ne menem seyler oldugunu; çarpitarak kullanilmak istenen gerçek belgelerin ses kaset çözümlerinde yer alan konusmalarin ne amaçla yazildigini, söylendigini açiklamaya çalistim.

Simdi 1.Ordu Plan Semineri 2003'ün planlama hazirlik ve icrasina iliskin belgelere dayali olarak, gerçek yüzünü açiklamaya geçelim. Bu noktada Sayin Savcilarin seminerin gerçek yüzünü adeta saklarcasina birçok orijinal belgeyi adli emanete kaldirdigini ve adli emanette alinan klasörlerdeki yüzlerce sayfanin eksik oldugunu belirtelim.

1.Ordu K.liginca icra edilen Plan Semineri-2003, Gn.K.Bsk. Ilginca yayinlanan Tatbikatlar Programi (TATPROG) kitabi ile K.K.K.ligindan alinan tatbikatlarin icrasina yönelik emirler paralelinde planlanmis, hazirliklari yapilmis ve 05-07 tarihlerinde icra edilmistir. Bu konuda yapilan önemli yazismalarin tamami 28 Haziran 2010 tarihli Askeri Bilirkisi Heyeti Raporunda yer almaktadir. Ayrica Emniyetçe hazirlanan 3 No.lu tespit tutanagi plan semineri ile ilgili önemli yazismalarin tarihlerine göre tasnifi ve içerigi hakkinda yorum yapilmaya çalisamadigi için gerçek bilgileri içermektedir. Emniyetin 3 Nolu Tespit Tutanagi dava Dosyasinin 1. Ek Klasör dizin 228-281 Pdf Sayfa 236-286 arasinda bulunmaktadir.

Gerek Ordu Plan Semineri ve gerekse bu seminerden önce icra edilecek Kolordular ile 52. Zh.Tümen ve Tugaylari Plan çalismalarina iliskin uygulama esaslari 12 Aralik 2002 tarih ve HrK.1700-253 02/PlHrkS(625)(1983) sayili Ordu emri ile yayinlanmistir. Bu emir (üzerinde 229156 numara ile damgali) Kara Kuvvetlerine bilgi için gönderilmistir.

Emrin EK-A si Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo (OYTS) dir.

Plan çalismalarinda K.K.K.ligi stratejik ihtiyatlarin 1.Ordu'ya tahsis edilemeyecegi buna karsilik bir kisim birliklerin, OYTS de öngörülen durum nedeniyle Z.Ordu K.ligi emrine gireceginin dikkate alinmasi istenmistir.

  • Ordu K.liginin 12 Aralik 2002 tarihli yazisinin alinmasini müteakip K.K.K.liginca 03 Ocak tarihinde bir mesaj emri göndererek:
  • Ordu Plan Seminerinin "Gn. Kur.TATPROG 2003-2006" dokümaninda emredilen tatbikat özelliklerine göre planlama direktifi Ocak 2003 ayinda gönderilecek olan Kuvvet Yapisi Çalismasi KUVVET - 2010 dikkate alinarak 1.Ordu K.ligi Yeni Kuvvet Yapici Çalismasina isik tutacak tarz da icra edilmesi,
  • Ordu K.liginin 12 Aralik 2002 tarihli yazisinin EK inde yer alan OYTS nin 1.Ordu K.ligini Plan semineri (04-06 Mart 2003) nde sonra, 1.Or.K.liginca tespit edilecek bir tarihte "Plan Çalismasi" seklinde incelenmesi ve planlanacak tarihin bildirilmesi istenmistir.

Iddianamede K.K.K.liginin emrine aykiri olarak Plan Seminerini icra ettigi yazilidir. Sayin Savcilar OYTS'nin jenerik bir senaryo oldugunu unutarak "Plan Seminerinde jenerik olarak bir darbe planinin örtülü olarak görüsüldügü" sonucunu çikarmaktadir. Daha öncede degindigim gibi 'Plan seminerinde jenerik olarak görüsüldügü' gibi anlamsiz bir ibarenin mucidi kimdir bilmiyorum.

Ancak kesin olan bir sey varsa K.K.K.liginca OYTS'da tehlikeli ve suç isnadi yapilabilecek bir husus görmüs olsaydi sanirim Ordu K.ligina verdigi emirde belirtirdi.

Aksine Kuvvet Komutanligi OYTS'nin 04-06 Mart 2003 tarihinden sonra 1.Ordu K.liginca tespit edilecek bir tarihte "Plan Çalismasi" seklinde incelenmesi ve planlanacak tarihin bildirilmesi istenmistir.

OYTS'yi daha önce okumustum. Bu jenerik senaryoda akla, mantiga aykiri gelen bir husus var mi? Bir darbe kokusu var mi?

Sayin Savcilar öncelikle 14 Ocak 2003 tarihli 1.Ordu K.liginca hazirlanan ve OYTS ihtiva etmeyen taslak bir emri K.K.K.ligina gönderilerek Kuvvet Komutanligini kasten yanilttigimiz, sözde darbe plani örtülü olarak müzakeresini yaptigimiz düsüncesine kapilmislardir.

Bu taslak emir, 2010-693 emanet sirasindaki 4.Klasör Dizin 99-104, Pdf Sayfa 47-52 de yer almaktadir. Belge No:1560'dir.

Bu belgenin son sayfasina bakildiginda, belgenin 14 Ocak 2003 tarihini tasimasina ragmen bu yaziyi sube müdürü A. Bülent TUNCAY tarafindan 22 Ocakta parafe edildigi, Hrk. Bsk. Süha Tanyeri tarafindan 23 Ocak'ta, Kur. Bsk Tümgeneral Nejat BEK tarafindan, 31 Ocak 2010 tarihinde imzalayarak, isleme konmasi için "Sn. Komutan'a arzi müteakip" serhinin kondugu görülmektedir. Esasen arsive ait hiçbir kayit üzerinde bulunmayan bu emrin, 31 Ocak 2010 tarihinde yayinlanmis olabilecegini düsünmek ancak saglikli muhakeme yapma yetisini "bir dava ugruna" kaybetmis olanlarin becerebilecegi bir seydir.

Bu agir ithami niçin yaptigimi açiklayayim:

31 Ocak 2003 tarihinde OYTS'yi de ihtiva edecek sekilde çok kapsamli bir emir yayinlanmistir. 1.Ordu K.liginin bu emri (Hrk:1700-30-03/Pl.Hrk.S.(209)(58/48) sayili) dava dosyasi 30. Ek Klasör, Dizin 274-300 Pdf Sayfal63-19 arasinda bulunmaktadir. (Ek-G)

Bu emrin EK-G'sinde yer alan Özel Dagitim planinda dagitimi yapilan makamlar içerisinde, bilgi için Genelkurmay Bsk.ligi bütün Kuvvet Komutanliklari, Jandarma Genel Komutanligi diger Ordu Komutanliklari da bulunmaktadir.

Bu durumda benim adima Kurmay Baskani tarafindan ayni tarihli ayni konuda (3.c) maddesi hariç bütün maddeleri ve ekleri ayri ayri iki emir yayinlandigini kim iddia edebilir. Yayinlanmayan emrin (3.a) maddesinde OYTS'ye atif yoktur. Iki emir arasindaki yegâne fark budur.

Bu durumda K.K.K.liginin 03 Ocak tarihli emrinin niçin uygulanamadigi dogal olarak akla gelmektedir. Bu hususu açikliga kavusturalim:

Ocak 2003 ayinda gönderilmesi öngörülen "Kuvvet Yapisi Çalismasi" (KUVVET-2010 Dokümani) konuya iliskin çalismalarin tamamlanamamasi nedeniyle inci Ordu Komutanligina gönderilememistir.

12 Aralik 2002 tarihinde yayinlanan Ordu emrinin, plan seminerine, iliskin ayrintili bilgi içermemesi, buna karsilik, OYTS'yi sadece mevcut Sikiyönetim ve Iç Güvenlikle ilgili "EMASYA" planlarinin görüsülecegi bir zemin olarak görülerek; GNKUR. TATPROG dokümaninda öngörülen "dis tehdit" konusunun görüsülmeyecegi gibi yanlis bir algilamaya yol açtigi tespit edilmistir.

Bu nedenle 3 1 Ocak 2003 tarihli Ordu emri çok ayrintili hazirlanmis, incelenecek plan olarak EGEMEN plani açikça zikredilmis, ayrintili bir cereyan tarzi plani hazirlanarak, emre eklenmistir. Ancak bu emrin 12 Aralik 2002 tarihinde yayinlanan emirle çelisen bir tarafinin da bulunmadigini özellikle belirtmeliyim. Bu husus daha detayli olarak hazirlanan emrin 3. maddesinde yer alan "PLAN SEMINERI ILE ILGILI ESASLAR" basligi altinda yer alan hususlarin incelemesi ile görülecektir. (Ek-G: 31 Ocak 2003 Tarihli Ordu Emri)

Simdi bu emrin içerigi ile eklerinde yer alan ve seminerde neyin tartisilmasinin planlandigini hiçbir kuskuya yer vermeyecek tarzda ortaya koyan hususlari söz konusu emirden alintilar yaparak ortaya koyalim.

1.Ordu Plan Semineri uygulama esaslarini içeren 31 Ocak 2003 tarihli bu emirden sonra seminerin icrasina yönelik yapilacak çalismalari içeren çesitli emirler yayinlamistir.

Verilen emirler uyarinca yapilan hazirliklar daha önce de belirttigim gibi, 20 Subat 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanligi'na gönderilmistir.

Sayin Savcilarin hiçbir kanita dayanmadan OYTS'nin gönderilmesini kanit için yeterli sayarak bu hazirliklarin darbe hazirligi olarak kabullendikleri iddianamenin ilgili bölümünden açikça anlasilmaktadir. Bu konuya açiklik kazandirmak için en son 1.Ordu Karargâhinda 26 Subat 2003 tarihinde düzenlenen toplantiyi zikretmis, toplanti gündeminde belirtilen konularin görüsülmesini takiben verdigim direktifin 27 Subat 2003 tarihinde mesajla ast birlik Komutanliklarina iletildigi açiklanmistir. Açiklamamda mesajin içerigi konusunda da bilgi verdigim için ayrica burada tekrarlamak istemiyorum.

05 Mart 2003 tarihinde benim seminer açilis konusmamdan sonra seminerin birinci, ikinci ve üçüncü günü yapilacak çalismalarin özetlendigi bir açilis konusmasi yapmistir. Benim yaptigim konusma bir açilis konusmasindan ziyade seminerde yapilacak tartismalarda arkadaslarimin düsüncelerini serbestçe söylemelerini cesaretlendirmeye yöneliktir.

Gerçekte Ordu Komutanlarinin yönettigi bir plan çalismasi semineri veya tatbikatinin açilis konusmasini Ordu Kurmay Baskanlari yapar. Bu nedenle seminer açilis konusmasina ait açilis konusmasi metni Kurmay Baskanina (Dönemin Kurmay Baskani su anda sanik siralarindan oturan Korg. Nejat BEK'dir) aittir.

Kurmay Baskani'nin açilis konusmasini metne bagli olarak yaptigi seminer ses kayitlarinin çözümünden de anlasilmaktadir. Asagidaki metin 2010-693 Emanet Sirasindaki 33. Klasör Dizin 83-84 de yer almaktadir:

"05 Mart 2003

Kurmay Baskani Açilis Konusmasi

Sayin Komutanim;

2003 yili Kara Kuvvetleri Tatbikatlar Programina ve emrettiginiz hususlara uygun olarak planlanan 1 nci Ordu Plan Semineri, 05-07 Mart 2003 tarihleri arasinda, huzurlarinizda icra edilecektir.

Ordu plan seminerinin maksadi,

Türkiye'nin halihazir içinde bulundugu iç ve dis tehditler dikkate alinarak, sorumluluk sahasinda meydana gelebilecek her türlü duruma karsi alinmasi gereken tedbirleri tespit etmek, elde edilecek neticeler isiginda mevcut plan ve eklerini güncellestirmektir.

Sayin Komutanim;

Seminerin birinci günü; Kor. K.liklarinca Ordu Komutani olarak Türkiye genelinde yapilacak durum degerlendirme ve Kuvvet Komutanligina yapilacak teklifler görüsülecek,

Müteakiben 3 ncü ve 15 nci Kor.K.liklarinca geri bölge emniyet ve sikiyönetim komutanlari olarak bütün ordu sorumluluk bölgesinde yapacaklari durum degerlendirmesi ve bu konuda hazirlanan planlar, tali bölge komutanliklari seviyesine kadar irdelenecektir.

Seminerin ikinci günü; dis tehdide yönelik harekât bölgesi etüdü, D Kolordusunun muhtemel takviye ve tertiplenmesi ile düsman imkân ve kabiliyetleri degerlendirilecektir. Müteakiben Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryoya göre. ordu ve Kor.K.liklari olarak hazirlanan karargah çalismalarinin sonuçlan incelenecektir

Seminerin üçüncü günü, yapilacak çalismanin agirlik noktasini, Yunanistan'in 12 mil kararindan vazgeçirmeye zorlayacak tedbirlerin incelenmesi olusturulacaktir. Hazirlanan özel durumda; irticai ve bölücü olaylarin kontrol altina alindigi, Kuzey Irakta Türkiye'nin arzu ettigi bir çözüme ulasildigi, buna karsilik Yunanistan'in karasularini 12 mile çikarmasi sonrasinda hudut hatti boyunca ve ege'de gerginligi artiran münferit olaylarin meydana geldigi ve Yunanistan'in bölgesinde kesif ve tahkimat faaliyetlerine devam ettigi öngörülmüstür.

Plan çalismasina 27'si general, 137si subay olmak üzere toplam 164 personel katilmaktadir.

Genelkurmay Baskanligi ve Kuvvet K.liklari temsilcileri ile Egemen Harekât Plani geregi, ordu harekât kontrolüne verilen birlik temsilcileri de aramizda bulunmaktadir.

Seminerde, emirleriniz geregi, kolordu komutanliklari Ordu Komutanligi gibi tümen / tugay komutanliklari da kolordu komutanligi gibi düsünerek hal tarzlarini ifade edeceklerdir

Plan seminerinde ulasilacak sonuçlara göre Ordu Harekât Planlari güncellestirilecek, olusturulacak görüs ve teklifler Kara Kuvvetleri Komutanligina sunulacaktir.

Arz ederim"

Kurmay Baskaninin açilis konusmasindan sonra, seminerin cereyan planina uygun olarak seminer görüsmeleri baslamistir. Bu görüsmeler dakika dakika planlanmis ve bir çizelge haline getirilmistir.45

Ekte yer alan söz konusu çizelge incelendiginde icra edilmis olan plan seminerinin 5 Mart 2003 günü saat 09.00'da Kolordu Komutanlarinin Ordu Komutanlarini ziyareti ile basladigi ve 7 Mart 2003 günü saat 12.10'da Ordu Komutaninin kapanis konusmasi ile sona erdigi görülebilecektir.

Simdi 1.Ordu Plan Semineri Cereyan Tarzi Planinin içerdigi konularla, Seminer ses kayitlarinin çözümlerinin uyusup uyusmadigina bakalim:

28 Haziran 2010 tarihli Askeri Bilirkisi Raporunun EK-D'sinde bulunan "Seminer Ses Kayitlari Ile Plan Seminer Rehberine Yönelik Tespit Edilen Hususlari" içeren belge gözden geçirildiginde Seminer Cereyan Plani ile Ses Kayitlarinin Çözümlerinin planlanan zaman araligi ile birebir örtüstügü görülebilecektir.46

Bu kapsamda varilan sonuç, Seminer Cereyan Tarzi Plani ile Seminer de fiilen yapilan takdim ve görüsmelerin ses kayit çözümleri çelismemekte aksine örtüsmektedir.

Son olarak Seminerin üçüncü günü (son günü) ele aldigimiz özel durumun ne oldugunu ortaya koymamiz halinde seminerde hiçbir seyin örtülü görüsülmesinin yapilmadigi, açik ve seçik olarak ülkemizin ulusal çikarlarinin korunmasi için ele alinan planlarin tartisildigi anlasilacaktir.

Harp Oyunu, Plan Tatbikati ve Plan Seminerlerinde -hangi seviyede olursa olsun- önce jenerik bir senaryo olarak "Baslangiç Durumu" verilir. Verilen "Baslangiç Durumuna" dayali, katilimcilar kendi durum degerlendirmelerini yaparak "kararlarini" ve ortaya çikan sorunun çözümü için hazirladiklari planlar tartisilir. Daha sonra da jenerik senaryo degistirilerek verilen yeni jenerik senaryoya, "Özel Durum" denir. Seminerin üçüncü günü verilen "Özel Durum" bu kapsamda verilmis ve Ceryan Tarzi Planinda belirtilen çerçevede yeni durum tartisilmistir. Tartisilan konular tamamen EGEMEN Plan kapsami içerisindedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BILIRKISI RAPORLARI VE POLIS TESPIT TUTANAKLARI

Bilirkisi raporlari ve polis tespit tutanaklari konusunda avukatim Sayin Hüseyin ERSÖZ tarafindan ayrintili açiklamalarda bulunulacagi için ben sadece teknik detaya girmeden birkaç nokta üzerinde duracagim;

  1. TÜBITAK RAPORU

1) Bilirkisi heyeti tespiti konusunda usulsüzlük:

Cumhuriyet Savcisi Bilal BAYRAKTAR'in konuya iliskin yaptigi yazismalardan "SEHVEN" mazeretine pek sigmayacak hata yaptigi anlasiliyor. Kisaca açiklayalim:

04.02.2010 tarihinde TUBITAK-UAKE'ye bir talimat göndererek Dr. Hayrettin BAHSI'nin bilirkisi olarak görevlendirilmesini isteyen bir yazi yaziyor. Bu yazinin sonucunu beklemeden,

04.02.2010 tarihinde Teslim-Tesellüm belgesi ile 18 CD imaji ve 9 Nolu CD'yi teslim ederek bunlarin içeriklerinin incelenerek rapor hazirlanmasini istiyor. Ilginç olan bu teslim-tesellüm tutanaginda Hayrettin BAHSI'nin TUBITAK-UAKE tarafindan görevlendirildigi anlasilmaktadir ibaresi kullaniyor.

Oysa Dr. Hayrettin BAHSI'nin TÜBITAK tarafindan savciligin talimati ile görevlendirildigi yazi 09.02.2010 tarihini tasiyor. Bu yazinin savciliga ne zaman intikal ettigini bilmiyoruz.

Sayin Savci, herhalde bir kuruma re'sen yazi yazarak "Bilgisayar Dâhi'si olarak tanimladigi (bu söz sorgum esnasinda Sayin Savci tarafindan ifade edilmistir) bir kisiyi istemesi pek olagan bir sey olmasa gerek!

Hiç normal olmayan hatta çok anormal sayilmasi gereken husus ilgili kurumun cevabi beklemeden seçtigi 'Bilgisayar Dâhisine" anilan 18 CD'nin imaji ile l Adet CD'yi elden teslim etmesi ve bilirkisiden neler bekledigini pek açik seçik bir tarzda "Bilirkisiye" bildirilmemesi.

Üstelik daha ilgili kurumdan görevlendirmeye iliskin herhangi bir yazi gelmeden, "Teslim-Tesellüm Tutanaginda görevlendirildigi anlasilmakla" diyerek dogru olmayan bir ifade kullanilmaktadir.

2) 1. TÜBITAK RAPORU'nda bilirkisilerin esas arastirmalari gereken konunun ne oldugunu bilmeleri gerekirken, savcinin böyle bir soru sormamasinin arkasina siginarak CD'lerin inci Ordu bilgisayarlarinda hazirlanip hazirlanmadigi konusu üzerine hiç gitmiyorlar. Sadece CD'lerin olusturma tarihleri ile içerisindeki belgelerin baslik bilgilerinin (üst veri bilgileri) uyum içerisinde olup olmadigina bakiyorlar.

Ben bu yasimda baskanlari adina sahte isim ve bilgisayarin saatini ileri geri alarak üst verileri ile uyumlu belge ve CD olusturmayi becerebiliyorum. Bu neyi ispat eder, sahte CD ve belge üreten çetenin bu basit islemi basarabilecegini gösterir. Kendinizin veya cemaatin düsman saydigi kisilere tuzak kurmak için CD üretirseniz elbette üst verilerde uyum saglarsiniz. Bu çetenin elemanlarinda bu kadarcik zekâ olsun. Zekâlarinin kit oldugu nokta kapsamli bir komplo niteliginde darbenin planlamasina iliskin profesyonel bilgi ve becerilerinin olmamasina bakmadan boylarindan büyük islere kalkismalari ve kendilerini ele vermeleridir.

  1. TÜBITAK RAPORU (16 Haziran 2010)

Sorusturma Savcilarinin degismesi sonucunda verdigimiz dilekçeler dikkate alinarak usulüne uygun bilirkisi heyeti tespit edilmistir. Hos, biz bilirkisi heyetinin hükümete bagli bir kurulustan degil bagimsiz bir üniversitenin kurulusundan istemistik. Bu istegimiz kabul edilmemekle beraber, bilirkisi heyetine net sorular sorulmus, her ne kadar üsluplari önceki raporu verenleri aklamaya yönelik görünse de, net sorular karsisinda dogru cevaplar vermek zorunda kalmislardir. Daha önce bu hususa deginmistim. Kötü niyetli kisilerin, istedikleri zaman dijital belgelerin üst verilerinde oynayabilecekleri ve sahte belge üretilebilecegini, kendilerine yöneltilen 2 No'lu soruya yanit olarak vermislerdir.

  1. 3. ASKERI BILIRKISI RAPORLARI
  2. Askeri Bilirkisi Raporu
  3. Ordu Askeri Savciligi 24 Subat 2010 tarihinde askeri bilirkisilere yaptirdigi raporlari Istanbul Cumhuriyet Savciligi'na bir yazi ile göndermistir.

Gönderilen yazinin içeriginde, Kur. Bnb. Ahmet ERDOGAN'in raporuna disinda ayri bir teknik raporun ve detaylarinin yer aldigi bir CD'nin bulundugu anlasilmistir.

Yaptigimiz arastirma sonucunda teknik rapor, Bilisim Uzmani olan J. Mu. Yzb A. Hakan ERDOGAN tarafindan hazirlanmistir. Bu rapor, diger raporla birlikte Sorusturma Savciligi'na gönderilmis ancak bu rapor ve CD her nasilsa dava dosyasina konmamis, Emanete de kaldirilmamistir. Burada kasitli davranilmis ve suç islenmistir.

Bunun nedeni, anilan teknik rapor suç unsuru tasiyan CD'lerin 2007 senesinde olusturuldugunun tespit edilmis olmasi ve bu Gülerdeki suç isnadi yapilan belgelere iliskin 1. Ordu Bilgisayarlarinda bir iz de bulunmadiginin açikça belirtilmis olmasidir.

Ayrica, bu teknik raporda, suç unsuru tasiyan dijital belgelerin 2009 yilinda PDF formatina dönüstürüldügü de belirtilmistir. Bu konular ortada iken elbette saniklar tutuklanamaz ve amaç saglanamazdi. Bu nedenle söz konusu rapor dava dosyasina konulmamis, özel olarak buharlastirilmistir.

Diger Askeri Bilirkisi Ahmet ERDOGAN ile ilgili olaraksa, 1.Ordu Askeri Savciliginin, Harp Akademilerini bitireli henüz bir yilini doldurmamis bir subayi hangi meziyetleri dikkate alinarak seçtigini anlamak güçtür.

Dosyada Bnb. Ahmet ERDOGAN'in Bilirkisi tayini konumunda nasil bir usul tayin edildigine iliskin bir bilgi de bulunamamistir.

Bunun üzerine Sayin Avukatlarim 1.Orduya dilekçe vererek bu konuda bilgi talebinde bulunmuslardir. Ancak konu henüz aydinliga kavusturulmamistir.

Bu nedenle bilirkisi olarak tayin olan Bnb. ERDOGAN'in çok acemice ve çeliskili hazirladigi rapor hakkinda kendisine sorular yönelterek bu salonda cevabini almak istiyorum.

Bnb. Ahmet Erdogan'in verdigi raporu detayli elestirmeye deger bulmuyorum. Sadece iki neden ortaya koymam yeterli sanirim.

1 nci Neden: Bilirkisi olarak kendisinin gerçekligini, orijinalligini tespit etmesi gereken dijital belgelerin faraziye olarak dogrulugunu kabul ediyor. Bunun anlami sahte Balyoz Güvenlik harekât Plani diger eylem planlarinin dogrulugunu kabul etmek anlamina geliyor. Baska ne arastirilacak?

2 nci Neden: 14 Ocak 2003 tarihli OYTS yi ihtiva etmeyen bir yazinin K.K.K. ligina gönderilmis olabilecegini degerlendiriyor. Bu yazinin K.K.K. ligini gönderilmemis oldugunu daha ilk bakista anlayamamis olmasi, tecrübe ve bilgi eksikliginin bariz göstergesidir.

Bu yazi daha evvel belirttigim gibi 14 Ocak 2003 tarihini tasimasina ragmen Kurmay Baskani tarafindan 31 Ocak'ta imzalanmis ve "Sn Komutana Arzi Müteakip" serhi konmustur, inci Ordu Kurmay Sayin Nejat BEK'in 31 Ocak 2003 tarihinde imzaladigi ikinci bir yazi var. Bu yazinin kendisi tarafindan incelendigi raporunda referans vermesinden anlasiliyor. Pekâlâ, 14 Ocak tarihli OYTS'yi ihtiva etmeyen yazi ile 31 Ocak tarihli yaziyi yan yana getirip hiç mukayese etmemis mi? Dagitimina bakamamis mi? 31 Ocak tarihli yazinin özel dagitim ve arsiv bilgileri ile bu tarihte ordu karargâhindan çikis yapan tek belge oldugunu anlayamamis mi?

  1. Askeri Bilirkisi Raporu

Bu rapor esas itibariyle teknik içeriklidir. Kendi bulgularina göre 11,16 ve 17 No'lu CD'lerin sahte olabilecegini ileri sürmektedir.

  1. 28 Haziran 2010 tarihli Askeri Bilirkisi Heyeti Raporu

Dava konusuna iliskin en kapsamli rapordur. Tümgeneral Mehmet DAYSAL baskanliginda iki Kur. Alb., bir Kur. Bnb. ve bir mühendis Ütgm. tarafindan hazirlanmis rapor ekleri ile yaklasik 3000 sayfa tutmaktadir.

Bu rapor Semineri planlama Hazirlik, Icra ve Sonuçlarina iliskin ayrintili bilgiler içermektedir. Elbette raporu burada okuyacak degiliz. Ancak raporu hazirlayan bilirkisi heyetinden istenen hususlarin okunmasi yapilan çalismanin kapsamini ortaya koymasi bakimindan gerekli oldugunu düsünüyorum.

Görüldügü gibi Dava Dosyasinda bulunan 28.06.2010 tarihli Askeri Bilirkisi Raporu Balyoz Harekat Planinin sahte olduguna iliskin çok önemli tespitler yapmis bulunmaktadir.

  1. 4. POLIS TESPIT TUTANAKLARI

Iddianamenin esas itibariyle Polis Tespit Tutanaklarindan birebir alintilar yapilarak hazirlandigini belirtmistim:

Iddianamenin irdelenmesini yaparken de Polis Tespit Tutanaklarinda bir bakima tutarsizlik ve yer yer de gülünce kaçan degerlendirmelerin de elestirisini ortaya koydugumu saniyorum.

Emniyetin Tespit Tutanaklarindan sadece Plan Semineri ile ilgili önemli yazismalarin tarihlerine göre tasnifini içeren 3 Nolu Tespit Tutanagi gerçekleri yansitmaktadir. Bunun nedeni de bu Tutanakta bir yorum olmamasindan kaynaklaniyor.

Ses kaset çözümleri de 2007 senesinde oldukça genis bir zaman diliminde yapildigi için olacak pek fazla hata içermektedir.

Ilk Tespit Tutanaginin hazirlanmasin da geçen sürenin çok kisa olusu, bu tutanagin gerçekten de belirtilen tarihte mi yoksa çok önceden mi hazirlandigi konusunda kusku duymamiza neden olmustur. Kisaca bu kuskunun nereden kaynaklandigini ortaya koyalim:

03 Subat 2010 tarihinde Cumhuriyet Savciligi TEM Sube Müdürlügüne bir Talimat göndererek,

"19 Adet CD ve dokümanlarin tasnif ve ayirma sonucunda, Devlet Güvenligine iliskin oldugu degerlendirilen belge ve dosyalarin çikartilarak 19 Adet CD içerigi ve dokümanlardan olusan 41 Adet Klasörün gerekli incelemenin yapilmasi, suç ve suç unsurlarinin tespiti, baglantilarin ortaya çikarilmasi, daha önce benzer konularda yürütülen sorusturmalarla irtibat ve baglantilarinin arastirilmasi ve Bassavciliga sunulmasi" istenmistir.

Bu Talimatin verilmesinden 20 gün sonra, 23 Subat 2010 tarihinde talimatin geregi yerine getiriliyor.

Istanbul Emniyet Müdürlügünün 23 Subat 2010 tarih ve sayi: B.05.1.EGM.4.34.00.14.20.3629 sayili yazisi ile Cumhuriyet Bassavciligina cevabi yazi gönderiliyor. Cevabi yazinin ekinde 516 sayfalik bir "Fezleke", Tespit Tutanagi var.

Bunun 'DARBE-ASKERI Müdahale'nin tarif ve tarihçesinden baslayan 234 sayfalik ilk bölümünü TEM Sb. Müdürü Yurt ATA-YUN imzalamis, geri kalan 282 sayfasi ise TEM S. Md.lügünde görevli 308814 ve 308848 numarali görevliler tarafindan imzalanmis.

Hatirlayacaginiz üzere, TEM S. Md. Yurt ATAYUN, TGB, hakkinda iddianameyi hazirlayan savcilara son anda "saibeli" bir belgeye imza atarak gönderen müdür oluyor.

Diger taraftan 282 sayfayi hazirlayanlardan 308848 numarali görevli daha birçok Tespit Tutanaginda ismi var. Gölcük'ten çikan "hazineye" iliskin tespit tutanaginda da ismi var.

Toplam 516 sayfalik belgenin yukarida belirttigim görevliler tarafindan 20 günde hazirlandigini ileri sürmek ne ölçüde inandirici olduguna siz karar verin.

Üstelik bu 516 sayfalik rapor iddianamenin esasini olusturmak üzere Sayin Savcilar tarafindan kopyala yapistir metodu ile iddianameye geçirilmis durumda.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ÖZET

15 SORUDA BALYOZ

Kapsamli, uzun bir incelemenin ardindan sonuç bölümüne geçmeden önce, inceleme konularini, satir baslan ile vurgulayarak, nelerin irdelendigini ortaya koymak ve bu suretle, sonuçtan önce genel bir özet yapmanin uygun olacagini düsünüyorum.

Birinci Bölümde Iddianameyi, çesitli yönlerden irdeledim. Ortaya atilan savlari kategorilere ayirarak ayri ayri ele aldim. Bu incelemede dikkat çeken hususlar olarak, Sayin Savcilarin iddialarini 4 Kategoriye ayirdim.

1 inci Kategoride olanlarin, sahte bir dijital veriye dahi dayanmadan adeta keyfî nitelikteki iddialardan olustugunu ve hiçbir kanita dayanmadigini belirttim.

2 nci Kategoride üretilen dijital verilerin yasal delil sayilmamasi gerektigi halde içeriklerine girerek hem sekil ve hem de zaman yönünden çeliskileri ortaya koyarak saniklara suç isnadinin temelini olusturan 11 Nolu CD'nin olusturulma tarihinin iddianamede belirtildigi gibi 05 Mart 2003 degil, en erken Kasim 2009 olabilecegini kanitladim.

3 ncü Kategoride, gerçek belgelerin nasil çarpitilarak iddianameye dayanak yapilmak istendigini, belgelerin asillarini gözler önüne sererek ortaya koydum.

4ncü Kategoride; seminer ses kayitlarinin çözümlerinden Sayin Savcilarin, elbette çaliskan Emniyet görevlilerinin çizistirdikleri tespit tuzaklarindan cimbizla cümle ve ibareler çikardiklarini somut örnekleri ile ortaya koydum.

Daha sonra Ikinci Bölümde Seminerin Gerçek yüzünü mevcut belge ve bilgiler ve de seminerin Cereyan tarzini ve bir kisim konusmalari açiklayarak seminerin bir darbe plani degil, Laik Demokratik Cumhuriyet Ulusal çikarlari korumak için yapilan çalismalardan ibaret oldugunu ortaya koydum. Konusmanin Üçüncü bölümünde, simdiye kadar yayinlanmis Bilirkisi Raporlari ile Polis Tespit Tutanaklarina iliskin tespitlerimi ortaya koydum. Bu noktada dikkatinizden kaçmamasi gereken husus, hiçbir bilirkisi raporunda, suç unsuru tasiyan 11, 16 ve 19 Numarali CD'lerin TSK'ya ait bilgisayarlarda olusturulduguna iliskin bir hüküm bulunmadigini vurguladim.

Bu arada Gölcük'ten çikan hazinenin de kalp paralarla dolu oldugunu, muhtemelen az zamanda isi bitirme heyecanindan olacak, önceki dijital belgelerde görülen hatalardan daha fazla sahteliklerini belgeleyen konular oldugunu ortaya koydum. Özellikle, 15nci Kor. Kur. Bsk.ninin imzasini tasiyor görünen "jpg.20" isimli belgenin de sahte oldugunu gerek sekli yönden ve gerekse içeriginde yer alan hususlar ile ispatladim. Evrakin konusu ve menseinin ve de dagitiminin olmayan bir adrese yapildigini, ilgi verdigi emirle, yazinin içindeki paragraflarin 1nci Ordu K.liginca yayinlanan 29 Kasim 2002 tarihli emirden olmasina karsilik, ilgi 17 Aralik 2002 tarihli bulunamayan bir Ordu Emrine ilgi verdigini de belirtelim.

Simdiye kadar yaptigim açiklamalar isiginda, son olarak Balyoz Davasi'nin hiçbir temel dayanagi bulunmadigini çarpici bir sekilde ortaya koyan özel bir sunum yapacagim. Sunumun ismi "15 Soruda Balyoz"dur. Bu sunum kizim Pinar ve damadim Dani tarafindan hazirlanmistir.

Sunumun özelligi Balyoz Davasinin neden ibaret oldugunu, herkesin anlayabilecegi sade bir dille ortaya koymaktadir.47

BESINCI BÖLÜM

SONUÇ

Balyoz Davasi aslinda TSK'lerini örselemek, teslim almak için düzenlenmis bir davadir. Taraf Gazetesinin Türkiye'nin gündemine bomba gibi baslayan 20 Ocak 2010 tarihinde igrenç kampanyasi zamanlama açisindan da dikkat çekicidir. Anayasa Mahkemesinin askerlerin sivil mahkemelerde yargilanmasina imkân veren kanunun iptaline iliskin görüsmeleri yapildigi gün bu kampanya baslatilmistir.

Bu davanin arkasinda hak ve adalet arama, yerine getirme degil, Atatürk ilke ve inkilâplarina inanan, laik, demokratik Cumhuriyete gönülden bagli Mustafa Kemal'in askerlerine bir kefaret ödetme davasidir. Davanin arkasinda siyasi gücün varligi, basta Basbakanin, bakanlarin ve vekillerin çesitli vesilelerle yaptiklari beyanlarda ortaya çikmistir. Burada bunlarin detayi ile hatirlatilmasina gerek duymuyorum. Ancak bir noktanin kayda geçmesini istiyorum. Balyoz ile ilgili igrenç iddialar ortaya atildiginda birkaç televizyonun daveti üzerine, televizyona çikip, konuyu aydinlatmaya çalistim. Sayin Basbakan buna kizmis olacak ki su beyanda bulunmustu:

"Bir Emekli Orgeneral çikmis televizyon dolasiyor, sanmayin ki biz olanlardan haberdar degildik! Onlar islerine baktilar biz de isimize baktik."

Ben de bu salondan Türk halkina sesleniyorum. Sanmayiniz seminerde AKP iktidarina yönelik dogrudan ve dolayli sözleri yüzlerine de söylemedim. Evet söyledim. Askeri Suraya katilan arkadaslarim sahittir. Bu endiselerimde hakli oldugum birkaç yil sonra Anayasa Mahkemesi karari ile AKP'nin irticai faaliyetlerin odagi haline geldigi yöndeki karariyla vermistir.

Silivri Cezaevinden ilk saliverme kararina karsi bir vekilin sözü hala kulaklarimda çinliyor. "Demek ki çetenin bir üyesi de Besiktas Adliyesindenmis"

Savci Bilal Bayraktar'a bir sorgulamam esnasinda ben de kendisine bir soru yönelterek, yoksa kendilerinin yukaridan emir alip almadiklarini sordum.

Buna cevabi aynen aktariyorum: "..Evet, dediler ki: 'Sen gençsin , bunlari tanimazsin ha!' Ama benim 3 çocugum var, inandigimi yaparim karsiligini verdim." Yanimda bulunan üç avukatim bu sözlere sahittir. Savci Bilal Bayraktar'in neye inanmis oldugunu bu dava vesilesi ile yakindan ögrendim.

Su anda Balyoz Davasi ile ilgili olarak 5 emekli Orgeneral, 12 Korgeneral/Koramiral, 22 Tümg/Tüma, 21 Tuggeneral/Tugamiral, 88 Albay, 7 Yarbay, 5 Yüzbasi ve 29 Astsubay bulunuyor. Bunlardan 29 Astsubay disinda kalanlari tutuklu. Bir kismi önemli görevlerinin basindan ayrilarak buraya gelmis.

Bu davanin ülkemize, ülke güvenligine, bireylere açtigi onarilmaz maliyetinin zararin farkinda misiniz? Basta mahkemeniz olmak üzere hakkimizda klise kararlar verdiniz.

Bu dava ile ilgili olarak TC Devletinin bekasina iliskin devlet sirri niteligindeki belgeler sokaga dökülmüstür. Bu durum dolayisiyla Yunanistan'da gazetelerde çikan yazilan, politikacilarin verdikleri demeçleri biliyor musunuz?

23 Temmuz 2010 tarihinde 102 kisi hakkinda verdiginiz Yakalama Kararini da baslangiçtan itibaren kullandiginiz klise gerekçelere dayandirdiniz. Üstelik Tensip Kararinizdan Dava Dosyasinin muhteviyatina bile bakmadiginiz anlasiliyor. Bu kesin hükme nasil mi vardik? Dava Dosyasinin içersinde olan "Seminer Sonuç Raporu"nu, Gnkur ve K.K.K.ligindan istenmesi yolunda verdiginiz karardan. Gerçekte ise Seminer Sonuç Raporu'nun en bastan beri Savcilarin ellerinde oldugu, 22 - 26 Subat 2010 tarihlerinde süphelilere, bu rapordan alintilar yaparak sorular sorulmasindan bellidir.

Bu raporun EK-B si devlet sirri olmasina ragmen yine dava dosyasinin yani sonuç raporunun EK-B si olarak bulunmaktadir.

Seminere istirak eden gözlemciler de dogal olarak, seminere iliskin gözlemlerini bagli oldugu karargâhlarda Komuta Katina arz etmek üzere "Gözlemci Raporlari" hazirlamislardir.

Bu raporlar içerisinden sadece Gnkur. K.ligi'ndan katilan gözlemcilerin hazirladigi rapor dava dosyasinin muhteviyati içerisindedir. Rapor yandas medya tarafindan istismar edilmeye çalisilsa da bunun 1.Ordu K.liginca hazirlanan sonuç Raporu ile çelisen bir tarafi var midir?48

Basta Baransu olmak üzere bir kisim insanlar için suç duyurusunda bulunduk.

Baransu artik igrenç iddialarinin yalan, uydurma oldugu ortaya çiktigi için haber kaynagimdir diyerek olan biten tertibi gizle-yemez. Aslinda kendisine bavul, vatansever bir emekli zabit degil, sahte belgeler ÇETE tarafindan verilmistir.

Bu dava ile ilgili kotarma isleminin Savci Bilal Bayraktar'in Haziran 2007 senesinde Besiktas adliyesine tayini ile baslamistir. Bunun kanitlan ortadadir. Saniklarin yansindan fazlasinin kimlik bilgileri ikamet adresleri ile 2006-2007 döneminden bulunduklari adresler yazili. Bu süre içerisinde üç yer degistirmis seçimlerde oy kullanmis personel var. Bu nedenle bu ikamet degisikligini ikamete bagli adres sistemine baglayamazsiniz. Konusmamin basinda da söyledigim gibi, gerçeklerin ebediyen üstünü örtemezsiniz.

Siyasiler, bu is bizim isimiz degil deyip ellerini yikamaya bile basladilar. Bütün bunlar gösteriyor ki; bu ülkede adalet mülkün temeli olmaktan çikmis bizler için zulmün araci haline gelmistir.

Sayin Baskan;

Balyoz davasinin bir tertipten ibaret oldugunu delilleri ile ortaya koydum, hala bir sorunuz, kuskunuz varsa ona da cevap vermeye hazirim.

Bu zulme son verin. Siz vermezseniz halkimizin bunu yapacagindan eminim;

Halkimiz inançlidir ve "Haksizlik karsisinda susanlarin dilsiz seytan oldugu" söylemi yüreklerine ve beyinlerine kazinmistir.

Halkimiz inançlidir ve de "Bir haksizlik görürseniz önce elinizle, elinizle yapamaz iseniz dilinizle, diliniz ile yapamazsaniz kalbinizle düzeltin" kutsal söylemi vicdanlarinda yankilanir.

Bu nedenle 12 Haziran 2011'de sandiga giderek, kendi eliyle "adaletin" ülkemizde tekrar mülkün temeli olmasini saglama yolunda gerekeni yapacak, dilsiz seytanlara tokadini yapistiracaktir.

TALEPLERIM:

1) Iddianamede atili bulunan suçun kanitlari 11 Nolu CD'nin gerçekligine dayandirilmistir. Bir bilirkisi heyeti tespiti ile (uzman ve tarafsiz bilisimcilerden olusacak) 11 Nolu CD'nin yasal bir delil olarak kabulünün mümkün olup olmadiginin tespiti ile eger delil olarak kabulü mümkünse, ortaya koydugumuz zaman çeliskilerinin bilimsel olarak izahinin yapilmasi,

2)        1 nci Askeri Bilirkisi Raporu 24 Subat 2010 tarihli inci Ordu Askeri Savciliginin yazisiyla Istanbul Cumhuriyet Bassavciligina gönderilmistir. Ancak belirtilen tarihteki Askeri Savciligin gönderdigi yazinin içerigine bakildiginda teknik içerikli ayri bir rapor ve bu raporu detaylandiran bir CD'nin de bulundugu her ilci raporun birlikte gönderildigi açikça anlasilmaktadir.

Askeri Savciligin Istanbul Cumhuriyet Savciliginca gönderdigi ve sonradan A. Hakan Erdogan'in (sonradan bilisim uzmani oldugunu ögrendigimiz) imzaladigi teknik içerikli raporun dava dosyasina konmadigi, bir biçimde kaybedildigi anlasilmaktadir. Oysa her iki raporun ve bir adet CD'nin savciliga teslimine iliskin bir tutanak mevcuttur.

Anilan bilirkisi raporu, dava konusunda suç isnadi yapilan belgelerin olusturma tarihinin 2007 senesine ait oldugu ve pdf forma-tina çevrilmesinin ise 2009 senesinde yapildigi açikça yer almaktadir.

Bu raporun dava dosyasindan kasitli olarak çikarildigi anlasilmaktadir. Bunu yapanlar suç islemistir. Bu kapsamda;

a- Bu raporu hazirlayan uzman J.Mu.Yzb. Ahmet Hakan Erdogan'in Mahkemeye celp edilerek dinlenmesini,

b- Bu raporun gizlenmesi ile 200'yakin TSK emeldi ve muvazzaf personeli hakkinda yakalama ve tutuklama karari verilmesi de dikkate davaya iliskin sorusturmayi yürüten Cumhuriyet Savcisi Bilal Bayraktar'in bu konuda ifadesine basvurulmasini,

3)        Tanik olarak;

a-Dönemin Istanbul J. Bölge Komutanligina E. Tümg. Abdulkadir ERYILMAZ'in (ki bu kisi seminere katilmis olup ses kaydi mevcuttur.)

b-Dönemin Istanbul Merkez Bölge Komutani E.Tugg. Gafur AKSU'nun

c-Dönemin 8. Mknz.P.Tug.K Ugur UZAL'in (Seminere Katilmis Özel Takdim yapmis ancak sorusturma asamasinda ifadesine bile basvurulmamistir)

d-Seminer Hazirliklarinda proje subayi olarak görev yapan Alb. Bayram Tanriverdi, Kurmay Bsk Tanju Fosfor'un (Bu iki kisinin Askeri Savcilikta ifadesi alinmis olmasina karsin bu ifadeler sorusturma asamasinda ek klasörler içinde yer almadigi anlasilmistir),

e-Dönemin Genelkurmay Baskani E.Org. Hilmi Özkök'ün ve dönemin Kara Kuvvetleri Baskani E.Org. Aytaç Yalman'in çagrilarak dinlenmesini,

f-Sahte Balyoz Güvenlik Harekat Planinin 11 Nolu CD'de son kaydedici Süha Tanyeri (02.12.2002), ayni sahte planinin Gölcükten çikan l Nolu CD'de son kaydedici olarak Resat Polat adi geçmektedir. Resat Polat Kimdir? Bir Polis midir? Görevi Nedir, Görev yeri neresidir? Bu hususlarin sorulmasina,

g-TEM Sube Müdürü Yurt ATAYUN imzasini tasiyan belgede TGB' ne iliskin Ankara Valiliginden Il dernekler Müdürlügünün yazisina atfen verilen cevabin tahrifata ugradigini, konusmam esnasinda ortaya koydum. Bu tahrifatin TEM Sb. Md'de mi yoksa bu subede olan birisi tarafindan mi yapildiginin sorulmasini,

h-Polis tespit tutanaklarini hazirlayanlarin mahkemeye celplerinin yapilarak dinlenmelerinin saglanmasini,

Daha önce Mahkemenizden talepte bulunmamiza karsin doyurucu hiçbir gerekçe göstermeksizin ret edilen CD'lerin fotograflarinin tarafimiza verilmesini,

Yine isnatlara konu CD'lerin imajlarinin "Adil Bir Yargilama" yapilabilmesi için tarafimiza verilmesine karar verilmesini talep ediyorum.

Bu davaya iliskin detayli diger taleplerimi benim adim avukatlarim yapacaktir.

Benim sizden son olarak talebim bu davayi biran önce sonlandirmanizdir. Bu davanin elle tutulacak hiçbir tarafi kalmamistir.

Bu davada magdur olanlar saniklardir. Benim gibi hayatinin son demlerini yasayan bir kimsenin hayatindan koskoca bir sene heba edilmistir.

TSK saflarinda serefle yurtiçinde ve yurtdisinda görev yapan muvazzaf General, Sb. ve Astsubaylar görevleri baslarindan ayrilmislardir. Sapik bir çetenin kurguladigi davanin ciddiye alinmasinin maliyeti çok yüksektir. Bunu daha fazla sürdürmeyin. Bu SAHTE BELGE ÜRETEN gerçek suçlularin bulunmasi, yakalanmasi için adimlar atin.

Eger hala dava hakkinda bir kuskunuz varsa eski bilirkisi heyetlerinden de gerekirse temsilciler alarak tarafsiz bir kurumun teskil edecegi bir bilirkisi heyetine öncelikle bu davada kanit olarak sunulanlarin yasal kanit niteligi tasiyip tasimadigina ivedilikle baktirin ve karariniz sadece vicdanlarinizin sesini dinleyerek verin.

Saygilarimla. 18.03.2011

EKLER:

  1. Balyoz Harekat Plani (Alintilar Renklendirilmis Haliyle)
  2. Milli Mutabakat Hükümeti Programi (Alintilar Renklendirilmis Haliyle)
  3. AFIS (TC Devletinin En Tehlikeli Düsmani)
  4. "Almanya'da 1932 Seçimleri" Konulu Makale
  5. 12 Aralik 2002 Tarihli Plan Çalismasi Uygulama Esaslari Emri
  6. Olasiligi En Tehlikeli Senaryo (OYTS) (Slayt)
  7. 31 Ocak 2003 Tarihli inci Ordu Plan Semineri-2003 Konulu Emir
  8. Seminer Cereyan Tarzi Plani
  9. Ses Kayitlari ile Plan Semineri Rehberine Yönelik Tespit Edilen Hususlar
  10. Özel Sunum (15 Soruda Balyoz)
  11. inci Ordu Seminer Sonuç Raporu1
  12. Gnlkur. Gözlemci Raporu

Yapilmasi gerekenler asagida siralanmistir.

  • Ilk etapta banka genel müdürlüklerine nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktir. Askeri personele yardimci olmak üzere güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerlestirilecektir.
  • Ülke disina para çikisinin engellenmesi ve spekülatif para hareketlerinin önüne geçilmesi amaciyla bankacilik islemleri ikinci bir emre kadar geçici olarak durdurulacaktir.
  • Irtica örgütleri faaliyetlerinde kullandigi yillik 50 milyar dolar civarindaki Islami sermaye kaynagi tespit edilerek el konulacaktir.

SES KAYITLARI ÇÖZÜM METNI, SYF. 23 (KORG. Ergün SAYGUN)

Irticai örgütler ülke çapinda perdede sunulan alanlarda faaliyetlerini sürdürmekte ve bu faaliyetlerinde yillik 50 milyar dolar civarindaki Islami sermayeyle desteklenmektedir.

4.Irticai örgütlere destek veren kisilerin bankalardaki paralarina el konulacaktir.

5.Terör örgütlerine mensup kisilerin bankalardaki paralarina el konulacaktir.

6.Yabanci sahis ve sirketlerin bankalardaki paralarinin öncelikle yurt disina çikisi engellenecek, aleyhte faaliyet gösteren yabanci uyruklu sahis ve sirketlerin banka hesaplarina el konulacaktir.

7.Azinliklara ait bankalardaki paralarin öncelikle yurt disina çikisi engellenecek, azinliklara ait sirketlerin banka hesaplarina el konulacaktir.

8.Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi (IMKB) ve Altin Borsasina nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktir. Askeri personele yardimci olmak üzere güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerlestirilecektir.

9.Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi (IMKB) ve Altin Borsasi ikinci bir emre kadar geçici olarak isleme kapatilacaktir.

10.Irticai örgütlere ve terör örgütlerine üye ve/veya destek veren sirketlerin borsadaki hisselerine el konulacaktir.

11.Borsada islem yapan yabancilarin yurtdisina para kaçirmalari önlenecek, borsada islem gören yabanci ortakli sirketlerin hisse senetlerine el konulacaktir.

12.Giderek güçlenen irticai sermaye kamu denetimleri yoluyla kontrol altina alinip gelisimi önlenecektir.

13.Faizsiz bankacilik adi altinda faaliyet gösteren Islami finans kurumlarinin kurulmasina izin veren yasalar iptal edilecek, bu kurumlarin varliklari hazineye aktarilacaktir.

14.Banka ve borsalardaki bireysel ve kurumsal hesaplar incelenecek, irticai unsurlara ait hesaplara el konulacaktir.

15.T.C. Merkez Bankasina ve Darphaneye nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktir. Askeri personele yardimci olmak üzere güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerlestirilecektir.

16.Türk parasini koruma kanunu geregince döviz giris ve çikislari kontrol altina alinacaktir.

17.Merkez Bankasi altin rezervleri güvence altina alinacaktir.

18.Iç ve dis borçlarin faizleri silinecek, anaparalarinin geri ödemesi ise milli mutabakat saglanincaya kadar ertelenecektir.

19.Yurtiçi ve yurtdisi borçlarin ödenmesi ikinci bir emre kadar durdurulacak, müteakip safhada ödenmesi için para basimi yoluna gidilecektir.

20.IMF gibi gayri milli uluslararasi kuruluslarla yapilan anlasmalar feshedilerek tam ekonomik bagimsizlik elde edilecektir.

21.Özellestirme yoluyla degerinin çok altinda fiyatlarla satilan KIT'lerin yönetimine el konulacak, en kisa sürede devletlestirilmeleri saglanacaktir.

22.Stratejik öneme sahip büyük isletmeler devletlestirilecektir.

23.Lüzumu halinde, Cumhuriyetin kurulus yillarinda oldugu gibi özel tesebbüsün imkanlarina % 40'a varan oranlarda, bedeli sonradan ödenmek üzere el konulacaktir.

24.Iran, Arap ve Körfez ülkeleri ile ekonomik iliskiler sonlandirilacak, yapilan anlasmalar tekrar gözden geçirilecektir.

25.Uluslararasi sirketlere taninan imtiyazlar kaldirilarak uluslararasi sirketlerin mal varliklarina el konulacaktir.

26.Uluslararasi sirketlerin ortak oldugu holdingler devletlestirilecektir.

27.Misyonerlik faaliyetlerinde kullanilan AB fonlarina el konulacaktir.

28.Servet ve lüks tüketim mallarindan alinan vergilerin yeterince artirilmasiyla elde edilecek kaynaklarla bu güne kadar yapilmayan yatirimlara süratle baslanilacaktir.

29.Lüks tüketim vergisi kapsaminda öze lüks kara, hava, deniz araçlarinin (yat, tekne, kotra) vergileri arttirilacaktir.

30.Ivedilikle nerden buldun yasasi çikarilarak, yasa kapsaminda servetin kaynagina iliskin yeterli izahatta bulunamayanlarin servetlerine el konulacaktir.

31.Tüm büyük sirket ve holdinglerin yönetim ve denetim kurullarina nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktir.

32.Bütçe açiklarina neden olan sosyal güvenligin islahi için, emeklilik yasi erkeklerde 70'e, kadinlarda 65'e çikarilacaktir.

DIS POLITIKA

Hükümetimiz ulusal çikar eksenli, kisilikli ve bagimsiz, Türkiye'nin ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlügünü ve ulusal egemenligini muhafaza etmeyi esas alan bir yaklasim içerisinde ulusal çikarlari korumaya çalisan bir dis politika izleyecektir.

Dis politikanin yürütülmesinde Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Yurtta Sulh, Cihanda

Sulh" ve "Bagimsizlik benim karakterimdir" deyisleri yol gösterici temel prensipler olacaktir.

Özellikle geçmis hükümetler döneminde erozyona ugratildigi görülen bu dis politikanin yürütülmesinde, ülkenin uluslararasi alanda gösterdigi teslimiyetçi tavrin etkilerinin silinmesi çok önemli bir hedef olacaktir.

Kimi geçmis hükümetlerce gerçek manasiyla uygulanamamasina ragmen, Türkiye'nin Cumhuriyetinin kurulusundan bugüne degin "yurtta sulh, cihanda sulh" deyisiyle özetlenen barisçil ve güven teskil eden dis politikasi, bölgesinde, hiçbir uluslar arasi güç veya ülkenin destegi ve himayesine gerek olmadan, kendi ayaklari üzerine basan bir dis politika izlemesi imkanini ortaya çikarmistir.

Enerji kaynaklarinin ve geçis güzergahlarinin merkezi konumunda bulunan, bugün dünyadaki etki savaslarinin sahasi haline gelen, siyasi, stratejik önemi giderek artan, medeniyetlerin ve kültürlerin karsi karsiya geldigi ve kaynastigi bir bölge olarak öne çikan Avrasya'nin merkezinde, güçlü laik, demokratik ve hukuk devleti olarak ülkemiz ön plana çikmaktadir.

Orta Asya ve Kafkaslar'da basta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere tüm ülkelerle siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel iliskilerin derinlestirilmesi dis politikamizin önemli ayaklarindan birini teskil edecektir. Türkiye'yi Avrupa'ya, Avrupa'yi Avrasya'ya baglayan en önemli bölge olan Balkanlar'daki istikrar hedefli ve bu bölgeyi ekonomik, sosyal ve kültürel açidan ülkemize yakinlastiran siki isbirligi imkanlarindan en üst düzeyde istifade edilecek ve aktif bir politika izlenecektir.

Avrupa Birligi ile iliskilerde ulusal egemenligin ve Atatürk devrimlerinin asinmasi anlamina gelecek, özellikle Yunanistan ve Güney Kibris Rum Kesimi'nin santajlarina boyun egen ve Türk milletini etnik azinlik temelli bölme amaçli politikalar terk edilecektir. Türkiye, Avrupa Birligi ile iliskilerinde onurlu bir durus sergileyecektir.

Yönetimimiz Yunanistan'la aramizdaki kara sularinin 12 mile çikarilmasi, adalar ve Kibris sorunu gibi önemli ve ciddi sorunlarda ulusal çikarlarimizin korunmasinda hiçbir sekilde taviz vermeyecektir. Gerek Ege baglamindaki sorunlar ile ilgili, gerek Bati Trakya Türklerinin azinlik ve insan haklari ihlallerinden kaynaklanan sorunlar konusunda tavizsiz bir politika izlenecek, sorunlarin ulusal çikarlara göre çözülmesinde gereken her türlü yola basvurulmasindan çekinilmeyecektir.

Avrupa Birligi'nin üyelik için baska ülkelerden talep etmedigi kosullarin, hiçbir perspektif sunulmadan, bos vaatlerle, Türkiye'nin tek tarafli tavizler vermesi saglanarak dayatilmasini kabul etmeyecektir. Avrupa Birligi'nin Türkiye'nin bu onurlu ve kisilikli dis politikasina saygi göstermemesi halinde, AB'ye tam üyelik hevesiyle bugüne kadar yapilan tüm taahhütler ve kurulan ortakliklar gözden geçirilecektir.

Türkiye, Avrupa Birligi üyeligi ile ülkemizin milli bir davasi olan Kibris konusunu iliskilendiren tüm dayatmalara karsi çikacaktir. Türkiye'nin, Kibris'ta kurucu anlasmalardan kaynaklanan haklarinin asindirilmasi anlamina gelebilecek hiçbir çözüm kabul edilemez. Kibris sorunu, ancak iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir yapiyla gerçekçi ve kalici bir çözüme kavusturulabilir.

Türkiye, bölücü terörle mücadelesinde NATO ve AB üyesi müttefiklerinin tam destegini beklemektedir. Uluslararasi terörle mücadelede gösterilecek çifte standartlar kimseye fayda getirmeyecektir. Küresellesen dünyada baska bir ülke veya bölgedeki terör yanginina seyirci kalma seçenegi bulunmadigi artik inkar edilemez bir gerçek olarak ortaya çikmistir. Bütün bu hususlar ortada iken, esasen bir güvenlik sorunu olan ve buna uygun araçlarla çözülmesi gereken bölücü terör meselesini etnik temelli yansitma amaci güden yaklasimlara itibar edilmesi söz konusu degildir.

Hükümetimizin Irak politikasi, bu ülkenin toprak bütünlügünü korumaya yönelik olacaktir. Irak'in kuzeyindeki güvenlik boslugundan istifade ile ülkemize yönelen terör odaklarinin yok edilmesi için her türlü tedbire basvurulacaktir. Irak'taki Türkmen topluluklarinin çikarlarinin gözetilmesi de Irak politikasinin en önemli unsurlarindan biri olacaktir.

Ortadogu'daki istikrarsizlik tüm uluslar arasi sistemi oldugu gibi ülkemizi de olumsuz bir sekilde etkilemektedir. Filistin-Israil uyusmazliginda, Birlesmis Milletler kararlarinin uygulanmasi ile kalici bir çözümün saglanmasi ve böylelikle Filistin halkinin sikintilarinin giderilmesi ve barisin tesis edilmesine yönelik çabalara destek verilecektir. Türkiye, sorunun tüm taraftariyla yapici iliskilerini sürdürmeye devam edecektir.

Türkiye'ye, bölgede radikal dini olusumlara karsi desteklenen "ilimli Islam" kimliginin örnek ülkesi rolü biçilmesine ve bu çerçevede Cumhuriyetin yapisinda köklü degisikliklere yol açabilecek politikalarin dayatilmasina kesinlikle izin verilmeyecektir.

Amerika Birlesik Devletleri ile NATO üyeligi ve müttefiklik seviyesinde sürdürülen savunma agirlikli isbirliginin güçlendirilmesine ve özellikle ticari ve ekonomik konularda da isbirligi seviyesinin yükseltilmesine çalisilacaktir.

Rusya ile enerji, ticaret ve turizm gibi alanlarda var olan ve giderek gelisen yakin iliskilerin siyasi açidan da desteklenmesi önem arz etmektedir. Rusya ile bölgesel konularda daha yakin görüs alisverisi içerisinde bulunulmasi kaçinilmaz ve elzemdir.

Yunanistan ile sorunlarin çözümü için iyi niyetli ve yapici temaslar sürdürülecek olmakla birlikte, bu ülke ile iliskilerin çerçevesi, Lozan Anlasmasi ile kurulan dengeye dayanmaktadir ve bu denge en hassas bir biçimde gözetilecektir.

Yurtdisinda yasayan Türk vatandaslarinin bugüne kadar ihmal edilmis olduklarini düsünen hükümetimiz, vatandaslarimizin bulunduklari ülkelerde hak ettikleri konumu almalarini saglamaya yönelik çaba sarf edecektir. Vatandaslarimizla daha yakin temas içinde olunmasini saglayacak düzenlemelere gidilecek ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurdugu Çagdas Laik Cumhuriyet anlayisina aykiri faaliyetlerin hedefi olmalarinin önüne geçilecektir.   Hükümetimizin yurtdisinda yasayan vatandaslarimiz ve Türklerin sorunlarina verdigi önem çerçevesinde, bu sorunlari daha yakindan takip etmek üzere ayri bir teskilatlanmaya gidilecektir.

Türk dis politikasi, dokusunda geçmis hükümetlerce yapilan degisikliklerin kötü etkileri bertaraf edilerek, laik, demokratik, insan haklarina ve kaynagi ne olursa olsun terörün her türlüsüne karsi olan ilkeli durusunu yeniden kazanacak, bu ilkelerle uyumlu politikalar üretilecek, Atatürk'ün "çagdas uygarlik düzeyi" hedefine ancak bu ilkeler çerçevesinde ulasilmaya çalisilacaktir.

"Almanya'da 1932 Seçimleri" Konulu Makale

Almanya'da 1932 Seçimleri...

Prof. Dr. Vural ÜLKÜ Mersin Üniversitesi

Iki numarali Nazi lideri Göring, savas suçlusu olarak yargilanacagini anlayinca söyle der: "Biz, halka gerçegi söylemistik. Sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara basvuracaktik..."

Bundan 70 yil önce, 1932 yilinda Almanya'da iki seçim yapildi, hem de 31 Temmuz'da ve 6 Kasim'da olmak üzere, yaklasik üç ay arayla. Aslinda daha 14 Eylül 1930'da da halk sandiga çagrilmis ve yeni "Reichstag" (parlamento) seçilmisti, fakat seçimler çözüm getirmemisti. Ülke bunalimlar içindeydi. Versailles Baris Antlasmasi'nin, kanli bir iç savasin, tarihte esi görülmemis bir enflasyonun sarsintilari daha geçmeden, 1929 büyük bunalimi (krizi) ekonomiyi vurmus, orta sinif erimis, issiz sayisi milyonu bulmustu.

Siyasal partiler sorunlara çözüm bulamiyor, sadece birbirleriyle bogusuyordu. Halkta partilere ve siyasetçilere karsi tam bir güvensizlik, hatta nefret egemendi. Dis politikada, bütün ülkelerin Almanya'ya komplo kurdugu, ülkeyi parçalamak istedigi inancinin yayginlasmasi, en asiri milliyetçi (söven) duygular! harekete geçirirken sanat ve kültür dünyasi ile ilgili haberler, basinin bir bölümünce "sefahat, çiplaklik, ahlaksizlik, azginlik" olarak isleniyor, issiz ve yoksul kesimlerle tutucular kiskirtiyordu.

1920'lerin basinda adini duyuran, önce kimsenin önemsemedigi bir parti, "Nasyonal Sosyalist Alman isçi Partisi", bu ortamdan en çok kazanç saglayan partiydi; Naziler kitle psikolojisinden çok iyi yararlaniyor ve çok iyi örgütleniyordu. Gerçi 9 Kasim 1923'te Münih'te, bu partinin lideri Adolf Hitler "adinda birisi" bir darbe girisiminde bulunmustu, ' ama girisim polisin el koymasi, bir iki el ates ve birkaç kisinin vurulmasi ile hemen sona ermis, darbeciler sagci ve vatansever olduklarindan, is örtbas edilmisti. Adini bu olayla duyuran Adolf Hitler, birkaç ay bir kalede kalmaya mahkûm edilmis, o da bu dinlenme zamanini "Mein Kampf ("Kavgam") adli, o sirada kimsenin okumadigi bir "eser" yazarak degerlendirmisti.

Hitler, yeniden siyasete basladiginda, kalede kaldigi sürede degistigini, artik iktidara kanli degil, demokratik yollardan gelmek istedigini söylüyor, hatta bu konuda yazili belge veriyor ve ona inananlarin sayisi hizla artiyordu. Gerçi söylediklerinde önemsiz bir ayrinti vardi, "sadece iktidara gelene kadar demokrasi kurallarina uyacagini" söylüyordu, ama kimse bunu o kadar önemsemiyordu; adamin degistigini söylemesi yeterli sayiliyordu.

Her seye karsin 1920'liyillar Nazilere iktidar yolunu açmadi. Ancak yapilan seçimlerde hiçbir parti çogunluk saglayamiyordu. Bu yüzden sürekli olarak ve her biri kendisinden öncekinden zayif koalisyon hükümetleri kuruluyor, bunlar da üçer dörder ay içinde devriliyordu. Her seçimde güçlenen tek parti Nazilerdi. Varoslardaki egitimsiz-kültürsüz yiginlarda "Bir de bunlari deneyelim" slogani, büyük yanki buluyordu. Çünkü "bunlar",onlara istedikleri her seyi verecekti ya da sinirsiz ve soyut vaatlerden insanlar bunu anliyordu. Nazilerin seçim vaatleri arasinda, kamu kurumlarinda, özellikle üniversitelerde Yahudilerle solculari temizleyip o kadrolara issizleri yerlestirmek, herkese is bulmak, herkesi iki anahtarla ev ve otomobil sahibi yapmak, bütün çalisanlari gemilerle tatile çikarmak vb. seyler vardi.

14 Eylül 1930 seçimlerinden Naziler yüzde 18.3 oyla ikinci parti olarak çiktilar. En güçlü parti SPD (Sosyal Demokratlar) oylarin yüzde 24.5'ini alabilmis, Komünistler yüzde 13'te kalmisti. Bunun yaninda bir sürü harfli neredeyse tek kisilik onlarca "sol" parti vardi. Bunlar hem birbirleriyle ugrasiyor hem de kendi içlerinde fraksiyonlara, hiziplere bölünüyordu; bazi asin sol gruplar, kendi aralarinda uzlasma yerine, rejimi yikmak için Nazilerle isbirligini bile tercih ediyordu. Aralarinda hiçbir fark bulunmayan partilerin liderleri, "Ufak olsun, benim olsun" düsüncesi ile baskalari ile degil isbirligini, görüsmeyi bile kabul etmiyordu.

Sorunlara çözüm üretemeyen Alman Meclisi, sonunda 31 Temmuz 1932'de erken seçim yapilmasini kabul etti; bu seçimle ülkenin önü açilacak, dis borçlara ve issizlige çare bulacak bir yönetim isbasina gelecekti. Bazilari, istikrarli bir hükümet kurulmasi için, seçimlerden önce Seçim Yasasi'nda degisiklik yapilmasini istiyordu; ama buna zaman bulunamamisti. 1932'de yapilan ilk seçim, ne istikrar sagladi ne de daginikligi ortadan kaldirdi; ancak Naziler oylarin yüzde 37.4'ünü alarak en güçlü parti oldu. Bu durumda hemen yeni bir seçim gerektigi anlasildi. Yüzde 5-10 oy oranli partiler bir hükümet kuramayinca, rahatsizlik daha da artti, Nazileri durdurmak, ona karsi bir demokratik set olusturmak için çabalar da gösterildi. Fakat solun temsilcileri, "demokratik sol", "sol demokrasi,", "sosyal demokrasi", "sosyalist demokrasi" vb. kavramlar üzerinde sonu gelmez akademik tartismalar disinda hiçbir sonuca ulasamadi.

Merkez sagda da bütün particikler birbiriyle kavgaliydi. Yine de toplumda bazi kesimler, tehlike karsisinda silkinmislerdi ve "zorunlu olarak" yapilan 6 Kasim 1932 seçimlerinde Nazilerin oy oraninin yüzde 33.1'e düsmesini sagladilar. Buna karsilik diger bütün "büyük" partilerin oy oranlan yüzde 88 ile 20.4 arasinda oynuyordu; onlarca küçük sol parti ise oylarin toplam yüzde 5.8'ini almisti.

Yeniden pazarliklar yapildi, ama bir türlü hükümet kurulamiyor, ülke kararnameler ile yönetiliyordu. 3 Aralik 1932'de basbakanliga getirilen General von Schleicher de basarili olamayinca, asin sagci bir baska partinin destegini alan Adolf Hitler, 30 Ocak 1933'te Cumhurbaskani Hindenburg tarafindan basbakanliga atandi.

Kamuoyu, Nazilerin iktidarini normal karsilayacak biçimde hazirlanmisti. Yaygin inanç söyleydi: "Madem demokrasi var, seçmen iradesine saygi göstermek gerekir. Bir kere de bu partiye bir sans verelim. Adam zaten degistigini söylüyor. Hem bu ülkede yasalar var, kurumlar var, hele hele ordu var. Ayrica on ilci kisiden ibaret hükümette sadece üç Nazi yer aliyor: Hitler, Göring, bir de içisleri Bakani Frick. Onlar da asla olumsuz bir sey yapamaz, on ikide üç kisiler. Hem zaten üç ay içinde bunlar da basarisiz olur ve çekilirler. O zaman yeni seçimlere gidilir, halk da bunlari görmüs olur ve bu is biter."

Isler gerçekten bir ay içinde bitti ama baska biçimde. 27 Subat 1933'te Reichstag (Meclis) binasi yandi. Daha o aksam, bu saldirinin Komünistlerin marifeti oldugu ilan edildi ve hemen ertesi gün, 28 Subat 1933'te "Halki ve Devleti Koruma Kararnamesi" olaganüstü yetki yasasi çikarildi. Anayasadaki bütün haklar kaldirildi, sayisiz suç için ölüm cezasi getirildi. Bir iki gün içinde bütün "vatan hainleri" toplandi, bir iki hafta içinde her kentte toplama kamplari kuruldu, ilk temizleme dalgasinda öldürülmemis, "kaçarken vurulmamis" veya yurtdisina kaçamamis bütün parti liderleri, her renkten solcular, liberaller, muhalifler, Yahudiler, "milli örf ve âdetlere uymayan" insanlar bu kamplara tikildilar.

"Liderler" in çogu, o kamplarda enselerine birer kursun sikilarak veya agir iskencelerle öldürüldü.

Ortalik biraz temizlendikten, "huzur ve düzen" saglandiktan(S) sonra, Naziler 5 Mart 1933'te son bir göstermelik seçim daha yaptilar ve bu son seçimde oylarin 43.9'unu aldilar. Propaganda Bakani Goebbels, günlügüne not düstü o gün: "Sayilarin ne önemi var? Devlette efendiler artik biziz!"

Totaliter bir rejim için mutlak çogunluk gerekmiyordu. Almanya yikildiginda 1945 Mayis’inda ailesi ile birlikte Amerikan kuvvetlerine teslim olan, rejimin 2 numarali adami Göring, mahkemeye çikarilacagini duyunca büyük tepki gösterdi.

Nümberg Savas Suçlan Mahkemesi'nde Amerikali bassavcinin "demokrasiyi, insan haklarin çigneme, insanlik disi bir rejim kurma" suçlamalarina bagirarak söyle karsilik verdi: "Biz halka gerçegi söylemistik, sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara basvuracagimizi açiklamistik. Halk bizi bilerek seçti, bizi istedi. Bizi yargilayamazsiniz!"

Iste böyle. Fakat bu anlatilanlarin bizim ülkemizle herhangi bir ilgisi, iliskisi olabilir mi ki!...

Balyoz davasinda yargilanan 195 sanik var.

Balyoz iddianamesine göre Kasim 2002 seçimlerinden hemen sonra Aralik 2002'de AKP Hükümetini devirmek için 1. Ordu Komutani Çetin Dogan önderliginde tam tesekküllü bir darbe plani hazirlanmaya baslaniyor. Plana göre camiler bombalanacak, Türk jeti düsürülecek, hastanelere, ilaç depolarina el konulacak, dernekler kapatilacak, gazeteciler, siyasiler tutuklanacak, ...

Yine iddianameye göre,   5-7 Mart 2003'de 1. Ordu Komutanligi'ndaki seminerde bu darbe planinin üstü kapali provasi yapilmis.

Ocak 2010'da kimligi bilinmeyen bir kisi Mehmet Baransu'ya bir bavul teslim ediyor. Bu bavulun içinde sorusturmayla dogrudan ilgisi olmayan 20ÖÖ küsur sayfa doküman, 1. Ordu'daki seminerinin Çetin Dogan'in emriyle alinan ses kayitlan (10 kaset) ve 19 tane CD var.

19 CD'den 16 tanesi 1. Ordu'da hazirlamis orijinal ve suç unsuru tasimayan belgeler Içeriyor. Suç unsuru içeren tüm belgeler 3 CD içinde yer aliyor. Bu CD'lerden 11 no.lu CD'de ("Balyoz" CD'si) Balyoz sorusturmasi ile ilgili tüm belgeler kayitli.

Suç unsuru içeren bütün belgeler: Eylem planlari (Öraj, Suga, Çarsaf, Sakal), kapatilacak dernekler listesi, çesitli kurumlarda çalisanlarla ilgili fislemeler, tutuklanacak gazeteciler, el konulacak araçlar, hastaneler, ilaç depolan, görevlendirme listeleri... Kisaca Balyoz iddialarina dayanak olusturan tüm belgeler bu CD'de kayitli.

Ayni zamanda bu CD'nin içinde diger orijinal CD'lerden aktarilmis ve suç unsuru içermeyen dokümanlar da var.

Bu CD tüm bilirkisi raporlarina göre tek oturumda olusturulmus. Yani, CD bir kere olusturulduktan sonra içine hiçbir ekleme-çikarma yapilmamis.

Yine bilirkisi raporlarinda bu CD'nin kaydedilme tarihinin (üstveriye göre) 5 JVlcirt 2003 olarak görüldügü belirtiliyor. Içindeki belgelerin tümünün üstverisi bu tarihten Önceki tarihleri tasiyor. Iddiaya göre bu CD seminerden önce Çetin Dogan için özel olarak olusturulmus.

Hayir.

Balyoz belgelerinden hiçbirinin (islak ya da kuru) imzali halleri yok. Her sey CD'de kayitli.

Hayir.

Her bilgisayarin sistem saatini geriye ya da Ileriye dogru degistirebilirsiniz. Örnegin, bugün bilgisayar sistem saatinizi geriye alip 2003'e ayarlarsaniz, bilgisayarinizda hazirlayip kaydedeceginiz tüm belgelerin üstverisi gerçek tarihi (yani 2011'i) degil, tanimladiginiz tarihi (yani 2003'ü) gösterecektir.

Ayni sey, üstverilerde belgeleri kaydetmis gibi görünen kisi adlan içirt de geçerli. Bilgisayariniza Istediginiz herhangi bir kullanici adini tanimlayabilirsiniz. Eger kullanici adi olarak kendi adinizi degil, "Marilyn Monroe" kullanici adini tanimlarsaniz, belgelerin üstverisinde belgeleri hazirlayan olarak Marilyn Monroe gözükür.

Hayir.

Bu CD'deki belgelerin içerigine baktigimizda, 2009, 2008, 2007, 2006, 2005 VE 2004 yillarindan bilgiler görüyoruz.

Her seneden bir örnek verelim.

4 Subat 2003 tarihli bu belgede Yeni RecordatI Ilaç isminde bir firma var.

Oysa bu firmanin 2003'deki adi Yeni Ü3Ç. Bu firma 2008 yili sonunda Italyan firmasi

Recordati tarafindan satin aliniyor. Temmuz 2009'da gerçeklesen yönetim kurulunun karan ile firmanin adi Yeni Recordati ilaç olarak degistiriliyor.

5 Subat 2003 tarihli bu belgede Medical Park SultangazI isminde bir hastane var.

Oysa 2003'de bu isimde bir hastane yok. 2003'de Sultangazi ilçesinde Sultan Hastanesi isimli bir hastane var. Bu hastane Temmuz 2008'de Medical Park Hastaneler Grubu tarafindan satin aliniyor, ve hastanenin adi bu tarihte Medical Park Sultangazi olarak degistiriliyor.

25 Subat 2003 tarihli bu belgede Aselsan'da çalisan ve darbe plani için destek verebilecek kisiler listelenmis.

Aselsan'in sorusturmayi yürüten savcilara gönderdigi bilgiye göre listede beliren Î.B., V.T. ve R.E.P. Aselsan'da çalismaya Haziran 2007, Temmuz 2007 ve Eylül 2007'de baslamis. Bu kisiler 2003'de Aselsan'da degiller.

24 Subat 2003 tarihli bu belgede Liberal Avrupa Demegi isimli bir dernek "bölücü" olarak fislenmis; darbe sirasinda el konulacak ve kapatilacak.

Oysa 2003 senesinde bu isimde bir dernek yok. 2003'de mevcut olan dernegin adi Hür Demokratlar Dernegi. Bu dernek, Nisan 2006 tarihindeki olagan kurulu toplantisinda dernegin adini degistirme karan aliyor. Önerilen isimlerden Liberal Avrupa Dernegi, oylamada en fazlada oyu aliyor ve tüzük degisikligi ile dernegin adi degistiriliyor.

3 Mart 2003 tarihli bu belgede Balyozcular darbeden sonra uygulayacaklari ekonomi programini yazmislar. Bu belgelerdeki ekonomi programi Haydar Bas'in Kasim 2005'de bir kongrenin kapanisinda verdigi tebligden birebir, yani kelimesi kelimesine alintilar içeriyor. Küçük bir örnek.

Milli Mutabakat Hükümeti Programi.doc, sayfa 5, paragraf 5:

"1999 yilinda IMF, Türkiye'ye mali destekli yeni bir anlasma yapilabilmesi için Bankalar Yasasi, Sosyal Güvenlik Yasasi, Uluslararasi Tahkim, Özellestirme... gibi sözde reformlarin yapilmasi gerektigi bildirilmistir."

Haydar Bas, 27 Kasim 2005 tarihli Milli Ekonomi Kongresi kapanis konusmasi, paragraf 58:

"1999 yilinda IMF, Türkiye'ye mali destekli yeni bir anlasma yapilabilmesi için Türkiye'nin Bankalar Yasasi, Sosyal Güvenlik Yasasi, Uluslar arasi Tahkim, Özellestirme... gibi sözde reformlarini yapmasi gerektigini bildirmistir."

15 Subat 2003 tarihli bu belgede Hazine Müstesarligi'nda Çalisanlar Balyoz'a destek durumlarina göre fislenmis.

Belgede Müstesar Yardimcisi olarak listelenen N.B. 2003'de Personel Dairesi Baskam ve Ekim 2004'de Müstesar Yardimcisi oluyor. Müstesar Yardimcisi olarak listelenen B.A.,

2003'de tarihte Hazine Baskontrolü olan ve Nisan 2004'de Müstesar Yardimcisi oluyor. Yurtdisinda görevde olarak listelenen N.S ve Z.B. 2003'de Türkiye'de görevli. Bu kisilerin Yurtdisi görevleri Mart 2004'deki Dis Tayin kararnamesi ile çikiyor.

Tekrar edelim, bu belgelerin kayitli oldugu 11 no.lu CD, tek oturumda olusturulmus. Yani, CD bir kere olusturulduktan sonra CD'nin içine hiçbir ekleme-çikarma yapilmamis.

Içinde tüm Balyoz belgelerini barindiran bu CD, iddianamede iddia edildigi gibi seminer öncesinde 5 Mart 2003'de kaydedilmis olamaz; çünkü 2003'de kaydedilmis bir CD'nin içinde 2009 yilina ait bilgi olamaz!

Sahte belge Üretenler, bu belgelere 2003'de üretilmis ve CD'ye 2003'de kaydedilmis izlenimini vermek için bilgisayarlarinin Sistem Saatlerini geriye almislar.

Hayir. Çünkü;

Savcilarin iddiasina göre bu CD, Çetin Dogan için 2003'de hazirlanan Orijinal CD. Ve bu CD, tek oturumda olusturulmus; yani kaydedildikten sonradan içine herhangi bir ekleme-çikarma yapilmamis. 2003 yilinda olusturuldugu iddia edilen bu CD'ye ileriki yillarda güncelleme yapilmis olamaz.

Dolayisiyla, bu CD en erken Agustos 2009'da olusturulmus. 2009'da bu CD'yi olusturanlar, bilgisayar sistem saatleri ve kullanici adlari ile oynayarak CD'nin ve içindeki belgelerin 2003'de belli kisilerce hazirlandigi Izlenimim vermek istemisler.

2009'da olusturulan bu CD'deki bilgiler rutin yapilan "güncellemeler" nedeniyle kayitli olsaydi, o CD'nin kayit tarihi 2009 olarak görünürdü, 2003 degil. Ayni zamanda belgelerin üstverilerinde güncelleme yapilan tarihler ve güncellemeyi yapan kisilerin isimleri olurdu, 2003 tarihi ve o dönem çalisan kisilerin isimleri degil. Oysa belgelerin üstverilerinde hem 2003 tarihi hem de o dönem çalisan kisilerin isimleri beliriyor.

Örnegin, Yeni Recordati Ilaç firmasinin bulundugu belgeyi hazirlamis gibi görünen kisi (hem belgenin imza hanesinde hem de üstverisinde) Agustos 2003'de kadrosuzluktan emekli olmus. Bu kisinin emekli olduktan 6 Sene Sonra Ordu'nun bilgisayarinda kendi kullanici adi ile belgeyi güncelleyip, emekli oldugu halde alana 2003'deki rütbe ve pozisyonunu yazacak, bir de üstelik belge 2003'de hazirlanmis gibi görünsün diye bilgisayarinin saatini geriye alacak hali yok.

Sorusturma savalari CD'den çikan listeleri çesitli kurumlara göndererek bilgi istemisler. Gelen yanitlar da bu belgelerin, dolayisiyla Balyoz CD'sinin 2ö03'de hazirlanmis olamayacagini açikça gösteriyor. Ancak savalar bu yazismalari iddianameye veya ek klasörlerine koymak yerine adli emanete saklamislar.

Ayrica savcilar, iddianamede bu yazismalarin CD'deki belgelerin tutarli oldugunu yazarak yanlis ve yaniltici beyanlarda bulunuyorlar.

Hayir.

Balyoz plani ve bu planla ilintili bütün belgeler Sadece CD'de kayitli.

Seminerde ne Balyoz, ne de ilintili herhangi bir planin adi bile—tek bir kere olsun—geçmiyor. Bu seminerin ses kayitlan Çetin Dogan'in emri ile yapiliyor ve seminere Ankara’dan gönderilen toplam 15 gözlemci var. Ankara'dan gizli bir sekilde bu seminerde Balyoz darbe planinin tartisilmis olmasi (üstelik bunun kayda alinarak yapilmis olmasi) mümkün degil.

Bu seminerde jenerik bir senaryo ile dis tehdit ile birlikte geri bölge emniyeti tartisiliyor, ve bir iç ayaklanma olmasi durumunda Ordu'nun mevcut planlarinin yeterliligi sinaniyor. Seminerde tartisilan senaryoda ne cami bombalamasi var ne de jet düsürmek.

Sahte Balyoz belgelerini hazirlayanlar seminerden kimi konusmalardan kesitler alarak CD'deki Balyoz belgelerine serpistirmisler, ve seminer ile Balyoz planlan arasinda bir iliski yaratmak istemisler.

Balyoz davasinda yargilanan 195 sanik var. Bu saniklardan sadece 48 tanesi seminer katilimcisi. 147 Sanigin Seminerle uzaktan yakindan alakasi yok. Bu 147 kisi Sadece isimleri Balyoz CD'sinde geçtigi için sanik olarak bulunuyor.

Ayrica seminere katilan toplam 162 kisiden 114'ü Balyoz iddianamesinde Sanik degil. Sanik olmayan seminer katilimcilari arasinda seminerde aktif görev almis kisiler de var.

Tekrar edelim, Balyoz iddianamesine adini veren tüm Balyoz belgeleri sadece CD içinde kayitli. CD'nin 2003'de özel olarak Çetin Dogan için hazirlandigi iddia ediliyor.

Gölcük'teki aramada 10 çuval Balyoz belgesi çikmiyor. Torbalara konmus ve yükseltilmis döseme altinda muhafaza edilen yüzlerce kitap, dergi, kablo, vs. arasinda Balyoz sorusturmasi ile ilgili 2 adet CD ve kullanimdan kaldirilmis 1 adet hard disk içine sonradan eklenmis dijital belgeler var.

Bu dijital belgeler hakkinda Emniyetin her bir 196 sanik için tek tek hazirladigi tespit tutanaklari ve dijital belgelerin kopyalari ile birlikte 43 klasör halinde saniklara iletildi.

"43 klasör Balyoz belgesi" yok!

Hayir.

Gölcük'ten çikan 1 no.lu CD'de bulunan Balyoz belgelerin tamami, Baransu'nun bavulundan çikan 11 no.lu CD'de bulunuyor; ek olarak sadece bir word belgesi daha var. 11 no.lu CD'deki çeliskilerin hepsi l no.lu CD'de de var. Yani, 11 no.lu CD ne kadar Sahte ise

Gölcük'ten çikan l no.lu CD'de o kadar Sahte. Diger CD'de ise Jandarma'nin hazirladigi iddia edilen kimi belgeler var.

Hayir.

Yeni Balyoz belgeleri 5 no.lu hard disk içinde kayitli. Bu hard disk Temmuz 2009'da kullanimdan kaldirilmis. Bu hard diskin içine bu tarihten sonra dijital belgelerin yüklendigi anlasiliyor. Bu belgeler Suga ve Ora) planlan ile ilgili 11 no.lu CD'de olmayan ve yine 2003'de hazirlanmis gibi görünen belgeler.

Bu dijital belgelerin islak ya da kuru Imzali çiktilari yok.

11 no.lu CD'deki belgelere benzer tarih, tutarsizliklari bu belgelerde de var. Ayrica bu belgelerde çok sayida baska tür hatalar da var.

Bu belgelerin sahte olduguna dair bir kaç Öni6k verelim.

30 Temmuz 2003 tarihli bu belgede Suga plani ile TSK'dan ilisigi kesilecek personel, görev yerleri ile birlikte listelenmis. Bu personelden biri TCG Alanya gemisinde çalisiyor olarak görünüyor.

Oysa 2003'de o isimli bir gemi yok. TCG Alanya gemisi Almanya'da insa edildikten sonra 2005 yilinda Türk Donanmasi'na kanliyor.

Bu belgelere göre Suga Harekat Plani kapsaminda Deniz Kuvvetleri Komutanligi'nda 13

Aralik 2002 ve 2 Ocak 2003'de iki ayri toplana gerçeklesmis. Toplantiya katilmis gibi görünen (ismi toplanti tutanaginin imza hanesinde beliren) bir subay o tarihlerde EUROMARFOR Karargahi'nda (Roma/Italya) yurtdisi görevde. Bu kisi Kasim 2002 ile Eylül 2003 arasinda Türkiye'ye tek bir giris bile yapmamis.

13 Aralik 2002 tarihli bu belgeyi hazirlamis olarak görünen kisi (hem imza blogunda hem de üstverisinde) o tarihte ABD'de egitimde. Bu kisi Temmuz 2002 ile Haziran 2003 arasinda Türkiye'ye tek bir giris bile yapmamis.

2003 tarihli bu belgeleri hazirlamis gibi görünen Roma Atasesi, hem belgenin antetine Roma Ateseligi yazmis, hem de imza blogunda kendisi için Atese.

Roma Ateseligi'nde görev yapan bir Atase'nin çalistigi yeri Ateselik, pozisyonunu da Atese olarak yazmasi mümkün degil.

Ayrica, bu belgede bir subayin çalisiyor gibi göründügü CCMAR Naples, belgenin sözde kaydedildigi tarihte mevcut degil. CCMAR Naples Napoli'de Temmuz 2004'de kuruluyor.

Benzer örnekler sayisiz...

Bir dolu belgede, subaylar daha Ileride alacaklari rütbeleri ile listelenmis. Kimi belgeleri hazirlamis gibi görünen kisiler,

bazen kendi rütbelerini,

bazen kendi pozisyonlarim,

hatta bazen kendi isimlerini yanlis yazmislar!

Ordu'nun içinde gizli belgelere erisimi olan "köstebek"lerin varligi yeni bir bilgi degil. Zira, Baransu'ya verilen bavulda inci Ordu'nun kozmik odasindan çikarilmis ses kasetleri ve 80 darbesi ile ilgili orijinal belgeler vardi. Bu belgeler disari çikarilip sahte Balyoz CD'leri ile birlikte paketlenmisti.

Bu sefer, sahte CD'ler ve ekleme yapilmis hard disk de Gölcük'teki "zula"ya, yüzlerce kitap, dergi ve kaset arasina ayni sekilde yerlestirilmis.

Dolayisiyla, Baransu'nun bavulunda kozmik odadan çikmis belgelerin bulunmasi ne kadar sasirtici ise, Gölcük'ten sahte belgelerin çikabilmesi ayni derecede sasirtici. Ne daha az, ne de daha çok.

Neden bu gerçekleri basinda okumuyoruz?

Basinin önemli bir kismi (Taraf, Zaman, Star, Sabah gazeteleri) Balyoz hakkinda tarafli, yanlis ve yaniltici yayinlar yapti.

Örneklerini http.V/cdogangercekîer.wordpress.com/category/medya-yalanlari/ adresinden görebilirsiniz.

Öte yandan, geri kalan basin da baskilar yüzünden bu konulardan Uzak durmayi ve incelememeyi tercih ettiler.

Su anda Balyoz saniklarinin durumu nedir?

  1. Agir Ceza Mahkemesi 11 Subat 2011 günü 197 saniktan 163 tanesi hakkinda tutuklama/yakalama karan çikardi.

Bugün, hastanede tedavi gören iki sanik ve görevi nedeniyle yurtdisinda görevli bulunan birkaç kisi haricindeki bu saniklar Silivri ya da Hasdal Cezaevlerinde hapiste.

Balyoz sorusturma sürecinde, daha önce yapilan tutuklamalara yapilan Itirazlari kabul eden hakimlerin hepsi HSYK tarafindan görevlerinden alinarak baska görevlere atandilar.

Saniklar Mahkemeden defalarca sahte CD'lerin imajlarini ve fotograflarini istedi.

Mahkeme bu talebi defalarca reddetti; gazetelerde yayimlanmasina ragmen, savunmaya bu CD'lerin fotograflari bile verilmiyor.

Saniklar davanin ana karildi 11 no.lu CD'nin 2003'de olusturulmus olamayacagini gösteren yazismalari adli emanete Saklayan savalar hakkinda SUÇ duyurusu yaptilar.

Haklarinda suç duyurusu yapilan savcilardan ikisi geçtigimiz hafta HSYK tarafindan Yargitay üyesi seçilerek terfi etti.

Sahte belge üretenler disinda, sahte kanitlarla suçlananlar Içeride.

Hazirlayanlar: Pinar Dogan ve Dani Rodrik, 6 Mart 2011. Daha fazla bilgi için: http://cdogangercekler.wordpress.com

EK - K

1 nci Ordu Seminer Sonuç Raporu

 

KARA KUVVETLERI KOMUTANLIGI

1 NCI ORDU KOMUTANLIGI

SELIMIYE/ ISTANBUL

HRK.        :1700-     -03/PI.Hrk.S.(      )(        )       MART 2003

KONU      : 1 nci Ordu Plan Semineri - 2003

Sonuç Raporu

DOSYA

ILGI         : (a) KKK.liginin 02 OCAK 2003 gün ve HRK.: 1700-13-03/Egt.Ok.D.Tatb.S. (13) sayili K.K.TATPROG - 2003 konulu emri.

1 nci Ordu K.liginin 31 OCAK 2003 gün ve HRK.: 1700-30-03/PI.Hrk.S. (75) (209) 58145 sayili 1 nci Ordu Plan Semineri - 2003 konulu emri.

1 nci Ordu K.liginin 12 ARALIK 2002 gün ve HRK.: 1700-253-02/PI.Hrk.S. (625) (1983) sayili emri.

1 nci Ordu ICligi Plan Semineri; ilgi (a) ve (b) emirler geregi 05 - 07 MART 2003 tarihleri arasinda üç gün süre ile Ordu Karargahinda icra edilmistir.

Ordu Plan Semineri Sonuç Raporu EK - A, Yunanistan'in D Kolordusu ve muhtemel takviyeleri ile ilgili hususlar EK - B'de sunulmustur.

Plan seminerinde;

  1. Cumhuriyetimizin laik, demokratik yapisini tehdit eden iç politikadaki gelismeler, siyasal Islama yönelis, devlet içi kadrolasma gibi günden güne somutlasan iç tehdit ile ülkemizin güvenligini çok yakindan ilgilendiren  Irak'a  iliskin gelismeler de dikkate alindiginda, TSK'nin  hem  içten  hem  de  distan  gelebilecek tehditlere  karsi  daha müteyakkiz olmasi gerektigi ancak, iç tehdit mevcutken disa yönelik bir harekatin basari ile sonuçlanmasinin riskli olabilecegi,
  2. Tehdidin iç ve dis cephe olmak üzere iki farkli boyut kazandigi bir ortamda icra edilecek harekatin basarili olabilmesi için öncelikle iç cephenin saglam tutulmasi gerektigi,
  3. 1 nci Ordu EGEMEN harekat planinin olasi bir dis tehdide yönelik oldugu, iç tehdide yönelik hazirliklarin da yüksek seviyede olmasi ve bu yönde alinacak tedbirlerin planlara yansitilmasinin uygun olacagi sonuçlarina ulasilmistir.

HRK.        :1700-    -03/PI.Hrk.S.(     )(       )          MART 2003

  1. Ordu plan seminerinde elde edilen sonuçlar isiginda;
  2. Bölgede ve kuvvet yapisinda meydana gelen gelismeler dikkate alinarak, Yunanistan'in imkan ve kabiliyetleri ile kabul ihtimal derecesinin yeniden degerlendirilmesinin,
  3. Yunanistan'a karsi alinacak tedbirlerde, uluslar arasi kamu oyunda müdahalemizi mesru kilabilecek sekilde önceligin EGE bölgesine verilmesinin,
  4. Yunanistan'a karsi Trakya'da yapilacak toprak isgalini öngören bir harekatin bölgedeki dengeleri degistirebilecek olmasi nedeniyle, bölge ülkeleri ve AB / NATO gibi kuruluslar tarafindan kabul görmeyecegi, bu nedenle harekatin hedefi, süresi ve tahsis edilebilecek kuvvetler açisindan yeniden degerlendirilmesinin,
  5. Trakya cephesinde tank ve helikopter mukayesesinde ulasilan sonuçlarin modernizasyon çalismalarinda dikkate alinmasinin,
  6. Dis tehdidin bertaraf edilmesinin ancak ülke içerisinde saglam ve saglikli devlet yapisi ile mümkün olabilecegi, siyasal Islam’in ülke kaderini bütünüyle ele geçirmek için kadrolasmaya hiz verdigi bir ortamda, Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik en büyük tehdidin siyasal Islam’dan kaynaklanan iç tehdit olacagi dikkate alinarak, iç tehdide yönelik plan ve eklerin mevcut bilgiler ile güncellestirilmesini ve müteakip Ordu Plan seminerlerinde iç ve dis tehdidi kapsayan alternatif harekat planlarinin incelenmesinin uygun olacagi degerlendirilmistir.

Arz / Rica ederim.

Hrk.PI.Sb.Kur.Yzb.T.POSHOR     Çetin DOGAN

HrkPI.Sb.Kur.Yb.B.TANRISEVDI            Orgeneral

PI.Hrk.S.Md.Kur.Alb.B.TUNCAY  Ordu Komutani

Hrk.Bsk.Kur.Alb.S.TANYERl.'

Hrk.Kur.Ybsk.Tugg.M.K.ÖZARSLAN

Kur.Bsk.Tümg.N.BEK

KOORDINE  :

Id.Kur.Ybsk.TuggADALAY

Per.Bsk.Kur.Alb.M.ISTEK

isth.Bsk.Kur.Alb.l.OCAK

Loj.Bsk.Kur.Alb.M.BAYRAM

MEBS Bsk.Mu.Alb.A.BATIBAY

ls.Bsk.ls.Alb.H.SENKAL

Çetin DOGAN

HRK.        : 1700-    -03/PI.Hrk.S.(     )(       )         MART 2003

EKLER          :

EK-A  : (1 nci Ordu Plan Semineri - 2003 Sonuç Raporu)

EK-B  : (Yunanistan'in D Kolordusu ve

Muhtemel Takviyeleri ile ilgili Hususlar)

DAGITIM

Geregi

KKK.ligina

A-1 Plani

1 nci Ordu Kliginin      MART 2003 gün ve HRK,: 1700-     -03/PI.Hrk.S.(     ) sayili yazisinin EK-A'sidir.

1 NCI ORDU PLAN SEMINERI - 2003 SONUÇ RAPORU

PLAN SEMINERININ ADI                                    : 1 nci Ordu Plan Semineri - 2003

PLAN SEMINERININ TARIHI                              : 05 - 07 MART 2003

PLAN SEMINERININ KAPSADIGI BÖLGE                  : 1 nci Ordu K.ligi Sorumluluk Bölgesi

 (c)      3 ncü Ordu K.ligindan :

4 ncü Komd.Tug.K.ligi temsilcisi

4 ncü Zh.Tug.K.ligi temsilcisi

(d)       4 ncü Kor.K.ligi        :

4 ncü Kor.Kh. temsilcisi

1 nci Komd.Tug. temsilcisi

2 nci Komd.Tug. temsilcisi

28 nci Mknz.P.Tug. temsilcisi

9 ncü Zh.Tug. temsilcisi

(e)       K.K.EDOK.K.Iigi      :

Kr.Hvcl.Ok.ve Egt.Mrk.K.ligi temsilcisi

Topçu ve Füze Ok.ve Egt.Mrk.K.ligi temsilcisi

Zirhli Brl.Ok.ve Egt.TUm.K.ligi temsilcisi

P.Ok.K.ligi temsilcisi

Ord.Ok.K.ligi temsilcisi

Lv.Mly.Ok.K.ligi temsilcisi

Hv.Svn.Ok.K.ligi temsilcisi

NBC Ok.K.ligi temsilcisi

As.Vet.Ok.K.ligi temsilcisi

EGE Or.K.ligi (Temsilci)

Dz.K.K.ligindan    :

Kuzey Dz.Sah.K.ligi temsilcisi

(5)       Hv.K.K.ligindan    :

1 nci Tak.Hv.K.K.ligi temsilcisi

15 nci Füze Üs K.ligi temsilcisi

Seminer gözlemcisi (1 General, 1 Subay),

(6)       J. Gn. K. ligindan    :

istanbul J. Blg.K. ve Tak.J.A.K.

Bursa J. Blg.K. ligi temsilcisi

2 nci J. Er Egt.Tug. K.ligi temsilcisi

                                                                       EK -A'NIN DEVAMI

  1. Plan Seminerine Katilan Personel Miktari : 147 (26 General ve 121 Sb.) ç.    Plan Seminerine Katilan Gözlemci Personel Miktari: 15 (3 General ve 12 Sb.)
  2. PLAN ÇALISMASININ MAKSADI :

Türkiye'nin hali hazir içinde bulundugu ve olasiligi muhtemel iç ve dis tehditler dikkate alinarak, sorumluluk sahasinda meydana gelebilecek her türlü durumu degerlendirmek, alinmasi gereken tedbirleri tespit etmek, elde edilecek neticeler isiginda mevcut plan ve eklerini güncellestirmektir.

  1. PLAN SEMINERININ HEDEFI :

Plan seminerinde elde edilecek neticeler isiginda mevcut plan ve eklerini gelistirmektir.

  1. PLAN SEMINERININ ICRASI :
  2. Plan semineri bu maksatla hazirlanan Cereyan Tarzi Planina uygun alarak icra edilmistir.
  3. Seminer Safhalarinin Özeti :

(1)Seminerin birinci gününde;

ilgi (c) ile yayimlanan Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo içerisinde, Türkiye genelinde yapilacak durum degerlendirmesi ve Kuvvet «.ligina yapilacak teklifler görüsülmüs,

Müteakiben 3 ncü ve 15 nci Kor.K.liklarinca Geri Bölge Emniyet ve Sikiyönetim Komutanliklari olarak bütün Ordu sorumluluk bölgesinde yaptiklari durum degerlendirmesi ve bu konuda hazirlanan planlar, Tali Bölge Komutanliklari seviyesine kadar irdelenmistir.

(2)Seminerin ikinci gününde, Ordu sorumluluk bölgesine yönelik dis tehdit ile ilgili harekat bölgesi etüdü, Yunanistan'in D Kolordusunun muhtemel takviye ve tertiplenmesi ile düsman imkan ve kabiliyetleri degerlendirilmistir. Müteakiben, Olasiligi En Yüksek Tehlikeli Senaryo'ya uygun olarak, Ordu ve Kor.K.liklari tarafindan hazirlanan karargah çalismalarinin sonuçlari irdelenmistir.

EK-A'NIN DEVAMI

Seminerin üçüncü günü yapilan çalismalarin agirlik noktasini, Yunanistan'i Karasularini 12 mile çikarma kararindan vaz- geçirmeye zorlayacak tedbirlerin bir özel durum dahilinde incelenmesi olusturmustur.

1 nci  Or.K.nin  emirlerinin  alinmasini   müteakip,   Plan  Semineri - 2003çalismasi sona ermistir.

c.Müsterek ve/veya Birlesik Harekat Konusunda Tespit Edilen Hususlar :

(1)   Dis Tehdide Yönelik Olarak Tespit Edilen Hususlar     :

Yunanistan'in, Türkiye ile iliskilerde gerginlige neden olabilecek girisimlerden önce Kibris sorununu çözmek isteyebilecegi, Kibris sorunu tam olarak çözüme kavusmadan olusabilecek gerginliklerde Kibris'in Türkiye'nin elinde adeta rehin kalacagi dolayisiyla sorunlarin çözümünde Türkiye'nin elinin daha güçlü olabilecegi, Türkiye ile Yunanistan arasindaki iliskilerin ise büyük bir olasilikla EGE denizindeki dengelerin bozulmasi yönünde atilabilecek adimlar sonucunda gerginlesebilecegi, Yunanistan'in karasularini 6 milin üzerine   çikarmasinin Türkiye tarafindan savas nedeni sayilacagi yetkili merciler tarafindan açiklanmistir. Bu nedenle Yunanistan savasi göze almadan böyle bir karari vermeyecektir. Bu karari ancak kendisi için en uygun olan zaman ve sartta verecektir. Senaryoda belirtildigi gibi Türkiye'nin; Irak harekatina istirak ettigi, diger askeri birliklerinin büyük çogunlugunun iç tehdide angaje oldugu, AB ile diyalogun arzu edilen düzeyde olmadigi ve ekonomik krizin had safhada oldugu bir ortamin kendisi için uygun sartlari saglayabilecegi, bunun sonucunda gerekli tedbirleri de almayi müteakip karasularini 6 milin üzerine çikarabilecegi,

Böyle bir durumda, savas nedeninin geçerli olacagi ancak, Yunanistan'in durum üstünlügüne sahip olabilecegi düsünülerek Yunanistan'in bu kararinin taninmadigini gösteren tedbirler alinirken, Türkiye için uygun sartlar olusuncaya kadar bölgede gerginligi artirici faaliyetlerden kaçinilmasinin uygun olacagi,

Türkiye için uygun sartlar saglandiginda, uluslar arasi kamu oyunda hakliligimizi göstermesi nedeniyle, tedbirlerin alinmasindaki önceligin EGE harekat alaninda olmasinin uygun olacagi,

Trakya'da alinacak tedbirlerin, EGE'deki harekati destekleyici mahiyette olmasi gerektiginden, bu bölgede yapilacak bir harekatin maksadinin toprak isgalinden ziyade cezalandirmayi hedef alan azami kuvvetin imhasina yönelik olmasi gerektigi,

EK-A'NIN DEVAMI

(2)   iç Tehdide Yönelik Olarak Tespit Edilen Hususlar       :

Tehditlerin bertaraf edilmesinde önceligin iç tehdide verilmesini, müteakiben diger tehditlerin sira ile ele alinmasini, dis tehdidin çözümlenmesinde diger devletler ve uluslararasi kuruluslarla ittifak içerisine girmenin önem kazandigi, iç tehdit ile ilgili degerlendirmeler yapilirken, öncelikle Atatürk'ün; "Temel olan iç Cephedir. Bu cephe bütün yurdun, bütün ulusun meydana getirdigi cephedir. Dis Cephe, dogrudan dogruya ordunun düsman karsisindaki silahli cephesidir. Bu cephe sarsilabilir, degisebilir, yenilebilir, ama bu durum hiçbir zaman bir ülkeyi, bir ulusu yok edemez. Önemli olan, ülkeyi temelinden yikan, ulusu tutsak kildiran iç Cephenin çökmesidir. Bu gerçegi bizden daha çok bilen düsmanlar, bu cephemizi yikmak için yüz yillarca çalismislar ve çalismaktadirlar." sözlerinin dikkate alinmasi gerektigi, iç tehdide yönelik olarak, baristan itibaren gerekli tedbirlerin alinmasi gerektigi, olaylarin daha henüz patlak vermeden önlenmesinin önemli oldugu, bu nedenle de mülki makamlarla yakin koordine içinde olunmasi gerektigi,

Devlete karsi yapilan bir ayaklanmada, EMASYA birliklerinin jop, kalkan vs. kullanarak olaylara müdahale de etkili olamayacagi, TSK'nin kullanilmasinin gerektigi bir durum olustugunda ise;

(1)Öncelikle Silahli Kuvvetlerin kendi silah ve teçhizati ile olaylara müdahale ederek, caydiricilik vasfini kullanmasi,

(2)Olaylarin gelismesi durumunda, müdahalenin cezalandirici tarzda ancak maksada uygun olmasi gerektigi,

(3)Olaylar önlenmesinde öldürücü olmayan silah ve mühimmat kullanilmasinin etkili olacagi ve halk üzerinde olumlu etki yapacagi,

(e)       iç tehdide yönelik olarak yapilacak müdahalede Sikiyönetim ilanini müteakip bütün faaliyetlerden TSK sorumlu olacaktir. Bu safhada halkin ihtiyaçlarinin karsilanmasi önem arz etmektedir. Aksayan her husustan TSK sorumlu tutulacaktir. Bu konuda kamuoyu oldukça hassastir. Bu nedenle iç tehdide yapilacak müdahalenin basarili olabilmesi için baristan itibaren planlarin çok iyi yapilmasi gerektigi, sorumluluk bölgesinde bulunan kamu, özel kurum ve kuruluslarin imkan ve kabiliyetlerinin çok iyi belirlenmesinin önem arz ettigi, bunun için dogrudan talep edilecek bilgiler yaninda, müsterek edilecek tatbikatlarla (Dogal afet yardim tatbikati gibi) bu hususun saglanabilecegi

  1. Seminer Tipinin Uygunlugu          :  Uygundur.
  2. Seminer Zamanin ve Süresinin Uygunlugu :           Uygundur.
  3. Seminerde Uygulanan Tasarruf Tedbirleri :

Seminer bilgisayar ortaminda icra edildiginden kirtasiye masraflari asgari seviyeye indirilmistir.

Plan seminerine seminerde bulunmasi gereken asgari yeterli personel görevlendirilerek, personel giderlerinde tasarruf saglanmistir.

  1. SEMINERI ICRA EDEN MAKAM TARAFINDAN YAPILACAK HUSUSLAR :
  2. Mevcut harekat planlari ve Ek'leri plan seminerinde elde edilen neticeler isiginda güncellestirilecektir.
  3. Mevcut EMASYA Planlan baris sartlari içerisinde, belirli bölgelerde, sinirli olaylara müdahaleyi kapsamaktadir. Yaygin ve ciddi boyuttaki olaylara göre degildir. EMASYA planlan bu düsünce isiginda gelistirilecek ve detaylandirilacaktir.
  4. Sikiyönetim planlari asagida belirtilen hususlar dikkate alinarak güncellestirilecektir. Sikiyönetim karargahlarinin teskili akilci olarak yapilacaktir. Bu kapsamda öncelikle ana görevler ve görev fonksiyonlari belirlenecektir, (emniyet asayis, halkin güvenligi, kaçakçilik, kamu kurum ve kuruluslari ile iliskiler vb.) Bu görev fonksiyonlarindan birbirine çok yakin olanlar belirli baskanliklara baglanacak, ihtiyaç duyulanlar daha sonra alt bölümlere ayrilarak, en uygun teskilat yapisi bulunacaktir. Sikiyönetim Karargahi teskilatlari her birlik için ayni olmayip, birliklerin bölge özelligi, tehdit, nüfus vb. ihtiyaçlar dikkate alinarak düzenlenecektir. Bu teskilatlanmada uzman sivil personelden de istifade edilmesi planlanacaktir.

Sikiyönetim ilani durumunda, jandarma ve emniyet güçlerinin emrimize girecegi dikkate alinarak, yapilacak planlamalar ayrintili ve somut verilere dayanacak ve daha gerçekçi bir zemine oturtulacaktir.  Yapilacak planlamalarda toplumsal olaylarin kontrol edilemez boyuta ulasmadan önlenmesi esas alinacaktir.

Sikiyönetim planlari yapilirken;

(a)   Dogru ve detayli istihbarat saglanacak, bu kapsamda;

(l)    Baristan itibaren sorumluluk bölgelerinin en hassas 'alanlari', tespit edilecek ve kontrol altina alinmasi planlanacak,

                                                           EK - A'NIN DEVAMI

Kamu kurum ve kuruluslarinin envanteri ile temel biyografik istihbarati belirlenecek,

Potansiyel tehdit teskil eden unsurlarin belirlenmesi ve bunlarin ele geçirilmesi veya kontrol altina alinmasi planlanacaktir.

(b) Planlamalarda, sivil toplum kuruluslari, üniversiteler ve aydin kesimden de istifade yollari aranacak,

(o) Kolluk kuvvetleri olan Polis ve jandarma güçlerinin en uygun sekilde kullanilmasi planlanacak, ancak polisin sevk ve idaresinde agirlikli olarak jandarma unsurlarinin kullanilmasi yönünde tedbir alinacak,

Bölge halkinin ihtiyaçlarinin karsilanmasi önemlidir. Sikiyönetim görevlerinde temel ihtiyaçlarin karsilanmasinda yasanabilecek olumsuzluklarin faturasi silahli kuvvetlere çikacaktir. Bu hususun harekatin basarisi için çok önemli oldugu bilinecek ve bu maksatla detayli planlama yapilacak,

Sikiyönetim planlari ile Geri Bölge Emniyet ve Dogal Afet Yardim Planlarinin birbirleriyle uyumlu olmasi saglanacak,

Sikiyönetim planlamalarinda seferde teskil edilecek birliklerin, bu tür görevler için verimli olamayacagi dikkate alinarak muharip birlikler görevlendirilecek ve sikiyönetim  teskilatlanmasinda  sorumluluk  sahamizda   bulunan  EDOK  K.ligina   bagli okullarin, karargahlari ile birlikte faaliyetlere istirak etmesi planlanacak,

Sikiyönetim çalismalarinda ev aramalarinin tek tek yapilmasi, Istanbul gibi bir metropolde oldukça güç oldugu degerlendirilmektedir. Bu nedenle, nokta istihbaratina bagli arama - taramalar yapilmasi ve bu tür faaliyetlerde güncel halde bulunan jandarma kuvvetlerinin beseri haritasindan istifade edilmesi planlanacaktir.

  1. Iç tehdit unsurlarinin basinda irtica gelmektedir. 1 nci Ordu sorumluluk bölgesinde irticai faaliyetlerin yogun olarak yapildigi degerlendirilmektedir, Istanbul, Kocaeli ve Adapazari sehirleri basta olmak üzere diger bölgelerde de, irticai unsurlarin tespiti, takibi ve kontrol altina alinmasini ve yayilmasini önleyici tedbirlerin alinmasi saglanacak, bu kapsamda, tespit edilen hususlar illerde her ay yapilan II Emniyet Komisyonu toplantilarinda mülki makamlara iletilerek, tedbir almalari konusunda uyarilacak, bu konuda ihmali görülen ve/ veya olayi savsaklayanlar halen yapildigi gibi üst K.liga bildirilecektir.
 

Benzer Kitaplar